Polat: İşçiler öz sendikalarını kurmalı

Üye olduğu Tez Koop-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şubesi’nin şaibeli delege seçimini yargıya taşımaya hazırlanan CarrefourSa direnişçisi Murat Polat, “Bu kokuşmuşluğa karşı işçiler birlik olmalı, örgütlenmeli ve kendi öz sendikalarını kurmalı” dedi.

Türk-İş’e bağlı Tez Koop-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şubesi yönetiminin işçilere duyuru yapmadan ve sandık dahi kurmadan “delege seçimi” adı altında yaptığı usulsüzlük ve sahtekarlığa karşı tepkiler büyüyor.

Haber alır almaz şubeye gidip usulsüzlüğü yerinde teşhir eden sendikaya üye işçiler, seçimin iptali için yargıya gitmeye hazırlanıyor. Bu işçilerden CarreffourSa direnişçileri Murat Polat ve Gülbin Demirel ANF’ye konuştu.

Tez Koop-İş İstanbul 1 No’lu Şubesi üyesi olan Murat Polat, sendikanın işçi düşmanı pratiğinin bizzat hedefi olan işçilerden biri olarak dikkat çekiyor.

Polat yıllarca operatör olarak çalıştığı CarreffourSa Esenyurt Deposu’ndaki işinden, “küçülme” bahanesiyle Ağustos 2021’de çıkartıldı. Bu süreçte hem işveren hem de sendika tarafından yaşadığı mobbing ve baskı onun için bir dönüm noktası oldu.

Kötü koşullarda çalıştırılan depo işçilerinin sorunlarını dile getirip haklarını istediği için sendika tarafından işçi temsilciliği görevi elinden alınan Polat, hukuksuz bir biçimde işten çıkartıldığında da yüzüstü bırakıldı. Bu süreçte yaptığı direniş sadece Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-Sen) tarafından sahiplenilen Polat, o gün bugündür sarı sendika bürokrasisine karşı mücadele veriyor.

İŞÇİLERİN YAŞADIĞI SIKINTILARI DİLE GETİRDİ TEMSİLCİLİKTEN ALINDI

İş yerindeki sıkıntıları dile getirdiği için mevcut şube başkanı Özcan Kopal ve ekibi tarafından, “Biz Murat ile çalışmayacağız” denilerek, işçi temsilciği görevinden alındığını belirten Polat süreci şöyle özetledi: “CarrefourSa Esenyurt deposundaki yönetime ve sendikaya sürekli işçilerin kötü iş koşullarını bildiriyor ve buna yönelik iyileşme talep ediyordum. İşçiler yırtık ayakkabılarla çalışıyordu, mola saatlerini geçirebilecekleri alan yetersizdi, salgına rağmen maske dağıtılmıyordu, bez maske verdiler, onu yıkayıp ütüleyip, çitileyip tekrar takıyorduk. İşyerinde verilen yemekler hijyenik değildi, içinden böcekler ve çeşitli maddeler çıkıyordu. Ben bütün bu sorunları dile getirdim. Ama Tez Koop-İş İstanbul 1 No’lu Şube yönetimi bu sorunlarla hiçbir şekilde ilgilenmediği gibi, beni temsilcilikten alarak oraya başka bir işçi temsilcisi atadı. Ancak atama yaptıkları kadın arkadaş da daha sonra mobbinge, baskılara maruz kalarak 3-4 senelik emeğini, tazminatını elinin tersiyle itip istifa etmek zorunda kaldı. Tez Koop-İş kendi atadığı temsilciye bile sahip çıkmadı.”

İLK USULSÜZLÜK DEĞİL

Tez Koop-İş Sendikası örgütlenme uzmanı Çağdaş Duyar’ın “Sendikayı işçiler dizayn ediyor” söyleminin tersine, Esenyurt deposu ve birçok mağazasında işçilerin kendi temsilcilerini bile seçemediğine dikkat çeken Polat, işçilerin bizzat seçtiği temsilcilerin ise görevden alındığına işaret etti.

İşten çıkartılmaya giden süreçte de aynı usulsüzlüğün yaşadığını anlatan Polat, işçilerin sendikadan aldığı yakacak ve izin parasının hileyle Carrefour C Clup kartlarına yüklendiğini belirtti.

Polat, şöyle konuştu: “2021 Mayıs ayında yapılan Toplu İş Sözleşmeleri (TİS) görüşmelerinin ardından çalışan binlerce işçinin yakıt ve izin parası bankaya yatıyordu, biz de nakit olarak alıyorduk. Bu kazanılmış bir haktı ve para yattığı zaman odun ve kömür alıyorduk, doğalgaz faturası ödüyorduk, izin paramız yattığı zaman da izne gidebiliyorduk. Ama bu sendikal hakkımızı da hileyle elimizden aldı sendika. Yakacak ve izin paramızı CarrefourSa C Clup kartına yatırmaya başladılar. Oysa o kart ile sadece CarrefourSa’da alışveriş yapabildiğin için yakıtı, doğalgaz parasını ödeyemiyorsun. İzin parası da aynı şekilde alamıyorsun. Biz bunu sorguladığımızda alavere dalavere yaparak işçilere bildirmeden sözleşmeyi patronlarla işbirliği yaparak imzaladılar. Biz de Tez Koop-İş’in sözleşmeyi geri çekmesi için mağazalar ve depolarda buna karşı imza kampanyası düzenledik. Bu imzaları gerek şubeye gerek genel merkeze faksladık. Pandemi yasaklarının bitimiyle, bu kampanyanın öncüleri olan bizleri ‘küçülmeye gidiyoruz’ bahanesiyle işten çıkartmaya başladılar. Küçülme diye bir şey yoktu, zira depoda bir beni işten çıkarttılar, daha sonra 20 operatör aldılar. Burada gaye, bu zorba, bu barbar yöntemlere hiç kimsenin ses çıkartmamasını sağlamaktı. İşten çıkartıldıktan sonra Tez Koop-İş Sendikası’nın Genel Sekreteri Hakan Bozkurt’u aradım ve durumu anlattım; ilgileneceğini söyledi ama daha sonra telefonlarımı bir daha hiç açmadı.”

‘YANIMDA ÜYE OLDUĞUM SENDİKA DEĞİL DGD-SEN DURDU’

O dönem işine iade talebiyle 32 gün direnen Polat, kendisine bir tek DGD-Sen’in sahip çıktığını belirtti. Polat, “32 günlük bir direniş gösterdik. İşe iade olmadım ama bu direnişin başka kazanımları oldu. Depolarda 50 kadrolu çalışan vardı, onun dışında iki farklı taşerona çalışan 200 işçi vardı. Yaptığımız direniş sayesinde yönetim 200 işçiye saygı duymayı öğrendi. Onları insan yerine koymaya başladılar. İşçiler maaşları üzerine 700 TL zam aldılar. Bir de işçilere bir sandviç bile vermezken, yemek vermeye ve maske dağıtmaya başladılar” dedi.

CarrefourSa önünde 70 yaşındaki annesi ve 5 yaşındaki çocuğuyla direndiğini belirten Polat, ancak sendikadan tek bir yetkilinin o süreçte yanında yer almadığını, tek bir kişinin dahi kendisini aramadığını kaydetti.

OLDU BİTTİYE GETİRDİLER

İşten çıkartıldığını ancak sendika üyeliğinin devam ettiğini belirten Polat, delege olma ve seçme hakkı bulunmasına rağmen bu hakkın da usulsüz sözde seçimlerle gasp edildiğini vurguladı. Sendikanın delege seçimlerini el altından, işçilerden habersiz yaptığına dikkat çeken Polat, normalde seçim öncesi açıklama yayınlanması, mağaza ve depolara asılıp duyuru için üç gün bekletilmesi gerektiğini söyledi.

Oysa sendikanın İstanbul 1 No’lu Şubesi’nin seçim duyurusunu 1 gün dahi asılı tutmadığı gibi, sözde seçimi oldu-bittiye getirdiğine işaret eden Polat, “Bugün normalde Anadolu yakasında seçim olması lazımdı. Ama kimsenin haberi yok. Haberi alır almaz bir geldik ki, ne delege var, ne işçi, ne seçim sandığı var. Tepeden atama usulüyle kendi başlarına 32 delege seçmişler, koymuşlar listeyi. Bizim böyle bir hakkımız var diyorlar ama o zaman buna seçim değil atama diyecekler. Ne kadar sarı sendika da olsan, şaibe de yapsan, bir sandık koy ortaya. Üstelik biz bu şaibeli seçime itiraz etmeye gelince, polis çağırdılar, görüntü çektiğim telefonumu yere fırlattılar” diye konuştu.

‘İŞÇİLER ARTIK KENDİ ÖZ SENDİKALARINI KURMALI!’

Sendikanın geldiği noktayı tarif etmekte bürokratikleşme veya yozlaşma kavramının dahi hafif kalacağını vurgulayan Polat, bunun resmen kokuşmuşluk olduğunu kaydetti.

Para ve koltuk hırsının veba gibi her yere sıçradığını ifade eden Polat, Real işçilerinin eski temsilcisi olan şimdiki Sendika 1 No’lu Şube başkanı Özcan Kopal’ın zaten o dönem işçileri yarı yolda bıraktığını, işçilere Tez Koop-İş değil kendi iş kolu olmamasına rağmen Nakliyat-İş Sendikası’nın sahip çıktığını belirtti. Artık bu tarz kişilerin sendikaların başlarında ve yönetiminde olmaması gerektiğinin altını çizen Polat, iradelerini gasp eden bu kokuşmuşluğa karşı işçilerin birlik olup, örgütlenmesi gerektiğini vurguladı.

İşçilerin alternatifler yaratması gerektiğini belirten Polat, “İşçiler kendi öz sendikalarını kurmalı. Artık bu sendika paravan bir sendikaya dönüşmüş ve günbegün kokuşuyor. İşçilerin aidatlarıyla 5 yıldızlı otel ve yaz tesisleri aldılar. Bağımsız sendikalar da yüzde 1 barajı nedeniyle protokol dışında TİS’lere giremediği için işçiler bu kokuşmuş sendikalara mecbur bırakılıyor” dedi.

‘TEMSİLCİLERLE VE İŞÇİLERLE KONUŞTUK KİMSENİN HABERİ YOK’

Tez Koop-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu CarrefourSa direnişçisi Gülbin Demirel de, Murat Polat gibi, önce işçiler tarafından seçildiği temsilcilikten alındı, 2021 yılında ise sendikanın işverenle yaptığı sözleşmenin iptali için kampanya yürüttüğü gerekçesiyle 7 yıldır çalıştığı mini markette “küçülmeye gidiyoruz” bahanesiyle işten çıkartıldı.

Bu hukuksuzluğa karşı 62 gün direnen Demirel, bu süreçte sendikanın yanında durmadığını söyledi. Yapılan sözde delege seçimlerinde sendikanın işçi düşmanlığının bir kez daha ayyuka çıktığını vurgulayan Demirel, “Normalde delegelerin adaylığını koyacağı tarih günler önce belli olur ve işçi temsilcilerine verilir. Temsilciler de bu tarih ve seçim duyurularını mağazalarda panolara asar. İlk önce delege adayları belli olur, ondan sonra delege olmak isteyen işçiler sendikaya gelir ve aday olacağını belirttir. Ama sendika bu prosedürü uygulamamış. Temsilcilerle ve işçilerle konuştuk; seçime dönük hiçbir duyuru olmadığını söylediler. Sendika kendi yandaşlarını kullanarak, panolara 1 saatliğine duyuruyu asmış, fotoğraflarını çekip tutanak tuttuktan sonra da imzalayarak geri indirmişler. Delege seçimlerinden kimsenin haberi yok, delege olmak isteyenlerin de haberi yok” diye konuştu.

‘KABUL ETMEYECEĞİZ MÜCADELE EDECEĞİZ!’

Adaylık sürecinin bittiğini duyar duymaz sendikaya geldiklerini belirten Demirel, seçim tarihlerini de ancak epey uğraşarak alabildiklerini söyledi. Sayısı 50’den az olan mini, süper ve gurme mağazalarda seçim için havuz sandık kurulacağı söylenmesine rağmen, ertesi gün bunun yapılmadığını öğrendiklerini ve bu defa sendikaya tekrar geldiklerini anlatan Demirel, “Bir geldik ki delege yok, sandık yok ve hiçbir şekilde oy kullanılmadı. Kendilerine göre 32 delege belirlemişler ve şimdi de bunu işçilere empoze etmeye çalışacaklar” dedi. Resmen bir sendika diktatörlüğü yaşandığını kaydeden Demirel, işçinin iradesinin tamamen yok sayıldığını, bunu kabul etmenin mümkün olmadığını, bu şaibeli seçimin iptali için mücadele edeceklerini vurguladı.

SAAT 17.00’A KADAR SÜRMESİ GEREKEN SEÇİMİN SONUÇLARI 15.06’DA TEBLİĞ EDİLDİ

Şaibeli seçim hakkında tutanak tutan ve yargıya taşımaya hazırlanan Gülbin Demirel’in avukatı Tamer Doğan ise, asılması gereken seçim duyurularının bütün işyerlerinde asılmadığına, usulsüzlüğün üstünü örtmek için sadece yandaşların olduğu işyerlerinde asılıp, fotoğrafları çekilerek hemen indirildiğine dikkat çekti.

Görüştükleri işçilerin çoğunun bu seçimlerden haberi olmadığını belirten Doğan, “Nitekim seçim olacağını bir gün öncesinden öğrenen müvekkilim dün sabah 10.00’da sendika şubesine geldiğinde ortada ne delege ne sandık, ne sendika masasından polis, ne ilçe seçim kurulundan görevli, ne de oylamaya sunulan delege listesi olduğunu gördü. Sendika yönetimi ise 32 aday olduğunu ve onların zaten delege olduğunu iddia edip, burada seçim yapmaya gerek olmadığını öne sürüyorlar. Oysa işçiler seçimlerden haberleri olmadığını söylüyor. Saat 17.00’a kadar sürmesi gereken seçimlerin sonuçları tarafımıza 15.06’da tebliğ edildi. Bu bile, işçilerin iradesinin gasp edildiğinin ve ortada seçim olmadığının bir ispatı” dedi.

14 MAYIS ŞUBE SEÇİMLERİ ÖNCESİ MANEVRA

Delegelerin kesinlikle atama usulüyle seçildiğine ama suçüstü yakalandıkları için bunu kabul etmediklerine işaret eden Doğan, seçim adı altında yapılan bu usulsüzlüğün tamamen 14 Mayıs’ta yapılacak Tez Koop-iş İstanbul 1 No’lu Şube seçimlerine yönelik bir manevra olduğuna dikkat çekti. “Normalde işçiler delegeleri, delegeler ise şube yönetimini seçer” diyen Doğan, “14 Mayıs’ta oy kullanacak delegeleri seçim adı altında zaten kendileri atamış oldu. 14 Mayıs’ta da şaibeli bir seçim yapılacak” diye konuştu.