KESK: Maaşlar, yoksulluk sınırının üzerine çekilmeli

KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil, vergi adaletsizliği ortadan kaldırılmasını ve en düşük kamu emekçisinin maaşının, ücretlerdeki reel kayıp karşılandıktan sonra yoksulluk sınırı üzerine çekilmesini istediklerini söyledi.

KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil, memur ve emekliye ilişkin art arda açıklanan zam oranlarının yeterli olmadığını belirterek, vergi dilimi adaletsizliğiyle yapılan zammın daha fazlasının alındığını söyledi. 

TÜİK’in 2022 yılı enflasyonunu yüzde 64 olarak açıklamasından sonra memur ve emekliye verilecek zam oranları memurlarda yüzde 16.47, emeklilerde ise yüzde 15.25 olarak açıklandı. Zam oranlarına gelen tepkilerden sonra AKP’li Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan zammın yüzde 25’e çıkarılacağını duyurdu. Tepkiler devam edince ise zam oranının yüzde 30’a yükselttiklerini söyledi.

MEMUR-SEN BİRİNCİ DERECEDEN SORUMLU

İki günde yaşanan gelişmeleri ANF’ye değerlendiren KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil, Memur-Sen’in bu süreçteki rolüne dikkat çekerek, şunları söyledi: “Demokratik olmayan bir sözleşme düzeneğinde yıllardır kamu emekçileri ve emeklilerine sefalet zamlarının altına imza atan yandaş konfederasyonlar, bugün gelinen süreçte hem siyasi iktidarın emek düşmanı politikalarının hem de milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisinin yoksulluğundan, sefaletinden birinci derecede sorumludur. Kaldı ki bu zam oranının açıklanış biçiminin kendisi tam da bu ifade ettiğimiz noktaya denk düşüyor. Çünkü yıllar içerisinde kamuda güvence istihdamına son verip güvencesiz bir model olan sözleşmeli atamalarının esas mimarı olan AKP, kadroya geçişi müjde olarak geçtiğimiz aylarda verdi ve yandaş konfederasyon da bunun şölenini yapıyor! Bununla ilgili biz tabii ki yasal haklarımızı kullanacağız. Sendikal ayrımcılığa giren bir tutum var. Kaldı ki toplu sözleşme masasında üç büyük konfederasyondan biriyiz. Buna rağmen hep kapalı kapılar ardında kamu emekçilerinin iş yerlerinin talepleri, beklentileri gözardı edilerek belirli siyasi pazarlıklar üzerinden bir süreç inşa edildi.”

DEVLET, ALACAKLARINA YÜZDE 100’ÜN ÜZERİNDE ZAM YAPTI

TÜİK önünde eylemler gerçekleştirdiklerini hatırlatan Şükran Kablan Yeşil, şöyle devam etti: “TÜİK, siyasi iktidarın bu yalan ve gerçek olmayan politikalarına çanak tutan açıklamalar yapıyor. Geçen aydan başlayarak enflasyon oranlarını yavaş yavaş düşürmeye ve kamu emekçilerinin maaş zammının belirleneceği bu ay da düşük gösterdiği açıklamalar yaptı. Tüm bu rakamların gerçek olduğunu varsaydığımızda dahi bu ülkede 22 Aralık'ta asgari ücrete yüzde 54 zam yapıldığı, gerçek enflasyonun ise yüzde 137 aştığı gerçeği var. TÜİK enflasyonuna göre bile gıda, kira, konut gibi en temel ihtiyaçlarımızın enflasyonu da yüzde 77’leri geçti. Devletin kendi alacağı söz konusu olduğunda biliyorsunuz ki yüksek zamlardan kaçınmıyor. Vergi, harç, ceza ve yaşamımızın neredeyse bütününü ilgilendiren, yeniden değerleme oranlarının yüzde 123 artırıldığı bir ortamdayız. Bu koşullarda kamu emekçileri açısından yüzde 25 veya daha bu kararın mürekkebi kurumadan, 24 saat geçmeden 30’a çıkarılmış zammın asla kabul edilebilir bir tarafı yok.”

ÇOK DAHA FAZLASI CEBİMİZDEN ÇIKIYOR

Eşbaşkan Şükran Kablan Yeşil, yapılananın zam değil, enflasyon farkı olduğunun da altını çizerek, şunları ifade etti: “Aslında bu bir zam değil. Enflasyon farkının üzerine eklenen bir iyileştirme zammı var. KESK olarak yıllar içerisinde kamu emekçilerinin ücretlerinde yaşanan reel kayıp karşılanmadan yapılacak hiçbir zammın gerçekçi ve iyileştirici olmadığını dile getiriyoruz. Enflasyon farkı zam değildir, hatta sıfır zam demektir. Bir diğer nokta da mevcut olan vergi adaletsizliği sistemi yüzünden bu zam henüz cebimize, cüzdanımıza, evimize girmeden eriyor. Girdiğimiz yüzde 10, yüzde 15’lik vergi dilimleriyle ve de ikinci vergi dilimleriyle çok daha fazlası cebimizden çıkıyor. Dolayısıyla kamuoyunda yaratılmak istenen kamu emekçilerine yüzde 30 zammın reelde bir karşılığı olmuyor.”

YÜZDE 30’U DA KABUL ETMİYORUZ

KESK Eşbaşkanı Şükran Kablan Yeşil, yandaş konfederasyonun siyasi iktidarla el ele milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisine yoksulluğu, sefaleti ve açlığı bir kez daha dayattığını belirterek, taleplerini şöyle sıraladı: “Yüzde 30’u da kabul etmiyoruz. Çünkü bu ülkede bugün ortalama bir kamu emekçisi maaşı, asgari ücretin neredeyse çok az üzerinde. Yoksulluk sınırı diye belirlenen sınıra yaklaşmıyor bile, açlık sınırının da altında kalıyor. Bizim talebimiz açık ve net: Vergi adaletsizliği ortadan kaldırılmalı ve en düşük kamu emekçisinin maaşı ücretlerdeki reel kayıp karşılandıktan sonra yoksulluk sınırı üzerine çekilmesidir. Bu taleplerimiz karşılanıncaya kadar da bugün, yarın, önümüzdeki günlerde bu mücadeleyi büyüteceğiz. Bizim çağrımız sendikalı olan, olmayan bütün kamu emekçilerine. Birleşik bir mücadeleyle omuz omuza bu süreci değiştirebileceğimize inanıyoruz. Bugün bu ücretlerle yaşayabilmenin, büyük şehirlerde 9 bin, 10 bin, 15 bin diye telaffuz edilen ev kiralarını ödemenin, geçinmenin imkânı yok. Dolayısıyla bu anlamda bu mücadeleyi büyüteceğiz. Önümüzdeki günlerde bu ve benzer tartışmaları iş yerlerinde devam ettireceğiz. Zaten açıklamaların yapıldığı günden itibaren tartışmalar başladı. Konfederasyon olarak bu süreçte üretimden gelen gücümüz de dâhil olmak üzere demokratik eylemlerimizi yaşama geçirme konusunda birleşik mücadeleyi örmek üzere üzerimize düşenleri yapacağız. Bununla ilgili çalışmalarımız var ve önümüzdeki günlerde de kamuoyuyla bu eylem ve etkinlik programını paylaşacağız.”