Dağlardan ovalara meşru savunma

Ehmedê Xanî’nin özlemini ifade ettiği önderliksel çıkış, PKK’de vücut buldu. PKK, günden güne yıkılmaz sağlamlıkta bir öz savunma mekaniği geliştirdi.

BERÎN ONUR

Kürtlerde savunma deyince insanın aklına ilk gelen dağlar oluyor. Kürdistan dağları, Kürtleri birçok vahşet saldırısından koruyup varlığını günümüze kadar getirmesini sağlayan başat etkenlerden biri oldu. Kürtlerin sırtını dayadıkları sarp araziler, bu zorlu araziye yabancı düşmana geçit vermedi. Dağlar, ana savunma alanı oldu. “Kürtlerin dağlardan başka dostu yoktur” sözü, biraz da bu gerçekliğin ürünü. Dağlara yaslanma Kürtlerdeki ilk savunma stratejisidir. Tarihten beri böyledir; dağlara çekilerek varlıklarını korumuşlardır. Dağlar, Kürtlerde asi, otorite kabul etmeyen ve onurlu bir karakter yaratmıştır.

KÜRT DİRENİŞÇİLİĞİNDE ZERDÜŞT İNANCI

Kürtlerin meşru savunma stratejisi olarak dağın yanı sıra direnişçiliklerinde en çok etkili olan şey, Zerdüştlük inancı ve felsefesi olmuştur. Zerdüşlük, özü itibarıyla bireyi köleciliğe yönelten kulluk anlayışı yerine dualistik anlayışı derinleştirerek; iyi-kötü, temiz-kirli, karanlık-aydınlık gibi ikilemlerde sorgulama ve arayış azmini canlandırır. Karanlık tanrısı ile Ahura-Mazda’nın savaşımı aslında köleciliğin örtülü kılıflarını, uyuşturan zihniyete, yani bilinçsizliğe karşı savaş açmasıdır. Yine kutsal kitap Avesta’da “içindeki kötüye direnip, onu yenersen tanrı sen olursun” der. Tüm bunlar insanda müthiş bir irade gücünü açığa çıkarır. Zerdüştlüğe dayanan ahlak felsefesi ve inanç, Kürtlerin tarihleri boyunca en büyük ve etkili savunma dayanaklarından olmuştur.

DEHAK’A KARŞI MEŞRU SAVUNMA

Demirci Kawa destanı da Kürtlerin meşru savunma duruşunda incelenmesi gereken bir örnektir. Aslında Kawa, bir kişi olmaktan öteye, sömürüye karşı çıkan ve demir madeniyle savunma silahına kavuşan halk kahramanlığına verilen bir addır. Kawa, Dehak’a karşı meşru savunma mücadelesi vermiştir. Demirci Kawa, insan yaşamına basit ve ucuz yaklaşan Dehak’ı reddederek işe koyulur. Newroz, yeni gün anlamında Kürt tarihine geçerken meşru savunmada da yeni bir doğuş anlamına gelmektedir. Bu direniş temelinde kurulan Med İmparatorluğu, Zerdüşt felsefesine dayanan ideolojisiyle ve geniş topraklarıyla çevre halklarla kardeşlik esasında bir yaşam kurmuştur. Med İmparatorluğu, Harpagos’un Astiyagesten ihanet temelli aldığı intikamla çöker. Bu çöküşten sonra Medya toprakları sırasıyla Pers, Sasani, Roma, Bizans, İslam orduları, Osmanlı, İngiliz ve Fransız işgallerine tanık olmuştur.

AŞİRET VE BEYLİKLER TEMELİNDE SAVUNMA

Kürtlerde aşiret yapılanmasının bu kadar güçlü bağlara sahip olması da saldırılara karşı dayanak yapılan bir meşru savunma örgütlenmesi olarak ele alınmıştır. Ne yazık ki bu aşiret yapılanmasının götürüleri de olmuştur; en çok da ova kesimindeki iş birlikçi aşiretlerin hakim güçlerle olan bağını koparmaması, Kürt birlikteliğini engellemiştir.

KÜLTÜREL MEŞRU SAVUNMA

Kürtler, aslında çok geç kullanmaya başladıkları yazı alanında da hep bir meşru savunma anlayışı taşımıştır. Melayê Cizîrî, Feqiyê Teyran ve Ehmedê Xanî, edebiyat alanında yaptıkları çalışmalarla Kürt kültürünü ölümsüz kılma içgügüdüsünü taşırlar. Ehmedê Xanî, ölümsüz eseri Mem û Zin’de bağımsız bir otoriteye kavuşmamış bir toplumun sosyal yaşamının da özgür olamayacağını vurgulamaktadır. Ulusal birliktelik kurulmadığı müddetçe gericilik ve ihanetin bozgunculuk yapacağı, Beko şahsında dile getirilmiş ve en çok da bir öndere olan ihtiyacın ölüm kalım meselesi olduğundan dem vurmuştur. Bu dönemin Kürt edebiyatçıları kültürel alanda Kürtlerin meşru savunmasını yapmıştır.

TÜRKLER İLE KURULAN İTTİFAKLAR

İran  topraklarına 900 yılından itibaren gelen Türkler, yavaş yavaş Anadolu'ya geçmek ister. Bizans’ın tahakkümüne son vermek isteyen Kürtler, Türkler ile ittifak kurarak 1071’deki  Malazgirt Savaşı’yla  Anadolu’ya geçmelerine kapı açar. Giderek bir güç haline gelen 12 Türk boyu birleşerek Osmanlı İmparatorluğunu oluşturduğunda Kürtler halen de beylikler statüsünde otonom bazı yönetim güçleri dışında bir yapılanma telaşında değildi. Osmanlılar tarafından Kürt beyliklerinin güçleri tanındığından aralarında ilkin bir ittifak durumu söz konusudur. Aslında Kürtler, bağımsız bir yapının dış saldırılara açık olacağını bildiğinden kısmi otonomiyi tercih etmiştir. Yavuz Sultan Selim bağımsız bir oluşuma dahi sıcak bakarken Kürt temsilcileri açıkça bir devlet istemediklerini belirtir. Aslında o dönemin meşru savunma anlayışı doğal ittifaklar olmuştur. Bu anlayış, ileride birçok zorlanmayı da beraberinde getirecektir. Aralarında herhangi resmi bir sözleşmenin olmadığı ayrı ayrı Kürt beyliklerinin yanı sıra mevcut güçlü kültürü sahiplenecek ve koşullardan yararlanacak, dağılmışlığı birleştirecek güçlü bir önderliğin çıkmaması, meşru savunmanın gelişimini de zayıflatmıştır.

İTTİFAKI BOZANA KARŞI DİRENİŞ

İslamiyeti Türklerden 200 önce kabul eden Kürtler, bunu hiçbir zaman politik çıkarların aracı yapmamışken Türkler, bir yayılma aracı olarak kullanmıştır. 600 yıl boyunca cihat anlayışıyla geniş bir bölgeye yayılan Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyılın başlarında ‘Hasta Adam’ olmuş ve son nefeslerini veriyordu. Dağılmayı engellemeye çalışan Osmanlı, elinde kalan mevcut topraklarda daha katı uygulamalara başvurdu. O güne kadar bağımsız bir statü taşıyan Kürt beylikleri baskıları kabul etmedi. Özellikle ağır vergi zorunlu askerlik kanunlarına büyük tepki gelişti. 19. yüzyıldan 20. yüzyılın ilk yarısına kadar (Osmanlı’nın yıkılışından Türkiye’nin kuruluş yıllarına dek süren) Kürt isyanları, dönemin meşru savunma anlayışı oldu.

RET, İNKAR VE İMHAYA KARŞI BİRİKEN ÖFKE

Türkiye’nin yüzyıllık tarihi boyunca Kürt kültürü ve varlığı üzerinde sayısız saldırı ve katliam gerçekleştirildi. 1930’da oluşturulan iki sömürge tezi, devletin resmi tezleriydi.  ‘Türk Tarih Tezi’ne göre dünya medeniyetleri Türklerin eseriydi. ‘Güneş Dil Teorisi’ne göre; tüm diller, Türk dilinden türetilmişti. Artık Kürtler dağlı Türkler olup, Kürtçe de Türkçenin en eski bir lehçesi olarak tanıtıldı, yani Kürt inkarı başladı. Bunun yanı sıra isyanlardan sonra Kürtlerin yaşadığı bölgelere yatırım yapılmayarak halkın yoksullaştırılması, göçertilme planının bir parçasıydı. Çok çalışmasına rağmen yoksulluğu aşamayan ve bastırılan Kürt’ün öfkesi, bir arayış içerisindeydi.

PKK İLE YARIM ASRA VARAN SAVUNMA

PKK öncesi Kürtlerdeki meşru savunma stratejisi, örgütsüz ve hazırlıksız bir biçimde yalnızca saldırılar geliştiği anda kendini savunma pozisyonu olarak ortaya çıkmıştı. Kürtlerin bütün cesaret ve gözü pekliğine rağmen bu konumunu koruması insancıl ve halkçı karakterinden ötürü gelmiş olsa da bunun değerini bilip saygı duyacak bir dünya maalesef kalmamıştı. Ehmedê Xanî’den bu yana özlemi çekilen önderliksel çıkış, PKK’de vücut buldu. Müthiş bir anlayışı geliştirilerek akla gelebilecek her alanda başvurulan örgütlenmeler kendisiyle beraber günden güne yıkılmaz sağlamlılıkta bir öz savunma mekaniği geliştirdi. Hem içte hem dışta radikal bir savunmayı mümkün kılan araçlara, PKK’nin apaçık ve net olan meşru savunma anlayışıyla ulaşılmıştır. PKK felsefesi, bir boyutuyla Kürtlerin tarih boyu dayandığı Zerdüşti felsefenin yeni dünyaya güç getirecek olgunluğa kavuşmuş ifadesidir.

DAĞ İLE YETİNMEYEN SAVUNMA

Dağlarda erişilmez bir yetkinliği elinde bulunduran Kürtler, ne yazık ki bu başarısını tarih boyu şehirlerde aynı düzeyde gösterememiştir. Şehirlerde yakılan her isyan ateşi, sönmemek için yine kendini dağa yaslamak zorunda kalmıştır. PKK tarihinde ilk savaş, şehirde halka zulmeden ağa ve beylere karşı verilmiş olsa da dağlar kendini eğitip geliştirmenin, örgütlemenin ve ordulaşmanın imkanını veren ‘yılanların ulaşamadığı kartal yuvaları’ konumunu korumuştur. Kendini örgütleyip güçlendiren PKK, aktif meşru savunma temelinde Kürt şehirlerindeki işgal mevzilerine sayısız defa saldırıda bulunup düşmanı darboğaza sürüklemeyi başarmış ve her Kürt’e ‘Ben buradayım’ deme gücünü vermiştir. Dağlardan düşmanının ‘kalbim’ dediği şehirlere kadar durmayan bir eylemsellikle yarım asırdır Kürt onuru için savaşan PKK, bu onuru kazandı, kazandırdı ve kazandırmaya devam ediyor.

MEVCUT MEŞRU SAVUNMA STRATEJİSİ

Bakur ve Başûrê Kurdistan’da tarih yazan duruşlar sergileyen Kürdistan Özgürlük Gerillası, dört yıldır yeni dönem stratejisiyle çağın tekniğini ayaklar altına aldı. Hareketli küçük arazi birimlerine ve tünel savaşlarına dayanan yeni dönem taktiği, termobarik patlayıcıdan her çeşit kimyasal silaha, savaş uçaklarından SİHA’larına, tonlarca ağırlıktaki kazanlardan tank, top ve obüslere dek bütün bir NATO ekniğini bertaraf edebilen gerilla tekniği, dünyadaki tüm halkçı direnişlere büyük bir ilham ve cesaret kaynağı oldu. Kato’nun doğal tünellerindeki direniş, Siyanê ve Mamreşo’ya; Werxelê ve Girê Sor’daki direniş, Şehit Şahîn ve Şikefta Brîndara’ya; Şehit Doxan ve Qela Çemço’daki direniş, Batı Zap direnişine ilham oldu ve Batı Zap’ta üç yıldır aralıksız olarak süren destansı bir direniş var. Dağdaki Kürt direnişi, ovadaki direnişe ilham oldu. Bugün Qereqozax ve Tişrîn’de savaşan QSD güçleri, çağın Kürt zaferini karşılayacak inanç ve kudrette. Rojava Devrimi, Kürtlerin statüsünü, kimliğini, varlığını ve onurunu savunma mücadelesini sürdürüyor.