Patnos Cezaevindeki işkenceye dair rapor
İHD, Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki işkenceye ilişkin rapor hazırladı.
İHD, Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki işkenceye ilişkin rapor hazırladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi, Patnos L Tipi Kapalı Cezaevi’nde 31 Ağustos’ta tutsaklar Mizgin Kayıtbey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barışer’e işkence yapılmasına ilişkin hazırlanan raporu dernek binasında açıkladı. Raporu İHD Wan Şubesi’nden avukat Mehmet Salih Coşkun okudu.
Cezaevi idaresinin İHD heyetiyle görüşmeyi reddettiğini belirten Coşkun, tutsakların cezaevinde sistematik olarak yapılan işkence ve yaşanan hak ihlallerine ilişkin ilgili makamlara detaylı olarak dilekçe yazdıklarını fakat hiçbir şekilde sorunların çözülmediğini ve derinleştiğini belirttiğini söyledi. İşkence ve kötü muamelelerin son bulması için her alanda hukuki mücadele vereceklerini belirten Coşkun, kadın koğuşuna girmemeleri gereken erkek gardiyanların psikolojik ve fiziki işkence yürüterek koğuş sayımlarına katıldıkları, erkek gardiyanların bilinçli olarak kadınların özel hayatlarına hassasiyet göstermediklerini kaydetti.
RAPORUN DETAYLARI
Coşkun, kadınlarla yaptıkları görüşmenin sonuçlarını şöyle sıraladı:
“*31 Ağustos tarihinde yaşanan ve basında yankı uyandıran işkencelerin aslında önceden bir temele oturtulmaya çalışıldığı; disiplinlerle ve şiddetin çeşitli boyutlarıyla bir zincirin son halkasını oluşturduğu;
*Bu zincirin sonlarına doğru da aslında kadın mahpusların susuz ve havasız ortamda bırakılarak bilinçli olarak itiraz etmelerine zemin hazırlanması ile sonuçlanan disiplin cezalarının olduğu,
*Kadın mahpuslar tarafından bu keyfi disiplinlerin somut kılınması için bir olayın aktarıldığı; bu olayın ise susuz ve havasız ortamda bırakılan kadın mahpusların “biz susuzluktan ve havasızlıktan yanıyoruz, idarenin en temel insani haklarımızı kısıtlamasını kabul etmiyoruz” şeklindeki beyanlarına karşılık gardiyanların mevcut beyanları çarpıtarak 'biz kendimizi yakacağız' şeklinde tutanak tutarak kendilerine hücre cezalarının verildiği,
*Kendilerinin bu kötü muameleyi kabul etmemeleri üzerine yazdıkları dilekçelerin yırtıldığını ve işleme alınmadığı,
*Yaşanan olayda ise yaşanan tüm sorunların tekrar edildiği ve hatta daha da artarak önceki günlerde koğuşta günlük sayıma gelen erkek gardiyanların sayılarının daha da arttığı, bunun üzerine Mizgin Atabey, Lale Kabişen ve Nazlıcan Barış isimli kadın mahpusların günlük sayıma erkek infaz koruma memurlarının katılmasına tepki göstermesi sonucu tartışmaların yaşandığı,
*Sonrasında kendilerinin yaşanan olaylarla ilgili şikayet dilekçeleri vermelerine rağmen haklarında disiplin soruşturması başlatıldığını, bahse konu disiplin soruşturmasının içeriğinde haklarında 11 gün hücre cezasının talep edildiğini, tebligatın geliş tarihinden sonraki gün haksız ve hukuki dayanaktan yoksun memur beyanlarına karşı savunma dilekçesi hazırlayıp yetkili makamlara sunduklarını, yaklaşık 1 hafta sonra disiplin soruşturması sonucu tüm savunmalarının reddine karar verilerek haklarında 11 gün hücre cezası şeklinde disiplin cezası verildiği,
*Mağdur durumda olduklarını ve kendilerine yapılan hukuksuzluk karşısında seslerini duyurmak adına kapıya vurmaya başladıklarını, yaklaşık 30 dakika boyunca sürecin bu şekilde devam ettiğini, bu protesto neticesinde yaklaşık 40 kişilik infaz koruma memuru ve jandarmanın koğuşu basıp kendilerini darp etmeye başladıkları,
*Aynı şekilde takım elbiseli üst düzey cezaevi sorumlusu olduklarını düşündükleri birkaç kişinin de hiçbir sorgu yapmadan ellerinde bulunan coplarla kendilerine işkence uyguladıklarını, sonrasında domuz bağı yöntemi ile plastik kelepçelerle etkisiz hale getirildiklerini, süreç boyunca takım elbiseli olan görevlinin sürekli ‘etkisiz hale getirin, bir daha da sesleri çıkmasın ve bir daha basına yansıtmasınlar olayları’ şeklinde tehditler savurduğu,
*Sonrasında kendilerinin coplarla dövülmek suretiyle mahkum kabul bölümünde bulunan boş odaya götürdüklerini, burada kendilerinin hastaneye götürüleceğinin söylendiğini, yaklaşık 2-3 saat kadar bekledikten sonra Patnos Devlet Hastanesine götürüldüklerini, hastane içerisinde adını bilmedikleri erkek doktorun yanına götürüldüklerini, burada doktora vücutlarında bulunan işkence izlerini göstermeye çalıştıklarını, buna rağmen erkek doktorun sürekli olarak ‘zamanımızı alıyorsunuz sizin hiçbir şeyiniz yok, niye geldiniz?’ şeklinde asabi sözler sarf ettiğini, kendilerinin ise ısrarla yara bölgelerini göstermek istemelerine rağmen taleplerinin hiçbir şekilde yerine getirilmediği,
*Jandarma personellerinin doktorun yanında bulunması işle birlikte doktorun da üstün kötü muayene yapmasının sonucunda ters kelepçe ile tekrardan ring aracına götürüldüklerini ve görevli jandarmanın kendilerine cinsiyetçi küfürler ederek ağır tehditlerde bulunulduğu,
*13 Eylül’de mevcut olaylar için yazılı olarak savunma verdiklerini, savunmanın içeriğine özellikle kamera kayıtlarının ortadan kaldırılma ihtimalinden korktuklarını dile getirdikleri,
*İşkencelerin birer iddiadan ibaret olmadığının ve maddi gerçeğin açığa çıkması için ilgili makamların duyarlı davranmadıklarını ve bu gerçekliğin da dosyaya eklenmeyen ve dolayısıyla kaybettirilmeye çalışılan kamera kayıtlarında saklı olduğunu vurguladıkları,
*Kameralara aileni bir biçimde yansıyan işkence görüntülerinin ancak ve ancak kamuoyunun vicdanı ve sesi ile ortaya çıkabileceği hususlarını aktardılar.”