Hala öngörülmez bir ekonomi politikası var

İktisatçı Nesrin Nas, TL’nin döviz karşılığında yüzde 7 civarında değer kaybetmesinin sürpriz olmadığını fakat faiz ve şeffaf politika adına Mehmet Şimşek’in tam olarak nasıl bir politika izleyeceğinin ise belirsiz olduğunu söylüyor.

Seçim sonrası döviz kurunda beklenen yükselme gerçekleşti. TL, Dolar ve Euro karşısında yüzde 7’den fazla bir değer kaybı yaşadı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) toplam rezervi mayıs ayı ortasında 3 milyar 537 milyon dolar azalarak 101 milyar 590 milyon dolara gerilemişti. Net rezervler ise -115,3 milyon dolara inmişti. Döviz açığı yaşanırken kurun ise seçime kadar baskılanması ve de ardından Mehmet Şimşek’in tekrar Hazine ve Maliye Bakanlığına getirilmesi ile çeşitli tartışmalar başlatmışken 7 Haziran’da dövizin artışı bir kur krizi daha yaşattı.

Kurun yükselmesine dair ekonomistler tarafından birçok teori ortaya atılıyor. Ekonomistler şu an için net bir politika olmadığını ortaya koyarken, yaşananların ise sürpriz olmadığı savında. Bu savların başında ise döviz baskılanmasının durdurulup devlet baskısını da geri çekerek, kuru normal seviyesine getirme ve piyasaya güven vermek. Bir başka teori ise, dövizi aniden yükseltip daha sonra yüksek faizle birlikte TL’yi değerlendirme ve yabancı yatırımcıyı ülkeye çekme. Bir başka yorum ise ihracatçıların uzun süredir dillendirdiği kurun yüksek olması isteğinin yerine getirilmiş olması.

TÜRKİYE’NİN DÖVİZİ BİTTİ

Tüm bu yorumları ve yaşananalar sorduğumuz iktisatçı Nesrin Nas da yaşananların sürpriz olmadığı kanısında. Nas, bunların beklenmedik olmadığını söylerken Türkiye’nin dövizinin bittiğinin de altını çiziyor: “Beklenmedik bir şey değil. Biz iktisatçılar bunun böyle olacağını öngörüyorduk zaten. Yani bir şekilde bu baraj kapakların açılması gerekiyordu. Ne zaman açılacaktı? Seçimler bitti ama en önemlisi Türkiye'nin dövizi bitti. Şimdiye kadar yapmak istedikleri, bütün bu tabloyu saklamak ve bir istikrar süsü vermekti. Yani kuru ve fiyatları kontrol ediyoruz, her şey kontrolümüz altında havasıydı.

Bundan sonrasında kur, yabancı yatırımcının, yani porsiyon yatırımcısının uygun göreceği, Türkiye’yi risk alınacak bir ülke olarak değerlendirmeye başlayacağı yere kadar gidecektir.”

HÜKÜMET DEĞİL ŞİMŞEK’İN PROGRAMI VAR

Nas, ileriki süreçte ne olup olmayacağını tahmin etmenin ise zor olduğunu ifade ediyor çünkü ortada bir hükümet programı değil, Mehmet Şimşek’in programı var: “Elbette bütün bunları biz daha önceden öngördük ama bundan sonra neler olabileceğine ilişkin yapacağım yorumlar olsa olsa Şimşek geçmişte ne yaptı? Devir teslim törenindeyken ne söyledi? Onlara bakarak çıkarabileceğim şeyler. Çünkü artık bu yeni rejimle bir bakanlar kurulu ve kabine yok. Bakanlar kurulu olmadığı için bir hükümet programı da yok. Yani bir program olmadığından dolayı da bu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de tartışılmıyor. Eski dönemde bir hükümet programı hazırlanırdı, TBMM'ye sunulurdu, kamuoyunda tartışılırdı. Biz yapacakları icraatı ve önceliklerini bu hükümet programından izleme imkânına sahiptik ama şimdi böyle bir şey yok. Mehmet Şimşek'in göreve başladığı andan sonra aldığı brifinglerle tespit ettiği, yazdığı senaryoya göre adımlar atılacak.

ŞEFFAFLIĞI NASIL SAĞLAYACAK?

İktisatçı Nesrin Nas, Şimşek’in belirttiği şeffaflığın ya da tutarlılığın nasıl olacağını da belirlemesi gerektiği kanısında: “Şimşek’in rasyonel politikalara dönmek zorundayız, seçenek yok demesinden Ortodoks politikalara dönüleceği sonucunu çıkarıyoruz. Ama şöyle bir şey de söyledi şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk. O şeffaflığı nasıl yapacak? Yani, ben işbaşına geldim ancak bundan sonrasının hesabını veririm mi diyecek? Yoksa örneğin Merkez Bankası bugüne kadar mevcut döviz rezervlerini hangi yöntemle kaç liradan sattığını mı açıklayacak? Bunların da şeffaflığın kapsamına girmesi lazım. Şu anda döviz hesapları üzerinden Merkez Bankası'nın KKM için üstlendiği yükü de bilmiyoruz. Sadece Merkez Bankası'nı kontrol altına almakla da olmuyor. Örneğin TÜİK nasıl yeniden güvenilir ve ölçtüğüne, söylediğine itimat edeceğimiz bir kurum haline gelecek? Aynı şekilde kamu bankalarının görev zararları konusu da var. Bu görev zararları bütçeden karşılanıyorsa bu bütçenin ticari sır olmaktan çıkarılıp açıklanması da şeffaflık başlığında ele alınır.”

BANKACILIK KRİZE GİRER

Nas, faizin de bir anda neden çıkartılamayacağını anlatıyor ama buna yanılabilirim diye de şerh düşüyor: “Kurdan sonra yüzde 39,5 olan enflasyon önümüzdeki ay biraz daha yukarı gidecek. Enflasyonun altında bir reel kur belirlemeyecekler muhtemelen. Faizi yüzde 20-25’e çıkardıkları takdirde ise bankacılık sistemi açısından çok ciddi bir risk ortaya çıkar. Çünkü makro ihtiyaçlı tedbirlerle bankacılık sistemini kâğıda boğdular, yani hazine kâğıtlarına. Bankaların elinde çok düşük faizden hazine kağıdı var. Faizi 25’e çıkardığınızda muazzam zarara uğrayacak bankalar. Kaldı ki bankalar şu anda karlı gibi görünmekle birlikte aslında enflasyon muhasebesi uyguladığınızda zaten zarardalar. O nedenle bir sistem krizine yol açarlar. Bankacılık sistemi buna ne kadar dayanabilir? Hangi seviyede bununla baş edebilirler? Böyle bir teste tabi tutmadan kafadan bir faiz artırımı yapmak son derece risklidir. O nedenle ben mesela bunu zamana bırakacaklarını düşünüyorum. Ama yanılıyor da olabilirim. Çünkü şu anda hiçbir şeyi ön göremiyoruz.”