Gazetecilere saldırılar protesto edildi

Basın meslek örgütleri, gazetecilere yönelik polis şiddetini protesto etti.

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) aralarında bulunduğu 14 gazeteci meslek örgütü, gazetecilere yönelik polis şiddetini İstanbul Valiliği önünde protesto etti. Çok sayıda gazetecinin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Züleyha Gülüm de eyleme katıldı. Cağaloğlu'nda bulunan TGS merkezi önünde bir araya gelen gazeteciler, Valilik binası önüne kadar yürüdü. "Nefes alamıyoruz, gazetecilik boğulamaz” pankartı ile “Özgür basın susturulamaz” ve “Özgür basın özgür ülke” dövizleri taşıyan gazeteciler sık sık “Zorbalıkla basın susturulamaz” ve “Gazetecilik suç değildir” sloganları attı.

LGBTİ+'nın yürüyüşünde polislerin yere yatırıp, boynuna basarak gözaltına aldığı Gazeteci Bülent Kılıç, maruz kaldığı şiddeti anlattı. Kılıç, “Bir insanın nefesinin kesilmeye çalışılması kadar vahşi bir durum yok. Buna bir gazeteci olarak maruz kaldım” dedi. “Ana akım” medyada çalışan pek çok arkadaşının arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiklerini ancak yaşadıklarının çalıştıkları kurumlarda yayınlanmadığını ifade eden Kılıç, bunun mesleki bir sorun olduğunun altını çizdi. Kılıç, boynuna basan polisin halen görevinin başında olduğuna dikkat çekerek, “Böyle bir şey bir daha başımıza gelebilir. Başımıza bir daha gelmemesi için bu cezasızlık durumunun bir an önce son bulması gerekiyor. Ciddi soruşturmalar olması gerekiyor” dedi.

'BASININ NEFESİNİ KESEMEZSİNİZ!'

Ardından basın meslek örgütleri adına ortak açıklamayı okuyan gazeteci Filiz Gazi, basının nefesinin kesilemeyeceğini belirterek, gazetecilere şiddet uygulayan kamu görevlilerinin suç işlediğini vurguladı. Bu gidişe "dur" denilmesi gerektiğine işaret eden Gazi,  “Türkiye’de haklarını aramak için sokağa çıkan yurttaşları takip edip haberleştirmek gazetecinin kamusal görevidir. Meslektaşlarımız son günlerde tüm toplum adına bu görevlerini yürütürken ağır şiddetle karşı karşıya kalmaya başladı. Yaşananlar çok tehlikeli bir boyuta ulaştı. Taksim’de yapılmak istenen protesto eylemini izlemeye çalışan çok sayıda gazeteci darp edildi, gözaltına alınmak istendi, görüntü almaları engellendi, makinelerindeki görüntüler silinmek istendi. Ama artık gazeteciler görevlerini yaparken ölümle de yüz yüze kalıyor. Bunun son örneği Taksim’deki protestoları takip eden AFP Foto muhabiri Bülent Kılıç’ın uğradığı şiddettir" dedi. 

Amerika’da bir polis tarafından aynı yöntemle boğazına çökülerek öldürülen George Floyd’un görüntülerinin tüm dünyada infial yarattığını hatırlatan Gazi, “Ülkemizdeki güvenlik güçlerinin bunu örnek alırcasına şiddet uygulaması hepimizi derinden endişelendirmektedir. Emniyet güçleri bu hareketleri ile halkın gerçekleri öğrenme hakkını engellemektedir, nefessiz bıraktıkları yalnız meslektaşımız değil halkın bu hakkıdır. Gösterileri izleyen gazetecilerin görüntü almasını engellemeye yönelik İçişleri Bakanlığı genelgesi hukuka ayrılıktan davalıktır. Tüm basın meslek örgütleri bu genelgeye tepkilerini gösterdi, Danıştay’da dava açıldı” diye belirtti. Gazi, polis şiddetinin amacının basını bezdirmek ve görevini yapmaktan uzak tutmak olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: “Bu kabul edilemez anlayışı şiddetle kınıyoruz. Gazetecilere şiddet uygulanmasını kanıksamayacağız, asla kabul etmeyeceğiz. Ellerinizi gazetecilerin üzerinden çekin."

Konuşmaların ardından gazeteciler kamera ve fotoğraf makinelerini valilik binasının demir korkuluklarına astı.

İZMİR

Gazetecilere yönelik polis şiddeti İzmir’in Konak ilçesinde bulunan Hasan Tahsin Heykeli önünde de protesto edildi. DİSK Ege Bölge Temsilciliği ve DİSK'e bağlı Genel İş Şubeleri de açıklamaya destek verdi. “Nefes alamıyoruz” yazılı dövizlerlerin taşındığı açıklamada “Özgür basın susturulamaz” ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, seslerini duyurmak için sokağa çıkan insanları haberleştirmek gazetecinin kamusal görevi olduğunu vurguladı. Kolluk güçlerinin kanun tanımaz uygulamalarla halkın gerçekleri öğrenme hakkının engellendiğini ifade eden Gappi, şunları söyledi: "Bu şiddet dalgasının amacı medya çalışanlarını bezdirmek ve görevini yapmaktan uzak tutmak ise, bu amaca ulaşmanın mümkün olmadığını bir kez daha gür bir sesle haykırıyoruz."