DEM Parti Kadın Meclisi Konferansının sonuç bildirgesi

DEM Parti Kadın Meclisi Konferansının sonuç bildirgesinde, "Federe Kürdistan Bölgesi’nde yürütülen savaş ilhaktır, işgaldir. Faşizmin en önemli göstergesi tecrittir. En güçlü örgütlenmeyi sağlayacağız" mesajları verildi.

KADIN MECLİSİ KONFERANSI

DEM Parti Kadın Meclisi'nin “Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız, Örgütleniyoruz” sloganıyla 12-13 Eylül tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen 1. Merkezi Kadın Örgütlenme Konferansı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.

Sonuç bildirgesi şöyle: "Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız, Örgütleniyoruz şiarı ile gerçekleştirdiğimiz kadın örgütlenme konferansımızı Federe Kürdistan Bölgesi’nde Türkiye’nin SİHA saldırıları sonucu katledilen gazeteci Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn’e adıyoruz. 12 Eylül faşizmine karşı başta cezaevleri olmak üzere bu zulmün karşısında yürütülen direnişi selamlıyor, bu uğurda yaşamını yitiren tüm yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz.

İki gün boyunca süren konferansımızda; dünyadaki ve coğrafyamızdaki siyasi gelişmeler ve kadın gündemleri kapsamlı bir şekilde değerlendirilmiştir. Kadınların yaşadığı sorun alanlarının tespitleri detaylı bir şekilde ortaya konmuştur. Yine bu sorunlara yönelik temel çözüm yolu kadın örgütlenmesini büyütmekten geçmektedir. Konferans bileşimimiz mücadele yol ve yöntemlerinde eksiklerimizi ortaya koymuş, bu eksikleri gidermek ve kadın örgütlenmesini güçlendirmek için örgütsel mekanizmalarımıza dair tartışmalar yürütmüş, örgütlenme modeline dair öneriler sunmuştur.

'EN GENİŞ ENTERNASYONAL MÜCADELE AĞINI OLUŞTURACAĞIZ'

Kapitalist erkek egemen iktidarların gerçekleştirdiği güç ve paylaşım savaşları başta Ortadoğu olmak üzere kadınları, kadın kazanımlarını hedef almaya devam etmektedir. Afganistan’da kadın düşmanı Taliban rejimi tarafından çıkarılan 'erdem yasası' ile kadınların sesinin kısılmak istenmesi, Irak’ta erken yaşta evlilik adı altında istismar yasalarının gündemleşmesi, İran’da faşist molla rejimi tarafından Jîna Mahsa Emînî’nin katledilmesi, kadın gazetecilerin, aktivistlerin idam cezaları ile yargılanması bu savaş siyasetinden bağımsız değildir. Yine İsrail’in tüm dünyanın gözleri önünde Filistin halklarına, Filistinli kadınlara yönelik saldırıları devam ederken bu devletlerin gerçekleştirilen katliama sessiz kalması tesadüf değildir. 

Tekçilik, cinsiyetçilik, milliyetçilik, doğa talanı ve kadın düşmanlığı üzerinden faşist rejimlerini güvence altına almak isteyen erkek egemen iktidarların coğrafyamızdaki yürütücüsü ise AKP-MHP siyasi iktidarıdır. Rojava’da, Federe Kürdistan Bölgesi’nde yürütülen savaş ve işgal politikaları bunun göstergesidir. Rojava’da hedef alınan kadınlar öncülüğünde gerçekleştirilen devrim, inşa edilen yeni yaşamdır. Federe Kürdistan Bölgesi’nde yürütülen savaş ilhaktır, işgaldir. Kadın gazetecilere, siyasetçilere, aktivistlere yönelik suikastler bir kez daha göstermiştir ki; bu savaşlar aynı zamanda kadınları susturmaya, sindirmeye, yok etmeye yönelik açılmış savaşlardır. Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn bu saldırıların hedefi olmuştur.

Eşitlik ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren tüm kadın yoldaşlarımıza sözümüzdür. Erkek egemen devletlere, iktidarlara dünyayı dar edecek en geniş kadın enternasyonel mücadele ağını oluşturacağız.

'TECRİT FAŞİST İKTİDARIN EN ÖNEMLİ GÖSTERGESİ'

İmralı Ada Hapishanesi’nde rehin tutulan Sayın Öcalan üzerinden yürütülen tecrit politikaları bu rejimin faşist karakterinin en önemli göstergesidir. Sayın Öcalan üzerinden yürütülen tecrit sadece bir insan hakkı meselesi olarak ele alınmayacak kadar yaşamsal ve toplumsal bir sorundur. Bu topraklarda onurlu barışın muhatabı; ortaya koyduğu paradigmayla Sayın Öcalan’dır. AKP-MHP faşist rejiminin tecridi derinleştirmesi savaş siyasetindeki ısrarıdır. Tecridin kırılması demek Kürt sorununda demokratik çözümün sağlanması demektir. 

Yine bu savaştaki ısrar, kadına yönelik şiddeti, katliamları, kadın yoksulluğunu derinleştiriyor. Tekçi politikaların sonucu olarak iktidarın, Kürt halkının diline, kültürüne, halayına, sloganına yönelik saldırılarını kabul etmeyeceğiz. Farklılarımızla bir arada yaşamaya devam edeceğiz. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamızın esası bizlere bu sorumluluğu yüklemektedir. Bu bilinç ve kararlılıktan hareketle savaşa karşı onurlu barışı savunmak için, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin son bulması, Figen Yüksekdağ, Ayşe Gökkan ve Leyla Güven şahsında cezaevlerinde rehin tutulan kadın yoldaşlarımızın özgürlüğü için örgütlülüğümüzü büyütecek savaş karşıtı en güçlü barış hareketini kadınlar olarak örgütleyeceğiz.

AKP-MHP faşist iktidarının kadına yönelik şiddetle mücadele gibi bir derdinin olmadığını, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere nafaka hakkına, evlendikten sonra kendi soyadını kullanabilme hakkına saldırılarından biliyoruz. Biz bu iktidarı, kadına yönelik suç işleyen fail erkekleri cezasızlık politikalarıyla ödüllendiren, kadınların katledildikleri 'aileyi' koruyan, kadınların yaşam haklarını gasp eden, kamusal alanın dışında tutan, üretim alanlarından uzaklaştıran erkek politikalarından, eş başkanlık ve eşit temsiliyet ilkemize saldırılarından, nefret suçlarını körükleyerek LGBTİ+’ların yaşam haklarını gasp etmesinden, çocuk istismarını meşrulaştıran yasalarından biliyoruz.

Erkek devlet şiddeti sonucu katledilen, kaybedilen tüm çocuklar gibi Narin Güran’ın katledilmesi de bu politikalardan bağımsız değildir. Narin’i ve nice çocuğu katleden zihniyet kadınlara yaşam hakkı tanımayan zihniyetin kendisidir. Kadın düşmanı AKP-MHP iktidarının beraber yol yürüdüğü bu zihniyetin karşısında en güçlü örgütlü mücadeleyi büyütmek Konca Kuriş şahsında katledilen tüm kadınlara sözümüzdür.

'SALDIRILAR ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZÜ BÜYÜTME GEREKÇESİ'

Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmamızdan hareketle tüm bu saldırılar karşısında en büyük savunma gücümüz örgütlülüğümüzdür. Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde yerel yönetimlerden, kadın platformlarına, kadın örgütlerine en geniş örgütlenme ağını kuracağız.

İl-ilçe kadın meclislerimizi en güçlü şekilde oluşturarak en yerelden en merkeze kadın örgütlenme mekanizmamızı güçlendireceğiz.

Kadın meclisimizin temel komisyon alanları olan merkezi ekoloji, emek, diplomasi, basın, saymanlık, eğitim komisyonlarımızı ve genç kadın meclisimizi güçlendirecek komisyonlarımızın iz düşümlerini il-ilçe kadın meclislerimizle birlikte yerellerde oluşturacağız. Yerellerde oluşturacağımız komisyonlarımızla o yerelde bu alana yönelik çalışma yürüten tüm örgütlerle birlikte en geniş mücadeleyi vereceğiz. 

Genç kadın örgütlenmesi kadın meclisimizin öncelikli görev alanıdır. Genç kadınlara yönelik saldırılar, özellikle Kürdistan’da genç kadınlar üzerinden yürütülen özel savaş politikaları bugün tüm ülkedeki genç kadınların yaşamlarını tehdit etmektedir. Bu saldırılara karşı durmanın yolu genç kadın örgütlenmesini büyütmek ve güçlendirmekten geçtiğini çok iyi biliyoruz. Genç kadınların örgütlenmesinin önündeki sorunları, kendi sorunumuz olarak görüyor bu alandaki örgütlemeyi genç kadınlarla birlikte büyüteceğimizin sözünü yineliyoruz.

Doğamıza, yaşam alanlarımıza yönelik gerçekleştirilen saldırılara karşı en güçlü ekoloji mücadelesini bu alanda çalışma yürüten örgütlerle birlikte vereceğiz. Derelerimizi, ormanlarımızı, ağaçlarımızı rant ve talan siyasetine karşı koruyacak politikaları hep birlikte oluşturacağız. Cudi’den Akbelen’e, İkizdere’den, Rize’ye doğamızı korumaktan vazgeçmeyeceğiz. 

Bu ülkenin en temel sorunlarından biri de kadın yoksulluğudur. AKP-MHP faşist iktidarının savaş ve şiddet politikaları bu yoksulluğu derinleştirmektedir. Ev içi emeği yok sayan, kadınları kamusal alanın dışına iten, erkeğe bağımlı hale getiren tüm politikaların karşısında en güçlü mücadele ağını örgütleyeceğiz. Yerel yönetim politikalarımızla, kendi üretim alanlarımızı oluşturacağız. Tarlalarda, fabrikalarda, atölyelerde, kamusal alanda yaşanan emek sömürüsüne karşı direnişe geçen kadınlarla dayanışmayı büyütecek, hak taleplerinin yerine getirilmesi için hep birlikte mücadele edeceğiz. 
Kapitalist sitemlerin yarattığı savaşlar beraberinde ciddi bir zorunlu göçü doğurmuştur. Savaştan kaynaklı yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan göçmenler dünyada yükselen ırkçılık ve göçmen karşıtlığının hedefi haline gelmiştir. Bugün göçmen ve mülteci kadınlar gittikleri yerlerde her türlü şiddet, emek sömürüsü ve yoksullukla karşı karşıya kalmaktadır. Ülkenin geri gönderme merkezleri göçmen kadınlar için adeta işkence ve şiddet merkezlerine dönmüştür. Göçmen ve mülteci kadınların yaşadığı ayrımcılık, şiddet ve yoksulluğa karşı en güçlü mücadele ağını kurarak dayanışmayı büyüteceğiz.

'ÖZGÜR VE EŞİT YAŞAMDA ISRARCIYIZ'

Mücadelemizden devraldığımız mirasa sahip çıkarak yeni, özgür ve eşit yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. 

Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamızla kadın örgütlülüğünü büyüterek; erkek egemen iktidarların kadın düşmanı politikalarını boşa düşüreceğiz.

Katledilen her kadın isyanımızdır diyerek örgütleneceğiz.

Emeğimizin sömürülmesine izin vermeyeceğiz.

Engelli kadınların yaşadığı ayrımcılığa karşı dayanışmayı büyüteceğiz. 

Genç kadınların örgütlü mücadelesi mücadelemizdir demekten vazgeçmeyeceğiz. 

Doğamızın talan edilmesine izin vermeyeceğiz. 

3. Yol’da kadın özgürlük mücadelemizi yükselteceğiz."