Kobanê Davası: Asıl suç işleyen bu mahkemedir

Kobanê Davası'nın duruşmasında, mahkemenin kumpas rolüne dikkat çekildi, iddialar bir bir çürütüldü.

22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülüyor.

 Duruşmaya, Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçiliği ve Almanya Büyükelçiliği’nden bir heyet, HDP milletvekilleri Mehmet Rüştü Tiryaki, Züleyha Gülüm, Pero Dundar, Zeynel Özen, Fatma Kurtulan, Mahmut Toğrul, HDP Ankara il yöneticileri ve İnsan Hakları Derneği (İHD) temsilcileri izleyici olarak katıldı. Duruşmaya Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan siyasetçiler salonda hazır bulunurken, farklı cezaevindeki tutulan siyasetçiler de, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Av. Ali Bozan, "Müştekilerin kimi beyanları duruşma tutanağına yansımadı. İlk mağdurlardan Ahmet Kuyucu’nun katılma talebinin olmadığı şekilde duruşma tutanağına yansıdı. Ahmet Kuyucu’nun beyanı farklı. Bu iddianamenin nasıl düzenlediği, kovuşturma işlemlerinin nasıl işletildiği boyutuyla Tarsus Cezaevi’nden alınan beyanları önemli. Kuyucu, ‘Ben doğduğumdan beri İzmir’de ikamet etmekteyim. Sanıkların bana eylemi olmadı, zarar görmedim. Karakolda ifade vermedim, kimlik bilgilerimin karıştırıldığını düşünüyorum’ gibi beyan verdi. Bunun da mahkemenin araştırmasının önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi.
Bozan, çok sayıda benzer örneğin olduğunu da somut bir şekilde anlattı, sahte evrak düzenlendiğine dikkat çekti.

 TÜRK: VAHŞETİ GÖSTERDİK

Duruşma Kürt Siyasetçi Ahmet Türk’ün savunmasıyla sürdü. “IŞİD çetelerin vahşeti karşısında suskunluğumuz düşünülemezdi” diyen Türk, şunları söyledi: “O dönemde düşüncelerimizi ortaya koyduk. Çabalar gösterdik, tüm dünyaya seslendik. IŞİD çetelerinin gözden kaçmamasını, demokrasiye insan haklarına destek verilmesini istedik.  IŞİD çeteleri şehitleri yaktı yıktı, insanları kaçırdı.  Biz o dönem müdahil olduk ve vahşeti göstermek için çaba gösterdik" dedi.

'SUÇLAMALAR SİYASİDİR VE TALİMATLA YAPILDI'

Türk, şunları da anlattı:
"Çözüm süreci başlamadan önce dönemin MİT müsteşarı Emre Taner ile görüşme yaptık. Sayın Emine Ayna ile birlikte Başbakan bizi davet etti, bir süreç başladı. Ayla Akat Ata ile birlikte İmralı’ya Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek için gittik. Bir yerde devlet açılım yapmak için destek isteyecek ve bize arkadan tuzak kuracak böyle bir dönem yaşıyoruz.  
Bir düğünde iken, İçişleri Bakanı beni aradı ve Kandil’den bir heyet geleceğini söyledi. Silopi ve Habur arasında yüzbinleri bir tarlada bekledik ve sürece zarar gelmesin dedik. Mardin’de gece saat dörtte beni uykudan uyandırdı. Yargıç ve avukatlar arasındaki sorunun çözülmesi için ortak bir metin düzenledik. Bugüne geldiğimizde geçmişte yaşadıklarımızın değişmediğini görüyoruz. Buradan istediğimiz haklarımızın ortak bir değerde buluşturulmasıdır. Mücadelemiz budur, kimseyi azmettirmeyiz. Elbette partimin desteğiyle yasaklı olduğum için o zaman bağımsız olarak belediye başkanı olarak seçildim. Seçilmemin esas nedeni partimin beni desteklemesi. Bir tarafta insanları tahrik etmek ile bu parti suçlanıyor. Genel başkanı suçlanıyor. Diyarbakır mitinginde IŞİD mitingin ortasına bomba attı, dört insanımız öldü. Selahattin Demirtaş kürsüde ‘Provokasyona gelmeyin’ dedi. Pratiğimiz ile farklı bir şey yaşadığımız görülüyor. O mitingde yaptığımız çağrıları heyet dinleseydi, o gün büyük bir çaba olduğunu görecekti.  
Siyasetçiyiz, iktidar gibi düşünmek zorunda değiliz, fikirlerimizi halka iletmek gibi bir sorumluluğumuz var. Siyasetçi iseniz halkın taleplerini doğru okumanız lazım, yaptığımız bu. Fikirlerimizi söyledik, Newroz’larda, mitinglerde düşüncelerimizi söyledik. Her zaman barışı esas aldık, barışçıl bir süreç için mücadele ettik. Sorunları demokratik siyaset çözüleceğini biliyoruz. Demokratik siyasette ısrarlı olmamızın nedeni demokratik siyasetin sorunları çözeceğini inancımızdan.
Bir hukuk devleti varsa, insanların fikir ve düşüncelerinden yargılanmaması lazım. Zaman zaman siyasi ve basın taraftan HDP’nin halkı kışkırttığını söylüyor. Kimi kışkırttık, ortada bir şey var mı? Hukuken bu davanın azmettirici olarak görmesi hukuk dışı bir anlayıştır. Kobanê’ye gittiğimi de 16 grup gittik, o dönem belediye başkanıydım. Orada bir konuşma yaptım, o konuşmada DAİŞ vahşetine suskun kalınmamasını istedim. Kobanê halkına destekler sunduk, 5-6 tır un gönderdiğimiz de Mardin Valisi ile o tırları uğurladık.
Suçlamalar siyasi ve talimattır. Hazırlanmış bir iddianame var, hukuksuzdur. Bu yargılamanın sizler de farkındasınızdır. Türkiye’de siyasilere verilen bir mesajdır. Türkiye’ye baktığımızda farklı bir durumun olduğunu görüyoruz. Bugün iktidar farklı söylemlerle Kürtlere bakış açısını belli ederek, milliyetçi ve apolitik kesimleri yanında tutmak için hedef gösteren bir yaklaşım göstermiştir. Bütün iddianameyi okumanın şansı yok ama bir hikaye anlatmak istiyorum; Adamın biri çok aç çölde, bir eşek görüyor. Aç adam eşeği yeme niyetinde, adam ‘kulakları tavşanınkine benziyor’ diyor ve yiyor. Herhalde bizimde kulaklarımız tavşana benziyor. O yüzden yargılanıyoruz.”
Türk, son olarak yerine kayyum gaspının ardından açılan davaya dair konuştu. Türk, şunları söyledi:
“Belediye başkanlığımız döneminde yolsuzluklara ilgili hakkımızda dava açılmadı. Kayyum geldikten sonra kayyumun atadığı yöneticiler, daire başkanları yolsuzlukla tutuklandı, haklarında davalar açıldı ve kayyum üzerinde ifadeler verildi. Bizim hakkımızda böyle bir şey olmamasına rağmen, sırf kayyum atamak için hakkımızda böyle davalar açtılar. Kayyumlar hakkında açılan davaların hepsinin buraya getirilmesini istiyorum.
Kayyumlar hakkındaki tüm belgelere rağmen bir dava açılmadı. Eğer bu dava buraya getiriliyorsa, diğer bütün dosyaların buraya getirilmesi lazım. Hiçbir zaman halkımızın hakkını alma gibi bir durumumuz olmadı. Sadece bir korucu hırsızlık yaptığı için işten çıkardığımız için İçişleri Bakanı bunu dile getirebiliyor. Ama kayyımın yolsuzluklarını saklamak ile karşı karşıyayız. Bu davaların buraya getirilmesi ve yargılamanın burada yapılmasını talep ediyorum.”
DAİŞ’e dönük basına verdiği demeçleri soran mahkeme başkanına Türk, “DAİŞ’in kafa koparan vahşetine karşı durmanın neresi suç! Suriye’de değil, Türkiye’de değil, bütün Ortadoğu’yu kana bulayan bir vahşete karşı herkesin sesinin çıkarması lazımdı. Bu vahşete karşı mücadele edilmesi noktasında herkese çağrıda bulunuyoruz. Bunun davada yer alması bile anlamsız” dedi.  
Türk’ün savunmasının ardından duruşma Avukat Erdal Kuzu’nun savunmasıyla devam etti.
Kuzu, HSK’nin devlet yapılanmalarda yer alan hakim ve savcılar hakkında soruşturma başlattığını ama sadece KCK davalarında HSK’nin görevini yerine getirmediğini hatırlattı.

 ‘BELKİ SİZİN YÜZÜNÜZDEN GÖZÜMÜ KAYBEDECEĞİM’

Sağ gözü için ameliyat olacağını belirten tutsak Siyasetçi Nazmi Gür, yarın Ankara Şehir Hastanesi’ne götürüleceğini, farklı sağlık sorunları olduğu için göz ameliyatının zor olacağını ifade etti. Gür, “Bizlerin sağlık sorunları sizi hiç ilgilendirmiyor. En son Aysel hanımın raporlarını esas almadınız. Sizin sayenizde belki gözümü kaybedeceğim. Kan sulandırıcı ilaç kullanıyorum ve doktorlar kan sulandırma ilacının bir hafta bırakılmasını istiyor ve buda kan pıhtılaşmasına neden olacak ve beyin kanaması tehlikesi var. Tam teşekküllü bir hastane ortamı olmadığı için, sağlığıma kavuşur isem savunma yapmak istiyorum” dedi.
Avukat Veysi Eski de duruşmanın yarına kadar ertelenmesini talep etti.

'DAİŞ'İ PROTESTO ETTİK, POLİS SALDIRISINA UĞRADIK'

Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan tanık Zuhat Özkan SEGBİS ile duruşmaya katıldı.
Mahkeme başkanının suçlamaları sayması sırasında Özkan “Bu ne içindir, tam olarak anlamadım” dedi.Mahkeme başkanı tekrar suçlamaları okudu.
Malazgirt’te esnaf olduğunu söyleyen Özkan, “DAİŞ’in insanlığa karşı suçlarına karşı, çarşıda etkinliğe katıldım. Yürüyüş vardı, polisler üstümüze saldırdılar. İsmini saydığınız insanlarla alakam yoktur. Onların bir yönlendirmesi yoktur. Bir vatandaş olarak DAİŞ’i protesto ettim, bugün de DAİŞ’i protesto ediyorum" dedi.
Mahkeme başkanının “Kendi rızanla mı katıldın” sorusuna Özkan, “Kendi rızamla katıldım” diye yanıt verdi. 2014 tarihinde “tehditlerle eyleme katıldığına” dair beyanını mahkeme başkanının okuması üzerine de Özkan, “O ifade bana ait değildir" dedi.
Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlanan tanık Mehmet Sayılgan da ifade verdi.
Sayılgan, beyanlarını Kürtçe dile getireceğini söyledi.
Bu sırada SEGBİS odasına gelen Demirtaş’a tanık Sayılgan selam verdi.
Tanığın ardından söz alan Ayla Akat Ata, tanığın ifadesinde 1 Kasım’dan söz ettiğini ve onun netleşmesi gerektiğini belirtti. Mahkeme başkanı “Tanığın ifadesi 2 Kasım’da alındı. Biz sadece 6-8 Ekim olaylarını soruyoruz” dedi.  Sayılgan, defalarca 1 Kasım’da gözaltına alındığını söyledi. Mahkeme başkanının bir kez daha 6-8 Ekim eylemlerine katılıp katılmadığına dair sorusuna Sayılgan, “1 Kasım’da gözaltına alındım, burada da bana ‘nereden öğrendin’ dediler. Ben de bir internet sayfasından öğrendiğimi söyledim" diye belirtti.

DEMİRTAŞ: KUMPAS YAPIYORSUNUZ

Ardından Selahattin Demirtaş söz aldı. Demirtaş, “Huzurdaki sanıklar sizi cinayete şiddet kullanmaya, talana, yağmaya, azmettirdi mi, bunu sormanız lazım. Siz ‘6-8 Ekim olaylarına katıldınız mı’ diyorsunuz. Katılmış olabilir, biz 6-8 Ekim olaylarına katılım için suçlanmıyoruz ki. Siz çarpıtıyorsunuz.  Müşteki ağzından beyanı alıp farklı bir şey çıkarmaya çalışıyoruz. Bunun dışında her soru kumpastır, çarpıtmadır"dedi.
Demirtaş’ın sorusuna Sayılgan, “Öyle birşey yok. Demirtaş doğru söylüyor. Burada bir çarpıtma var" diye yanıt verdi.
Avukat Kenan Maçaoğlu, Malazgirt'te bulunan tanıklarla ilgili soru işaretleri olduğunu belirtti.
Ayla Akat Ata, tanığın Kürtçe savunma yaptığı için net anlaşılmadığını söyleyerek, “Çeviri yeterli olmadığı için anlaşılmadı. Sizden şaibeli bir kısmın aydınlatılmasını istedim. Siz soruyu sorarken, ‘Ayla Akat böyle diyor’ dediniz. Ben demedim, onun kendi beyanı. İfadesini tamamladığı için nasıl bir kumpas olduğu belli. Ali Bozan dedi ki, dinlenilen tanıklara değindi ve bütün tanıklara iddianame okunmadan ifadesi alınmış. Siz bu hafta dinlenilen beyanlarını bize okudunuz. Onların tutanaklarının da bize tebliğ edilmesini istiyoruz. Tanık ya da müştekinin beyanları alınacaksa huzurda alınmasını istiyoruz. Bizim tutuklu olup, olmamız ya da ceza alıp, almamız önemli değil.  6-8 Ekim olaylarına dair gerçeğin açığa çıkması için çok önemli. Müşteki ve tanıkların tamamının beyanlarının yeniden huzurda dinlenmesini talep ediyorum” dedi.
Söz alan savunma avukatı Nuray Özdağan, "Öyle bir kumpas davası yürütüyorsunuz ki, basit geliyor size ama basit değil. 1 Kasım’da gözaltına alınıyor, 2 Kasım’da ifade veriyor ama olay tarihi bambaşka" dedi.
Selahattin Demirtaş, tanıkların beyanlarının tamamının savunmalarını destekler nitelikte olduğunu belirtti.
Demirtaş, "Eski başkan ev hapsinde iken, onun sorduğu sorular, kararlar, altına attığı imzaların hepsi şaibeli" diye konuştu.

'SUÇ İŞLİYOR, YALAN SÖYLÜYORSUNUZ'

Demirtaş, "Olayın vahim yönleri var. Bu kadar vahim bir durumu siz üstünü kapatarak, suç işlediniz. Yalan söylediniz. Dediniz ki; ‘Covid olmuş, tedavisi devam ediyor’, yalan söylediniz, o sırada bu soruşturmayı geçiriyordu. Bahtiyar Çolka soruşturmasını gizleyerek suç işlediniz" diye kaydetti.
"Mahkemenin çete ile bağının araştırılması lazım" vurgusunda bulunan Demirtaş, "Türkiye siyaseti bu salonda dizayn ediliyor" dedi.
Av. Ali Bozan, bir önceki heyet başkanı hakkında belgeyi sunacağını söyledi. Avukat Bozan’ın Çolak hakkındaki beyanlarına karşı mahkeme başkanının söz kesmesi üzerine Bozan, şöyle devam etti:  “Neden rahatsız oluyorsunuz? Uzun süre mesai arkadaşıydınız. Hukuka aykırı kararlara imza attınız. Bunu anlarım, onunla mesai yaptınız, insani bir şeydir. Bahtiyar Bey ile ilgili sıradan bir soruşturmadan bahsetmiyoruz" dedi.

'DURUŞMA DEVAM EDEMEZ'

Duruşmanın devam ettirilmemesi gerektiğini dile getiren Avukat Mehmet Emin Aktar, Bahtiyar Çolak hakkında 2020 yılında bir soruşturma açıldığını belirtti. Aktar, şunları ekledi: “Siz kürsüde bulunanlar şeklen de olsa tarafsız olmakla yükümlüsünüz. 2020 Aralık ayında iddianameyi alan mahkeme heyeti başkanı hakkında meslekten ayrılmaya götüren, ev hapsi gibi ağır adli kontrol uygulamasına tabi olan bir süreç var. Bahtiyar Çolak bu mahkemede müvekkillerimiz hakkındaki iddianameyi kabul etti ve defalarca haklarında tutuklama devam kararı verdi. Sizinle istişare etti, sizi etkiledi. Bu açıdan yapılan işlemlerin tümünü yeniden işlenmesi gerekiyor buna iddianame de dahil. Sizin hakkınızda da tanıkları yönlendirmeye yönelik de reddi hakim talebi var. Müvekkillerimiz ‘cinayete azmettirme’ gibi uzun bir liste ile suçlanıyorlar. Sizin hakikat arayışı yapmayacağınız kesinleşmiştir.”
“Bu dava ile Bahtiyar Çolak hakkındaki soruşturmayı hazırlayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı değil mi” diyen Aktar, “Ret talebimizin reddine ilişkin Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi karar verene kadar mahkemeniz bir işlem yapamayacaktır” dedi.
Ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, yargılamaya devam edileceğini belirterek, yarın duruşmaya devam etmek üzere ara verdi.
Duruşma yarın Sincan Cezaevi Kampüsü'nde 10.00'da devam edecek.