Mazlum yoldaşın anısı yolumuzu aydınlatan sürekli bir meşaledir!

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan: Newroz, artık yüzyıllardan beri sürüp gelen baskı ve tahakküme karşı, Mazlum yoldaşın anısıyla cevap verilen yıldönümlerinin kutlanmasına da tanık olacaktır.

Kuzey-Batı Kürdistan'da partimiz önderliğinde yükselen direniş mücadelesine karşı Türk sömürgeciliği 1975'lerden itibaren gerçekleştirdiği katliamlarla, direnme hareketimizin önderlerinden birçoğunun yaşamına kastedilmiştir. Partimizin Merkez Komitesi Üyesi ve kurucularından olan halkımızın en yiğit, en fedakar ve en bilinçli evlatlarından değerli komünist Mazlum Doğan yoldaş halkımızın özgürlüğe, yeniden doğuşa ve bahara açılmasının sembolü olan Newroz gününde, aylar süren işkencelerden sonra, eşine ender rastlanan bir direniş örneğiyle Diyarbakır zindanlarındaki vahşeti protesto ederek yaşamına son vermiştir.

Direnme süreci içinde ortaya çıkan bu tip olaylar ve özellikle de bu olay, halkımızın ve direnme mücadelemizin içinde bulunduğu durumun kavranması, ileriye yönelik olarak devrimci mücadelenin gelişimi açısından temel teşkil etmesi, ders alınması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir yığın öğretici hususla doludur. Bu vesileyle, Mazlum yoldaşın büyüklüğüne ve büyük geliştirici özelliğine bağlı olmamızın da bir gereği olarak, direniş mücadelemizden çıkarılması gereken sonuçları daha derin toplu bir biçimde yeniden sunmak bir yoldaşlık gereğidir. Hem sonuçlar çıkarmak, hem bu sonuçları geleceğin engin mücadele sürecine aktarmak üzerimize düşen zorunlu bir görevdir.

(…)

Gerçekler tüm açıklığıyla ortaya konulmak, Mazlum yoldaşın anısı dolayısıyla, halkın içinde bulunduğu bu vahim durumlar tüm özgüllükleriyle sergilenmek zorundadır. Biz bu konuda sınırlı da olsa açıklayıcı olabilirsek ve bu açıklamaları doğru bir örgütlenmeye dönüştürebilirsek, kendimizi kısmen rahatlamış hissedebiliriz. Mazlum yoldaşın mensup olduğu parti, bunu yapmayı becerebilirse, kendi yapısını bu temelde daha da pekiştirebilir ve halka bu anlayışla önderlik edebilirse ancak acılarını biraz hafifletebilir.

(…)

Halkımız, bilindiği gibi, daha M.Ö. 1000 yıllarında kendini doğuşa hazırlamakta, ilkel komünal topluluklardan bir halk haline gelebilmenin sancılarını çekmekteydi. Ama karşısında, o dönemin en azgın temsilcileri olan köleci despot imparatorluklar vardı ve onların imhacı siyasetlerini her an ensesinde duymaktaydı. İşte Demirci Kawa, özgürlüğün ve yeniden doğuşun simgesi olarak, daha çok böyle bir dönemde ve bu despotlara karşı direnmede sembolleşen, efsaneleşen bir isimdir ve bunun sadece sembolik bir anlamı vardır. Böyle bir efsanenin altında yatan gerçek ise, halkın direnmesi, bu direnmenin sayısız başarıları ve zaferleridir. Bunun bugünkü anlamı ise, Dehak diye sembolize edilen zalimlerin yok edici eylemlerine son verilmesi, Newroz'da yeni bir doğuşun gerçekleştirilmesidir, işte Newroz ve bunun efsanevi ismi Kawa'nın anlamı budur. Yani yeniye, bahara, özgürlüğe ve bağımsızlığa açılmanın, kısaca birçok halkta olduğu gibi Kürdistan balkının da, insan türünün geneldeki gelişimim kendi halk değerlerinde, milli geleneklerinde, milli yaşantısında gerçekleştirmesinin adıdır. Bugün lanet yağdırılan bu Nemrutların ve zalim Dehakların takipçileri olduğu gibi, Kawaların takipçisi olan birçok soylu direniş kahramanları da vardır. Bunlar, bu geleneğin devam ettiricileridirler. Halkın canlı bilincinde, birçok geleneğinde, masalında ve hikayesinde bunun sayısız örnekleri vardır.

1975 DİRENİŞİ KÜRDİSTAN’DA ANLAM KAZANDI

Diyarbakır zindanlarındaki yoldaşlara uygulanan vahşeti değerlendirirken, gerçeğe biraz daha yaklaşmış bulunuyoruz. Düşman bununla yalnız bu kişilerin fiziksel yaşamlanna son vermek istemiyor; gelişen yeni şartlar karşısında, özellikle Kürdistan halkının çağa ulaşmanın ağır sancılarını yaşadığı, bunun ideolojik, politik ve örgütsel çabalarını doruğa ulaştırdığı, çağa ulaşmanın tüm politik tedbirlerinin geliştirildiği ve hem de en hunhar katliamlarına karşın bunun başarıya götürüldüğü bir dönemde, bu gelişmelere karşı böyle bir olayla, bu arkadaşların şahsında verdiği cılız, cılız olduğu kadar da basit, iğrenç ve ilkel bir cevaptır bu. O, karşısında bir avuç kemik yığınından başka bir şey olmayan ve tüm dünya ile irtibatları koparılmış bu insanlara, neden normal savaş yöntemlerini bir yana bırakarak, kendi hukuk sistemine de ihanet ederek, böyle bir biçimde vahşet uyguladı? Yargılanmalarını tamamlayıp onları idama da götürebilirdi. Neden bunu yapmadı? O kadar güçlü olduğuyla böbürlendiği, her türlü gelişmenin kökünü kuruttuğunu ilan ettiği bir dönemde neden bunu yaptı? Bu, büyük bir korkunun olduğu kadar, soylu bir gerçeğin de ifadesidir. Örgütlenen rejim böylelikle kendisini biraz daha deşifre ederek, elinin altındaki bu esirlerden bile ne kadar korktuğunu açığa çıkarmış, çürümüş bir aygıt olarak, hangi anlayış, direnme, politika ve örgütlenmeden ve bunun kimlerden korktuğunu açığa vurmuştur.

Tarih, 1975'ler direnmesi temelinde Kürdistan'da yeni bir anlam kazanmıştır. Bir halkın tüm ulusal değerlerinin katliamdan geçirildiği ve bunun neredeyse tamamlandığı gibi bir hisse kapıldığı anda baş gösteren bu direnme, bu katliamlara böyle bir direnmeyle cevap verme temelinde sürekli gelişme gibi bir özelliğe sahiptir. Bundan sonra Kürdistan'da yazılacak tarih böyle olacaktır. PKK hareketinin çizmek istediği tarihi rota budur. Bu, düşünmede, araştırma ve incelemede, devrimci politikanın yaratılmasında ve örgütlenmenin geliştirilmesinde bir direnmedir. Hiçbir küçük-burjuva ukalasının aklından bile geçiremeyeceği kadar zor koşullarda yürütülen bir direnmedir. Bu direnme, artık düşmanın dahi kabul etmek zorunda olduğu, bu anlamda da siyasi ve hukuki yenilgisini itiraf ettiği, başlangıçta hiç de güçlü ordular gerektirmeyen bir direnmedir. Bu, karanlık ve durgunluk içerisinde için için kemirilen bir toplumsal ve ulusal yaşantıdan, çağın bağımsızlık ve özgürlük aydınlığına atılmış bir köprüdür.

MAZLUM VE DİĞER ŞEHİTLERE KARŞI SÖZ…

Kısaca, ters işleyen bir tarihi rayına oturtmak isteyen, tarihin ters işleyen öğelerini, onun ilerlemiş doğrultusuyla birleştiren bir direnmedir. Ve yıllarca çoğuna anlamsız görünen, hatta halkça ve çağca bile vazgeçilmek istenilen, ama buna rağmen halka da, çağa da kabul ettirilen ve bu anlamda büyüklüğünü katmerleştiren bir direnmedir. Şüphesiz bu noktadan sonra, yalnız direnmenin dönülmez bir noktaya geldiğini söylemekle yetinmeyeceğiz. Bu, çok daha öncesinde gerçekleşen bir husustur. Artık bundan sonrası için rahatlıkla söyleyeceğimiz şey şudur: Kendisine böyle bir direnmeyi temel alan bir parti, böylesine kısa bir sürede de olsa, çağa yakışır bir ulusal kurtuluş hareketinin hazırlayıcısı ve örgütleyicisidir. Bu kesinleşmiştir. Eksiklikleri ve yetersizlikleri ne olursa olsun o önder bu örgüttür.

Biz daha ne söyleyebiliriz? En son halkası Mazlum ve diğer yoldaşlar olan bu şehitlerimize karşı ne diyebiliriz? Bizim onlara karşı, fiziki varlıklarını yeniden hayata kavuşturma anlamında yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Bir sonuç olarak kendileri direnme düşüncesinin somutlaşmış abideleri, sembolleri olan bunlara karşı yapılabilecek tek şey, bu direnmelerini istedikleri sonuca ulaştırmaktır. İnanıyoruz ki onlar, ulusal kurtuluş uğruna ölüme göz kırpmadan bu inançla gittiler. Bize düşen en yalın, yalın olduğu kadar da en kesin, ertelenmez ve kaçınılmaz olan görev, ikirciksiz ve kararlı bir tutumla bu işi sonuna kadar götürmektir.

MAZLUM DİRENMENİN BİLİNÇ HAMURUYDU

Mazlum yoldaş, Kürdistan halkının çağa açılması, ulusal bağımsızlık ve özgürlüğü için partimizin yürüttüğü direnişin başında yer alması ve dost-düşman herkes tarafından bilinen bu uğurdaki ödünsüz savaşımıyla tarihi kişiliğini kanıtlamıştır.

Halkın bağrından çıkmış, halkın engin değerlerini sağlam ve aydınlanmış komünist kişilikle birleştiren bu yoldaşımızın kişisel özellikleri, kısa fakat zengin yaşam ve mücadele anılan, Kürdistan ulusal kurtuluş savaşçıları ve tüm devrimcilere yol gösterebilecek güçtedir.

Mazlum yoldaşın çok kısa süren pratik yaşamı, her an, her adımda gözlerimizin önünde şekillenmektedir. Eşine ender rastlanan, Kürdistan'da ise çok ihtiyaç duyulan, bir komünistin en belirgin özelliği olan araştırmacı ve incelemeci yanı, kendisini her an önümüze koymakta ve kendi gerçekliğini dayatmaktadır.

Mazlum yoldaşın direnme mücadelemiz içindeki yeri bilinmektedir. O, direnmenin bilinç hamuruydu. Günde 500'e aşkın sayfa kitap okuyarak Marksizm etüt etmede rekor kıran bir anlayışın temsilcisiydi. Mahkemede kendi savunmasında da söylediği gibi, fiziki varlığını sürdürmek için en basit olanaktan bile yararlanabilir, en küçük bir olanağı dahi devrimci mücadele için katık yapabilirdi. Zor koşullarda yaşamaktan çekinmeyen devrimci militan tipinin bir örneğidir. O, halka gerçekleri açıklamak için hiçbir engel tanımayan, her koşuldan yararlanarak, propagandanın her saat ve her saniye sürdürülmesi gerektiğini savunan ve bunu kendi yaşantısında somutlaştıran militan, önder bir tipti. incelemede ve propagandada böyle olduğu gibi, örgütlenmede de böyleydi. Örgütlenme alanında O, disiplinli ve örgütsel kurallara uygun çalışmanın da en seçkin örneklerinden biriydi. Mücadele ve örgüt yaşamında, halkın ve partinin çıkarlarını, mücadelenin gereklerini her şeyin üstünde tutan, en yakınındaki insanlar da dahil olmak üzere çevresindekilere yoldaşlık ve mücadele bağları dışında herhangi bir bağla bağlı olmayı kesinlikle reddeden, kişisel yaşamını yüksek parti yaşantısına bütünüyle uydurmuş, bu konuda ortaya çıkan zaaflara ise, kimden kaynaklanırsa kaynaklansın en kesin tutumu takınan, profesyonel devrimciliği şahsında en berrak bir tarzda somutlaştırmış bir yoldaşımızdı O.

TARİH KENDİNİ İFA EDER BİR DURUMA GELDİ

Mazlum yoldaş, yoldaşlarına karşı saygı, sevgi dolu olan, onlara karşı hiçbir zaman yersiz bir davranışta bulunmayan, onlara yapabileceği her türlü yardımı yapmaktan asla çekinmeyen, yalnız önderleri değil, aynı zamanda yardımcıları olduğu hissini veren ve bunu da tüm zorluklara göğüs gererek başarabilen bir kişiydi. İster sömürgeciliği meşrulaştırmak sevdasında olan kendini tanımaz küçük-burjuva eğilimlere, isterse sosyal-şovenizmin akıl almaz tutumlarına karşı olsun, sınıf çizgisinin amansız savunucusu olarak işçi sınıfının ideolojik, politik çizgi bağımsızlığı ve milli kurtuluş harekelinin devrimci çizgisine bağlı kalmada eşsiz davranabilen Mazlum yoldaş, tüm bunları zayıflığın, yozluğun, güçsüzlüğün hüküm sürdüğü bir alanda gerçekleştirebilmiş, son üç yılını zindanlarda bu temelde sembolleştirebilmiş ve en çok layık olduğu bir biçimde, Kürdistan tarihinin onu adeta doğal olarak içine itebileceği bir tarzda direnmesini doruğa ulaştırarak bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin büyük kahramanları ve şehitleri safına kendisini kabul ettirebilmiş, bunu da emeği, bilinci, cesareti ve direnmesiyle başarmıştır. Böyle bir günde ve böyle bir direnmeyle efsaneleşmek herkesten çok O’nun hakkıdır. O açıdan bu olay bize söylenecek fazla bir söz bırakmamıştır. Tarih adeta kendi kendisini ifa eder bir duruma gelmiştir. Direnme tarihi, bağımsızlık ve özgürlük tarihi modern bir içerikle Kawa'yı yeniden canlandırmış, mücadelenin başına dikmiş ve bunu bir anlamda gerçekleştirmiş sayılmak zorundadır. Bağımsızlık ve özgürlük tarihi, modern  temellerde yeniden dirilmiş ve 21 Mart Newroz, gerçek anlamıyla yeniden doğmuş sayılmalıdır. O’nun kişiliğinde Kawa, çağımıza özgü bir biçimde mücadelesinin başında yer tutmuş gibidir.

MAZLUM’UN DİRENİŞİ EN BÜYÜK GÜÇ KAYNAKLARIMIZDAN BİRİ

Mazlum yoldaşın daha başından beri bu kadar hedef alınmış olması, oldukça belirginleşmiş olan sürükleyici kişiliği ve tutarlı parti yaşamından ileri gelmektedir. Biz bu inançla, başta Mazlum yoldaş olmak üzere şehit edilen tüm yoldaşlarımıza söz veriyor ve diyoruz ki: Uğrunda koşul tanımadan, her türlü zorluğa karşın taviz vermeden dövüştüğünüz, düşüncede ve pratik yaşamdaki bu örnek davranışlarınızı başta kendimiz olmak üzere partimizin ve halkımızın tüm yaşantısına yaymak için bütün gücümüzle çalışacağız. Birinci görevimiz budur. Sizin bu direnmenizden sonra bu konuda en ufak bir ikircikliğe, devrimci düşünce üretme ve bunu hayata geçirmede en ufacık bir tembelliğe ne kişisel ve örgütsel, ne de halkımızın yaşantısında yer vermemek kararındayız. Bu konudaki tavrımız, sizin bu anınızla daha da çelikleşmiştir. Anınız, ne kadar ağır bir ortamda bulunursa bulunsun, ne düşmana karşı zavallılaşan, ne de kendini abartan bir davranış örneği olarak belleğimizde yer edecektir. Direnmenizle bizlere bıraktığınız mirasın tarihiliği ortada. Bize, yüzyıllara sığabilecek bir miras bıraktınız. Bu, hiçbir küçük-burjuva ukalasının, hiçbir kendini tanımazın örtbas edemeyeceği, yine hiçbir dönekliğin gözden düşürmeyeceği kadar büyük bir mirastır. Direnmeniz, bizim en büyük güç kaynaklarımızdan biridir. Yalnız bir ay, bir gün için değil, yine yalnız kendi kişisel yaşantımızda değil, bir bütün olarak halkımızın yaşantısında temel güç kaynaklarından biri haline geldiğiniz açıktır. Bize, işte bu kadar büyük bir miras bıraktınız.

Bu mirası layıkıyla değerlendirmenin zorluğu, sizde hakim olan devrimci düşünce ve pratiği geleceğe aktarabilmekten, bunun gerektirdiği gücü gösterebilmekten geçmekte ve özellikle ideolojiden pratiğe her alanda yüklü bir çalışmayı gerektirmesinden ve bunun hiç de kısa bir sürede gerçekleştirilebilecek cinsten olmamasından kaynaklanmakta, her an şurada burada yakamıza yapışabilecek talihsizliklerden duyduğumuz endişeden ileri gelmektedir.

(…)

Yiğit Kürdistan halkı!

Aranızdan Mazlum gibi büyük bir insanı çıkardığınız için, sadece varlığınızı kanıtlamakla kalmamakta, böylesine büyük insanları bağrından çıkarabilen bir halk olarak emsali az görülen bir özelliği de bünyenizde taşıdığınızı ispatlamaktasınız. Mazlum yoldaş gökten inmedi, sizin bağrınızdan çıktı. Sahip olduğunuz bir yığın olumlu özelliği kendi kişiliğinde somutlaştırarak, böyle bir direnişçi kişiliğe yükselebildi. Bugün dağlarda, köylerde ve kuytu köşelerdeki bir yığın insanın bağrında parça parça ve gizli duran, yoksul Kürt insanındaki mertlik, yiğitlik, dürüstlük, cesaret özelliklerinin, bir kişilikte somutlaştığında ne büyük bir güce dönüşebileceğini en açık bu yoldaşımız kanıtlamıştır. Sizin bu özellikleriniz yoğunlaştırıldığında ve en somut ifadesi parti önderliğindeki ulusal kurtuluş cephesi olan birliğiniz yaratıldığında bu direnişçi geleneğinizin nasıl harikalar yaratabileceğinden hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Bugün tek tek devrim şehitlerinde gözüken bu özelliklerin yarın tüm halkımızın kişiliğinin ayrılmaz bir parçası haline geleceğinden de yine kuşkumuz yoktur. Özellikle partimizin aydınlatıcı, örgütleyici ve eyleme geçirici özellikleri aranızda yaygınlaşıp mücadelesi geliştikçe, her birinizin Mazlum yoldaşın anısına yakışır bir seviyeye ulaşacağınızdan yine kuşkumuz yoktur. Yakından tanıdığımız bu yoldaşlarımızın anılan karşısında sizlerin de, bağımsızlık ve özgürlük mücadelenize daha büyük bir coşkuyla sarılacağınız, yoldaşlarımızın ideolojik, politik, örgütsel yaşamını rehber edineceğiniz ve bu temelde daha büyük bir güvenle bağrından kopan ve engin özünüzü temsil eden bu direnişçilerin anısına layık olarak onları tereddütsüz takip edeceğiniz kuşkusuzdur.

Sizler, böyle yoldaşlara sahip olmakla, sadece kurtuluşa duyduğunuz özlemi kanıtlamakla kalmıyor, bu konuda en güçlü dayanağa sahip olduğunuzu dosta da, düşmana da gösteriyorsunuz. Ve şuna çok iyi inanıyoruz ki, siz halkımızın bağrında bu özelliklerin milyonlarcası gizlidir. Bu yoldaşların önder kişiliğinde sınırlı olarak açığa çıkarılan bu özelliklerinizin bu temelde topyekün bir güce dönüşeceği ve düşmanın bu özellikleriniz karşısında baş eğeceği kesindir. Ulusal değerlerinize kasteden, toplumsal gelişmenizi bin bir hile, düzenbazlık ve baskıyla ortadan kaldırmak durumunda olan bu düşmana karşı, sizin ancak bu temelde cevap verebileceğiniz ve gücünüzü konuşturabileceğiniz bugün daha da bir açıklık ve gerçeklik kazanmıştır. En zor ve zayıf bir dönemde direnmeye bu biçimde sahip çıkarak kendimizi ona adeta katık ederken, sizleri de birçok sıkıntının içine çektiğimizi biliyoruz. Ama bundan başka bir çaremizin olmadığı, acılarımızı şehitlerimizin anısına yaraşır, soylu ve güçlü bir direnmeye dönüştürerek mevcut durumdan kurtulabileceğimiz de bir o kadar açıktır.

(…)

NEWROZ VE MAZLUM DOĞAN’IN ANISI…

Newroz, artık yüzyıllardan beri sürüp gelen baskı ve tahakküme karşı, Mazlum yoldaşın anısıyla cevap verilen yıldönümlerinin kutlanmasına da tanık olacaktır. Newroz, bundan böyle her yıldönümünde direnmenin daha da derinleştiği ve geliştiği, bağımsızlık ve özgürlük mücadelemizin dev boyutlara ulaştığı dönüm noktası olacaktır. Biz Mazlum yoldaşın anısını bir güne, bir aya, bir yıla sığabilecek bir anı olarak değil, halkımızın içinde bulunduğu akıl almaz kölelik sistemini parçalayıp, sınıfsız bir topluma varana dek sürecek güçlü bir miras olarak, yoldaşımızın da çok iyi ifade ettiği gibi, Onu, her yıldönümünü, diğer yıldönümlerinin temeli, bayrağı haline getirerek çağdaşlaştıracak ve kurtuluşumuzun bir aracı haline getire-ceğiz. Bu anlayışla biz, sadece basit bir acınma ve yakınmayla yetinmiyoruz. Bilakis tüm şehit kahramanlarımıza olduğu gibi, sonuncu ve en güçlü halkalardan olan Mazlum yoldaşa layık olmanın biricik yönteminin de, şehit düştükleri günün anlamına uygun olarak onları asırlaştırmak, sahip oldukları ideoloji, siyaset ve eylem gücünü tüm partimize ve halkımıza özümsettirip yaygınlaştırmak ve ömrümüz yettikçe bunun için bizden beklenen katkıları gerçekleştirmek olduğunun bilincindeyiz. Bunu başardığımız oranda görevlerimizi kısmen yerine getirebildiğimizi söyleyebiliriz. Ve iyi biliyoruz ki, bunu yaratmadan, bunu gerçekleştirmeden, başka hiçbir şeyle yoldaşlarımızın anısına bağlı olduğumuzu belirtemeyeceğiz.

Kayıplarımızdan büyük acı duyuyoruz. Düşman bunu yapmakla bizi, kolumuzdan, kanadımızdan ve yüreğimizden etmeyi hedeflemiştir. Bu, bir anlamda da böyledir. Ama o, bizim yüreğimizi her zaman yenileyebileceğimizi, bundan kaynaklanan acılarımızı en güçlü direniş öğeleri haline getirerek cevap verebileceğimizi de hesaplamak zorundadır. Haki yoldaşın anısına duyduğumuz bağlılıkla gerçekleştirdiklerimizi, Mazlum yoldaşın anısı karşısında ve hem de daha gelişmiş güç ve olanaklarla bin misliyle gerçekleştireceğiz. Bunu gerçekleştirmek konusunda bugün kendimize daha çok güven duymaktayız. Ve yine bu anlayışlardı ki, ne soğukkanlılığımızı yitirerek, ne de kayıplarımızı ve halkımız ile hareketimizin içinde bulunduğu derin acıları göz ardı ederek, davaya bağlı adamlar ve militanlar için çok büyük anlamı olan bu mirasa layık olmanın hesabını yapmaktayız. Düşman, yürütmekte olduğumuz sonuç alıcı devrimci çalışmalara bir tepki olarak dayattığı bu vahşi işkence ve katliamlarla bizi yolumuzdan alıkoyabileceğini sanıyor. Partimiz, onun bu yanılgısını, ortaya çıkardığı Ulusal Kurtuluş Cephesi Programı ile ona iliklerine kadar hissettirecektir. Biz böyle katliamları yadırgamıyoruz. Bu ulusal imha siyasetine karşı öylesine özlü ve öylesine gür bir mücadele yükseliyor ki, şehitlerimizin anısı bu mücadelenin alevini daha da yükseltmekte ve kızıllaştırmaktadır.

Artık bize düşen görev, şehitlerimizin kanlarıyla kazımış oldukları yolda tüm gücümüzle yürümektir. (…) Mazlum yoldaşın direniş mücadelesi yolumuzu aydınlatan sürekli bir meşaledir!

(Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 11 Nisan 1982’de kaleme aldığı bir değerlendirmeden derlenmiştir.)