Rapor: İç Anadolu’da yoğun işkence ve hak ihlalleri var

İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından hazırlanan “İç Anadolu Bölge Hapishaneleri” yıllık raporunda en az 74 tutsağa işkence yapıldığı bildirildi.

Rapor İHD Ankara Şubesi Hapishaneler Komisyonu tarafından hazırlandı. “İç Anadolu Bölge Hapishaneleri”ne ilişkin 2021 yılını kapsayan rapor bir basın toplantısı ile duyuruldu.

Rapor, 35 farklı cezaevinde yapılan görüşmeler ve gelen başvurular üzerine hazırlandı.

İç Anadolu Bölge cezaevlerinden 287, diğer cezaevlerinden 22 olmak üzere toplam 309 kişinin başvurusu üzerine oluşturulduğu belirtilen raporda, yoğun hak ihlallerine dikkat çekildi.

İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi (MYK) ve İHD Merkez Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen, 2021 yılı içerisinde çeşitli cezaevlerinde en az 52 tutuklunun yaşamını belirtti.

Çevirmen, “18 mahpus ağır hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu hastaların 5’i kalp krizi nedeniyle vefat etmiştir. 15 mahpus Covid-19 pandemisi nedeniyle yaşamını yitirmiştir. 13 mahpusun intihar nedeniyle öldüğü iddia edildi. 5 mahpus şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 1 mahpusun ölüm nedeni açıklanmadı” şeklinde detaylandırdı.

Açıklamaya göre cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin sonlandırılması ve İmralı cezaevinde sürdürülen ağır tecridin son bulması için 27 Kasım 2020’de başlatılan süresiz dönüşümsüz açlık grevi, 12 Eylül 2021’de 290’ıncı gününde sona erdi.

Sağlık ihlallerine vurgu yapılan raporda şunlar ifade edildi: “İHD’nin verilerine göre, hapishanelerde (en az) 604’ü ağır olmak üzere en az bin 605 hasta mahpus bulunmaktadır.  İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde Ekim-Kasım-Aralık aylarında tespit edebildiğimiz kadarıyla; 39’u kadın olmak üzere en az 231 hasta mahpus bulunmaktadır. Bunların 83’ü ağır hasta mahpustur. Tespit edebildiğimiz kadarıyla İç Anadolu Bölge Hapishanelerinde 150 mahpusun sağlık hakkı ihlal edilmiştir.”

Raporunu işkence ve kötü muameleye ilişkin bölümünü İHD Hapishaneler Komisyonu Üyesi avukat Ömer Faruk Yazmacı paylaştı.

Rapora göre 2021 yılı içerisinde İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan cezaevlerinde en az 74 tutsağa işkence ve/veya kötü muameleye yapıldı.

Yazmacı, “Hapishanelerde uygulanan işkencenin ve mahpuslara yönelik kötü muamelenin temelinde cezaevi görevlilerine yönelik cezasızlık politikası yatmaktadır. Cezaevi görevlilerinin soruşturulma, yargılanma kaygısı olmadan hareket etmeleri ve mahpuslar tarafından Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuruların sonuçsuz kalması benzeri olayların sıklıkla ve artarak görülmesine sebebiyet vermektedir” dedi.

Hak talebi ve hak ihlallerine gösterilen tepkilerin disiplin soruşturmaları ile bastırılmak istendiğine işaret eden Yazmacı, “Üstelik bu uygulamalar mahpusların birbirleriyle selamlaşmaları ya da hal-hatır sormaları gibi son derece keyfi gerekçelere de dayanabiliyor. Hapishane yaşanan hak ihlallerini ve baskıları dışarıya bildirmek de disiplin soruşturmasına gerekçe olabiliyor. Disiplin soruşturmaları neticesinde mahpuslara haberleşme hakkı cezaları, hücre cezaları verilebilmektedir. Ancak daha önemlisi bu soruşturma ve cezalar bahane edilerek infazları yakılmaktadır” dedi.

Yazmacı, “İç Anadolu Bölgesi'nde 4’ü kadın olmak üzere 8 mahpusun denetimli serbestlik hakkı ve koşullu salıverilme hakları ihlal edilmiştir” diye ekledi.

Keyfi gerekçelerle verilen hücre cezalarına da tepki gösterilen raporda, ayrıca ailelerinden uzak hapishanelerde bulunan tutsakların sevk taleplerinin reddedildiği, Yeni Yaşam, Evrensel, BirGün gazetelerinin tutsaklara verilmediği, radyoların toplattırıldığı, anı ve roman çalışmalarına el konulduğu, Kürtçe kitapların verilmediği ve Kürtçe mektupların tercüman yokluğu gerekçe gösterilerek aylarca verilmediği kaydedildi.

İle görüşme sürelerinin 30 dakika olmasına rağmen keyfi olarak 14 dakikaya düşürüldüğüne işaret edilen raporda, sevk ve sürgünler konusunda şu ifadeler yer aldı:

“90 mahpus Kırıkkale F Tipi Kapalı Hapishanesinden olmak üzere en az 129 mahpus istekleri dışında İç Anadolu Bölge Hapishaneleri'nden başka yerlere ve diğer hapishanelerden de İç Anadolu Bölge Hapishanelerine sevk ve sürgün edilmiştir.”

Raporda sonuç ve öneriler ise şöyle yer aldı:

“Ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamamakta, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabilmektedir. Mahpusun avukat görüşü, arkadaş görüşü ve aile görüşlerinden mahrum bırakılması, yine dışarıyla iletişim bağı olan telefon, faks ve mektup hakkının engellenmesi gibi uygulamalar insanlık onuruna aykırı uygulamalardır. Mahpusun işkence ve onur kırıcı ceza işlemlerine maruz bırakılması demektir. Cezaevlerinde meydana gelen intihar vakalarının önüne geçmek için mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.

Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır. Heyetlerimiz ve kurumumuz; hapishane rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’ne uygun şekilde, ‘bağımsız’ ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması gerekmektedir. Tüm cezaevlerinde yaşananlara, hak ihlallerine, sağlığa erişim engellerine karşı Adalet Bakanlığı’nı, ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.”