DTK genel kurulunda tecrit ve soykırıma karşı mesajlar

DTK'nin genel kurulunda soykırımcı saldırılar ve İmralı tecridine karşı mesajlar verildi ve "Faşizmi yeneceğiz" denildi.

Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) iki gün sürecek olan 8. Kongre 1. Genel Kurul Toplantısı, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed il binasında bulunan Vedat Aydın Konferans Salonu’nda başladı.

“Ortadoğu krizini Ulusal Birlik perspektifi ve Ulus ruhuyla aşacağız” şiarıyla gerçekleştirilen toplantıya, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü ve HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Hacer Özdemir, HDP milletvekilleri Semra Güzel, Musa Farisoğulları, Selçuk Mızraklı, Dersim Dağ, Remziye Tosun ve Saliha Aydeniz, Barış Anneleri, DDKD, ÖSP, HDP, DBP, DAD ve siyasi parti temsilcileri ile birlikte DTK bileşeni sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.

Toplantı salonuna 21 Ağustos’ta tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren DTK Eş Başkanlık Divanı üyesi Dilek Adsan’ın fotoğrafları ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, Kürt ulusal birliği ve bölgede sürdürülen orman yangınlara dikkat çeken pankartlar asıldı. Ayrıca salona kurulan sinevizyonlarla DTK’nin çalışmalarını konu alan görüntülerin gösterimi yapıldı.

LEYLA GÜVEN SELAMLANDI

Toplantı, Divan Kurulu’nun seçimi ardından yapılan saygı duruşu ile başladı. DTK Eş Başkanlık Divanı üyesi ve HDP Amed Milletvekili Saliha Aydeniz, yaptığı açılış konuşmasında Divan Kurulu adına Genel Kurulu selamladı. İlk olarak 21 Ağustos’ta tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren DTK Eş Başkanlık Divanı üyesi Dilek Adsan anıldı. Aydeniz, tutuklu DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’i selamlayarak, DTK’nin gerçekleştirdiği kongrenin önemine dikkat çekti. 

AYDENİZ: SALDIRILAR TECRİDİN SONUCU

Ortadoğu’da 3. Dünya Savaşı’nın yaşandığını ifade eden Aydeniz, “İşgalci devletler, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirerek, savaşı sürdürüyorlar. Kürt halkı özgürlüğü için mücadelesini sürdürüyor. Rojava’da tüm halklar savaşa karşı mücadele ediyor. Kadınlar öncülüğünde yeni yaşam inşa ediliyor. Bu tüm halklara örnek oldu. Bu savaşta Erdoğan’a bir rol verildi. AKP-MHP ittifakı son üç yılda Sayın Öcalan şahsında özel bir tecrit politikası devre konuldu. Milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımızın tutuklanması, ormanlarımızın yakılması ve bu süreçte yaşananlar tecridin bir sonucudur” dedi.

DTK’nin Öcalan üzerindeki tecridin kırılması temelinde önümüzdeki süreçte çalışmalarını sürdüreceğini kaydeden Aydeniz, Kürt ulusal birliğine dikkat çekerek, “DTK’nin önemi Ortadoğu’nun ittifakı açısından çok önemli bir role sahip. İki gün boyunca bu temelde tartışmalar yürüteceğiz. Sürece cevabı en iyi şekilde vereceğiz” diye konuştu. 

'DEMOKRATİK ULUS' MESAJI

DTK Eş Başkanı Berdan Öztürk, yaşamını yitiren DTK Eş Başkanlık Divanı Üyesi Dilek Adsan’ı anarak konuşmasına başladı ve tutuklu DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i selamladı. 

Öcalan üzerindeki tecride dikkat çeken Öztürk, “Tecridin ağırlaştırılmasının Sayın Öcalan’ın şahsı ile sınırlı değil. Tecrit Kürt halkına dönük katliamlar ve soykırımlar temelinde başladı. Bu tespiti iyi okumalı. Kürt halkına yönelik soykırım İmralı tecridi ile başladı. Bakınız Kürtçeye tahammülleri yok, Ehmedê Xanî’nin heykelini yıktılar. Zilan’da katliam yaptılar, Cizre’de İdil’de aynı şeyi yaptılar. Bunlar hendek meselesi değil, 2014’te bu kararı aldılar. AKP, MHP, CHP ve derin devlet güçleri bu kararı birlikte aldı" diye kaydetti.

Son 3 yılda yaşanan süreçte DTK’nin rolüne ve yaşadığı eksikliklere değinen Öztürk’ün açıklamaları şöyle: “Nusaybin, Cizre direnişleri önemlidir. Bizim eksikliklerimiz oldu. DTK ve diğer kurumlarımız güçlü bir sahiplenme gösterseydi, bugün çok daha farklı olacaktı" dedi.

"Demokratik ulus inşası için toplumu örgütlemeliyiz" vurgusunda bulunan Öztürk, "İmralı’da devreye konulan soykırımı durdurabilir, Sayın Öcalan’ı özgürleştirebiliriz. Bunun için örgütlü olmamız şart" dedi.

'KÜRT HALKI EN GÜÇLÜ DÖNEMİNDE'

Kürt ulusal birliği, Kürt halkının dört parçada hiçbir dönem bu kadar güçlenmediğini belirten Öztürk, emperyal güçlerin Rojava'yı işgal edemeyeceğini dile getirdi.

Öztürk, Kürt ulusal birliğinin sağlanmasının kaçınılmaz olduğunu kaydetti.

DEMİRTAŞ VE ÖNDER'E CEZAYA TEPKİ

HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit da, tutuklu DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i selamlayarak başladığı konuşmasında, dün HDP’nin rehin tutulan Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve HDP eski Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında verilen hapis cezalarına tepki gösterdi. 

Ülkede yaşanan ekonomik krize dikkat çeken Koçyiğit, “bir ilgisi olmadığını ifade ediyorlar. Algı operasyonuyla, faşist akılla karşı karşıyayız. Bu faşizme karşı ne yapmamız gerektiğini açık bir şekilde tartışmalı. Mücadele programımızı ortaya koymalıyız” ifadelerini kullandı. 

'FAŞİZMİ YENECEĞİZ'

Koçyiğit, "Öyle bir aralıktan geçiyoruz ki; cenazelerimizi gömemiyoruz, hasta tutsaklar ölüme yatırılıyor. İşte tam da faşizm böyle bir şey. Çaresiz miyiz, değiliz. Almanya’da nasıl Hitler faşizmi yenildiyse, bizlerde bu faşizmi yeneceğiz" mesajını verdi.

Koçyiğit, bölgede ulusal birliğin, batıda da demokratik birliğin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekti.

Daha sonra Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, DBP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Üyesi Mehmet Şirin Tunç, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Amed İl Başkanı Ramazan Karakaya, Demokratik Alevi Derneği (DAD) Eş Başkanı Musa Kulu söz alarak, kongreye dair mesajlarını paylaştı. Toplantı, ESP Genel Merkezi’nin DTK kongresine gönderdiği mesajın okunmasıyla devam etti. 

BARIŞ ANNESİNDEN BİRLİK ÇAĞRISI

Barış Anneleri Meclisi Üyesi Kevê Işık, Kürt ulusal birliğinin sağlanmamasını eleştirerek, “Artık rica ediyoruz; birliğimizi sağlayalım. Kürtler arasındaki ihanete son verelim. Artık yeter, bu topraklara barış gelmeyene kadar bir yere ulaşamayız. Barış, barış, barış” dedi.  

Yapılan konuşmaların ardından Öcalan üzerindeki tecrit konulu panorama gösterimi yapıldı. Toplantı, DTK delegeleri ve bileşenlerinin yürüteceği tartışmalarda basına kapalı bir şekilde devam ediyor. 

LEYLA GÜVEN'DEN MESAJ

HDP Hakkari Milletvekili, DTK Eş Başkanı Leyla Güven de, tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nden mesaj gönderdi. 

Mesajında, yaşamını yitiren DTK Eş Başkanlık Divanı Üyesi Dilek Adsan’ı anan Güven, yaşamının son anına kadar mücadelenin içerisinde yer alan Adsan’ın ölümünden duyduğu derin üzüntüyü paylaştı. 

Devamında “Direnişin kalesi olan Amed zindanında bulunan siyasi kadın tutsaklar olarak sizleri selamlıyoruz” ifadeleriyle Genel Kurulu selamlayan Güven, "Sayın Öcalan’ın ‘Ekmek ülkesinde ekmeksiz kalmak’ sözü bugün gelinen noktayı özetliyor. Şüphesiz bu halkımız açısından kader değil. Halkımızın devrim ve demokrasi mücadelesi bu durumu değiştirebilecek güce sahip" dedi.

Ortadoğu’da yaşanan savaştan kaynaklı halklarının yaşam hakkı başta olmak üzere tüm halklarından yoksun bırakıldığına dikkat çeken Güven, Türk devletinin soykırımcı uygulamalarına da değindi. 

Güven, mesajında şu ifadelere de yer verdi:

“Türkiye devleti, Türkleşmeyi dayalı varlığını esas aldı. Bu nedenle Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayanlar Türkleşme politikalarını devreye koydu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında Arnavut, Ermeni, Bulgar, Boşnak, Türk, Çerkes, Acem, Arap, Sırp, Kürt, Gürcü, Yahudi, Asuri, Keldani, Süryani, Laz ve birçok farklı halk yaşıyordu. Bu halkların Türkleşmesi ve Müslümanlaştırılması için kurum ve kuruluşlar açıldı. Örnekle, Hamidiye Alayları, Kuvay-ı Milliye, İttihat Terakki, Jon Türkler, Milli Türk Öğrenciler Birliği, Türk Ocakları ve birçok kurumun açılmasıyla bu politikalar devreye konuldu. Bu yıllar halklar açısından katliam ve soykırım yılları oldu. Kürt halkı da diğer halklar gibi özgürlüğü ve hakları için bu politikalar karşısında direndi. 1. Dünya Savaşı ardından imzalanan Sevr Antlaşması ile Kürt halkı ve Kürdistan, uluslararası alanda tanınmaya başlandı. Hatta hukuki bir belgeyle Kürtlere özerklik verildi. Antlaşmanın 62, 63 ve 64’üncü maddeleri bu haklar üzerine hazırlandı. Türkiye Cumhuriyeti bunun önüne geçmek için her şeyini seferber etti. Son olarak Lozan Antlaşması ile Sevr Antlaşması’nı ortadan kaldırdı.” 

Sonunda Lozan Antlaşması ile Sevr’in ortadan kalktığını ifade eden Güven, “Kürdistan'ı dört parçaya böldüler. Her bir parçasını da bir devlete verdiler. Her bir parça, o ulus devletler tarafından asimilasyon politikaları ile karşı karşıya geldi, entegre edilmeye çalışıldı. O politika bugün de sürdürülüyor. 100 yıldır anlayış ve politikalarda zerre kadar bir değişiklik olmamış. Ancak ulus devletin tekçilik anlayışı, demokratik ulus ve halkların mücadelesine karşı başarılı olmadı, olamayacak. Bugün bu tabloya baktığımızda bunu daha iyi görüyoruz. Kirli siyaset üzerine savaş yürütenlerin sonunu gördük. Bugün Türkiye siyasetine baktığımızda ‘giden geleni aratır’ sözü akla gelir. AKP'nin politikaları, yüzyıllardır devletin yürüttüğü politikalara çok benziyor. AKP Başkanı Erdoğan sanki eski sözleri için pişman olmuş ve diyor ki; ‘Ne Kürt ne de Kürt sorunu var’” hatırlatmasında bulundu.

Güven, 24 Haziran seçiminde AKP'nin seçim kampanyasını Kürtlere yönelik nasıl hakaret ve inkar üzerinde yürüttüğünü gördüklerini de dile getirdi.

Güven, “Yine cenazelere karşı uygulamaları görüyoruz. Asla kabul edilemez. Cenazelerin defnedilmesine bile izin vermiyorlar. AKP'nin bu insanlık dışı politikaları, inkar ve imha politikalarının devamıdır. Tarih bunu asla af etmeyecek. Son dönemlerde partimize karşı kullanılan dil, eşbaşkanlarımıza karşı tehditler, Cumartesi Annelerine yönelik saldırılar, Kütlerin imhasına yöneliktir. Ancak AKP hiç bir zaman güvenlik politikaları ile inkar ve imha ile sonuç alamayacaktır. Çözüm gibi niyetleri olsaydı bu yöntemlere başvurmazdılar” dedi. 

Kürt halkının Öcalan’a karşı hassasiyetleri bilinmesine rağmen tecridin daha da ağırlaştırıldığı üzerinde de duran Güven, “Başta Avrupa ve tüm dünya ülkeleri olmak üzere kendi kanunlarını ve hukukunu ihlal ediyorlar. Avrupa’daki halkımız CPT önünde nöbet tutuyor. Ancak bu kurumlar tecride karşı kör sağırdırlar. Bu şekilde suça ortak oluyorlar. Onun için uluslararası bir tecrittir. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin son bulması için başta Kürt halkı, tüm demokratik ve devrimci güçlerin aktif olmaları gerekir. Yine Sayın Öcalan'ın üzerindeki tecridin son bulması için Öcalan'ın fikirlerinin özgür olması gerekir. Yine Kürt Ulusal Birliği çalışmaların hız kazanması gerekir. Çünkü Kürt sorunu artık evrensel bir sorun hale gelmiştir. Kürt halkının bu mücadelesinin haklılığı meşru olmasından gelir. Biz demokratik siyasetin üzerine düşen görev ve sorumluluk ise doğru yolda mücadeleyi geliştirmektir. Bu da ulusal birlik ruhunu yaratmak ile mümkün. Onun için başta Güney Kürdistan yönetiminin olmak üzere dört parça Kürdistan’da bu çalışmaya hız vermek gerekir. Kürt halkının değerlerini koruma, ancak ulusal birliğin güçlenmesi ile mümkün olur” dedi. 

DTK/KCD’nin farklı inanç, halklar, kültür ve kimliklerin kongresi olduğu için çalışmalarının çok önemli olduğunu kaydeden Güven, mesajına şu sözlerle noktaladı: “Kongrenin misyonu siyaset üzerine olduğu için, doğru örgütlenme ve kurumlaşma tüm delegelerin temel görevlerindendir. DTK, Kürt Ulusal Birliği konusunda omuzladığı görevi, tüm Kürdistan halkı ile beraber bunu örgütleyecektir. Bu rol ve misyonunu ile toplumu ahlak ve politik alanda örgütleyerek çalışmalarını daha da genişletecektir. Tüm halklara yayarak başaracaktır. Bu inanç ve bilinçle herkesi sevgiyle selamlıyor, başarılar diliyorum.”