Kobanê Davası: DAİŞ'e karşı çıktığımız için buradayız

Kobane Davası’nda savunmasına devam eden Siyasetçi Zeynep Ölbeci, çocukluğunda kendisine ve köylülere yaşatılan devletin işkencelerini anlattı. Ölbeci, "DAİŞ'i protesto ettiğimiz için buradayız" dedi.

21’i tutsak 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 12’nci duruşması, 4’üncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görüldü.

Kürt Siyasetçi Zeynep Ölbeci, içinde büyüdüğü Alevi kültürünün, arayışlarının temelini oluşturduğunu belirtti.

DAİŞ’in İslam adı altında Êzidîleri katletmesini güncel bir örnek olarak gösteren Ölbeci, “DAİŞ İslamiyet’in bütün felsefesini ayaklar altına aldı. Biz de DAİŞ’i protesto ettiğimiz içi burada yargılanıyoruz” diye konuştu.

"Kürt Aleviler, Kürdistan’da Kürt kültürü ve Alevilik inancını yaşamak için direndiler” diyen Ölbeci, Êzidîlerden sonra en çok katliama uğrayan halkın Aleviler olduğunu söyledi.
Cumhuriyet kurulduktan sonra da Koçgiri ve Dersim katliamlarının yaşandığını hatırlatan Ölbeci, “Dersim Katliamı en büyük jenositlerden biriydi. Kuşkusuz yüzlerce böyle katliamlar yaşandı” ifadelerini kullandı.

Maraş’ta faşistlerin kadınlara yaptıkları işkencelere değinen Ölbeci, “O dönem benim kuzenim de o katliam sürecinde oradaydı. Bu katliamlar bazen faşistler bazen de askerler tarafından yapıldı. Sivas’tan, Gazi’den, Maraş’tan, Çorum’dan biliyorum " diye kaydetti.

Mahkeme heyetine “Siz hak yolunda değilsiniz” diyen Ölbeci, onurlu bir yaşam ve toplumun sorunları için mücadele ettiğini belirtti.

İŞKENCELERİ ANLATTI

Ölbeci, 1973 yılında Adıyaman’da doğduğunu, çocukluğunun 12 Eylül Darbesi’nin gölgesinde geçtiğini söyledi. Ölbeci, şunları anlattı:

“Her gün her hafta köyümüzü askerler basardı. Onların her gelişinde çoluk çocuk herkesi mezarlıkta toplarlardı ve orada herkese işkenceler yapılırdı. Bir gün köye askerler geldi. Bütün halkı topladı. Halkın çevresini sardılar ve bizi de okuldan getirdiler. Alevi inancında bıyık ve sakal onların namusu olarak kabul edilir. Eğer biri onların sakalına ve bıyıklarına el uzatırsa sanki onların namus ve şereflerine hareket etmiş olur. Köye gelen askerler en yakın evden makas istediler. Oraya yakın olan ev kültürü bildiği için makas vermedi. Kendisine ‘Karabela’ diyen bir komutan, elleriyle dayımın sakal ve bıyıklarının yoldu ve kendisine yedirdi. O anda ortalık karıştı. Bir kadının çığlığı bu katliamı durdurdu. Eve gidip bir makas alıp geldi ve bu şekilde dayımın sakallarını kestiler. ‘Aylarca ellerini sakal ve saçlarına sürmeyeceksin’ diye emir verdiler.

Sonra başka bir gün ikinci kez halkı mezarlıkta topladılar. Kadın ve erkekleri birbirinden ayırdılar. Erkekleri ‘operasyon var’ diye götürdüler. Yaşlı kadınları ise çıkardılar. Diğer kadınları ise koşturdular. Sıraya koydular ve 2-3 kilometre koşturdular. Düşenlerin kafasına coplarla vurdular. Nefes nefese kalanları dövdüler. Gidip gelinceye kadar binlerce cop yediler. Hiç unutmuyorum ki en çok dayak yiyen de benim ablamdı. Sebebi de onun yolda asla düşmemesiydi."

Duruşma 9 Mayıs’a ertelendi.