KONGRA-GEL’den 9 Ekim’deki eylemlere katılım çağrısı
KONGRA-GEL, Kürt Halkı Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun yıl dönümünde herkese 9 Ekim’de eylemlere katılım çağrısında bulundu.
KONGRA-GEL, Kürt Halkı Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun yıl dönümünde herkese 9 Ekim’de eylemlere katılım çağrısında bulundu.
KONGRA-GEL Eşbaşkanlık Divanı tarafından yayınlanan açıklamada, “9 Ekim komplosunun 25. yıl dönümünde komplocuları protesto etmek için, herkes bulunduğu yerde yapılacak olan eylemlere çevresiyle birlikte kitlesel olarak katılmalıdır” denilerek, bütün dünyanın Kürt halkının ve dostlarının yükselen öfkesini görmesi ve sesini duyması gerektiği vurgulandı.
Açıklamada, tüm Kurdistan halklarına da demokratik ulusun boyutlarına göre inşa etme çağrısında bulunularak, “Özgürlük paradigmasını yaşamsal kılmak suretiyle Rêber Apo’ya ve gerillaya yanıt olalım. Fiziki olarak özgür koşullarda Önderlik ile buluşmanın heyecanı ile çalışır ve yaşarsak, kesinlikle başarırız. Bunun olması için inanmak ve kararlaşmak yeterlidir” denildi.
KONGRA-GEL’in açıklaması şu şekilde:
“Uluslararası 9 Ekim komplosunun 25. yıl dönümünde, İmralı soykırım sistemine karşı tarihte örneği olmayan bir irade ile direnen Rêber Apo’yu sevgi ve saygı ile selamlıyoruz.
Halkımızın özgürlük iradesini yok etmeyi hedefleyen uluslararası komploya karşı, eşsiz bir iradi mücadeleyi ortaya koyan “Güneşimizi karartamazsınız” eylemlerinin tüm şehitlerini saygı ve minnet ile anıyoruz. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde onların hayallerini gerçekleştirme sözümüzü yineliyoruz.
MODERNİTENİN EGEMEN GÜÇLERİ KÜRT SOYKIRIMININ PLANLAYICISI VE YÜRÜTÜCÜSÜDÜR
Bu komployu planlayan ve uygulayan tüm komplocuları nefretle kınıyoruz. Kürt soykırımını planlayan ve uygulayan esas güçler, halkımıza yönelik soykırım politikalarını yürüten Türk devletine her türlü desteği veren modernitenin egemen güçleridir.
Lozan Antlaşması ile Kürt halkını statüsüz bırakarak soykırım kıskacına alan uluslararası güçler, Türk devletinin yürüttüğü Kürt soykırım politikalarına da her türlü desteği verdiler. Bu nedenle de Kürt halkının yaşadığı insanlık trajedisinden doğrudan sorumlular.
Rêber Apo, Türk devletinin uyguladığı siyasi- askeri ve kültürel soykırım politikaları ile yok olma noktasına getirilen Kürt halkını örgütleyerek uçurumun kenarından kurtardı. Kürt halkını özgürlüğü için her ürlü fedakarlığı yapan bilinçli bir halk haline getirerek, Lozan anlaşması ile oluşturulan soykırım kıskacından çıkardı. Ve bundan dolayı da uluslararası komplocu güçlerin hedefi oldu.
Komplocuların planına göre, Kürt- Türk çatışması ile Kürtler ezilerek uluslararası güçlerin oluşturduğu Lozan statüsü korunacaktı, Kürt savaşında oldukça zorlanacak ve kendilerine daha çok bağımlı hale gelecek olan Türk devleti de bölge politikalarında koç başı olarak kullanılacaktı.
KOMPLO BOŞA ÇIKARILDI
Rêber Apo savunmalarında “uluslararası komplo modernite karşısında gözlerimi açtı” dedi. İmralı direnişi ve sunduğu “Kadın özgürlüğüne dayalı demokratik ekolojik toplum paradigması” ile Kurdistan halklarının özgürlük hayallerini yok etmeyi hedefleyen komplocu güçlerin soykırım planlarını boşa çıkardı.
Ezilerek yok edilmek veya kendilerine bağımlı hale getirilmek istenilen Kurdistan Özgürlük Mücadelesi, Rêber Apo’nun yeni paradigmasıyla büyük değişim yaşadı ve hamlesel çıkış yaptı. Önce Rojava devrimiyle sonra da dünyanın dört bir yanında özgürlük arayışı içinde olan toplumsal kimlikler tarafından özgür yaşamın manifestosu olarak karşılandı. Bütün dünyada “Jin, Jiyan, Azadî” başta kadınlar olmak üzere tüm toplumsal kimlikler için umut kaynağı oldu.
Bu nedenle de Rêber Apo’dan intikam almak için, İmralı’da hiçbir ulusal ve uluslararası yasanın geçerli olmadığı bir sistem oluşturdular. Tamamen keyfi ve sürekli verilen disiplin cezalarıyla başta aile ve avukat görüşmeleri olmak üzere tüm yasal haklarından mahrum edildi. Rêber Apo ile ilgili CPT ve AİHM tarafından alınan kararlar bile, tamamen siyasi nedenler ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından uygulanmıyor.
ÇÖKERTME POLİTİKASI SONUÇ ALAMADI
Türk devletinin “terör” parantezi içinde yürüttüğü Kürt soykırım politikası, kapitalist modernite güçlerinin planıdır ve onların desteği ile yürütülmektedir. Bu nedenle de İmralı’da yaşanan hukuksuzluğa karşı sessizler. Kürt halkının siyasi, toplumsal, kültürel, tarihi değerlerine yönelik yapılan tüm saldırılara karşı sessizler. Yani işlenen suçun ortağıdırlar. Soykırımcı sömürgeci Türk devleti bu sessizlikten aldığı cesaret ile Kürt inkar ve imha politikalarında ısrar ediyor.
Topyekûn savaş politikalarına rağmen faşist AKP- MHP hükümetinin son 8 yıldan beri Kurdistan Özgürlük Mücadelesine yönelik yürüttüğü çökertme politikası sonuç alamadı. Hem tarihi İmralı direnişi hem de gerilla direnişi faşist hükümetin hayallerini çökertti. Türkiye bu savaş nedeniyle büyük bir kriz içindedir ve çıkışı olmayan bir yoldadır. Bu nedenle de denizde boğulanın son çare olarak yılana sarılması gibi, Türk devleti de Barzani ailesinin iş birliğiyle bu çöküşten kendisi için çıkış yolu aramaktadır.
BAŞÛRÊ KURDISTAN TÜRK DEVLETİNE TESLİM EDİLDİ
Barzani ailesinin sorumluluğunda Başûrê Kurdistan halkı ikinci kez “aş betal” süreci ile yüz yüzedir. Başûrê Kurdistan, soykırımcı sömürgeci Türk devletine siyasi- askeri ve ekonomik olarak tamamen teslim edilmiştir. Bu son süreçte Türk ordusuyla birlikte gerillaya karşı açıkça yürütülen savaş, ihanetin en üst boyuta çıkarılmasıdır. Kurdistan’ın tüm parçalarının geleceğini belirleyecek olan bu savaş karşısında herkes tutum belirlemelidir. Ya Kürt halkının en büyük düşmanı Türk devletine karşı tavır alınacak, ya da sömürgeci TC ile işbirlikçi ihanetin tarafında yer alınacak. Bu süreçte sessiz kalmak sömürgeciliğin ve ihanetin suç ortağı olmak demektir.
Türk devlet faşizmi ile Barzani Ailesinin yaptığı kader birliği, çöküşlerinin de birlikte olacağını gösteriyor. Bu ailenin sorumluluğunda başta Başûrê Kurdistan olmak üzere Kurdistan’ın tüm parçaları ihanete uğradı, büyük kayıplar ve acılar yaşandı. Artık işin sonuna gelindi. Soykırımcı sömürgeci faşist rejimin çöküşüyle birlikte, Kürt kanseri olan ihanetçi KDP siyaseti de kaybedecektir. İçinde bulunduğumuz sürecin siyasal karekteri budur. Yurtsever halkımız bu gerçeğin bilincinde hareket etmeli ve seferberlik ruhuyla sürece katılmalıdır
ÖNDER APO 25 YILDIR SOYKIRIM SİSTEMİ ALTINDA
Son 31 aydan beri Rêber Apo’dan hiçbir haber alınamıyor. 25 yıldan beri soykırım sistemi altındadır. Risk en üst düzeydedir. İmralı esaretinin 25 yıl sürmesinin nedeni, bizim “yetmez yoldaşlık” duruşumuzdur. Özeleştirimizin tek yolu, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğüne kilitlenen, başarıdan başka hiçbir şey kabul etmeyen duruşumuz olacaktır.
Bu duruş ile demokratik ulusun boyutlarına göre toplumsal inşayı bulunduğumuz her alanda etkili bir şekilde yapalım. Özgürlük paradigmasını yaşamsal kılmak suretiyle Rêber Apo’ya ve gerillaya yanıt olalım. Fiziki olarak özgür koşullarda Önderlik ile buluşmanın heyecanı ile çalışır ve yaşarsak, kesinlikle başarırız. Bunun olması için inanmak ve kararlaşmak yeterlidir.
9 Ekim komplosunun 25. yıl dönümünde komplocuları protesto etmek için, herkes bulunduğu yerde yapılacak olan eylemlere çevresiyle birlikte kitlesel olarak katılmalıdır. Bütün dünya Kürt halkının ve dostlarının yükselen öfkesini görmelidir, sesini duymalıdır.”