Demokrasi ve Özgürlük Konferansı’nda ‘dayanışma modeli’ geliştiriliyor

Berlin’de 5 Mart Cumartesi günü başlayan “Demokrasi ve Özgürlük Konferansı”nın, ikinci gününde “Toplumsal Muhalefet” temalı ilk oturumunda birçok kişi söz aldı. Organizatörler bu konferansın dayanışma konusunda bir model geliştirdiğine dikkat çekti.

Moderatörlüğünü Dr. Nil Mutluer üstlendiği konferansın en geniş katılımlı bu oturumunda hak ve adalet arayışı mücadelesini sürdüren 17 dernek, platform ve inisiyatifin temsilcileri yer aldı.

TEDİK: KATLİAMA GÖZ YUMANLAR YARGILANMALI

10 Ekim Aileleri İnisiyatifi adına konuşan Erdoğan Tedik, yıllardır süre gelen iktidar şiddetine vurgu yaparak, katliamlara sebep olan ve göz yuman kamu görevlilerinin insanlık suçundan yargılanmasını talep ettiklerini dile getirdi.

KAPLAN: AZINLIKLAR BİRLEŞMELİ

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Gani Kaplan, Alevilerin politik duruşlarının homojen olmadığına dikkat çekti ve sağcı partilerin aldığı Alevi oy oranının düşürülmesi için çalıştıklarını belirtti.

Alevi toplumun başka mezheplere mensup kişiler ile arasında bir sorun olmadığını vurgulayan Kaplan “Türkiye’de yaşayan azınlıkların birleştiği takdirde aşamayacağı bir sorun yoktur” dedi.

ENCÜ: TOPLUMSAL MUHALEFETİ BİRLEŞTİRME ZAMANI

Roboski Aileleri adına söz alan Ferhat Encü, Roboski katliamının sadece mevcut iktidarın zihniyetinin bir ürünü olmadığını, yıllardır süregelen Kürt düşmanlığının bir sonucu olduğunu belirtti.

Encü, katliam sonrasında faillerin cezalandırılmadığına da dikkat çekerek “Acılarımızı ortaklaştırarak toplumsal muhalefeti birleştirdiğimiz zaman katliamcı zihniyetin önüne geçebiliriz” diye konuştu.

DAŞ: SEBEBİ ULUS DEVLET ANLAYIŞIDIR

Doğu-Güneydoğu Dernekleri Platformu Başkanı Abdülhakim Daş, Kürt sorununa yönelik bir yol haritası çizilmediği sürece demokrasi ittifakının hedefine ulaşamayacağını belirtti. 

Daş, demokratik Anayasa gerekliliğinin altını çizerek “Türkiye’nin haklar mezarlığına dönüşmesinin sebebi ulus devlet anlayışıdır” ifadelerini kullandı.

ATALAN: DEMOKRATLAR DAHA CESUR OLMALI

Êzidî inancının iktidar nezdinde bir hükmünün bulunmadığını ve buna dair tüm çabaların boşa çıktığını belirten Êzidî siyasetçi Ali Atalan, muhalefet partilerinin benimsediği İttihat Terakkici zihniyetin bu amaca hizmet ettiğini ifade etti.

Bu bağlamda, alternatif olduğunu iddia eden CHP’nin bazı kavramları kullanmakta çekindiğini vurgulayan Atalan, “Türkiye’nin zihinsel bir devrime ihtiyacı var, buna hepimiz hazırlıklı olmalıyız” şeklinde konuştu.

Atalan, konuşmasını “Demokratların, faşistler kadar cesur olmadığı bir ortamda, demokrasi de mümkün olmayacaktır” diyerek tamamladı.

RHAWİ: SÜRYANİLER TANINMALI

Avrupa Süryaniler Birliği (ESU) adına konuşan Shlemun Elber Rhawi bu konferans örneğinde olduğu gibi toplumun tüm kesimlerinin bir araya geleceği çalışmaların sürdürülmesi gerektiğini belirterek sözlerine başladı.

Eşit temsili ele alan, tüm kesimleri koruyacak yeni bir anayasanın demokratik bir sistem için şart olduğunu belirten Rhawi “Süryanilerin yerli ve kadim bir halk olarak tanınmasını istiyoruz. Süryani diye resmi bir şey yok, açıkça inkar ediliyoruz” diyerek hak taleplerine dikkat çekti.

AVRAS: MAKBUL TÜRK OLMAYANLARA ŞİDDET

İlk oturumda son olarak, Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi adına söz alan Hamdullah Avras, Türkiye’de ölülere ve ölülerin hatırasına yönelik fiziksel şiddet başta olmak üzere çok yönlü şiddetin devam ettiğini belirtti.

Şiddetin tek bir gruba yönelik olduğunu ifade eden Avras, “Makbul Türk olmayan herkese şiddet uygulandığı gibi cenazesine de hakaret ediliyor” dedi.

Oturum, moderatör Dr. Nil Mutluer'in kapanış konuşmasıyla sonlandırıldı.

ORGANİZASYON KOMİTESİ: DAYANIŞMA BAŞARILI

Organizasyon komitesinden bir yetkili, pazar günkü ilk oturumunu değerlendirirken şu görüşlere yer verdi: “Başlangıçtaki hedefimiz bu toplantıda birlikte nasıl konuşacağımızı, nasıl hareket edeceğimizi, yeniden yapılanacağımızı, daha da önemlisi ortak sözü eyleme döküp dökemeyeceğimizi tartışabilmekti. Bu anlamıyla konferans son derece iyi gidiyor. Geçmişten birçok ders almışız, acılarımızı süzüp dindirip beraber hareket edebileceğimiz bir bilgeliğe ulaştığımıza inanıyor, ortak eyleme varabileceğimizi düşünüyorum. Sabahki oturum, hak ve adalet arayışıyla örgütlenmiş, giderek genişlemiş adalet arayışlarıyla bir araya gelmeyi başarmış olan çeşitli grupların mücadele süreçlerini anlatıyor. Bu anlamda bugünkü oturumun tek başına dahi, örgütlenmeye, bir araya gelebilmeye, böylece organizasyon dayanışması konusunda bir model geliştirmeye başladığını görüyorum.”

CAN CANDAN: ÇOĞALTMAK, GÜÇLENDİRMEK, YAYMAK

Konferansın katılımcılarından Akademisyen Can Candan ise, özgürlük ve demokrasi talebi ile bir araya gelinmesini ve tecrübelerin aktarılmasını çok değerli bulduğunu belirtti.

Candan, “Böyle buluşmalar, yeni buluşmalara da vesile olacaktır. Bu açıdan da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Verilen birçok mücadelenenin ortak noktalarını gösteren bu tip konferansların Türkiye’de de yapılması ve kamuoyunun ilgisini çekmesi gerekiyor” diye konuştu.

 “Bu tip insiyatifleri çoğaltmak, güçlendirmek, yaymak gerekir” diye ekleyen Candan, konferansın ayrıca Türkiye dışında verilen hak mücadelelerini görünür kırmak adına konferansın belirleyici ve buluşturucu olduğunu söyledi.