Polisten katile: Senin düştüğün durum benim çok kanıma dokunuyor

Dedeoğulları ailesinden 7 kişiyi katleden Mehmet Altun ile polis görevlisi arasındaki konuşma kayıtları mahkeme dosyasına girdi. Kayıtlarda polisin zanlıyı yüreklendirdiği, isteklerini sorduğu ve “yiğidim” dediği görülüyor.

Konya’nın Meram ilçesinde bulunan Dedeoğulları ailesine yönelik saldırı davasının bugün görülen duruşmasında, tutuklu sanıklar Ali Keleş ve Lütfü Keleş hakkında tahliye kararı verildi. Dava kapsamında tutuklu sanık kalmadı.

7 kişinin katledildiği ırkçı davaya ilişkin zanlı Mehmet Altun’un katliam sonrası 112 Acil Çağrı Merkezi ve buradan da yönlendirilmeyle bağlandığı Cinayet Büro Amirliğinden polislerle konuşmalarının bir kısmı mahkeme dosyasına girdi.

Konuşmalarda polisin ve de amirin katliam zanlısı Mehmet Altun’a “Yiğidim” gibi sıfatlarla hitap ettiği görülürken zanlıyı yüreklendirici sözler söylediği de kayıtlara geçti. 45 dakikalık telefon görüşmesinin 12 sayfa olarak çevrilip mahkeme kayıtlarına girmesi ve çoğunda “anlaşılmıyor” ibaresinin bulunması üzerine ailenin avukatı Abdurrahman Karabulut, ses kayıtların ham halinin polis değil bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiğini mahkemeye iletti fakat mahkeme bu talebi reddetti.

Davadaki bu gelişmeyi ANF’ye anlatan avukat Abdurrahman Karabulut, olayın arkasındakilerin ortaya çıkmaması için önemli bir çaba olduğunu söyledi.

MAHKEME BİLİRKİŞİYİ REDDETTİ

45 dakikalık ses kaydının çözümün 12 sayfa gibi görünse de birçok yerin “anlaşılmıyor” ibaresiyle kayda geçtiği için daha da az olduğunu ifade eden Avukat Karabulut, şunları söyledi: “45 dakikalık telefon kaydının çözümü 12 sayfadan ibaret ama bu 12 sayfayı indirgerseniz 6-7 sayfaya düşüyor. Tetikçiyle emniyet arasındaki diyaloğa baktığımızda çoğu yerde hatta belki üçte ikisini “anlaşılmıyor” şeklinde nokta nokta koymuşlar. Orada bir tahrifatın ve delil karartmanın olduğu çok net bir şekilde anlaşılıyor. Biz buna dayanarak kaydın ham halinin tarafımıza verilip ayrıca adli tıpa gönderilerek ve bağımsız bir bilirkişiye çözdürülmesini istedik. Çünkü çözümü yapan polisin kendisi. Normalde bilirkişi çözümü yapar. Mahkeme bunu reddetti.”

POLİS: SENİN CANIN NEYE SIKILIRSA BENİMKİ DE ONA SIKILIR

Ses kaydının 15 ay sonra geldiğini de ifade eden avukat Karabulut, şöyle devam etti: “Bu ses kaydı 15 ay sonra geldi. Bu kayıt hem 112 hem de emniyete ihbar mahiyetinde. Normalde ses kayıtları hem birkaç gün içinde hem de eksiksiz geliyordu. Öyle “anlaşılmayan” kısım şeklinde bir ibare bulamazsınız o ses kayıtlarında. Burada her ne hikmetse hem 15 ay sonra geliyor hem de üçte ikisi “anlaşılmıyor” şeklinde not düşülmüş.

Kayıtlarda tetikçinin ailesinin bu işin içerisinde olmadığı şeklinde ifadesi var. Yine polisin ifadeleri çok korkunç. Tetikçiye “yiğidim” şeklinde ifadesi var. Ayrıca örneğin emniyet görevlisi diyor ki, ‘Kardeş ben Konya Kadınhanlıyım. Senin düştüğün durum benim çok kanıma dokunuyor. Elimden gelen yardımı yapacağım.’ Yine görevlinin konuşmasından ‘Vallahi ne diyeyim? Yani ne denir? Sen bana söyle, ne denir? Ne yapmamızı istiyorsun? Sen bize söyle. Benden beklentin ne? Aynı memlekette aynı semanın altında nefes alan bir adam olarak benden beklentin ne? Bizler de aynı toprakların çocuklarıyız. Senin canın neye sıkılıyorsa benimki de ona sıkılır. Senin kalbin neye kırılıyorsa benimki de ona kırılıyor. Senin zoruna ne gidiyorsa, benim de zoruma gidiyor abiciğim” diyor.

Ayrıca tetikçiyi yönlendiren bir diyalog var ifadesi açısından. Zaten tetikçi dayılarıyla yapmış olduğu cezaevi telefon görüşmesi kayıtlarında da bunu aynı şekilde söylüyor: “Polis beni yönlendirdi, bana ifademde yardımcı oldu” diyor. Tüm bu kırpmalara, delil karartmalara, ses kayıtlarının yok edilmesi çalışmalarına rağmen polis ile tetikçi katilin aynı duygu bütünlüğü içerisinde olduğu kendi itiraflarıyla sabit. Biz bir saniyesi bile kaçmayacak şekilde ses kayıtlarının çözümünü istedik. Mahkeme bunu reddetti.”

BU TİYATRONUN PARÇASI OLMAYACAĞIZ’

Mahkemenin bunu reddetmesindeki gerekçenin ise zanlıyı yönlendirenlerin ya da azmettirenlerin ortaya çıkmasını önlemek olduğuna dikkat çeken Abdurrahman Karabulut, şunları anlattı: “Bunu reddetmesindeki gerekçe, bu katliamın arkasındaki başkaca faillerin hem iştirak, hem azmettirme, hem suça tahrik etme hem de yardım etme anlamında ortaya çıkmasına engel olmak. İkincisi tetikçinin bir iki ay boyunca o moral motivasyon sürecinde ilden ile seyahatleri var. Bu seyahatleri araçla ve uzun yollarda yapıyor. Tek başına olmadığı düşüncesindeyiz. Biz bu tetikçinin kiralamış olduğu araçla ilgili yapmış olduğu seyahatler için PTS ve KGYS kayıtlarının çıkartılmasını istedik. PTS kayıtlarında yanında kim var, aracın içerisinde başkası var mı? Kimler yardım ediyor diye görmek için. Zira bunlar dosyanın esasına etki eden verilerdir. Bunların çıkarılmasını talep ettik; mahkeme yine reddetti. Dosyaya etki etmez gerekçesiyle reddediyor.

Katliamın gerçekleştiği evdeki kameranın kayıtlarında da iki dakikalık bir görüntü kaybı var. Bu katliamdan hemen önce ve sonra biz tetikçinin yalnız olmadığını ve de öncü araçların olduğunu düşünüyoruz. Bu araçların tespitini talep ettik. Bu taleplerimizi de reddettiler. Buna benzer birkaç talep daha reddetti mahkeme. Dolayısıyla burada bir tiyatrodan başka bir şey yok. Biz bu tiyatronun birer figüranı asla ve asla olmayacağız. Bununla ilgili mücadelemiz devam edecek. Savcı mütalaa verdi. Mütalaasında tetikçiyle beraber 8 kişi hakkında 82/1 A maddesi kapsamında “canavarca hisle adam öldürme ve adam öldürmeye azmettirmeden” ceza istedi. Savcı bunu istemesine rağmen mahkeme tutuklama kararı vermedi. Duruşma 17 Kasım'a ertelendi ve büyük ihtimalle de karar duruşması olacak.”

POLİS: AYNI SEMANIN ALTINDAYIZ

Zanlı Mehmet Altun’un Cinayet Büro Amirliği ile yaptığı konuşmaların bu kısmında polis memuru, zanlı Altun’a aynı memleketli olduklarını söylüyor.

Zanlı Mehmet Altun: Ben teslim olmak istiyorum anladın mı? Teslim olmak istiyorum ama arkamda bela bırakmak istemiyorum. Anladınız di mi beni?

Polis: Arkanda bela falan kalmayacak, güven bize ya.

Zanlı Mehmet Altun: Ama daha önceki olayda gördük işte. Kavgada gördük. Silahlarla geldiler, evin önünde tehdit ettiler. Herkesin gözü önünde ya! Polis arabadan inmedi, ben nasıl güveneyim polise?

Polis: Kardeş, ben Konya Kadınhanılıyım. Senin düştüğün durum benim çok kanıma dokunuyor. Elimden gelen yardımı yapacağım diyorum sana. Kendini batırma.

Zanlı Mehmet Altun: Battık zaten batacağımız kadar.

Polis: Hayır hayır, hiç öyle düşünme. Hiç öyle düşünme. Hiç öyle düşünme. Çaresiz değilsin. Her zaman çıkar bir yol var. Her karanlık geceden sonra güneş doğar. Burası Türkiye, kendini zora düşürme abicim, yanlış yaparsın.

POLİS YÖNLENDİRİYOR

Polisin konuşmanın bu kısmında ise zanlıya nasıl gittiğini anlattığı, yani yönlendirdiği görülüyor:

Zanlı Mehmet Altun: Teşekkür ederim, çok sağolun, sadece aileme bir zarar gelmemesini istiyorum.

Polis: Ailen bize emanet. Ailen bize emanet. Ondan yana bir sıkıntın, şeyin olmasın kardeşim. (anlaşılmayan konuşma) Of of, vay ki vay! Sen oraya konuşmaya gittin değil mi?

Zanlı Mehmet Altun: Evet kendimi çok kötü hissediyordum. Gidince konuşup biraz rahatlamak istedim.

Polis: Abicim sen oraya konuşmaya gittin. Sen o konuşmaya gittiğin gün elinde evraklar falan var. Mahkemeyle ilgiliydi değil mi gidiş sebebin?

Zanlı Mehmet Altun: Efendim?

Polis: Mahkemeyle ilgiliydi di mi gidiş sebebin. Yani mevzuyu kapatmak için. Orta yolu bulmak için gitmişsindir.

Zanlı Mehmet Altun: Aynen aynen. Konuşup anlaşmak için. İki ailenin arasını bulmak için gittim ben oraya.

Polis: He. Sonra ne oldu, küfürleşme mi oldu? Ne yaptılar, niye olay bu raddeye döndü?

Zanlı Mehmet Altun: (Anlaşılmayan konuşma)

Polis: Çok efendice gidiyorsun. (Anlaşılmayan konuşma) konuşup gidiyorsun.

Zanlı Mehmet Altun: Saldırdılar, öldüreceklerdi beni. Allah’tan tedbirli gittim.

Polis: (uğultu) Allah’tan tedbirli gittin. (Dışarıdan anlaşılmayan sesler) Tamam tamam, bizim arkadaşımız da geliyor. Abicim seni Cinayet Büro Amirimizle görüştüreceğim. Komiserimize vereceğim.

Zanlı Mehmet Altun: Tamam.

POLİS AMİRİ: MEHMED’İM, BİR BAK BANA YİĞİDİM

Altun’un polis amiriyle yaptığı konuşmada ise amirin kendisine ‘yiğidim’ dediği görülüyor:

Zanlı Mehmet Altun: Ben şu an köyümdeyim, sabah Konya ya geleceğim zaten. Ben yarına kadar bir düşüneyim, tekrar görüşelim olur mu?

Polis Amir: Mehmed’im bir bak bana yiğidim. Bak neredeysen bana de, “abi şu mevkiye gel” de. Ben bir tane daha Amirim var, iki kişi olarak o mevkiye geleyim. Gör bizi nasıl göreceksen iki kişi geldiğimizi. Gel yanımıza konuşalım abisi.

Yaklaşmasan da uzaktan konuşalım. Bizi gördüğün zaman, bizim konuşmamızı duyduğun zaman, bizi tanıdığın zaman zaten sen geleceksin kendin bak. Bizden sana zarar gelmez.

Zanlı Mehmet Altun: Amirim Türk polisinin hiçbirinden zarar gelmez, biz sizi seviyoruz.