Cumartesi Anneleri, Dargeçit'te katledilenler için buluştu

Cumartesi Anneleri, Kerboran’da işkenceyle katledilen 7 kişi için açıklama yaptı, katillerin delillere rağmen cezalandırılmadığına dikkat çekti.

Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için her hafta düzenlediği eylemin 918’inci haftasında online açıklama yaptı. Açıklamada, 29 Ekim - 8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin’in Kerboran (Dargeçit) ilçesinde Türk askerleri ve korucular tarafından yapılan ev baskınlarında 2’si çocuk 6 kişinin gözaltına alındıktan sonra işkenceyle katledildiği ve “Dargeçit Jitem Davası”na dikkat çekildi.

Açıklamayı İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şube Yöneticisi Hicran Erdinç yaptı.

FİNCANCI'NIN TUTUKLANMASINA TEPKİ

Erdinç, sözlerine Türk devletinin kimyasal saldırılarına ilişkin yapmış olduğu açıklamaları sonrası hedef gösterilen ve ardından tutuklanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın durumuna dikkat çekerek başladı. Uluslararası hak ihlallerinin araştırılmasında ve belgelenmesinde görev alan bilim insanı Fincancı’nın tutuklanmasına ilişkin Erdinç, “Fincancı’nın tutuklanması yargının hukuksuz kararlarının son örneği oldu” diyerek, Fincancı için adalet aradıklarını belirtti.

GÖZALTINDAN SONRA CESETLERİ BULUNDU

Erdinç, daha sonra 27 yıl önce Kerboran’da askerler ve korucular tarafından yapılan ev baskınlarında birçok insanın gözaltına alınarak Dargeçit Jandarma Taburu’na götürüldüğünü ve ardından serbest bırakıldıklarını anımsattı. Ancak serbest bırakıldıkları belirtilmesine rağmen Davut Altunkaynak (12), Seyhan Doğan (13), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Abdurrahman Coşkun (21) ve Süleyman Seyhan'ın (57) evlerine geri dönemediğini söyleyen Erdinç, ailelerin yakınlarını sorduğu jandarmanın “Sorgu sonrası serbest bırakıldılar, dağa gitmişler” cevabı verdiğini dile getirdi. Erdinç, olaydan 4 ay sonra 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan’ın kafası olmayan yakılmış bedeninin bir kuyuda bulunduğunu aktardı.

Erdinç, Seyhan’ın cansız bedeninin bulunmasından iki gün sonra taburda yaşananlar hakkında “üst makamlara aktarma potansiyeli taşıdığı” gerekçesiyle, Dargeçit Jandarma Taburu’nda görevli uzman çavuş Bilal Batırır’ın da kaybettirildiğini belirtti. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kayıplar hakkında 29 Mayıs 2009 tarihinde tekrar başvuru yapmasından sonra dosyanın tekrar açıldığını belirten Erdinç, dosyanın tekrar açılmasından sonra Dargeçit kayıplarının gözaltında öldürülerek kuyulara atıldığı gerçeğinin ortaya çıktığını söyledi.

KATİLLERE CEZA YOK

Erdinç, şunları söyledi: “2012 - 2013 ve 2015 tarihleri arasında tanık beyanlarına dayanarak yapılan kazılar sonucunda, gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldı. Savcılığın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. Dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in de aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında ‘taammüden öldürmek’ suçundan dava açıldı. Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 7 kişi ve uzman çavuş Bilal Batırır’ın nasıl ve kimler tarafından kaybedildikleri tüm detaylarıyla mahkeme kayıtlarına geçti. Dava dosyasında sanıkların sorumluluğuna işaret eden birbiriyle tutarlı çok sayıda tanık beyanı ve bu beyanları destekleyen deliller yer almasına rağmen mahkeme; sanıklar hakkında ‘kesin delile ulaşılmadığı’ gerekçesiyle beraat kararı verdi.”

Bu gelişmeden sonra Antep'teki Bölge Adliye Mahkemesi’ne itiraz başvurusu yapıldığını aktaran Erdinç, “Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne sesleniyoruz; dosyayı değerlendirirken sanıklar aleyhine mahkeme tutanaklarına giren tanık beyanları ve delilleri dikkate alın. Failler hakkında işledikleri suçu karşılayan cezalara hükmedin. Unutmayın ki bu suçu işleyenler kadar, suçun üstünü örtenler, cezasız bırakanlar da insanlığın vicdanında suçludur. Kaç yıl geçerse geçsin Dargeçitli kayıplar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Gözaltında kaybedilen Abdurrahman Coşkun'un abisi Mehmet Coşkun ise tüm sanık beyanlarına ve delillerle rağmen sanıkların cezalandırılmamasına şaşırmadıklarını belirtti. Ülkede adalete olan inançlarının kalmadığını ifade eden Coşkun, “Hukukun olmadığını biliyorduk ama yine de başvurumuzu yapmıştık. Devlet delil varsa cezalandıracağını söylüyordu ama bu davada elimizde deliller olmasına rağmen sanıkları beraat etti” dedi.