Kadıköy Belediyesi işçileri: DİSK biziz, özeleştiri vermesi gereken yönetim

Genel-İş Sendikası’nın işçileri yarı yolda bırakma pratiğinin genel bir politika haline geldiğini belirten Kadıköy Belediyesi işçileri, “DİSK biziz, sendikayı bu duruma düşürenlerin tarihle yüzleşip özeleştiri vermesi gerekiyor” dedi.

İşçilerin direnişinin yükseldiği bir dönemde Türkiye’deki sendika konfederasyonlarının giderek işçi sınıfından uzaklaşması tartışılıyor. Emeklerinden gelen güç ve üye oldukları sendikaların arkalarında duracağını duydukları güvenle greve çıkan işçiler, ihanete uğramanın kızgınlığını ve hayal kırıklığını yaşıyor. Bunun ise işçi sınıfı mücadelesi mirasını taşıyan DİSK’ten gelmesi daha da sarsıcı oluyor.

Özellikle belediyelerde örgütlü olan DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın pratiklerinden giderek artan bir rahatsızlık var ve işçiler “Ne yapmalı?” sorusu etrafında kafa yoruyor.

En son, grevde olan Çiğli Belediyesi işçilerinin Genel-İş Sendikası tarafından Toplu İş Sözleşmeleri’nde (TİS) yarı yolda bırakılması Shakespeare'in Hamlet piyesindeki “Çürümüş bir şeyler var Danimarka krallığında” repliğini akla getirdi.

Maltepe, Kartal, Seyhan, Çiğli ve çok sayıda belediyede işçilerin uğradığı ihanet, ilk başta Kadıköy Belediye işçilerinin grev sürecinde görülmüştü. Birçok belediyede olduğu gibi Kadıköy Belediyesi’nde de işçiler grevdeyken TİS’i onlardan onay almadan imzalayan sendika, üstüne üstlük DİSK’in bir eyleminde defalarca dile getirdikleri ek protokol taleplerinin görmezden gelinmesi üzerine döviz açan dokuz işçi temsilcisini hukuksuz bir biçimde görevden aldı.

Bu keyfi ve hukuksuz uygulama nedeniyle Temmuz ayında gerçekleşecek TİS görüşmelerine eksik bir temsilci kuruluyla girmeye hazırlanan Kadıköy Belediyesi işçileri, yaşadıkları süreci ANF’ye anlattı.

‘İLK TİS’TE ASGARİ ÜCRET FARKIMIZI KAYBETTİK’

Nazan Çam, ek protokol talep ettiği için görevinden alınan 9 işçi temsilcisinden biri. 2006 yılından beri Kadıköy Belediyesi’nin Kültür İşleri’nde çalışan Çam, 2018’de AKP’nin kadro aldatmacasıyla belediyenin iştirak firması Kasdaş’ta istihdam edilen taşeron işçilerden.

Çam, 2018’de yayınlanan 696 sayılı KHK kapsamında kadrodan muaf tutularak iştirak firmasına geçirildiklerini, sonra aynı iş kolundaki DİSK’e bağlı Genel-İş’in Anadolu 1 No’lu Şubesi’nde örgütlendiklerini belirtti. Sendikalı olmanın kendilerini önce çok umutlandırdığını ifade eden Çam, “Taşeronun işçiye yıllardır getirdiği bir sürü haksızlık vardı ve bu haksızlıkların giderilmesine yönelik Toplu İş Sözleşme hakkını almamız bizim için çok önemliydi. Bu işe başlarken pek çok konuda sosyal ve ekonomik haklarımızı ilerletebileceğimizi düşünüyorduk. Ancak ilk TİS’te böyle olmadığını gördük” dedi.

İştirak firmaya geçtikten sonra TİS ile asgari ücret farkını dahi kaybettiklerini belirten Çam, “Hiper enflasyonun olduğu bir ülkede asgari ücret farkımızı kaybetmemiz giderek yoksullaşmamızın başlangıcı oldu. Normalde belediyede işe başladığımızda çalıştığımız meslek grubuna, eğitim durumuna göre asgari ücretin katları üzerinden farklı farklı ücretler alıyorduk. İlk TİS’te yüzde 4’ün dışında sadece 380 lira brüt zam aldık. Bir oylama yapıldı, işçi temsilcilerinin bir kısmı bunu kabul etti gibi oldu ve sözleşme bağlandı. Ama bundan biz işçiler kazançlı çıkmadık” diye konuştu.

SENDİKADA KADININ ADI YOK

Umutsuzluğa kapılmadıklarını, sonuçta devrimci ve demokratik bir sendikanın içerisinde mücadele edip, hakları konusunda daha ilerleyeceklerini düşündüklerini belirten Çam, ancak Şubat 2021’de ikinci TİS görüşmeleri öncesi yaptıkları grev sırasında bunun böyle olmadığını anladıklarını söyledi.

İkinci TİS görüşmelerinde özellikle kadın işçilerin koşullarının iyileştirilmesi için Mor Liste oluşturduklarını ve çalışma yürüttüklerini anlatan Çam, çünkü sendikaya girdikten sonra kadın meselesine önem verilmediğinin farkına vardıklarını söyledi.

Genel-İş’in ne yönetim kademelerinde ne de şubelerinde kadınların yer aldığına dikkat çeken Çam, “Adı devrimci olan, başkanı kadın olan bir sendikadan söz ediyoruz ve bugüne kadar bununla ilgili bir çalışma yapılmadığını görüp elimizi taşın altına koymak istedik. Ve esas amacımız Kadıköy Belediyesi ve örgütlü olduğumuz Genel-İş’in Anadolu 1 No’lu Şubesi’nde kadın çalışması yapabilmekti. Ama o kadar erk bir akılla karşı karşıyayız ki, bunu yapmamanız için elinden geleni yapıyor şube. Çünkü bir iktidar savaşı var ve herkes bunun için mücadele veriyor. Dolayısıyla bu süreç çok sıkıntılı oldu. TİS’te İstanbul Sözleşmesi’nin tanınması, cinsel tacize bakan disiplin kurulunda kadın kotası konması, kreş hakkı, 8 Mart izni, regl izni gibi pek çok maddeye yer verdik” dedi.

‘SÖZLEŞME OLDU BİTTİYE GETİRİLDİ, YÜZDE 19 ZAM TALEBİMİZ 8’E İNDİRİLDİ’

Çam, sonuçta büyük bir dirençle İstanbul Sözleşmesi’nin tanınması ve ücretsiz kreş hakkını kabul ettirdiyseler de TİS görüşmelerinin kimsenin beklemediği ve onaylamadığı bir tarzda bittiğini belirtti. İşverenle anlaşamadıklarından dolayı greve çıktıklarını vurgulayan Çam, ancak grevin üçüncü gününde Genel-İş Genel Merkez’in gelip işçilerden onay almadan TİS’i imzaladığını anlattı. Bunu yaparken sendikanın tüzükten gelen hakkını kullandığını öne sürdüğüne işaret eden Çam, “Tüzükte sendikanın böyle bir hakkı olabilir, zaten çok geri bir tüzükten söz ediyoruz ama bu sözleşme temsilciler meclisinden dahi onay almadan imzalandı. Oysa biz bu greve inanmıştık ve böyle sonuçlanması herkeste büyük bir kırılmaya yol açtı. Düşünsenize, taşerondan geçmiş 2300 işçiden söz ediyorsunuz, hak kayıpları var ve greve çıkıyoruz, ortada grev kırıcı da yok. Talep ettiğimiz zam yüzde 19. Ama birileri geliyor ve sizin inisiyatifiniz dışında zam talebini yüzde 19’dan yüzde 8’e indirerek sözleşmeyi oldu bittiye getiriyor. Şimdi Seyhan ve Çiğli’yi de görünce demek ki genel politika buymuş demekten kendinizi alamıyorsunuz” diye konuştu.

‘SENDİKAYA YÖNELİK BÜYÜK GÜVENSİZLİK BAŞLADI’

Sözleşme imzaladıktan sonra şok yaşadıklarını belirten Çam, sendikaya yönelik büyük bir güvensizliğin başladığını vurguladı.

Sendikayı zaten şeffaf olmamasından ve şube yöneticisinden genel merkezdeki yöneticiye kadar alınan maaşların açıklanmaması kaynaklı eleştirileri olduğunu ifade eden Çam, ancak TİS’in bu şekilde bitirilmesinin herkesi sarstığını kaydetti. Bu olay sonrası ise Genel Merkezin hemen olağanüstü seçime gittiğini ve şube yönetimin değiştiğini anlatan Çam, Kasım 2021’den itibaren temsilciler olarak yüzde 8 zam ile geçinemediklerini belirterek ek protokol taleplerinin de aylarca görünmezden gelindiğine dikkat çekti.

Ek protokol talepleri toplantılarının enflasyonun açıklandığı ve doların yükseldiği dönmede yaptıklarını anlatan Çam, Anadolu 1 No’lu şubeye seçilen yeni şube başkanı Murat Aydoğan’a defalarca taleplerini ilettiklerini anlatan Çam, ancak hep geçiştirildiğini ve bu konuda herhangi bir adım atılmadığını söyledi.

ZAMLARI GERİ ÇEKİN DİYE EYLEM YAPIP EK PROTOKOLÜ GÖRMEZDEN GELİYORLAR

Giderek artan hayat pahalılığı karşısında işçilerin ezildiğini ama sendikanın bunu hiç umursamadığını ifade eden Çam, temsilcilik görevinden atılma süreci şöyle anlattı: “Şubenin başkanı ya da şubenin beşli yönetiminde yer alan herkes aslında işçiden o kadar bağını koparmış bir durumdaydı ki, işçinin hesap sorabileceği kişi temsilcilerdi, yani bizdik. Ve sürekli böyle bir baskı altındaydık. İşçiler aldıkları maaşla geçinemediklerinden, faturaların giderek kabardığından şikayet ediyor ama elimizden bir şey gelmiyordu. İşverenle görüşülmesi konusunda yönetime baskı kurmaya çalıştık, ama işe yaramadı. Sürekli bir geçiştirme durumu vardı. Ek protokol talebiyle işverene bir yazı yazıldığı söylendi. Ona cevap gelmedi. 9 Şubat’ta temsilcilik toplantısına katıldık, TİS Daire Başkanı Çetin Çalışkan da geldi. Grev sürecini anlatmaya başladı. Biz de ek protokol talebimizi ilettik. TİS görüşmelerine 1 yıl kala şubelerde ek protokol yapılmasını uygun bulmadıklarını söyledi. Kasım ayından beri bu mevzuyu şubeyle konuştuğumuzu belirterek, bu kararın neye göre alındığını sorduk ama cevap alamadık. Daha sonra temsilcilerin bulunduğu bir Whatsapp hesabına genel başkanımız Arzu Çerkezoğlu’nun Kadıköy Rıhtım’da zamları geri çekin başlıklı bir eylem düzenleyeceği duyurusu yapıldı. Bazı temsilciler eyleme katılmama konusunu dile getirdi ama biz gitmek zorundaydık çünkü bir meramımız vardı ve bunu dile getirme yeri orasıydı. Eyleme gittik. Herkes kendi döviziyle geldi ve ne söylenmek isteniyorsa, o alanda söylendi. Sonuçta orada belediye işçilerinin talepleri dile getirildi.”

‘GÖREVDEN ALINDIĞIMIZI WHATSAPP ÜZERİ ÖĞRENDİK’

Bu olaydan iki gün sonra Whatsapp üzerinden kendisinin de içinde yer aldığı 9 temsilcinin görevine son verildiğini öğrendiğini belirten Çam, akabinde Whatsapp grubundan çıkarıldıklarını söyledi. Bu konuda hiçbir tebligat yapılmadığı gibi savunma dahi alınmadığına dikkat çeken Çam, şöyle tepki gösterdi: “Sen sendikasın yahu. İşçiler tarafından seçilmiş bir temsilciyi böyle görevden alamazsın. Çağırırsın, konuşursun, savunmamı alırsın. Sorun temsilcilik de değil. Biz sonuçta öncü işçileriz, mücadelemize her türlü devam ederiz ama ben seçilmişim. Böyle bir yöntem olabilir mi? Bunu Türkiye’de herkes sorgulamalı. Yani eleştirdiğinden ne farkın kalıyor o zaman? Bu aynı kafa, aynı yöntemdir. Genel-İş internet sitesinde yayınlanan açıklamada, DİSK’in itibarsızlaştırılmasından söz ediliyordu. Yani orada döviz açmak sendikayı itibarsızlaştırmakmış. Oysa bir sendikayı asıl itibarsızlaştıran, işçilerin taleplerini görmeyenlerdir, biz temsilciler değil kendileridir. Grev varken işçilerden onay almadan TİS’i imzalayan genel merkez yöneticileridir. DİSK biziz. Neyi itibarsızlaştırıyoruz? Biz tam tersine sendikamıza sahip çıkıyoruz. Sendikayı bu duruma düşürenlerin DİSK’in tarihiyle yüzleşip, özeleştiri vermesi gerekiyor.”

‘ÜÇ ADIM ÖTEDEYDİ AMA SELAM BİLE VERMEDİ’

Görevinden alınan temsilcilerden Ayşecan Ay, sendikanın bu süreçte yanlarında olduğunu hissettirmediğini, tam tersine yalnızlaştırıldıklarını söyledi. Grev fonunun bile kendilerine çok görüldüğünü belirten Ay, her şeyi kendi imkanlarıyla halletmeye çalıştıklarına dikkat çekti. Yaşananlardan ötürü büyük hayal kırıklığı yaşadığını ifade eden Ay, “Düşünsenize, tüzükte grev fonunun olmadığını iddia ettiler, halbuki var. Genel-İş’in en zengin sendikalardan biri olmasına rağmen ‘Bizde para yok, biz kendimizi zor çeviriyoruz’ dediler. Hadi bıraktım grev fonunu, ek protokol talebiyle geldiğimiz Kadıköy’deki zam eyleminde genel başkanımız Arzu Çerkezoğlu bize bir selam bile vermedi. Geçinemiyoruz diyen işçilerle arasında sadece üç adım vardı oysa” dedi. Örgütsüz işçiler bile dayanışmayla haklarını alırken, kendilerinin tam anlamıyla örgütlü olmanın günahını çektiklerine işaret eden Ay, “Sendika bizi eylemsizleştirdi, pasifize etti. Bu yüzden şu an yüzde 8 ücret zammıyla, yüzde 160’a dayanan zamlar karşısında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Sendikaya da işini yap dediğimiz zaman, ek protokol istediğimiz, hesap sorduğumuz zaman, biz hain oluyoruz” diye konuştu.

‘HAYAT PAHALI, EMEK UCUZ AMA SENDİKA DA SARI MAALESEF’

Ek protokol eylemine katılan işçiler ise yaşananlar karşısında öfkeli ve tepkili. Seçtikleri temsilcilerin görevden alınmasını kabul etmeyen işçiler, bu hukuksuzluktan derhal geri dönülmesini istiyor. İşçilerden Oktay Erdoğan, Genel-İş yönetiminin demokratik bir yapı olmadığını bir kez daha gösterdiğini vurguladı. Temsilcilerin görevden alınması konusunda sendikanın internet sitesinde yaptığı açıklamanın çok ağırına gittiğini kaydeden Erdoğan, şöyle tepki gösterdi: “Yaptığımız eylemin sendikayı itibarsızlaştırdığını yazmışlar. Bunun yanı sıra bir de, ‘Kişisel çıkar ve menfaat uğruna’ diye not düşmüşler. Hangi kişisel menfaat ve çıkar? Genel-İş’e üye olduktan sonra ne kazanmış temsilcilerimiz? Ne kadar mal varlıkları olmuş ki böyle bir not düşüyorlar? Orada dile getirilenler zaten hepimizin talepleri. Sonuçta DİSK biziz ve en iyi şekilde temsil edileceğimizi düşündüğümüz için burada örgütlenmişiz. Eleştiri hakkımız da buradan doğuyor. Türk-İş, Hak-İş bizi temsil edecek sendikalar değil zaten. Ama güvendiğin yerden böyle bir haksızlığa uğrayınca şaşırıp kalıyorsun. Ek protokol talebini zaten sendikanın dile getirmesi gerekir. Ama bunu dile getiren temsilcilerimiz görevden alınıyor. Amaçları herkesin ücretini asgari bir ücrete çekip, bunu zorla dayatmak. Taleplerimizi dile getiren temsilcileri görevden alarak amaçlanan esas biz işçilerin iradesini kırmaktır. Böyle bir durumda sendika bürokrasisini konuşmayacaksak neyi konuşacağız? de Hani diyorlar ya hayat pahalı, emek ucuz diye, ya sendika ne? Sendika sarı maalesef.”

‘ÖFKENİN DIŞA VURUMU’

İşçi temsilcilerinin görevden alınmasının adeta, “İradenizi tanımıyoruz” demek anlamına geldiğini vurgulayan işçilerden Kadim Fırat, o gün Kadıköy’de taşınan, “DİSK kazığını mı yiyoruz” , “Sendika-belediye el ele işçi sefalete” dövizlerinin tam da bu duruma işaret ettiğini söyledi. Grevin satılması, ekonomik kriz çıkmazında olan işçilerin taleplerinin görmezden gelinmesinin doğurduğu öfkenin dışa vurumu olduğunu kaydeden Fırat, bu eylem yüzünden önce birçok kesimden eleştiri aldıklarını ancak Seyhan Belediyesi’ndeki işçilerin grevinde aynı şeyin yaşaması üzerine haklı olduklarının ortaya çıktığını söyledi. Bu anlamda Seyhan ve Çiğli’deki sendika pratiklerinin Kadıköy’de açılan dövizlerin ne kadar anlamlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğini kaydeden Fırat, DİSK’in işçiden koptuğunu, Genel-İş’in işçinin taleplerini hiçbir şekilde savunmadığını, 4000-5000 bin TL’ye çöp toplayan işçinin yanında olmadığını, duygularıyla özdeşlik kurmadığını, onun mücadelesini ilerletmediğini ve bu şekilde davranarak aslında sendikaların sermayeye yol verdiğini vurguladı. Bu kadar ekonomik ve sosyal yıkımın olduğu bir ortamda bir sendikanın bu şekilde davranamayacağını hatırlatan Fırat, “Sendikaysan ve işçiler eğer ek protokol istiyorsa sen öne geçip, bunun kazanılması için mücadele edersin. Eğer bunu yapmayıp, bir de faturayı temsilcilere kesiyorsan demek ki sen sendika değilsin” dedi.

‘İŞÇİLER ARTIK İPLERİ KENDİ ELLERİNE ALMALI’

Şimdi de disipline sevk edilecek 25 kişilik bir listeden söz edildiğine dikkat çeken Fırat, böyle bir liste varsa, Kadıköy’de eylemde olan işçilerin harcanacağına işaret etti. Türkiye’deki sendika konfederasyonlarında durumun maalesef bu noktaya geldiğini belirten Fırat, işçilerin birleşik yeni bir örgütlenme biçimini tartışması ve irade koyması gerektiğini söyledi. Bunu yapmadıkça işçi sınıfının ilerleme şansı olmadığını kaydeden Fırat, “Bizim mücadeleyi birleştirmek, sendikaları aşmak, onların tüzüğüne, ahlaksızlığına boyun eğmemek gibi bir tarihsel görevimiz var” vurgusunda bulundu. Bugün ülkenin dört bir yanında işçi direnişlerinin yükseldiğini hatırlatan Fırat, direnişler kimi zaman yenilgiyle de sonuçlansa buradan alınan dersle mücadeleyi daha öteye taşımak gerektiğinin altını çizdi. İşçilerin sendikalarını denetim altında tutup geleceklerini birkaç bürokrata bırakmaması gerektiğini ifade eden Fırat, “Mesele bir tabela meselesi değildir. Mesele işçilerin bulundukları her yerde, ortaklaşa mücadelelerini ilerletebilecekleri mekanizmalar kurmalarıdır. Biz belediye işçileri olarak uzun zamandır bunu yapmaya çalışıyoruz. İşçilerin artık özne olduğunu anlaması ve ipleri ellerine alması lazım” diye konuştu.

KENDİLERİNE KIYAK MAAŞ İŞÇİYE YÜZDE 8 ZAM

Grev sürecinde TİS’in işçilerden onay almadan imzalanmasına tepki olarak sendikadan istifa eden işçi Yılmaz Şengül, daha sonra tekrar üye olmak isteyince sosyal medyada yaptığı paylaşımlar gerekçe gösterilerek bu talebi reddedildi. Kadıköy Belediyesi’nde şu an sendikalı olmayan tek işçi olan Şengül, bu durumu, “Sizi satın alamıyorlarsa, sizi dışlıyorlar” diye özetledi. Genel-İş’in Türkiye genelinde her ay 140 bin işçiden aidat aldığını belirten Şengül, bunun 150 milyonluk bir bütçeye tekabül ettiğini belirtti. Ancak buna rağmen Kadıköy’deki grev sürecinde grev fonu yok denildiğine dikkat çeken Şengül, “Ama bu arada Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan’ın aldığı yüksek maaşlar hepimizin bildiği tartışmalara konu oluyor. Her yıl Başkanlık Kurulu’nda kendilerine yüzde 50 oranında zam yapma hakları da var. Bu paraların hepsi işçilerden gelen aidatlarla karşılanıyor ama işçiye yüzde 8 zam anlaşması imzalayabiliyorlar” diye tepki gösterdi. Bunun sadece Remzi Çalışkan meselesi olmadığını belirten Şengül, Çalışkan öncesi de Erol Ekinci’nin ve ondan önceki genel başkanların da aynı yöntemi uyguladıklarına dikkat çekti.

‘TEK ADAM DİKTATÖRLÜĞÜYLE YÖNETİLİYOR’

Meselenin şahıslara indirgenmemesi gerektiğini vurgulayan Şengül, “Önemli olan anlayışın değişmesi. Çünkü bugün sendikalarda işçi demokrasisi işlemiyor, hepsi tek adam diktatörlüğüyle yönetiliyor. Ben istediğimi görevden alırım, istediğimi üye yaparım şeklinde devam ediyor. Bugün DİSK’in kurumsal tüzüğünde örgütlenme modeli olarak tabandan tavana yazıyor ama bugün baktığınız zaman direkt tavandan tabana inen bir örgütlenme şekli var. Delegeler üzerinden şubeler parayla kontrol ediliyor, dizayn ediliyor” dedi.

‘ATAMA USULÜ KAYYUM TEMSİLCİLERİ KABUL ETMİYORUZ’

Temmuz ayında üçüncü TİS görüşmelerinin gerçekleşeceğine ancak seçtikleri temsilcilerin sendika tarafından görevden alındığına dikkat çeken işçi Özge Çehreli ise, bu durumu birçok kez şubeyle görüştüklerini ama olumlu bir cevap alamadıklarını aktardı. Kendilerine dayatılan atama usulü temsilcileri kabul etmediklerini anlatan Çehreli, şunları kaydetti: “Ben belediyenin Kültür Müdürlüğü personeliyim; Ayşecan ve Nazan bizim temsilcimiz. Temmuz’da TİS görüşmeleri başlayacağı için, üç hafta önce şubeye gidip bu konuyu konuştuk. Temsilcilerimizi görevden aldıklarını ama işçilere hiçbir açıklama yapılmadığını hatırlatarak iki aydır cevap beklediğimizi söyledik. TİS Daire Başkanı Çetin Çalışkan oradaydı ve ‘Sendikayı, Arzu Çerkezoğlu’nu itibarsızlaştırdılar’ açıklamasında bulundu. Biz de bu açıklamaların bizim için geçerli gerekçeler olmadığını belirterek, temsilcilerimizin görevlerine iade edilmesini istedik. Açık açık göreve iade etmeyeceklerini söylediler. Zaten daha önce onların atama usulüyle getirmek istediği kayyum temsilcileri de kabul etmeyeceğimizi vurgulamıştık. Bu durumda TİS öncesi seçtiğimiz temsilcilerin yanımızda olamayacaklarını hatırlatmamız üzerine, ‘Siz istediğiniz gibi TİS masasına gelebilirsiniz’ dediler. Üç saat konuştular ama sadece laf kalabalığıydı, herhangi bir sonuç çıkmadı.”

Gelinen noktada zaten geçinemeyen işçilerin şubenin bu yöntemlerinden dolayı yılgınlık yaşadığını belirten Çehreli, TİS öncesi işçinin güçlü olması gerekirken sendikanın bu uygulamaları nedeniyle genel bir umutsuzluğun yayıldığını söyledi. Çehreli, hukuksuz bir şekilde görevden alınan temsilciler iade edilene kadar mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.