Kanar: İmralı’da Mandela Kuralları ayaklar altına alınıyor

İmralı’da düşman hukukunun infaz tarzının uygulandığını belirten Hukukçu Ercan Kanar, “Mandela Kuralları ayaklar altına alınıyor” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecride kılıf olarak disiplin cezalarının devreye sokulmasına yönelik tepkiler artıyor.

 Konuyu ANF’ye değerlendiren Hukukçu Ercan Kanar, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tamamen insan onuruna ve insan haklarına aykırı, düşman hukukunun infaz tarzı olduğunu vurguladı. Bu uygulamanın siyasi muhalifi düşman gören bir tarz olduğunu kaydeden Kanar, “Mandela Kuralları ayaklar altına alınıyor” dedi.

Mandela Kuralları’nın çıkış noktasına değinen Kanar, 1955 yılında mahpuslara muameleye ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) standart kurallarının düzenlendiğini, ancak 60 yılda hak, adalet ve insanlık doktrininde önemli değişimler ve gelişmelerin meydana gelmesiyle 2015 yılında bu kuralların revize edildiğini anlattı.

Revize edilen bu kurallara, cezaevinde 27 yıl kalan ve kötü koşullara karşı mücadele eden Nelson Mandela’nın anısına binaen Mandela Kuralları ismi verildiğini aktaran Kanar, Mandela Kuralları’nın, Tokyo Kuralları’ndan ve Salvador Bildirileri’nden de esinlendiğini belirtti.

‘HİÇBİR MAHPUSA AYRIMCI MUAMELE YAPILAMAZ!’

Kanar, 100 maddelik kuralların önemli olanlarını şöyle sıraladı:

“Bu kurallardan en önemlisi olarak ayrımcılık yasağı getirildi. Hiçbir mahpusa ideolojik, dini, siyasi görüş ve cinsiyet açısından ayrımcı muamele yapılamaz deniliyor. 5’inci maddede, hapishanedeki yaşam ve özgür yaşam arasındaki ayrım en aza düşürülecek deniliyor. 9’uncu maddede, her mahpusa kendisiyle ilgili tutulan cezaevi kayıtlarının bir örneği verilecek deniyor. Ayrıca tutukluların hükümlülerle aynı yerde tutulamayacağı söyleniyor. Mesela Türkiye’de tutuklular hükümlülerle aynı yerde tutuluyor ve aynı ağır koşullar uygulanıyor. Bu, Mandela Kuralları’na tamamen aykırı bir durum. Yine kurallarda, mahpuslara onur kırıcı giysi giydirilemeyeceği, kurum dışına çıktığında ise mahpus olduğu fark edilmeyecek şekilde kendi giysilerini giyebileceği belirtiliyor. Tıbbi muayenelerin mahrumiyet içinde yürütüleceği, bir mahpusa iki kez aynı eylemden iki kez yaptırım cezası verilmeyeceği şartı koşuluyor. Hiçbir mahpusun hapishane hizmetinde herhangi bir disiplin yetkisiyle çalıştırılamayacağını, yine süresiz hücrede tutma, karanlık veya aydınlık hücreye yerleştirme, bedensel ceza, gıda veya su kısıtlaması, toplu cezalandırmanın yasak olduğu belirtiliyor.

‘HİÇBİR DİSİPLİN CEZASI AİLE GÖRÜŞÜNÜ ORTADAN KALDIRAMAZ!’

Disiplin yaptırımlarının, kısıtlayıcı tedbirlerin asla aile görüşünü engellemeyeceğine hükmediliyor. Yani ne disiplin cezası alırsa alsın, hücre de dahil, aile görüşünün ortadan kaldırılamayacağı ifade ediliyor Mandela Kuralları’nda. Hücrede tutma ise en fazla 24 saat olabilir. Uzatılmış hücrede tutma cezasının asla 15 günü geçemeyeceği söyleniyor. Mahpusun aldığı cezaya istinaden ise hücre cezası uygulanamayacağı kaydediliyor. Zihinsel ve fiziksel engellilere hücre cezalarının uygulanamayacağı da hükme bağlanıyor. Zincir, pranga, kısıtlama araçlarının yasak olduğu, kısıtlama araçlarının hamile kadınlara, sancılanma esnasında, doğum veya doğumdan hemen sonra kesinlikle kullanılamayacağı belirtiliyor. Üst aramalarının, insanlık onuruna ve mahremiyete saygı temelinde olabileceği, beden boşluklarının aranmasının dahi ancak mutlak bir gereklilik söz konusuysa yapılabileceğini, rahatsız edici aramaların ise ancak mahpusla aynı cinsiyetten, eğitimli görevliler tarafından yürütülebileceği söyleniyor. Beden boşluğu aramalarının ise sadece yetkili sağlık görevlileri tarafından yapılabileceğini, mahpusun müfettişlere veya denetim görevlilerine şikayetini özgürce, hapishane müdürü veya personeli olmadan yapabileceği belirtiliyor kurallarda. Yine mahpusun bulunduğu cezaevinin ailesinin yaşadığı şehre yakın olması gerektiği de söyleniyor. Mahpusun avukatıyla görüşmesinin asla dinlenemeyeceği, personelin görebileceği ancak duyamayacağı bir ortamda görüşmenin olacağı ve hapishanenin kadınlar için ayrılmış bölümüne ancak bir kadın görevlinin eşlik edebileceği kaydediliyor. Denetçilerin özgürce ve haber vermeden hapishaneleri denetleyebileceklerine ve mahpus veya personelle de özel görüşebileceklerine hükmediliyor. Çalışma varsa eziyet verici olamaz, angarya yasaktır, personelin çıkarına da çalışma yaptırılamaz.”

‘GİTTİĞİMİZ ZAMAN AĞZIMIZIN İÇİ BİLE ARANIRDI’

Mandela Kuralları’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) için bağlayıcı olduğunu belirten Kanar, ancak bu kuralların Türkiye’de hiçbir zaman yaşama geçmediğine işaret etti.

Hak ihlallerinin ilk önce İmralı’da uygulamaya konulup, yaygınlaştırıldığına dikkat çeken Kanar, örnek olarak F Tipi cezaevlerini gösterdi.

1999 yılında 11 kez Abdullah  Öcalan’ın ziyaretine giden Kanar, İmralı’da başından beri bir hukuksuzluğun söz konusu olduğunu vurguladı. Kanar şöyle konuştu: “Gittiğimiz zaman bizim ağzımızın içi bile aranırdı. Saçımızın içine bakarlardı bir şey var mı diye. Tamamen onur kırıcı uygulamalar. Ama maalesef o zaman da muhalefet kesimleri bile İmralı’daki uygulamalara karşı sessiz kaldı. Biz bütün barolara bu uygulamaları bildirdik ancak barolar da sessiz kaldı. Sadece Yücel Sayman yönetimindeki İstanbul Barosu girişimlerde bulundu, dava açtı ama maalesef dava reddedildi.” Kanar, bu hak ihlallerinin son bulması için bütün baroların ve insan hakları kurumlarının Mandela Kuralları’nı sürekli toplumun gündeminde tutup, iktidara bu konuda baskı yapması gerektiğini vurguladı.

‘AKBK TAVSİYESİNE GÖRE ABDULLAH ÖCALAN’A VERİLEN CEZA TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ’

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AKBK) AİHM’in Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile ilgili verdiği ihlal kararlarını 30 Kasım-2 Aralık’ta ele alacağı görüşmeyi de değerlendiren Kanar, AKBK’nin Türkiye’ye ihtarda bulunması gerektiğini belirtti.

Bu işin Türkiye’nin üyelikten çıkartılmasına kadar gidebileceğini dile getiren Kanar, ama bugünkü dünya koşullarında böyle bir karar verileceğini düşünmediğini ifade etti.

Ancak AKBK’nin müebbet hapis cezalarıyla ilgili verdiği tavsiye kararına göre Abdullah Öcalan’ın verilen cezasının tekrar gözden geçirilebileceğini belirten Kanar, “AKBK müebbet hapis cezalarıyla ilgili, bu cezaların 8 ile 14 yıl arasında yeniden gözden geçirilmesini tavsiye ediyor. Şimdi o karara göre aslında Türkiye’de Öcalan’a verilen cezanın gözden geçirilmesi gerekir” diye konuştu.