Sancar: Fincancı Erdoğan’ın talimatıyla gözaltına alındı

TTB’yi ziyaret eden HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, insan hakları savunucusu Şebnem Korur Fincancı’nın gözaltına alınmasına tepki göstererek, bu gözaltının Erdoğan’ın talimatıyla gerçekleştiğini belirtti.

Kimyasal saldırılara ilişkin haberleri üzerine inceleme çağrısında bulunduğu için önce hakkında soruşturma başlatılan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, iktidarın ve trollerin başlattığı linç kampanyası sonucu bu sabah gözaltına alındı.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar  ve milletvekillerinden oluşan HDP’li heyet TTB’yi ziyaret etti.

Burada konuşan TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Vedat Bulut, “Türkiye’de bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük kavramına katkılar sağlayan, bu mücadeleye omuz veren herkesin desteği bizim için önemli. HDP eş genel başkanımız ve milletvekillerimiz bize desteğe geldiler. Teşekkür ederiz” dedi.

ERDOĞAN’IN TALİMATIYLA…

Bulut’un ardından konuşan Sancar, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yargıya talimatı sonucu Fincancı’nın gözaltına alındığını belirtti.

Sancar, “TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı bu sabah gözaltına alındı. Bu beklenmeyen bir durum değildi. Bir süredir kendisine yönelik linç kampanyası yürütülüyordu. Cumhurbaşkanının kendisini hedefe koyan doğrudan açıklamaları var. Daha da ileriye giderek, yargıya talimat vererek savcıları harekete geçirmiştir. Aslında Şebnem hocamız yurtdışındaydı. Geleceğini bildirmişti. TTB Merkez Konseyi yetkilileri de zaten savcılığa perşembe günü ifade vermek üzere geleceğini duyurmuşlardı. Savcılığa da bildirmişlerdi. Buna rağmen bugün bir gözaltı operasyonu yapıldı ve kendisi gözaltına alındı” dedi.

NEDENLER ORTADA

Sancar şöyle devam etti:

“Gözaltına alınmasından sonra da karalama ve kara propaganda yöntemleri ile bu linç kampanyası sürdürüldü. Fincancı hocanın gözaltına alınması ve kendisinin linç kampanyasının hedefi haline getirilmesinin nedenleri ortada. TTB, hekimlik değerlerine, insan hakları ilkelerine bağlı bir kuruluş ve bu alanda etkili bir mücadele yürütüyor. Tarihine baktığımızda da aynı özellikleri çok zor dönemlerde görebilirsiniz. Örneğin 12 Eylül’ün o zorlu yıllarında baskıcı ve karanlık günlerinde TTB, başta işkence olmak üzere pek çok konuda insan hakları ihlallerine karşı mücadele yürütmüş ve bu konuda duyarlılık oluşmasında önemli rol oynamıştır. İdam cezalarının gündemde olduğu bir dönemde o zamanın TTB Merkez Konseyi Başkanı rahmetli Nusret Fişek hocamız da çok etkili bir duruş sergilemiş ve idamların durdurulmasında belirleyici rol oynamıştı. 

Aynı şekilde Füsun Sayek, Selim Ölçerler, Raşit Türkeller hep hedef haline getirilmişse de  bunun sebebi iktidarların insan haklarına aykırı uygulamalarına karşı ses çıkarmalarıdır.

TAVİZSİZ BİR İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSU

En son yapılan soruşturmayı hatırlayalım. TTB Merkez Konseyi “savaş insanlık suçudur” açıklaması yaptığı için linç kampanyasına maruz kalmış ve Merkez Konseyin görevden alınması talebiyle yargısal süreç başlamıştı. Bu dava reddedildi ve Merkez Konseyi beraat etti. Şebnem Korur hoca bu geleneği tavizsiz sürdüren insan hakları aktivisti ve hekimdir. Arkadaşımız ve dostumuzdur. Merkez etiğine sıkı sıkı bağlı davranıyor. Şu anda gündemde olan kimyasal silah iddialarıyla ilgili kendi uzmanlık çerçevesinde yaptığı açıklamalar neticesinde bu linç saldırılarının ve gözaltı operasyonunun nedenini oluşturuyor.

TTB HER DÖNEM BARIŞI SAVUNDU

TTB, savaşı, savaş politikalarını her dönemde reddetmiş bir çizgiye sahiptir. Savaşın yarattığı toplumsal ve siyasal tahribatlara dikkat çekmiş, barışı savunmuştur. Bu da evrensel açıdan bütün tabipler organizasyonlarının temel hedeflerindendir. Dünyada tabiplerle ilgili çatı örgütlerine ve ulusal örgütler baktığınızda insan hakları savunuculuğu ve savaş karşıtlığı en temel ilke ve hedef olarak ortaya çıkıyor.

SAVAŞ POLİTİKALARI BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR

Dolayısıyla iktidarın savaş politikalarına karşı kararlı duruşu daha önce de hedef haline getirilmişti. Uzun süredir Şebnem Korur Fincancı hocamız aynı tutumu sürdürdüğü için zaten sürekli saldırılara maruz kalıyordu. Tehditlere maruz kalıyordu. Savaş politikalarının bu ülkede yarattığı tahribatların ne kadar derin olduğunu hepimiz objektif baktığımızda görebiliz. Savaş politikalarının aynı zamanda bir halk sağlığı meselesi olduğu konusunda da dünyada bütün evrensel kriterlere baktığınızda aynı değerlendirmeyi yaparsınız.

Ama bu iktidar kendi varlığını savaş politikalarına bağladığı için bu alanda ortaya çıkan muhalefeti her türlü yöntemle sindirmek ve susturmak istiyor. Çünkü savaş politikalarında muhalefet büyüdükçe bu iktidarın varlığını bağladığı temel dayanak da zayıflayacak ve çökecektir. Böylece iktidarın ayakta kalma imkanları da ortadan kalkacaktır. Bu nedenle bu iktidar blokunun en büyük hassasiyeti savaş karşıtlığının büyümesi, savaşa karşı mücadelenin yayılmasıdır.

ESAS MESELE MESLEK ÖRGÜTLERİNİ BASKI ALTINA ALMAKTIR

Savaş politikalarına karşı çıkış yayıldıkça, bu iktidarın seçim stratejileri de yönetim tehditleri de boşlukta kalıyor. İşte TTB, tam da bunu yaptığı için ve Şebnem Korur Fincancı tam da bu geleneği en açık bir şekilde sahiplenip sürdüğü için hedef haline getiriliyor. Bizler burada yapılanların tamamının hukuka aykırı olduğunu zaten görüyoruz. Bunu ayrıca belirtmeye gerek yok. Meselenin siyasi boyutunun da mutlaka göz önünde tutulması lazım. Esas mesele en başta meslek örgütlerini bu operasyonla iyice baskı altına almak, muhalefeti sindirmek ve toplumu susturmaktır.

SAVAŞA KARŞI ÇIKILMALI

Dün gazetecilere yönelik operasyon da aynı çerevede değerlendirilmelidir, sansürün yasası da aynı hedefe yöneliktir, aynı planının bir parçasıdır. Muhalefet çevrelerini, insan hakları ve demokrasi savunucularını sindirmek, toplumu susturmak bu iktidarın seçime giderken en temel politikası olacaktır. Bizler bu politikaya karşı en güçlü ve geniş mücadeleyi örme sorumluluğu altındayız. Yani ortak mücadeleyi her alanda insan hakları, demokrasi ve barış için sürdürme sorumluluğumuz var.

Hem bugün Türkiye'de yaşayan herkese karşı hem de gelecek nesillere karşı bir görevimizdir. Şebnem Korur Fincancı hoca bu değerlere insan hakları ilkelerine ve barış değerlerine kararlılıkla bağlılığından dolayı hedeftedir. İktidar bunun üzerinden meslek odalarını yeni bir kayyım rejimine sokacak düzenlemeleri de gündeme almıştır. Bu tür düzenleme niyetleri daha da önce gündeme gelmişti. Amaç şimdiye kadar demokrasi ve insan hakları mücadelesinde, barış mücadelesinde etkili bir rol oynayan meslek kuruluşlarını iktidara bağlamak ve böylece etkilerini ortadan kaldırmaktır. Bunda başarılı olamayacaklar. Eğer bizler mücadeleyi en geniş çevrelere yayarak ortak ilkeler ve hedefler temelinde birlikte çabalarımızı birleştirerek, yürürsek iktidarın bu politikalarını da boşa çıkarırız. Seçimi kazanmak için kurguladığı bu planları da hayata geçirmesine engel olabiliriz. Geleceği demokrasi, insan hakları, özgürlük ve barış üzerine kurmak bizlerin görevidir. Bu konuda hepimize ayrı ayrı önemli sorumluluklar düşmektedir.

ORTAK MÜCADELE

Biz bu bilinç ve duygularla TTB’ye dayanışma ziyaretinde bulunduk. TTB’nin her zaman yanındayız. Şebnem Korur Fincancı hocamız bizim için büyük bir değerdir. Mücadelesini ve duruşunu sahipleniyoruz. Sonuna kadar yanındayız. Bunun da bilinmesini istiyoruz. Ayrıca sürecin hem siyasal ve hem de hukuksal takibinde üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu burada TTB’nin değerli yöneticilerine ilettik. Çağrımız; bütün demokrasi çevrelerinin bu konuda sorumluluklarının bilinciyle hareket etmeleri ve görevlerimizin ortak mücadeleyi büyütmek olduğu hususunu akıllarında tutarak hareket etmeleridir. Çağrımız en geniş mücadele birlikteliğini oluşturmaktır. Bu çağrı savsaklanacak, geciktirilecek bir görev değil, acil ve hayatidir. Geleceği kurmak için önümüzde çok güzel ve değerli imkanlar sağlayacak bir yoldur.”