HDP Kriz Koordinasyon Merkezi adına Örgütlenme Komisyonu Eş Sözcüsü Mahfuz Güleryüz, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Toplantıya Kriz Koordinasyon Merkezi üyeleri Emirali Türkmen, Habip Eksik ve Sultan Özcan katıldı.
Kriz Koordinasyon Merkezinin yaptığı çalışmalar ve alanda yaşanan eksiklikler konusunda bilgi veren Güleryüz, "24 saat aralıksız çalışmaya devam ediyoruz. Oluşturmuş olduğumuz kriz koordinasyon birimlerimiz soluksuz bir biçimde çalışıyor. Arkadaşlarımız 24 saat telefon başında. Deprem bölgelerinde kim nerede yardıma ihtiyaç duyuyorsa, onlara ulaşmaya çalışıyoruz. Kurtarılma talebinde bulunan yurttaşlarımızı ve yakınlarını anında AFAD’a bildiriyoruz. Bize ulaşıp ses vermek isteyen yurttaşlarımızın sesi olmaya çalıştık ve çalışmalarımız devam ediyor" dedi.
"Ancak kurtarma ekiplerinin yetersiz oluşu nedeniyle on binlerce yurttaş halen enkaz altındadır. Öfkeliyiz. Halkımızın öfkesini yüreğimizde hissediyoruz" diyen Güleryüz, "Müdahaleler yetersiz, insanlar kaderlerine terk edildi" vurgusunda bulundu.
'İKTİDARIN SÖYLEDİKLERİ YALAN'
Güleryüz, şunları da belirtti:
"Deprem bölgesinde yaşananlar AKP-MHP iktidarının söyledikleriyle bütünüyle terstir. Gerçek çok daha farklı, endişe verici ve korkunç düzeydedir. Henüz ulaşılamayan, en ufak bir yardımın bile gitmediği ilçeler, köyler, yerleşim birimleri var. Kriz koordinasyon birimlerimize çok ama çok sayıda telefon geliyor. Arkadaşlarımız sürekli telefon başındalar. Bize gelen bilgiler binlerce insanın enkaz altında olduğu yönündedir. Ne yazık ki kaybettiğimiz canların sayısı her geçen dakika artıyor. Maalesef müdahaleler oldukça yetersiz. Ne yazık ki insanlar yıkılmış enkazların altında kelimenin tam anlamıyla kendi başlarına kaderlerine terk edilmiş durumdadır.
AFAD’ın burada çok yetersiz kaldığını gözlemliyoruz. Kriz koordinasyon birimlerimizin ve deprem bölgesine giden heyetlerimizin yanı sıra yardımlar da organize ettik. Partili arkadaşlarımız ve gençlerimiz yıkılmış binalardan insanlarımızı çıkarmak için halkımızla birlikte aktif kurtarma çalışmalarına dahil oldular. Deprem bölgesinde ihtiyaç duyulan malzemelere ilişkin acil yardım listesi oluşturduk. Bunları sosyal medya hesaplarımızdan güçlü ve yaygın bir biçimde duyurduk, duyurmaya devam ediyoruz. Bu duyurular neticesinde yurttaşlarımızla birlikte depremin yaralarını birlikte sarmak için dayanışma ağları kurduk. Hem yurt içinden hem de yurtdışından gelen desteklerle bu ağı büyütmeye devam ediyoruz.
'YANLIŞ KENTLEŞME VE RANTIN SONUCU'
Şu ana kadar yardım merkezimizden yüzlerce TIR, kamyon ve kamyonet yardım deprem bölgesine ulaşmış ya da ulaşmak üzeredir. Sahada 2 bin kişilik bir gönüllü ordusu ile çalıştığımızı kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Gelen yüzlerce göçük ve kayıp ilanları, depremin ilk anından itibaren AFAD ve yerel mercilerle paylaşılmaktadır. Sivil toplumu, siyasi partileri dahil etmeyen, her şeyi merkezi olarak yapmak isteyen ama bunu da beceremeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Açık ve net bir hakikati dile getirmek zorundayız: İktidar enkazın altında kalmıştır. Ölümleri kader olarak gören, açıklamalarıyla halkı tehdit eden bir iktidar var karşımızda. Dünya deneyimlerinin bize gösterdiği şudur; doğal afetler kader değildir. Afetler sonrası gerçekleşen ölümler, yanlış kentleşme ve rant düzeninin sonucudur. Şimdi çıkıp ne yapalım kader böyleymiş demelerini kabul etmiyoruz.
Toplanan deprem vergilerini iç etmek, çarçur etmek, duble yollara yatırmak kadere dahil midir?
Bilim insanlarını dinlememek, göz göre göre gelen bir felakete karşı hiçbir önlem almamak kadere dahil midir?
İnşaat ihalelerini yandaş müteahhitlere vermek, olmaz denilen yerlere binalar dikmek kadere dahil midir?
Topa, tanka yatırım yapmak, savaşa ve çatışmaya milyar dolarlar harcamak ama iş enkaz kaldırmaya gelince ortadan kaybolmak kadere dahil midir?
Deprem için toplama alanı olarak seçilen yerlere AVM’ler yapmak kadere dahil midir?
Sürekli ama sürekli imar barışı affı ile suçluların cezalarını ertelemek kadere dahil midir?
Hayır, milyon kere hayır! İşte bu yüzden diyoruz ki bu kader değil cinayettir.
'BU YARAYI BİRLİKTE SARABİLİRİZ'
Tüm çabamız yeni kayıpların olmasını engellemek ve dayanışmayı büyüterek bu karanlık günleri birlikte aşmaktır. Bu yarayı hep birlikte sarabiliriz.
OHAL ilanı, devletin enkaz altında kaldığının açık bir itirafıdır.
Bu deprem bize yerel demokrasi ve yerinden yönetimin önemini göstermiştir. Merkeziyetçi devlet yapısı çökmüştür.
Bugün bize düşen görev, bu rant ekonomisine ve insafsız düzene karşı toplumsal dayanışma ağlarını daha çok büyütmektir. Dün itibariyle “Şimdi Dayanışma Zamanı” sloganıyla bir dayanışma kampanyası başlattık. Dayanışmak isteyen yurttaşlarımızı depremzede ailelerle buluşturmayı ve aralarında uzun süreli köprü olmayı hedefliyoruz. Çıplak ellerimizle, var olan insan gücümüzle başa çıkmaya çalışıyoruz."
ACİL SORUNLAR
Güleryüz, "Kriz Merkezinize gelen öncelikli ve acil sorunlar neler" sorusu üzerine de şunları söyledi:
"Şu an en öncelikli olan barınma sorunu, açlık sorunu ve maalesef dünden itibaren artık cenazelerin toplanma sorunu. Bu büyük bir sorun olarak önümüzde duruyor. Yaklaşık 2 bin kişi ile sahada bu sorunları çözmeye çalışıyoruz. Ama özellikle enkazın kaldırılması, cenazelerin başında bekleyen ailelerin acılarının hafifletilmesi açısından çok fazla imkanımız ve gücümüz yok. Zira bunun için iş makinaları, teknik ekipmanlar gerekiyor. Biz çıplak elimizle, var olan insan gücüyle bunlarla başa çıkmaya çalışıyoruz. Ama tekrar ifade edeyim; büyük bir gönüllü ordusuyla hem sahada hem de Genel Merkezimizde bu çalışmaları takip etmeye çalışıyoruz. Sadece parti üyelerimiz ve çalışanlarımız değil diğer STK’larla, çeşitli siyasi partilerle bu çalışmayı birlikte yürütüyoruz. TMMOB, KESK, DİSK, çeşitli belediyeler sahadadır ve onlarla bu çalışmayı koordine etmeye çalışıyoruz."