Migros işçisine bir ekmek parası kadar zammı çok gördüler

Us-Grup taşeron firması tarafından dayatılan yüzde 8’lik sefalet zammına karşı iş bıraktıkları için gözaltına alınıp, işten çıkartılan DGD-Sen üyesi Migros depo işçileri, “Bir ekmek parası olan 4 TL zammı çok görenler bilsinler ki direneceğiz” dedi.

Migros’un Esenyurt deposunda çalışan işçilerin, Us-Grup taşeron firması tarafından dayatılan yüzde 8’lik ücret artışına karşı direnişi sürüyor. Bu arada Migros’u boykot çağrıları da yayılıyor.

Kendilerine dayatılan sefalet zamanına karşı 3 Şubat’ta iş bırakma eylemi başlatan ve gözaltına alınan Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-Sen) üyesi işçilerden 257’sinin işine, saat başına bir ekmek parasına denk 4 TL zam istedikleri için son verildi. Üstelik Migros yönetimi, işçilerin maaş bordroları aksini göstermesine rağmen yaptığı yazılı açıklamada, “Şubat ayında ortalama saat ücretinin 6,6 TL, prim dahil saat ücretinin ise 9,7 TL artırıldığını” beyan etti.

Bu açıklamayı maaş bordrolarıyla yalanlayan işçiler ve sendikacılar, ANF’ye konuştu.

‘500 KİLOLUK MALI BİLEK GÜCÜMÜZLE ÇEKİYORUZ’

Bir yıldır çalıştığı Migros deposundan hakkını istediği için işten çıkartılan Bekir Gök, depoda iş güvenliği ve işçi sağlığı koşulları sağlanmadığı gibi sefalet ücreti dayatıldığını vurguladı. Çok zor koşullarda çalıştıklarını belirten Gök, buna rağmen bugün bir ekmek parası olan saat başına 4 TL zammın kendilerine çok görüldüğünü kaydetti.

Depoda her gün hamallık yaptıklarını söyleyen Gök, “Sabah saat 08.00’da başlıyoruz ve normalde 17.00’da bitmesi gereken işimiz, zorunlu mesailer nedeniyle saat 21.00’da ancak bitiyor. İnsanlar 5 kiloluk yağı evine zor taşırken, biz her gün dörtlü paketler içindeki bu yağları kaldırıp, paletlere diziyoruz. 500 kiloluk malı bilek gücüyle çekiyoruz. Çalışırken can güvenliğimiz de yok. Deponun yüksekliği 5 katlı ev boyunda. Oradan malları indirirken mallar düşüyor, üzerimize de düşebilirler. Yerler ıslak olduğu zaman ise kullandığımız araçlar kayıyor, birine çarpıp duvara sıkıştırabiliriz. Zemin zaten kullandığımız araçlara uygun değil. Yukarıda sarılmamış paletler var ve herhangi bir deprem anında mallar yığın olarak üzerimize yıkılabilir ve bu da ölümle sonuçlanabilir. Yemekler çok kötü, içinden taş çıkıyor. Geçenlerde ekmeğin içinden vida çıktı” dedi.

‘İŞ KAZASINDA BİLE PRİMİMİZ KESİLİYOR’

Bu zor koşullar nedeniyle çok sayıda işçinin 1 ayı doldurmadan işi bıraktığını anlatan Gök, mesai yapmadıkları takdirde depo amirleri tarafından tehdit edildiklerine, mesaiye kalmayanların isminin alınıp, aylık primlerinin kesildiğine dikkat çekti.

İş kazalarında bile primlerin kesildiğine işaret eden Gök, “İş kazalarında normalde primlerin kesilmemesi lazım ama kesiliyor. Ben araçtan düşüp, 5 gün rapor aldığım için bütün primlerimi kestiler. Bu koşulların düzeltilmesini defalarca istedik ama bu yönde bir adım atılmadığı gibi ücretlerimize asgari ücretin sadece yüzde 8 üstünde zam yapıldı. Şimdi biz bu maaşla ne yapalım? Ev kiramız olmuş 2 bin TL. Biz bu asgari ücretle ev kiramızı mı, 1.500 TL’lik faturaları mı ödeyelim yoksa çoluk çocuğumuza mı bakalım?” diye konuştu.

‘6,6 TL ZAM ALMIŞSAK BURADA NE İŞİMİZ VAR?’

Migros yönetiminin yaptığı yazılı açıklamaya da tepki gösteren Gök, “Onların öne sürdükleri gibi saat başına 6,6 TL zam almışsak, bu soğukta burada ne işimiz var? Sonuçta maaş bordrolarımız ortada. Biz geçen sene asgari ücret alırken neden eylem yapmadık da bugün yapıyoruz? Yani onların iddia ettiği gibi prim dahil saat başına 9,7 TL zam yapılmışsa neden iş bırakalım? Bu tamamen kamuoyunu yanıltmaya dönük bir açıklama. Biz yalan söylesek, maaş bordrolarımız yalan söylemez” diye tepki gösterdi.

Depoda çalıştırmak için şimdi de Sivas’tan insan topladıklarına dikkat çeken Gök, Sivas’ta iş olanağı olmadığı için kölelik koşullarında çalıştırmak üzere oradaki insanları toplayıp, lojmanlara getirdiklerini ancak onların da verilen sözler tutulmadığı için isyanda olduklarına işaret etti.

‘HAVUZLU VİLLALARINDA YÜZERKEN BİZE BİR EKMEK PARASINI ÇOK GÖRÜYORLAR’

Koşullarının düzeltilmesi için bizzat patronlardan biri olan Metin Cingöz ile gidip görüştüklerini ancak hiçbir sonuç çıkmadığını anlatan Gök, “Bize resmen burada asgari ücrete hamallık yapacaksınız diyorlar. Bunu kim kabul eder? Altı üstü saatlik 4 TL zam ve iş güvenliğinin sağlanmasını istedik. Bir ekmek parası daha koyun dedik; çünkü gerçekten geçinemiyoruz. Ama bize asgari ücreti dayattılar. Geçen sene elektrik parasına 100-200 TL öderken, bu yapılan son zamlardan sonra 400 TL elektrik, 600 doğalgaz faturası geldi. Ben bu faturaları nasıl ödeyeceğim? Üç çocuğum var, onların okul masrafları da var. Kendileri sırtımızdan kazandıkları paralarla havuzlu villalarında yüzerken, son model arabalara binerken, bize bir ekmek parasını çok görüyorlar” diye tepki gösterdi.

İstanbul’da iki Migros deposu olduğunu aktaran Gök, diğer deponun bulunduğu Bayrampaşa’da “böl, parçala, yönet” sistemi nedeniyle sadece 3 gün birkaç saatlik iş bırakma eylemi yapılabildiğini söyledi.

Buradan market çalışanlarına da seslenen Gök, “Bugün depoda yapılan haksızlık yarın onları da vuracak” mesajını verdi.

Haklarını alana kadar yılmayacaklarını ve direnmeye devam edeceklerini vurgulayan Gök, halkın desteğini beklediklerini vurguladı.

400 ERKEK ÇALIŞAN İÇİNDE 23 KADIN İŞÇİ

Migros deposunda iki yıldır çalışan Semine Korkmaz, normalde ağır işkolu kapsamında olan depo işinde, yaklaşık 400 erkek işçi içerisinde 23 kadın işçi olarak eşit koşullarda çalıştıklarına işaret etti.

Transpalet ve paletlerle her gün marketlere gidecek ürünleri yüklediklerini anlatan Korkmaz, “Yeri geliyor 20 kilo kaldırıyoruz, elle çekmeli transpaletlerle giderek ağırlaşan yükleri taşıyoruz. Depoda sokak dediğimiz 7 raf alanından mal toplayıp, yaklaşık günde 30 kilometre yol yapıyoruz. Konserve bölümünden başlayıp, çikolata, kozmetik , çay vs ürünleri topluyoruz. Bunlar koli koli gidiyor. Mesela 5 litrelik 6 sirke şişesi düşünün, bu 30 kilo yapıyor ve topladığımız bu kolileri ellerimizle çekerek kilometrelerce yürüyoruz” diye konuştu.

‘BELİMİZ AĞRIYOR AYAKLARIMIZ PATLIYOR’

Kadın çalışanlar olarak vardiya ile değil sabit çalıştıklarına, o nedenle de sürekli mesai yapmak zorunda kaldıklarına dikkat çeken Korkmaz, “13 saat çalışıyoruz. Sabah 08.00’dan akşam 21.00’a kadar. Pazar günleri dahil, sabah saat 07.00’da servislere biniyoruz ve yol gidiyoruz. O süreyi de sayarsak 15 saat gibi çalışma süresi oluyor. Ben mesela iki aydır ful çalıştım, hafta sonları da dahil. Kadınlara göre çok ağır tabii, hiçbir ayrıcalığımız yok. Zor koşullara işaret ettiğimiz zaman şeflerimiz ve müdürlerimiz, ‘Kadın-erkek eşitliği işte’ diyerek erkeklerle aynı performansı göstermemizi istiyorlar. Evet hak olarak kadın ve erkekler eşittir ama güç olarak eşit değildir. Ama bunu dikkat almıyor ve ağır koşullarda çalışmamızı istiyorlar. Erkek işçiler için haftada bir vardiya değişikliği varken, biz kadın işçiler sabit çalışıyoruz, o nedenle erkeklerden daha çok yoruluyoruz. Üzerimizde daha çok yük var. Belimiz ağrıyor, ayaklarımız patlıyor. Bir de akşam geç saat eve gidip yemek yapıyoruz” dedi.

‘PARANIN GÜCÜYLE DEVLETİ DE ARKALARINA ALARAK BİZİ SOKAĞA ATTILAR’

Çocukları olan işçi kadınlar için bu koşulların daha da zor olduğunu vurgulayan Korkmaz, şunları kaydetti: “Türkiye’de kadın olmanın ne kadar zor olduğunu bu çalışma koşullarında daha iyi anladım diyebilirim. Bu koşullara rağmen de asgari ücret dayatmasına maruz kalıyoruz ve ödediğimiz faturaları çıkartırsak yiyecek ekmek kalmıyor bize. Burada işverenlerin daha duyarlı davranıp işçinin hakkını, emeğinin karşılığını vermelerini bekliyoruz. Fazla da bir şey değil, saatlik ücretimize 4 TL zam istiyoruz. Bir haftadır da bunun için direndik ve direniyoruz. Ama paranın gücüyle devleti de arkalarına alıp otobüs otobüs çevik kuvvet yığdılar ve polisler tarafından darp edilerek yağmurda dışarıya atıldık. Gerçekten utanç verici onlar için. Çünkü soğuk ve yağmurda bir hayvanı bile dışarda bırakmayı insan yüreği kaldırmazken, biz işçiler üstelik araç olmayan sanayi bölgesinde saat 21.00’da bu şekilde depodan çıkartıldık. Bizi sokağa atan işverenleri önce Allah’a sonra da halkımıza havale ediyorum.”

‘ERKEKLERDEN DAHA AĞIR KOŞULLARDA ÇALIŞIYORUZ’

Migros depoda 4 aydır çalışan Ayşenur Efe, daha önce hiç bu kadar ağır şartlara maruz kalmadığını belirtti. Hayatında ilk defa bu kadar ağır yük kaldırdığını belirten Efe, “Daha önce gaz sektöründe çalışıyordum. Depoda çok zorlandım. Erkeklerden çok daha ağır koşullarda çalışıyoruz. Onlar en azından bir hafta gündüz, bir hafta gece çalışabiliyorlar. Dinlenme süreleri var. Ama biz kadınlar saat 08.00’dan 21.00’a sabit çalışıyoruz. Kimse bu koşullarda ve bu ücrete çalışmak istemez. Biz sadece hakkımız olanı istedik. Başka yerde de asgari ücrete çalışırız. Üstelik 08.00- 16.00 saatleri arasında çalışırız. Burada çalışma nedenimiz birkaç kuruş daha fazla para kazanmaktı ama bir ekmek parası olan 4 TL’lik zam bile bize fazla görüldü” dedi.

‘ZAM İSTEDİK KARŞIMIZDA POLİSİ BULDUK’

Migros deposunda 4 aydır çalıştığını belirten Mehmet Salih Alan da, 12 yılda çok işte çalıştığını ancak hiçbir yerde bu kadar zorlanmadığını ifade etti. Koşulların oldukça ağır olduğunu anlatan Alan, sürekli mal taşımaktan bel ve sırt kısmının büyük hasar gördüğünü ifade etti. Alan, rapor aldıklarında ise ücretin kendilerinden kesildiğini belirtti.

Bir çocuk babası olan Alan, aldığı maaşla geçinemediği için babasından yardım almak zorunda kaldığını söyledi. Zor koşullarda çalışıp, bir de muhtaç olmanın çok incitici olduğunu ifade eden Alan, hakları olan maaşı alana kadar direnmeye kararlı olduğunu vurguladı.

Depoya yapılan polis baskınında gözaltına alınıp, işten çıkartılan işçilerden Liyadin Rica, bir ekmek parası olan 4 TL maaş taleplerini karşılamayan patronların bir de kendilerini gözaltına aldırttığını hatırlattı.

Baskın günü depodan çıkmalarına rağmen gözaltına alındıklarını anlatan Rica, gelinen noktayı, “Ekmeğimiz için buradayız, zam istedik ama karşımızda polisi bulduk” diye özetledi.

4 aydır depoda çalıştığını ancak bu süre içerisinde kötü koşulların düzeltildiğini görmediğini söyleyen Rica, “Koşullar çok kötü, yemekler çok kötü, maaşlar çok kötü, ben daha ne diyeyim. Geç saatlere kadar mesai yapıyoruz, evdekilerin yüzünü bile göremiyorum çalışmaktan. Ama buna rağmen sefalet zammıyla geçinmemizi bekliyorlar. Bunu kabul etmek tabii ki mümkün değil. Elektrik 200 TL gelmiş, doğalgaz ise 650 TL gelmiş. 2 bin TL de kira veriyorum. Ben nasıl geçineceğim? Ne yiyip, ne içeceğim? Bize yazık değil mi? Biz sadece alın terimizin karşılığını istiyoruz ve bunun için mücadele ettik diye gözaltına alınıyoruz. Ben günlerce depoda yatıp kalktım bu haklarım için. Bize bir yemek bile getirmediler. Dışardan sağolsun sendika üyeleri, milletvekilleri yemek getirdi. Talebimiz net; 4 TL zam bekliyoruz ve alana kadar da direneceğiz” dedi.

‘CİNGÖZ GREVİ SATTI PATRON OLDU, ŞİMDİ DE İŞÇİLERİ SATIYOR’

DGD-Sen genel örgütlenme sekreteri Kemal Yılmaz ise, Migros Us-Grubu’nun yaptığı son yazılı açıklamaya tepki gösterdi. Us-Grubu taşeron firmasının daha önce de aynı yönteme başvurup, işçilere asgari ücret üstünde sadece yüzde 8 zam yapmasına rağmen bunu kamuoyuna yüzde 56 zam diye açıkladıklarına dikkat çekti. Kamuoyunu yanıltmaya yönelik bu manevralara kimsenin kanmayacağını vurgulayan Yılmaz, “İşçi arkadaşlarımız da buna yönelik bir açıklama yaptılar, aldıkları maaş bordrolarına işaret ederek, ay sonunda mesailere kaldıkları için aldıkları asgari ücretin biraz daha fazla olduğunu vurguladılar” dedi.

Migros depo işçilerinin tümünün US-Grup taşeron firmasına bağlı olarak çalıştığını aktaran Yılmaz, bu firmanın sahibinin ise önceden Migros grevlerini örgütleyenlerden Veysel Cingöz olduğuna dikkat çekti. Cingöz’ün grev sonucunda arkadaşlarını satarak bugün bu taşeron firmanın sahibi olduğuna işaret eden Yılmaz, bugün de işçileri satarak kariyerine daha büyük lekeler atmaya devam ettiğini vurguladı.

Migros depolarının çok ağır iş koşulları olduğunun, iş sağlığı ve güvenliğinin bulunmadığının altını çizen Yılmaz, bu koşullar nedeniyle daha önce Şekerpınar Migros deposunda da 120 günlük bir direniş yaptıklarını, üyelerinin de aralarında olduğu çok sayıda işçinin işten çıkartıldığını belirtti. Buna rağmen maaş artışlarında asgari ücret üzerine sadece yüzde 8’lik zam yapılmasının kabul edilemez olduğunu kaydeden Yılmaz, “İşçiler zorunlu mesai saatleri nedeniyle günde minimum 10 saat çalışıp, ayda bir gün izin kullanabiliyorlar. O yüzden işe gelemiyorlar, hastalanıyorlar. Ama tüm uyarılara rağmen koşullar düzeltilmedi ve yapılan yüzde 8’lik zam bardağı taşıran son damla oldu ve tümden işi bırakma eylemi yapıldı” dedi.

‘ÖZELLİKLE SENDİKALI İŞÇİLERDEN RAHATSIZLAR’

Firmanın, özellikle sendikalı olan ve bir şeyleri düzeltmek için yan yana gelen işçilerden çok rahatsız olduğunu belirten Yılmaz, hepsini işten atmaya çalıştıklarına dikkat çekti.

Bu baskının yıllardır sürdüğünü vurgulayan Yılmaz, DGD-Sen’in ise, sendikalar çalışanlara sahip çıkmadığı için Şekerpınar Migros deposunda çalışan işçiler tarafından kurulan bir sendika olduğunu anlattı.

İşçilerin taleplerinin çok net olduğunu ve geri adım atmayacaklarını kaydeden Yılmaz, “İşçiler, iş sağlığı ve işçi güvenliği önlemlerinin alınmasını, saatlik ücrete 4 TL zam yapılmasını, primlerin yasal güvenceye alınmasını ve işten çıkartılan 257 çalışanın tekrar işe alınmasını istiyorlar ve bu talepler karşılanana kadar mücadeleye devam etmekte kararlılar” vurgusunda bulundu.