Cumartesi Anneleri, devletin katlettiği Şimşek için buluştu

Cumartesi Anneleri , 24 yıl önce gözaltında kaybedilen ve işkence görmüş bedeni bulunan Eczacı Ayşenur Şimşek için buluştu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin cezalandırılması için 23 yıldır mücadele eden Cumartesi Anneleri, 722’nci eylemlerinde polis ablukasına rağmen bir araya geldi. Eyleme, HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Oya Ersoy, Musa Piroğlu, AF Örgütü Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Milena Büyüm ile çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını taşıyan kayıp yakınları adına bu haftaki açıklamayı gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren okudu. 

'MÜCADELEMİZ AYNI ZAMANDA DEMOKRATİK BİR ÜLKE İÇİN...'

Devletlerin yasama, yürütme, yargı organlarının herkes için hukuk güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğunu söyleyen Eren, Türkiye’de bu yükümlülükler yerine getirilmediği için bir hukuk güvenliği krizi yaşandığını vurguladı. 722’nci haftada hukuk devleti talebiyle yine meydanlarda, sokaklarda olduklarını belirten Eren, “23 haftadır kayıplar sorununu kamuoyuna taşıyabilmek için Galatasaray’da gerçekleştirdiğimiz ve Anayasa’nın güvencesinde olan buluşmalarımız polis zoru ile engelleniyor. Bizim 'herkes için hukuk güvenliği' talebimizin kriminalize edilmesi Türkiye’nin bir hukuk devletine dönüşme ihtimalini engelleme girişimidir. Bizim hukuk ve adalet talebimizin görünmez, duyulmaz kılınmak istenmesi Türkiye’nin demokratikleşmesini engelleme girişimidir” dedi. Eren, sadece gözaltında kaybedilenler için değil, demokratik bir Türkiye için de adalet taleplerinde ısrar edeceklerinin altını çizdi. 

AYŞENUR ŞİMŞEK'İN HİKÂYESİ

Bu hafta, 24 Ocak 1995 tarihinde Ankara'da gözaltında kaybedilen Eczacı Ayşenur Şimşek için adalet isteyen Eren, henüz 27 yaşındayken katledilen Şimşek’in hikâyesini şöyle anlattı: 

“Ankara’da yaşayan Eczacı Ayşenur Şimşek sağlık emekçilerinin sendikal çalışmalarının içinde yer aldı. Sağlık-Sen Ankara Şubesi Kurucu Başkanı oldu. Çalışmalarını sürdürürken ailesini defalarca telefonla arayan kişiler, ‘Bu işleri bırakmazsa sonu kötü olur’ diyerek tehditlerde bulundu. Hakkında yakalama kararı çıkartılan Ayşenur’un babası iki defa karakola çağırılarak, ‘kızın gelip teslim olsun yoksa onun için hiç iyi olmayacak’ diye tehdit edildi.

Ailesi son olarak 24 Ocak 1995 tarihinde Ayşenur’la görüştü ve o tarihten sonra kendisinden bir daha haber alınamadı.

Kızlarının akıbetinin araştırılması için emniyete, savcılığa ve İçişleri Bakanlığı'na başvuran aileye ‘gözaltına alınmamıştır’ denildi. Tüm yasal girişimleri sonuçsuz kalan aile, 21 Mart 1995 tarihinde düzenledikleri basın açıklaması ile Ayşenur’un bulunması için kampanya başlattıklarını duyurdu. Kampanya devam ederken 11 Nisan 1995 tarihli Milliyet gazetesinde Kırıkkale’de bulunan bir kadın cenazesi haberi yayımlandı. Haber üzerine Şimşek Ailesi Kırıkkale Savcılığı’na başvurdu. Gözaltına alındığı inkâr edilen Ayşenur’u tüm resmi kurumlarda arayan Şimşek Ailesi, 12 Nisan 1995 tarihinde kızlarının bedenine Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştı.

Otopsi raporuna göre 28 Ocak 1995 tarihinde öldürülen Ayşenur Şimşek’in bedeninde işkence izleri vardı. Kafasından ve göğsünden ateşli silahla yakın mesafeden vurularak öldürülmüş ve 29 Ocak 1995 tarihinde Kırıkkale yolu kenarında bulunmuştu. Daha önce gözaltına alındığı için emniyette parmak izi bulunmasına rağmen Ayşenur’un cansız bedeni üç hafta boyunca morgda bekletildikten sonra 'kimliği meçhul kişi' olarak Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilmişti.”

'SARAYLARINIZ SUÇLARINIZIN GÖLGESİNDE KALACAK!'

Ayşenur Şimşek’in kardeşi Ercan Şimşek, ablasının barış içinde adil bir dünya istediği için katledildiğini vurguladı. Niceleri gibi Ayşenur’un iyi bir evlat, kardeş ve sendikacı olduğunu kaydeden Şimşek, vicdanlı bir insana yakışır, onurlu bir yaşamı olduğunu ifade etti. “Peki ya kalleşçe katleden katiller nerede? Emri verenler nerede” diye soran Şimşek, şöyle konuştu: “Ve siz devleti yönetenler, bu cinayetleri aydınlatacağız diyerek oy devşirilenler; ne oldu da bir gün kayıplar için ‘Eminönü Meydanı’nı gezerken mi kayboldu’ deme noktasına geldiniz? Ne oldu da kayıpların anılmasına tahammül edemez hale geldiniz? Unutmayın ki bu sizin de imtihanınızdır ve yollarınız, köprüleriniz, saraylarınız bu aydınlatılmayan insanlık suçlarının daima gölgesinde kalacaktır. Bir gün gerçekler ortaya çıkacaktır.”

AF ÖRGÜTÜ'NDEN BÜYÜM: DÜNYA HAKLI TALEBİNİZİ DUYUYOR

AF Örgütü Türkiye Kampanyalar Sorumlusu Milena Büyüm ise Galatasaray Meydanı’nın uluslararası hukukta karşılığı olmayan gerekçelerle engellendiğine işaret etti ve şunları kaydetti: “Sizin, BM’nin uluslararası sözleşmesinde tanımlanan bir şekilde zorla kaybedilen yakınlarınızın akıbeti sormaya, onların aranızdan ansızın alınıp, bir daha onlardan hiçbir haber alınamamasının nedenlerini sorgulamaya, devletin bu sorulara cevap vermesini talep etmeye hakkınız var. Bu talepleri ısrarlı ve barışçıl yaklaşımınızla, zaman zaman engellemeleri ve kötü muameleleri de içeren baskılara rağmen barışçıl toplanma hakkınızı kullanarak kamuya ve devlet yetkililerine duyurma hakkınız var. Yakınlarınızı hatırlamaya ve topluma onları hatırlatmaya hakkınız var. Bu hak savunuculuğudur. Hak savunucuları devletin koruma yükümlülüğü olan, sadece kendi hakları için değil, başkalarının da ihlallere maruz kalmış haklarını koruyan insanlardır, sizlersiniz.” 

Af Örgütü olarak 25 Ağustos’tan bu yana kayıp yakınlarının toplanma hakkı için küresel bir kampanya yürüttüklerini aktaran Büyüm, “Burada engelleniyor olsanız da dünyanın birçok köşesinden size destek var. Bu dar sokakta sıkışıp kalmış olsanız da on binlerce kişi sizin haklı taleplerinizi duyuyor. Burada olmasalar da yanınızdalar. Biz de onlar da yanınızda olmaya devam edeceğiz” dedi.