Doğan Erbaş: Herkes Abdullah Öcalan gerçeğiyle yüzleşmeli

Tecridin uzamasının Türkiye'de yaşayan bütün halklara sirayet ettiğini belirten HDP PM Üyesi Doğan Erbaş, hem meclisteki muhalefetin hem de toplumsal muhalefetin Abdullah Öcalan’ın fiziken özgürlüğünü gündemine alması gerektiğini söyledi.

“Hukuki düzenlemelere göre yararlanması gereken haklar bir yana, Türkiye’nin içinde bulunduğu derin siyasal kriz, derin ekonomik, sosyal, toplumsal kriz, içeride ve dışarıda yaşanan sorunlar, Kürt sorunun geldiği aşama, çözümsüzlüğün yol açtığı sonuçlardan dolayı, daha da önemlisi yeni bir Türkiye için, Abdullah Öcalan’ın fiziken özgür olmalı” diyen Erbaş, hem meclisteki muhalefet partilerinin hem de sol sosyalist kesimlerin Abdullah Öcalan gerçekliğiyle yüzleşmeleri gerektiğini vurguladı. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Avukat Doğan Erbaş, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslarası komployu, ağırlaşan tecrit koşullarını ve Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün önemini ANF’ye değerlendirdi.

DEVLETLER ARASI KOMPLO DEVAM EDİYOR

23. yılı geride bırakan, yarından sonra 24.  yılına girecek İmralı’da uygulanan tecrit işkence sistemi altındaki Abdullah Öcalan’ın koşullarının ağırlaşarak devam ettiğini belirten Erbaş, şunları söyledi: “Ağırlaştırılmış tecrit, mutlak tecrit, tecrit işkence sistemi, tabutluk, ölüm koridoru; ne dersek diyelim 23 yıldır Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim eden başta ABD olmak üzere bütün batı dünyası, İmralı’daki bu işkence sisteminin birinci sorumluları olmaya devam ediyor. Avukatların yaptığı çok sayıda başvuru var, Birleşmiş Milletler’e de özel bir başvuru yapıldı. Fakat Avrupa Birliği’nin (AB) temel organlarından olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) defalarca gelmelerine rağmen koşullarda bir değişiklik olmadı. Bu yanıyla baktığımızda devletler arası komplo devam ediyor. Devletler arası komplodaki amaç, Kürt halkının özgürlük iradesini ve bilincini taşıyan Abdullah Öcalan’ı fiziken ortadan kaldırmaktı. Bunu başaramadılar. Başaramayınca tecrit altına alıp anlam olarak onu bitirme ve Kürt halkı ve bütün halklar nezdindeki imajını bitirmeye yönelik bir sistem kurdular. Zaman zaman bazı görüşmeler oldu. 2013-2015 arasında ‘Çözüm Süreci’ görüşmeleri oldu. Ama bilinen nedenlerden dolayı o süreçte iktidar tarafından sona erdirildi. Daha sonra AKP, MHP ve Ergenekon’la ittifak geliştirerek savaş politikalarında ısrar etti.  Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim edenler, komployu ‘tecrit işkence sistemi’ ile devam ettirdiler.”

DÜŞÜNSEL ÜRETİMİYLE KOMPLOCU GÜÇLERİ BOŞA ÇIKARDI

“Abdullah Öcalan’ İmralı Ada’sından çıkarılmadan, fiziki özgürlüğüne kavuşmadan komplonun tümüyle boşa çıkarıldığını söyleyemeyiz” diyen Erbaş, fakat düşünsel üretimiyle komplocu güçleri boşa çıkardığını vurguladı.

Erbaş, şöyle devam etti: “Abdullah Öcalan, İmralı’da hala da devam eden büyük bir direniş sergiledi. Kendi tabiriyle; orada ‘üçüncü doğuşunu’ gerçekleştirdi. Kendisine karşı komployu büyük bir düşünsel üretimle, yeni bir paradigmayla Kürt halkı başta olmak üzere ezilen bütün halklara, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayla komployu zihinsel olarak boşa çıkardı. Komplocu güçlerin anlam olarak bitirmek istedikleri Abdullah Öcalan, İmralı Adası’nın çok zor koşullarında, dünyada örneği az bulunan esaret koşullarında büyük bir yoğunlaşmayla, emekle binlerce sayfaya ulaşan savunmalar hazırladı. AİHM’e gönderdiği savunmalarla bu düşünce dünyasını olağanüstü zenginleştirerek ortaya yeni bir paradigma koydu. Bu yanıyla komplocu güçleri boşa çıkardı.”

ADINA YAPILAN AÇIKLAMALAR BÜYÜK BİR AHLAKSIZLIK ÖRNEĞİ

11 aydır kendisinden hiç haber alınamamasına rağmen Erdoğan’ın Abdullah Öcalan adına yaptığı açıklamaları ve Abdullah Öcalan gerçekliğine uzak duran sol güçleri eleştiren Avukat Erbaş, artık herkesin Abdullah Öcalan gerçekliğiyle yüzleşmesi gerektiğini kaydetti.

Erbaş şöyle konuştu: “Abdullah Öcalan’la ilgili bugünlerde yeni tartışmalar da başladı. Sadece iktidar değil, Türkiye’de bütün siyasi elitlerinin Abdullah Öcalan konusunda gerçek bir yüzleşmeye ihtiyacı var. İktidarıyla, muhalefetiyle. Hatta sol güçleriyle... Sol güçlerin de maalesef ideolojik angajmanları nedeniyle, dogmatik tutumları nedeniyle tecrit ve Abdullah Öcalan gerçeğine uzak durduklarını gözlemliyoruz. Bu ciddi bir sorundur. Diğer taraftan daha demokratik bir Türkiye vaat eden, bugünkü iktidarı eleştirerek daha eşitlikçi, özgürlükçü yeni bir anayasadan söz eden, başta CHP olmak üzere Millet İttifakı bileşenleri de tecrit konusunda tek bir söz etmeden, onun adını bile anmadan yollarına devam etmek istiyorlar. Bu bir paradoks ve ciddi bir sorundur. İktidarda Erdoğan şahsında bir süredir Abdullah Öcalan adına kimi açıklamalarda bulunuluyor. Büyük bir ahlaksızlık örneği. Sayın Öcalan’a en ağır tecriti uygulayacaksın, avukatlar dahil kimseyle görüşmesine izin vermeyeceksin, bütün hukuk kurallarını yerle bir edeceksin, AİHM ve CPT’nin kararlarını tanımıyorum diyeceksin, sonra da kalkıp Abdullah Öcalan adına kimi açıklamalarda bulunacaksın. Bu gerçekten gayri ahlaki, ciddiyetsiz, sorumsuz, ilkesiz, yerinde olmayan bir tutumdur. İktidarıyla, muhalefetiyle ve Türkiye’deki pek çok siyasi çevrelerin Abdullah Öcalan konusunda ilkesiz ve ciddiyetsiz yaklaşımlarını görüyoruz. Oysa Türkiye’de başta Kürt halkı olmak üzere bütün halkların yaşamını belki de bahara çevirebilecek olan düşünceleri, önerileri, projeleri, fikirleri olan bir insanı bu şekilde korktukları için sesini keserek halkların yaşamını tehlikeye atıyorlar.”

Abdullah Öcalan’ın son telefon konuşmasında söylediklerini hatırlatan Erbaş, “Abdullah Öcalan, ‘Benim haklarım var, hukukum var. Bu bir oyundur ve siz de bu oyuna dahil oluyorsunuz’ demişti. Dolayısıyla başta Kürt halkı olmak üzere bütün halklar, olan biteni kendisinden dinlemek ister. Yıllarca adaya gidip gelen avukatlarından birisi olarak söyleyebilirim ki; Abdullah Öcalan’ın eğer bir konuda düşüncesi varsa, bunu kamuoyuna avukatları aracılığıyla açıklamak ister. Eğer iktidarın böyle bir niyeti varsa, Abdullah Öcalan’ın tekrar devreye girmesi gibi bir süreç başlatma hazırlıkları varsa -ki böyle bir hazırlık yok gibi görünüyor-, basit bir seçim pazarlığı ile Sayın Öcalan’a yaklaşacaksa bu çok büyük bir tuzağa düşmek olur. İktidarın içine düştüğü çaresizliğinde göstergesi olur. Şu an herhangi bir çözüm, barış, demokratikleşme konusunda projeleri olmadan bu söylemleri ortaya atması, Erdoğan’ın ne kadar zavallı ve çaresiz olduğunu gösteriyor” dedi.

TECRİDİN UZAMASI HALKLARA KAYBETTİRİYOR

Doğan Erbaş, Türkiye’de çokça konuşulan 6 siyasi parti liderinin yaptıkları toplantıda da Kürt sorununun ve Abdullah Öcalan’ın görülmediğini hatırlatarak, “O partilerin de gündemlerine artık Abdullah Öcalan’ı, İmralı’yı almaları ve bu gerçekle yüzleşmeleri gerekiyor.  Daha ne kadar Abdullah Öcalan’ı görmeden Kürt sorununun demokratik çözümünü ve toplumsal barışı görmeden demokratik bir Türkiye’den bahsedeceksiniz? Bu bir aldatmacadır, yalandır, manipülasyondur, algı yaratmaktır. Sürecin uzaması, tecridin uzaması; evet Kürt halkına kaybettiriyor ama diğer bütün halklara da kaybettiriyor. Bu gerçeği komplonun yıl dönümü vesilesiyle herkesin görmesi gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyorum” diye konuştu.

Tecridin çözümsüzlüğün devam etmesine hizmet ettiğinin altını çizen, Erbaş, tecridin Türkiye’de yaşayan bütün halklara sirayet etmesini, “Türkiye’de ekonomik olarak halkların çok zor koşullarda yaşamaya başladığından, orta sınıfın eridiğinden, işsizliğin arttığından, enflasyonun arttığından söz ediliyor. Ama bütün bunların savaş gerçeğiyle olan ilgisini ve savaşa ayrılan bütçeyi biliyoruz. Kısa bir süre önce aynı anda Maxmur, Şengal ve Dêrik’e saldırı oldu. Savaş devam ettiği sürece Türkiye’de yaşayan bütün halkların yaşamı içinden çıkılamaz hale geliyor. Artık bütün halkların, muhalefetin, sol-sosyalist, demokratik bütün çevrelerin İmralı tecridine yönelik ses çıkarması gerekir. Türkiye artık buna yeter demelidir” ifadeleriyle dile getirdi.

BAHAR AYLARI YENİ HAMLELER YAPMANIN VESİLESİ

Tecridin kaldırılmasının tek başına yeterli, Abdullah Öcalan’ın artık fiziken özgür olması gerektiğini kaydeden HDP PM üyesi Avukat Doğan Erbaş şöyle devam etti:  “Hukuki olarak Abdullah Öcalan şu an bir hükümlü. Ama şu an Türkiye’de hükümlülerin mevcut mevzuat gereğince yararlandığı haklardan da yararlanamıyor. Son derece olağanüstü şartlarda yaşıyor. 11 aydır gerçekten yaşayıp yaşamadığı bile bilinemiyor, haber alınamıyor. Avukatların yaptığı bütün girişimler, görüşme talepleri sonuçsuz kalıyor. Her şeyden önce avukat görüşmelerinin tekrar olağan şekilde başlaması gerekir. Ailesinin ve yakınlarının kendisiyle yine görüşmesi gerekir. Hukuki düzenlemelere göre yararlanması gereken hakları bir kenara bırakalım, Türkiye’nin bulunduğu derin siyasal kriz, derin ekonomik, sosyal, toplumsal kriz, içeride ve dışarıda yaşanan sorunlar, Kürt sorunun geldiği aşama, çözümsüzlüğün yol açtığı sonuçlardan dolayı, daha da önemlisi yeni bir Türkiye için, Abdullah Öcalan’ın fiziken özgür olması gerekmektedir. Türkiye, yeni bir geleceğe yol alacaksa, Cumhuriyetin 100. yılına doğru giderken artık bunu gündemine almalıdır. Hem meclisteki muhalefetin hem de toplumsal muhalefetin artık bu konuda ciddi ve kapsamlı bir karar vermesi gerekir. Önümüzde bahar var, 15 Şubat’tan sonra 8 Mart ve sonrasında Newroz’a doğru gidiyoruz. Bütün bu ayları Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü sağlama konusunda yeni hamleler yapmanın bir vesilesi olarak değerlendirilmelidir.”