Hasta tutsak Kocatürk’ün durumu ağırlaşıyor

Wernicke Korsakoff hastası olan ve daha birçok hastalıkla mücadele eden tutsak Resul Kocatürk’ün durumu giderek ağırlaşırken Adli Tıp Kurumu, Kocatürk’ün sağlık durumuna ilişkin gerçek raporu vermemekte ısrar ediyor.

Türk devleti, kamuoyunda gösterilen tepkilere rağmen hasta tutsaklara yönelik düşman hukuku uygulamalarına devam ediyor. Bunun yanı sıra AKP-MHP iktidarı kendisine yakın kişiler için af yetkisini kullanırken siyasi tutsaklar için infaz ertelemeyi dahi yapmamakta ısrar ediyor.  

Türkiye hapishanelerinde binlerce hasta tutsak olduğu belirtiliyor. Hasta tutsaklara yönelik uygulamalarda iktidarın ayrımcı politikalarına ise devrimci-sosyalist-yurtsever tutsaklar maruz bırakılıyor. 1995 yılında Türkiye Devrim Partisi (TDP) üyesi olmak suçlamasıyla tutuklanan Resul Kocatürk de, bu politikalara yıllardır maruz bırakılan bir siyasi tutsak.

HASTA OLDUĞU RAPORLARLA KANITLANDIĞI HALDE İÇERİDE TUTULUYOR

1995 yılında Karadeniz’de bir operasyon sonrası tutuklanan Resul Kocatürk, “Anayasal düzeni değiştirdiği” ve “Türkiye Devrim Partisi’ne” üye olduğu iddiasıyla müebbet hapse çarptırıldı. Kocatürk, Giresun Hapishanesindeyken 19 Aralık 2000 yılında gerçekleşen ve Türkiye tarihinin en büyük hapishane katliamlarından biri olan ve “Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen katliama tanıklık etti. Katliam sonrası hapishanelerde başlatılan ölüm orucu ve açlık grevi eylemlerine katılan Kocatürk, direnişinin ilerleyen günlerinde, “Kronik açlık hastalığı” olarak bilinen ve ölüm orucu direnişine katılan çok sayıda tutsakta görülen Wernicke Korsakoff Sendromu (WKS) hastalığına yakalandı.

WKS hastalığına yakalanan ve tedavisi giderek zorlaşan Kocatürk için, Adli Tıp Kurumu tarafından verilen WKS hastalığının “organik akıl hastalığı” olduğuna dair raporu sonrası, infazı ertelenerek tahliye edildi. Tedavi süreci Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) tarafından başlatılan Kocatürk, bir süre sonra Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu tarafından infaz ertelemeyi iptal eden bir rapor ile 2004 yılında tekrar tutuklanıp hapishanmeye gönderildi.

Kocatürk’ün sağlığı, yarım bırakılan tedavisinden ve hapishane koşullarından dolayı daha da kötüye gitmeye başladı ve astımal bronşit hastalığına ve mide ülserine yakalandı. Bunların dışında baş, bel, sırt ve boyun ağrıları çeken, bunlardan dolayı oturup kalkma ve hareket etmede çok zorlanan Kocatürk’ün sağlık durumu ile ilgili görüştüğümüz avukatı Gülizar Tuncer, Kocatürk ile yaptığı görüşmeler ve gönderdiği mektuplarda ısrarla sağlık durumunda yaşanan kötüleşmeden bahsettiğini dile getirdi.

Gülizar Tuncer, “Ayrıca Hipotiroid rahatsızlığı ve İrritabl Kolon hastalığı da bulunmaktadır. Kendisiyle yaptığımız avukat görüşlerinde veya gönderdiği mektuplarda, hastalıkları nedeniyle bazı dönemlerde yoğunlaşan halsizlik ve baş dönmesi, kusma olduğunu, bazen bayılma nedeniyle yere yığıldığını, revire çıkartıldığını, tansiyonunun düştüğünü ve ateşinin yükseldiğini, hastaneye götürüldüğünde kan değerlerinin (kalp, kan, oksijen ve kanda enfeksiyon) yüksek çıktığını, biyopsi için karaciğerden örnek alındığını, yapılan biyopsi sonuçlarıyla birlikte kontrole gittiğinde karın bölgesinden yapılan tomografi tetkiki sonucunda karaciğer, dalak ve rektum sorunlarının da görüldüğünü belirtiyor. Nitekim son yapılan tetkiklerde rektumda tespit edilen 13 mm ölçülen asimetrik duvar kalınlaşması denen bulgunun kanser olması ihtimalinin fazla olduğu doktorlar tarafından ifade edilmiş olmasına rağmen, tüm uğraşlarına rağmen zamanında hastaneye götürülmemiştir.”

KANSER OLMA RİSKİNE RAĞMEN DOKTOR RANDEVULARI AYLAR SONRAYA ERTELENİYOR

Cezaevi doktorunun kanser olma ihtimali var, demesine rağmen doktor randevularının aylar sonraya verildiğini, yapılan suç duyurularından ise bir sonuç alınamadığını belirten Gülizar Tuncer, sözlerine şöyle devam etti, “Kırıkkale Tıp Fakültesi hastanesinde takibini yapan hekim; kolonoskopi, endoskopi ve MRG tetkikleri istemiş, ayrıca hapishane revir doktorunun da “kanser ihtimali var” demesine rağmen randevular aylar sonraya verilmekte, randevu alınsa dahi kelepçeli muayene veya hücre tipi ringlerde gitmeye zorlanmaları nedeniyle muayene olmadan hasta tutsaklar hapishaneye geri getirilmektedirler. Dolayısıyla, halen devam etmekte olan halsizlik, yorgunluk, yüksek ateş, karın bölgesinde şişkinlik, kabızlık, sol alt karın boşluğu kısmında ve göbek çevresinde ağrılı sancılı durumlar olmak üzere çeşitli rahatsızlıklar ve ilk tutuklandığında gördüğü işkenceye bağlı olarak gelişen Bursit rahatsızlığı da bulunmasına rağmen, tedavisi gerçekleşmediğinden sağlık durumu her geçen gün daha da ağırlaşmaktadır. Son süreçte de akciğerindeki nodül nedeniyle Ankara Sanatoryum Hastanesinde uzunca bir süre tedavi gören Resul Kocatürk’ün sağlık durumu ile ilgili infaz ertelemesi başvurularımız olumsuz sonuçlandığı gibi hastaneye geliş gidişlerde yaşadığı sorunlar nedeniyle yaptığımız suç duyurularından da bir sonuç elde etmek mümkün olmamaktadır” dedi.

İNFAZ ERTELEME İÇİN SAĞLIK RAPORLARI YETERLİ OLMALI

Kocatürk’ün infazının acilen ertelenmesi gerektiğini vurgulayan Gülizar Tuncer, Türkiye’de infaz erteleme için Adli Tıp Kurumu’nun raporunun gerekli olduğunu, ATK’nın ise siyasi iktidarın resmi bilirkişi kurumu olarak çalıştığını söyledi. Gülizar Tuncer, “Resul Kocatürk’ün her geçen gün artan, yaşamını zorlaştıran ve ağırlaşan hastalıkları göz önüne alınarak tam olarak iyileşinceye kadar infazının ertelenmesi gerekli olduğu halde savcılıklar tarafından infaz ertelemesi yapılmamaktadır. Çünkü mevcut yasal düzenlemelere göre, sağlık durumu nedeniyle infaz ertelemesi için Adli Tıp Kurumu (ATK) raporu gerekli. Ceza İnfaz Yasası’nın 16. Maddesine göre, sağlık durumu gerekçe gösterilerek yapılacak infaz ertelemeleri için Devlet Hastaneleri’nin verdiği “Sağlık Kurulu” raporları yeterli sayılmıyor, mutlaka ATK raporu isteniyor. Hatta bununla da yetinilmiyor, siyasi iktidara bağlı resmi bilirkişi kurumu olan ATK’nın çok istisnai durumlarda verdiği bu raporlar dahi süreci belirlemiyor. Bu raporlarda “hayati tehlike” içeren hastalık durumu tespit edilmiş olsa veya “cezaevinde tek başına yaşamını idame ettiremeyeceği” belirtilmiş olsa bile hasta tutsaklar serbest bırakılmıyor” diye konuştu.

İnfaz erteleme için hasta tutsak ile ilgili sağlık raporlarının yeterli olması gerektiğini söyleyen Gülizar Tuncer, “Sağlık durumu nedeniyle infaz ertelemesi” prosedüründe hasta tutsağın yalnızca sağlık raporları yeterli olmalıyken ve bu bile ATK tarafından zorlukla veriliyorken, esas ‘bilirkişi’ olarak polis veya askerler tarafından hazırlanan ve hasta tutsağın “toplum güvenliği için tehlike” oluşturup oluşturmadığı yönündeki raporları belirleyici oluyor. Savcılıklar ve mahkemeler bunları esas alarak kararlarını veriyorlar. Ayrıca bir diğer önemli ayrıntı; hasta olan tutsak Abdullah Öcalan gibi “ağırlaştırılmış müebbet” hapse mahkum konumdaysa o zaman da hastalığı ne kadar ölümcül olursa olsun asla serbest bırakılmıyor. Ağırlaştırılmış müebbetler için yasal düzenlemelerde yer alan “şartla salıverilme yasağı” nedeniyle, onlar ağır hasta olsalar da asla serbest bırakılmıyor, işkence merkezi konumundaki rehabilitasyon merkezlerinde veya tek başına tek kişilik hücrelerinde ölüme mahkum ediliyorlar” dedi.