Nedim Seven: Paris katliamlarında Gladio'nun rolü var

NATO’nun izni olmadan, bir NATO ülkesinde başka bir NATO üyesinin eylem yapamayacağını belirten PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, Paris katliamlarında NATO bünyesindeki Gladio’nun rolüne işaret etti.

PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, NATO ve NATO’nun içerisinde Gladio’nun, PKK şahsında Kürt halkına karşı savaştığını söyledi. 

PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven, Paris katliamlarıyla Radyo Dengê Gel’in sorularını yanıtladı. 

Tarih itibarıyla hemen hemen aynı döneme denk gelen ve karakter olarak birbirine çok benzeyen Paris’teki iki katliamı, amaçları açısından nasıl görmek gerekir?

Yıl dönümü vesilesiyle 10 yıl önce 9 Ocak 2013’te Paris’te katledilen Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşlar ile on yıl sonra yine 23 Aralık 2022’deki katliamda şehit düşen Evin Goyî, Mîr Perwer ve Abdurrahman Kızıl yoldaşlar şahsında bütün devrim şehitlerini minnet ve saygıyla anıyoruz. Onların intikamını almak da bu Hareket’in boyun borcudur. Biz bir mücadele örgütüyüz. 50. yıla girdik. Çok kapsamlı bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi veriyoruz. Hareketimizin, öncülerimizin deyimiyle evrenselleşen bir harekete uluslararası anlamda yönelimlerin olma durumunu öngörmek gerekiyor; 

* Hareket’in karakteriyle ilgilidir. Yeni bir gelecek düşüncesi, ideolojik ve örgütsel yapısı, yeni yaşam perspektifi, yeni bir dünya ve evren ilişkileri yaratma çabası ve mücadelesi verilirken çok ağır bedellerin de verileceğini bilmek, öngörmek gerekir. Sadece Paris’te değil, Kurdistan’ın dört parçasında, dünyanın değişik merkezlerinde, mücadele yürütülen bütün alanlarında yönelimle karşı karşıya kalmasını anlamak gerekiyor. Bu evrenselliğiyle, toplumsal örgütlenme düzeyiyle, kazanımlarıyla ilgilidir. 

* 9 Ocak 2013’teki katliamda da birçok değerlendirme yapıldı. Sadece hukuki; fail-fiil boyutuyla ele alınması dar bir yaklaşımdır. Bu bir mücadeledir, mücadelede failin esası NATO’dur. NATO’ya bağlı Gladio örgütleridir. NATO üyesi ülke olan Fransa topraklarında, başka bir NATO üyesi olan Türkiye faildir. Cinayet işliyor, katliam yapıyor. NATO’nun, yine Fransa’nın bunu bilmemesi, habersiz olması mümkün değildir.

KAPİTALİST MODERNİTE SALDIRIYOR

Bu yönelimlerin dayandığı siyasi mantık, esasında mücadelemizin düşünce sistemi, örgütsel yapısı, Kürt halkının özgürlüksel duruşuyla ilgilidir. Özellikle de Önder Apo’nun 24 yıldır geliştirdiği direnişle ilgilidir. Önder Apo merkezli İmralı’da gelişen direniş, bugün bütün evreni içine kapsamış, etkiliyor; bu halkları, demokrasi gruplarını, azınlıkları, toplumsal alt yapıları etkiliyor, ulus devlet karşısında kesinlikle yeni bir düşünce, yeni bir örgüt, yeni bir gelecek sistemini tasarlayan, Demokratik Modernite olarak tanımladığımız, Kapitalist Modernite’yi neredeyse paramparça eden bir düşünce, bir direniş, bir örgütleme, bir sistem geliştiriyor. Saldırı bu boyuttadır. Kapitalist Modernite’nin Demokratik Modernite’ye karşı saldırısıdır. 

İKİSİ DE NATO OPERASYONUDUR

Paris’teki iki katliam da NATO içerisinde bir Gladio operasyonudur. 1985’lerde Hareketimize karşı karar alındı. 1993’lerde Avrupa Birliği’nde pratikleştirildi. Hareketimiz hakkında 93’lerde Almanya ve Fransa’da yasaklar getirildi. Yine NATO operasyonuydu. NATO çıkardı. Almanya, Avrupa Birliği’ndeki NATO merkezidir. 93’te başlatıldı, yüzlerce yurtsever gözaltına alındı. Fransa yaptı. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin iki temel kurucu üyesidirler. Politikalar bunlar üzerinden geliştiriliyor. Dolayısıyla sonrasında Düsseldorf Davası vardı. Arkadaşlarımıza dönük geliştirildi. Ciddi haksızlıklardı, kesinlikle kabul edilemez süreçlerdi. Sonrası uluslararası ilişkiler, gelişen siyasi dengeler, yine NATO ve Kapitalist Modernite’nin ortaya koyduğu çıkar çatışmaları bir bütün olarak gözetildiğinde günümüzde de bu durumun özellikle Özgürlük Hareketi, Kürtler açısından değişmediği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Elbette halkların durumu, örgütleme sistemi, mücadele düzeyi gelişmiştir. Birinci katliamda da ikinci katliamda da NATO’nun izni olmadan, Gladio’nun izni olmadan bir NATO ülkesinde başka bir NATO üyesinin eylem yapma olasılığı olamaz, mümkün değildir. Böylesi faşistçe katliam, insan fiziği üzerinde katliamın geliştirilmesi de zaten Gladio’nun karakteridir.

GLADİO’NUN KÜRTLERE KARŞI SAVAŞIDIR 

NATO, ölü durumuna gelmişti. Önderliğimizin tespitleri vardı. NATO, BM, diğer temel dünya örgütleri işlemez haldeydi. Kapitalist Modernite çözülüyordu. Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte kendilerini yeniden ABD öncülüğünde örgütlemeye çalıştılar. Sonradan Türkiye’yi de yine bir piyon olarak, soğuk savaş dönemindeki jandarma rolünü tekrar verdiler. Finlandiya-İsveç’i de üye alma anlamında PKK’yi yeniden kriminalize etme, daraltma, mücadelesini engelleme anlamında geliştirilen bir savaştır. NATO ve NATO’nun içerisinde Gladio’nun, PKK şahsında Kürt halkına karşı mücadelesi ve savaşıdır. Hükümetler değişebilir. On yıl önce Fransa’nın başında Holland vardı. Sosyalist Parti’ydi güya. Kendisini halkların dostu olarak gösteriyordu. Onun döneminde birinci katliam geliştirildi. Paris’te Kurdistan Enformasyon Merkezi’nde geliştirildi. Bu yasal kurumdu. Binlerce kameranın önünde geliştirildi. Her şeyiyle açığa çıkmıştır ama bütün bu mekanizmanın açığa çıkması gerekiyor. Yine bu olay da Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi olarak, sonradan Kurdistan Kültür Sanat Derneği olarak kendisini örgütleyen bir merkezde geliştirilmesi tesadüfi değildir. Hele bu terörle mücadele kapsamına giren, uluslararası ilişkiler, kısacası terör adı altında NATO, her türlü pisliği yapabilmektedir. Bunu Gladio aracılığıyla yapıyor. Hükümetler iradesizse, halklardan, demokrasiden yana değilse, ulus ve ülke çıkarlarını demokratik ölçülerle ele almıyorsa şunu rahatlıkla öngörmek gerekiyor; Paris’te özellikle bütün halkların gözleri önünde açıktan gündüz gözüyle bu cinayetlerin işlenmesinin imkanı yoktur. 

Neden bu mekanizma açığa çıkmıyor, mahkum edilmiyor? 

Türkiye’nin NATO ve Rusya ile olan ilişkileri, özellikle Türkiye’nin Rojava’ya dönük saldırıları, Başûr’a dönük saldırıları, Kuzey4deki sömürgeci yaklaşımları, özelde de son gelişen AKP-MHP faşist iktidarının, önümüzdeki seçim sürecinde kendi iç siyasetine malzeme yapması açısından da böyle olaylara, ırkçı, milliyetçi faşist duyguların kabarmasına ihtiyaç vardır. İç siyasete devşirme anlamında da bir AKP’ye verilen, ağzına bal çalma yaklaşımı olarak da değerlendirilebilir.

Kamuoyunda barış görüşmeleri olarak anılan bir süreçte ilk katliamda üç devrimci kadının hedef alınmasını nedenlerini, böyle bir katliamı gerçekleştiren siyasal aklı nasıl ifade etmek gerekiyor?

TC tarihinde 9 Ocak 2013’teki koşulları, bir ilk olarak değerlendirmek yanlıştır. Önderliğin mücadele tarzıyla ortaya çıkan bir diyalog vardı. Öncesinde ona Oslo Görüşmeleri denildi. 1. ve 2. Oslo olarak yorumlandı. Sonradan Önderlik’le görüşmelere bu heyetler gitti. Bu sürece tekabül eden bir katliam. 3 Ocak’ta ilk olarak bir görüşme heyeti gitmişti. 9 Ocak’ta da bu olay oldu. Önder Apo, o zamanda değerlendirdi. Güçlendirmek ve derinleştirmek gerekiyor. 2. Dersim Katliamı olarak yorumlayarak, kendisine dönük bir katliam olduğu ifade etti. İlişkinin diyaloğa, çözüme evrilmesi açısından, mücadele yöntemleri konusunda derinlikli perspektifler verdi. Anlaşılmayan bir durum yoktu. O zamanki AKP hükümetinde ana ortak Fethullah Gülen Cemaati’ydi. Çok yönlü bir ‘paralel devlet’ o süreçte gelişti. MİT yaptı. Bu bizim açımızdan netti. Soruşturmaları bir taraftan hukuki açıdan Fransa geliştirse de esas Hareketimiz açısından da yapılan soruşturmalar vardı. Hareketimizin öncüsü şehit Sakine Cansız (Sara) yoldaşın ve Rojbîn (Fidan Doğan), Leyla Şaylemez (Ronahî) yoldaşların hedeflenmesi de tesadüf değildi. Özellikle belgelenmiş durumlar var. Fail olarak yakalanan, sonradan kaçırılmaya çalışılan, hastalık vesilesiyle tedavi olacak diye bırakılmaya çalışılan, sonrada cezaevinde öldü ya da öldürüldü olarak sonuçlanan bir faille kapanmış bir dosya var. Bu kadar uluslararası politik güçlerin, Gladio’nun, NATO’nun, Fransa’nın, Almanya’nın, Avrupa Birliği’nin zemininde gelişen bu mekanizmaların hepsinin yer aldığı özellikle TC’nin fail olduğu, bizzat Tayyip Erdoğan’ın talimat verdiği, sonradan Sakine Cansız yoldaşın intikam operasyonuyla HPG gerillalarının iki MİT daire başkanının yakalanmasıyla açığa çıkan bilgi, belgeler bütün boyutlarıyla bu olayın esas cinayetin mekanizmasının Ankara’da planlandığı, Ankara merkezli olduğu, Tayip Erdoğan, Hakan Fidan’ın bunu planladığı ve gerçekleştirildiği, bizzat faillerin de MİT üyesi olduğu gerçeği netleşmiş durumdadır.

Bunlar bir boyutu ama bu mekanizma içerisinde Paris’in kullanılması, Fransa’nın kullanılması hangi ilişkilere dayanıyor?

 Fransa, tam o süreçlerde terörizme karşı mücadelede finansal operasyonlar adı altında 2006’dan itibaren geliştirdiği tam olay gününe kadar peşi sıra her yıl Kürt öncüleri, demokratlar, siyasi seçilen yurtseverler hakkında onlarca dosya açmıştı. AB, terörizm listesinde adı altında ve finans toplama anlamda bir mekanizma oluşturarak esasta ekonomik, Türkiye’deki ekonomik, ticari, siyasi çıkarları endeksli bir Fransa hükümeti vardı. 2011’de Fransa Adalet Bakanlığı ile Türkiye Adalet Bakanlığının protokol olarak imzaladığı adli iş birliği anlaşması vardı. Böyle kirli işler geliştirilmişti. Bu adli iş birliği, ticari, siyasi, ekonomik iş birliği neticesinde MİT getirildi, Paris’e mevzilendirildi. Türkiye’nin bütün konsoloslukları MİT çalışanlarıyla doludur. Bütün o kendi hücreleri, devletlerin mekanizmalarına giriyor. O çerçevede MİT’in de mevzilendirilmesi, görevlendirilmesiyle Fransa’nın da durumu değerlendirilerek bir Gladio planı olarak geliştirildi.

Esasta bütün mekanizmaların açığa çıkarılması açısından ciddi bir kitlesel kamuoyu mücadelesi verildi. Onlarca diplomatik ilişkiye gidildi. Açığa çıktı ki; bu konuda bütün çıkarların dayandığı bir NATO gerçekliği var. Sadece bir fail açığa çıktı, fail de öldü ya da öldürüldü. O mekanizmada susturulmuştur. Kullanıyor ve çöpe atıyor.

Fransız makamları, 1. Paris Katliamı’nı ısrarla bireysel bir olay olarak tanımlamaya çalıştı. Ömer Güney ve hastalığı üzerinden. 2. Paris Katliamı’nda avukatların ısrarla Kriminal Büro yerine Anti-Terör Bürosu’nun soruşturması talepleri kabul görmüyor. Bunu nasıl okumak gerekiyor?

Fransa hukuku da mevcut durumda ulus devlet çıkarına dayanıyor. Ulus devleti aşan bir hukuk sistemi değil. Buna rağmen hukuki mücadeleyi vermek de bizim temel mücadele alanlarımızdan biridir. 

PKK, Avrupa Birliği’nin terörizm listesindedir. Tüm davalar buna dayanıyor. PKK’li katledildi diye onun hakkı hukuku araştırılmayacak mı? Bir Kürt katledildi. Son katliamda iki yurtsever de katledildi. Yurtseverdir. Aslında kahramandırlar. Halkımız bunu böyle görmelidir. Kendi değerleriyle yaşıyor, kendi derneğine gidiyor. Kültürüyle uğraşıyor. Eğitimiyle, müziğiyle uğraşıyor. 

ABD’ye 11 Eylül 2001’deki El-Kaide olayından sonra uluslararası terörizm, terörizmle mücadele adı altında bir çıkar şebekesi geliştirildi. Büyük Ortadoğu Projesi olarak gündeme girdi. Sonra da bu proje temelinde radikal örgütleri de sınırlandıran, NATO ülkeleri de başvuru yaptı. Türkiye’de başvuru yaptı. PKK’nin ilk 2002’de AB terör listesine girdi. Peki PKK 80’lerde savaşı başlatmış, resmi olarak 15 Ağustos 1984’te gerilla mücadelesini Eruh-Şemdinli’de başlatmış, 2002’ye kadar çok kapsamlı savaş veriyor, 1999’da Önderliğimizin çağrısıyla savaş durdurulmuş, savaşın durdurulduğu yerde PKK, AB terör listesine alınıyor. Bu çelişkidir. Onun için hukuki alanda çok önemli bir mücadelenin verilmesine ihtiyaç var. Belçika’da dava devam ediyor, Fransa’da ve Almanya’da da. Çeşitli hukuki mücadeleler var. Bunu boyutlu, çok yönlü yapmak lazım. Aslında doğru hukuk işletilirse tümü lehimize dönüşecek. Bunlar biliniyor. Basit bir hukuk tekniği açısından düşünecek olursak, usul açısından da düşünüldüğünde bu davalar hepsi düşer, çünkü savunması alınmamıştır. Ne PKK ne de Kürt halkının savunmasının alındığı bir listeye sen onu nasıl terör diye alırsın? Usul açısından da bozulacak dosyalardır bunlar. Gel gör ki usul açısından bile bozulmuyor. Önder Apo hakkında AB hukuku kararını yenilemediği, değişmediği sürece asla hiçbir yeniliği ne Fransa, ne Almanya ne de başka AB ülkesinde beklemek gerekiyor. Bakın 13 Şubat 2007’de Önder Apo’nun İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tekrardan yargılanmasına gerek yok yönlü kararı, Avrupa’da Avrupa Bakanlar Komitesi kabul etmiş ve 5 maddeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne aykırı olan İmralı Mahkemelerini durdurmuştur. Düşünebiliyor musunuz? Şimdi böyle bir Bakanlar Komitesi, bir siyasi organdır. Dolayısıyla bu Bakanlar Komitesi bir çıkar şebekesidir. Bir NATO şebekesidir. Bunlarsız bir hukuk işleyebilir mi? İşleyemez. Fransa’da bu hiç işlemez, çünkü Fransa’da ayrı bu iç hukuk sistemi de var. Sorgu yargıçları, direkt Cumhurbaşkanlığına bağlıdır. İstediğini gözaltına alır, soruşturur, tutuklar sadece ceza veremez. Bırakabilir de. Böyle bir sorgu yargıçları sistemi var. Diğer iç hukuk anlamında söylüyorum. O açıdan dikkat edin, mücadelesi verilen, hukuk alanındaki mücadele çok anlamlıydı, ailelerin de çabaları da vardı. Bunu fevri bir dosya olarak öngörmeleri onların devlet karakterinden kaynaklıdır. 

2. katliam da öyle. İlk açıklamaları, ‘bir Fransız vatandaşıdır, ırkçıdır, faşisttir’ şeklindeydi. Böyle adeta önceden hazırlanmış, programlanmış, planlanmış, adamı hiç soruşturmadan yargılamadan, tek başına 69 yaşında bir adam deli mi oldu, geldi silahı aldı sadece Kürtleri tek tek seçti, vurdu. Böyle bir mantık olabilir mi? İlk Ömer Güney olayında da öyleydi. Fail Ömer Güney’di. Ömer Güney mekanizmaları, arkası çözülmeden, hemen hastadır, kafasında ur var gibi. O zaman biz dosyalarını da inceledik. Mekanizmaları MİT, istihbarat örgütleri, Fransa istihbaratıyla beraber ortak NATO üyeleri olarak iyi planlanmış. Bakın mesela, şöyle dosyaları hazırlamıştır; bir doktordan bir rapor getirmişlerdi. Muhtemelen bu adamda böyle bir rapor vardır. Biz bilmiyoruz. Basına yansıyanları söylüyoruz. Bu mekanizma nasıl, işte ya yaşı gençtir ya hastadır ya delidir. İlk önce zaten Sara, Rojbîn, Ronahî arkadaşlar katledildiklerinde dediler ki hırsız girmiş. Bir hırsız girmiş. Şimdi öyle basına yansıttılar. Sonra bu mekanizmalar hepsi açığa çıkınca tek kişiyle sınırlandırdılar. Sonra bir ara hatırlarsınız, basına, kamuoyuna yansıdı, dosyaları savcıdan çaldılar. Bir ara çıktı, tekrar yedeklenmiş dosyalar var, denildi. Bunlar hepsi NATO, Gladio operasyonlarıdır. Siyasi mevkiler karar veriyor. Dolayısıyla o siyasi mercilerin üzerine, hükümetlerin üzerine gitmek gerekiyor. Kürt halkı, Kürt öncüleri, devrimci mücadele yürütenler, demokrasiyi isteyenler, bu hükümetlerin üzerine gitmeli. Evet yargı alanında da ciddi mücadele etmek gerekiyor. Mesela Fransa’da biz o zaman araştırdık, 30’a yakın siyasi cinayet vardı. Sri Lankalılara da yapılmıştı. Değişik cinayetler de vardı. 30 yılı aşkın açığa çıkmayan cinayetler vardı. Bir Çakal Carlos davası 74’lerden beri sürüyor.

İLK AÇIKLAMALAR YÖNLENDİRMEDİR

Fransa içerisinde Fransa hükümetinin planladığı, bu konuda açıklamaları yapan, kendi açıklamalarından sorumludur. Bu adalet bakanı olur, içişleri bakanı olur, belediye başkanı olur kim olursa olsun; henüz hiçbir hukuki veri almadan faşizm ya da ırkçılık olarak ele alma ve bunu bu anlamda dava açma biçiminde değerlendirmeleri kamuoyu yönlendirmedir. Bu bilinçlidir. Ömer Güney olayında da öyleydi. Sonra Ömer Güney’in kasetleri basına yansıdı. Ömer Güney’in nasıl planlama yaptığı, kimi hedeflediği, nasıl katliamı gerçekleştirdiği belgeleriyle açığa çıktı. Sonra MİT daire başkanlarının ifadeleri açığa çıktı. Bu mekanizmalar hepsi açığa çıktı. Dolayısıyla buna karşı mücadele etmek gerekir. Bunlar örgütlüdür, Ömer Güney’in birçok boyutuyla, yani 1. Paris Katliamı açığa çıkmıştır. Daha da çıkarmak gerekiyor. 2. Paris Katliamı da bireysel değil. Bir Fransız ya da Fransız vatandaşı mıdır bilmiyoruz, şu an kimliği nedir bilmiyoruz. Fransa’da yaşayan çeşitli halklar var. Vatandaşlık verilmiştir. Kamuoyuna yansıyan bilgi şudur; 12 gün önce zindandan çıktı. Fransa’da çeşitli zindanlar var. Planlanan örgütlenen, Gladio’nun işlettiği zindanlar var. Hatta bana sorarsanız giyotinin hala yaşatıldığı zindanlar var. Zindanları da incelemek gerekir. Hangi zindanda bu adam hazırlandı, nerede çıktı? Nasıl 12 gün içinde çıktı da geldi Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi'ni, Avesta geleneksel Kürt yemekleri restoranını, bir de berbere -o da Kürt yeri- gelip tarama yapıyor? Mümkün değil. Bir de orada bizzat Evîn Goyî arkadaş hedef alınıyor. Bize ulaşan bilgilere göre Evîn arkadaş yaralıdır, yaralı olduğu halde tekrar gidip vurmuş, şehit düşürmüş. Çok bilinçli bir planlama da var. Dolayısıyla bu adam hazırlanmıştır. Planlanmıştır. Muhtemelen çeşitli sözler verilmiştir. 

ÖMER GÜNEY GİBİ ÖLDÜRÜLEBİLİR

Hatırlatalım; İsveç’te 1986’da Olof Palme olayıyla PKK’yi suçlamaya çalıştılar. İki yıl önce açıklama yaptılar; Olof Palme olayında Kürtlerin hiçbir ilgisi yoktur. İsveç hükümeti, devleti hala Kürtlerden özür dilememiştir. PKK’yi suçladılar, hiçbir şekilde PKK’nin ilişkisi ve ilgisi olmadığı da netleşti. Düşünün; hiçbir yerde Kürtler, Kurdistanlılar, bu PKK’ye yakın Kürtler olur, başka Kürtler olur. AB ülkelerinde, ABD’de ya da başka dünya ülkelerinde ırkçı bir eğilim göstermezler. Irkçı olarak hedeflenmezler. Irkçılığı yapabilecek kim var? Türkiye’nin o kör, geri zihniyeti anlamında AKP-MHP faşist yönetimi, Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Hakan Fidan, Hulusi Akar öncülüğünde Kürt kanına doymayan ırkçı kesimler yapabilir. Bunu MHP’lilere yaptırabilirler. Bunu çeşitli, Kürtlerin kanı üzerinden siyaset devşiren kesimlere yaptırabilirler. O açıdan bu adam tabii soruşturmalarında ne çıkar, bilgileri ne kadar alınabilir, adamı öldürürler mi, Ömer Güney gibi de yapabilirler. Kürtlerin dikkat etmesi lazım. Peşini bırakmamaları lazım. Muhtemelen bu adamı yaş haddinden dolayı öldürebilirler. Yani öldü diyebilirler. Kriz geçirdi, soruşturmada kalp krizi geçirdi gibi diyebilirler. 

Fransa, Fransa hükümetinden ibaret değildir. Biz kamuoyundan izledik. Çok önemli değerli dostlar açıklamalarda bulundu. Komünist çevreler, sol kesimler, özellikle Kürtlerin haklı mücadelesi ve bu konuda dostların yaptığı açıklamalar, adaleti sahiplenme konusundaki tutumları önemsemek gerekiyor.

Her iki katliamda da NATO’nun çıkar ilişkilerinin olduğu, Fransa’nın bu konuda bazı kesimlerin, belki Fransa hepsi değil ama hükümetinin bilgisi dışında olamaz. Bir Gladio operasyonu olarak görmek gerekiyor. Fransa devleti, şu dakikada o olayda, o mekanizmada kim var, kim yer alıyor, görevleri nedir, nasıl planlanmıştır, Fransız istihbaratı, ulusal güvenlik teşkilatları, bunlar biliyor. Kim MİT’i bu kadar mevzilendirdi, hangi savcılar hakimler, Fransa içerisinde paralel devlet mi var? Devlet adına yapılan açıklamalar hepsi çok dardır, kabul edilemez, olayların önünü kapatmaya dönüktür, olayları fevri olarak göstermeye dönüktür. 

Fransa hükümetinin birebir rolü mü var ya da istihbarat birimlerinin birbiriyle ortaklaşması mı var? Peki arkasındaki güçlerin açığa çıkması durumunda siyasi ve politik anlamda yansımaları nasıl olur?

Bu konuda cesaretli bir tutum gelişirse tehlikeli krizlerle karşı karşıya kalabilirler. Hükümet düşmelerine kadar gider. Zaten fail bellidir. Kürtler açısından net olmayan bir şey yoktur. Esas bu olayın faili Kürtlerin kanına susayan, her yerde bizzat açıktan dünya kamuoyuna karşı inlerinde vururuz, diyorlar. Bulundukları her yerde vururuz, diyorlar. Vurmayı, kırmayı, vahşeti uygulamayı, kan üzerinden siyaset yapmayı Türkiye devletinin şu anki hükümeti bunu planlamış durumda. Özellikle 5 Nisan 2015’te Önder Apo’nun ağır tecrit edilmesiyle beraber geliştirdikleri yeni stratejide sadece Apocuları değil, PKK’lileri değil muhalefet olan bütün Kürtleri dünyanın her yerinde vurabilirler. 

Kesinlikle Fransa’nın bir kesiminin bilgisi dahilindedir, hükümetinin hepsi bilemeyebilir. Fransa’nın örgütleme sistemini, işleyişleri dayandığı güvenlik politikaları, konsepti, bu olayı ortaya çıkarmak Fransa’nın güvenliğiyle ilgilidir. Biliyorsunuz, Türkiye DAİŞ’in ortaya çıkması ya da çıkarılmasıyla beraber her yerde DAİŞ’i mevzilendirdi. Fransa’da, Belçika’da saldırılar düzenledi. Özellikle Almanya da yaptırmadı, bu ön plana çıkıyor. Osmanlı'dan bu yana ilişkileri var. Fakat Erdoğan’dan habersiz değildi bu. Şimdi bu anlamda geliştirdikleri operasyonlarda habersiz olmaları mümkün değil. İstihbaratların kesin haberi vardır. Bunu böyle bilmek lazım.

İkincisi; hükümet içinde bazı çıkar kesimleri vardır. Üçüncüsü; bu konuda Macron ve hükümeti cesaretli bir tutum ortaya koyacaksa NATO ile olan ilişkileri gözardı edilmesi gerekiyor. NATO’nun, Türkiye’nin NATO’yla olan ilişkilerini gözardı etmeleri lazım. Çıkarları var. Rusya’yla olan, Rusya-Çin-İran üçgeninde olan ilişkiler var. Türkiye orada kullanılıyor. Türkiye, Ortadoğu’da kullanılıyor. Dolayısıyla halkların mücadelesi, devrimci mücadele ısrarlı, Fransa’da özellikle Paris kamuoyunun, Fransız halklarının dayanışması bu konuda hükümete geri adım attırabilir. 

Şu da var; Kürtler her yerde kurbanlık koyun değildir. İsteyen istediği yerde gelip Kürt’ü vuramaz. Her halde bu Kürt’ün de bir savunma mekanizması vardır. Bir öz direnci vardır. Bir öz savunma sistemi vardır. Provokasyon geliştirdiler, bu MHP’li ülkücü faşistler, o olaydan sonra Paris sokaklarında biraz olay oldu. Böyle olaylar gelişirse her yerde olabilir. Beklemek gerekiyor. Bu halklar kendisini nasıl savunacak? Sen Türkiye zulmünden kaçmışsın, bırak PKK militanını yurtsever bir sanatçıdır. Xalê Abdurrahman Kızıl normal bir yurtseverdir. Devrimci bir yurtseverdir ama elinde silah kullanmış biri değil. Demokratik kültürel mücadele vermiştir ama katledildi. Bu halk kurbanlık koyun mudur? O açıdan bir öz savunma sisteminin her yerde geliştirilmesi lazım. Bu bilinçle ilgilidir. Silahları taşımayla ilgili değil. Kürtler bu konuda duyarlı ve uyanık olması lazım. Süleymaniye’deki katliamları, Germiyan’daki katliamları izlemedik mi? Nagihan Akarsel yoldaşın,  katledilmesini Türkiye planlamadı mı? Fail şimdi tutukludur, Ankaralıdır. Ankara’dan sadece bu olay için gönderilmiş. Tetikçi olarak gönderilmiş. Şimdi bu William denilen adam da bir tetikçidir. Ona neler vaat ettiler, hangi planlamalar yapıldı? Onların üzerine gitmek gerekiyor. O adam cezaevinden nasıl bırakılıyor, 12 gün içerisinde nasıl oraları keşfedebildi, nasıl o silahı bulabildi, nasıl geldi, direk merkezde özellikle Evîin Goyî arkadaşı nasıl bulabildi? Bu 12 günde yapılacak iş mi? Bu mekanizma önceden verilmemişse, planlanmamışsa mümkün mü?

Bu katliam öncesinde özellikle de Avrupa’daki yurtsever halkımız, bütün Avrupa ülkelerinde bu kimyasal silahları gündemleştirme konusunda çok muazzam bir direnişe geçti. Kamuoyu yarattılar. Uluslararası ilişkilerde ivme kazandırdılar. Bu anlamda da bir gündem saptırmasını yarattılar. Fahrettin Altun denilen o adamın başında bulunduğu İletişim Başkanlığı da aslında bir istihbarat kurumudur. Onlar tehdit ettiler. Fransa’yı tehdit ettiler, aslında Macron’u tehdit ettiler. Macron cesaret gösterecek mi? İşte madem tehdit edildi, sen AB temel ülkesisin. NATO’nun beşli üyesinde yer alıyorsun, uluslararası alanda özellikle Suriye’de, Irak’ta çıkarların var, peki bakalım tutum gösterebilecek misin? Maddi çıkarların, ticari-ekonomik çıkarlarını bir tarafa verecek misin?

Eğer Macron ve hükümeti bu konuda kararlı davranır, sorgu yargıçlarını ciddi harekete geçirir, terörist organizeli bir uluslararası devletler hukukuna göre bir dava, bir soruşturma sürecine evriltirse, görevlerini yerine getirmiş olur. O da hükümetin düşmesine kadar götürür. Bu cesareti gösterebilir mi? Bu NATO’yla ilgilidir. Şu iddiada bulunuyorum; ABD’den çok bağımsız olmayabilir. Gel şunları vur denilmemiştir belki ama mekanizma öyledir. Mesela Rojava’ya operasyon yapmak istediler, yapamadılar. Zap, Metîna, Avaşîn’de yani Medya Savunma Alanları’nda yenildiler. E ne yapması gerekiyor? Böyle uluslararası cinayetlerle Kürtleri katletmek istiyorlar. Onu da siyasete devşirip, ırkçılığı geliştirip, Haziran 2023 seçimlerinde yeniden iktidar olmak istiyorlar. Erdoğan’ın her davranışı, Bahçeli de iç siyasete evriliyor.

Yurtsever Kurdistan halkı neler yapabilir?

PKK, artık bütün uluslararası ilişkide çelikten örgütlenen bir ideolojik-politik örgüt sistemidir. Bu dağıtılamaz, yok edilemez. PKK’yi mi bitirecekler? Mümkün değil. İktidarlarını sürdürmek için böylesi kanlı olaylara imza atabilirler. Onun için yurtseverlerin, halkımızın kesinlikle Sara, Rojbîn, Ronahî, Evîn, Mîr Perwer ve Abdurrahman Kızıl etrafında kenetlenmeleri lazım. Görkemli sahiplenmek, herkese Kürt’ün varlığının ve geleceğinin PKK-PAJK öncülüğünde olacağının görkemliliğini gösterdi. Bu bir anlık mücadele değil. Bunun eğitimle, örgütlenmeyle, siyasetle, uluslararası ilişkilerle, diplomasiyle ilgili olanı var. Her arkadaşın, her yoldaşın, her dostun, her yurtseverin devrimci mücadele cephesinde daha aktif yer alması gerekiyor. Her yerden mücadeleye akmak gerekiyor. Doğru verilecek cevap budur. Kürt halkının, Kurdistan halkının bu değerlerini sahipleneceğini kesinlikle biliyoruz.