Efe: İşkence bugün itaat ettirmek için yapılıyor

1981 yılında Gayrettepe’de 90 gün işkenceye maruz kalan ve gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ü son görenlerden biri olan TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, işkencenin dün itiraf, bugün itaat ettirme amacıyla yapıldığına dikkat çekti.

Eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün işkenceyi öven ifadeleri tepki toplamaya devam ediyor.

Bizzat bu işkencelerin hedefi olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Eymür’ün işkenceyi bu kadar rahat övmesinin bunun bir devlet politikası olmasından kaynakladığını vurguladı.

12 Eylül faşist askeri darbesi sonrası 1981 yılında 90 gün Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde, nam-ı diğer 1. Şube’de işkence gören ve gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ü son gören kişilerden biri olan Efe, ANF’ye konuştu.

‘YEDİGÖL’Ü SON GÖRENLERDENİM’

Henüz 19 yaşındayken ülkenin işkence gerçeğiyle tanışan Efe, Türkiye’de dünden bugüne işkencenin sürdüğünü vurguladı.

 1981 yılında ev baskınıyla gözaltına alınan Efe, yaşananları şöyle anlattı: “Gözüm bağlıydı ve işkencecilerimin kim olduğunu bilmiyordum, çünkü birbirlerine kod ismiyle hitap ediyorlardı. Dayak, elektrik, tekerleğe sokma, Filistin askısı, köpek ile tehdit… Hiç durmaksızın işkenceye maruz kaldık. Kaldık diyorum, çünkü orada sadece ben yoktum. Hiçbir şey sormadan ağzımızdan, burnumuzdan kan gelinceye kadar dövüyorlardı. Tarık Akan’ı da orada görmüştüm. Cumartesi Anneleri’nin yıllardır akıbetini sorduğu gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ü de son görenlerdenim. Aynı işkence odasında sorgulandım kendisiyle. Yüzleştirmede gözlerimizi açmışlardı. Ben o zaman kendisini tanımıyordum. 3-4 gün beraber kaldık, sonra kaybedildi. Baskınla alındığım ve daha sonra polisler tarafından karakola dönüştürülen İdeal Tepe’deki evde yakalanmıştı. Ondan sonra zaten kendisinden bir daha haber alamadık. Başka insanların da battaniyelere sarılarak götürüldüğünü gördük. Ama Nurettin’in birebir tanığıyım ben.”

‘DEVLET POLİTİKASI OLDUĞU İÇİN BU KADAR RAHATLAR!’

O dönemde Metris’ten Bayrampaşa’ya 5 yıl cezaevinde tutuklu kalan Efe, orada da askerleştirme politikaları adı altında işkencelerin sürdüğünü, tek tip elbise, tek sıra yürüme, çıplak arama gibi onur kırıcı uygulamaların dayatıldığını ama her gün direndiklerini vurguladı.

Yaşadığı zor süreçlere başkalarının maruz kalmaması için ömrünü insan hakları savunuculuğuna adayan Efe, Türkiye’de işkencenin hiçbir zaman ortadan kalkmadığına, uygulama biçimi ve yapan kişiler değişse de her zaman bir devlet politikası olarak kullanıldığına işaret etti.

Genellikle işkencenin hep üstünün örtülmeye çalışıldığını belirten Efe, ilk defa bu kadar aleni bir şekilde savunulduğunu gördüğünü söyledi.

Bunun arkasında işkencenin bir devlet politikası olmasının getirdiği rahatlığın olduğunu kaydeden Efe, şöyle konuştu: “O yıllarda da sistematik bir işkence vardı ama açık savunucusu hiç olmuyordu. Benim annem dahi kendi kızı işkence görünceye kadar bu ülkede işkence olduğuna inanmıyordu. Bugün rahatça açık açık savunuluyor. Biz zaten işkencecilerin suçlarını itiraf etmelerini, adaletin tecelli etmesini ve cezalandırılmalarını istiyoruz. Yüzlerce suç duyurumuz takipsizlikle sonuçlandı. Gelinen noktada şehirler, sokaklar birer işkencehaneye dönüşmüş durumda. Gezi’de mahalleler, sokaklar işkenceye tanık oldu. Şehirler kapatıldı günlerce Şırnak, Cizre, Nusaybin, Gever, Sur’da. İşkence sadece aleni olarak savunulmuyor, artık aleni sokakta yapılıyor. İtiraf amaçlı olmaktan ziyade toplumu sindirmek için artık itaat ettirme amacıyla yapılıyor. Bizim 90 gün tutulduğumuz dönemde ise işkence itiraf amaçlı kullanılıyordu. Suç yükleme, sanık yaratma amacıyla yapılıyordu. Ben işkenceleri reddeden ve bunlara boyun eğmeyen, inatçı bir kişi olarak, susma ve ifade vermeme hakkımı kullandım. Ve eğer devlet “güçlüyse” suçu kanıtlamakla yükümlüdür. Aynı zamanda bireyi korumakla da yükümlüdür. Oysa bırakın baskınla ve zorla gözaltına alınanları, gözaltında kaybedilen Murat Yıldız gibi kendi ayaklarıyla gidenlerden de bir daha haber alınamamıştır.”

‘CEZASIZLIK ZIRHI KALDIRILMALI!’

İşkencenin önlenmesi için öncellikle cezasızlık zırhının kaldırılması gerektiğinin altını çizen Efe, “Bu öyle bir mekanizma ki, ben 1984 yılında Nurettin Yedigöl’ün gözaltında kaybedilmesine ilişkin suç duyurusunda bulundum. Ama bana gelen kağıtta, olayın gerçek olmadığı, kayıtlarda böyle bir insanın olmadığı öne sürülerek, suçlanan biz olduk” dedi.

Yıllardır işkencecilerin yargılanması, işkencenin ortadan kalkması için mücadelesini sürdüren Efe, işkencenin insanlık onuruna yönelik bir suç olduğunu vurguladı. Bunu itiraf edip, savunanlara karşı adli mercilerin harekete geçmesi gerektiğini belirten Efe, “Biz her dönem temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik faaliyet yürütenleri teşhir etmeye çalıştık. Bu dosyaların sonuna kadar takipçisi olacağız. Gerçekleri söyleme inadımızdan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.