Sancar: Hiçbir şekilde geri adım atmak yok

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Savaş ve sömürüye taviz yok, hiçbir şekilde geri adım atmak yok. Gelin, bu yolda birlikte yürüyelim ve bu iktidarı durduralım. Bu iktidar yalan, talan, kan rejimi kurdu" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Ölüm yıl dönümü vesilesiyle Yazar Mehmet Uzun'u anan Sancar'ın konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:
"Ankara'da toplanan yüz binlerce insanı hedef aldılar, hunharca katlettiler. Barış özlemlerine kanlı bir gölge düşürdüler. Bizden kopardıkları 104 canı buradan bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum. Bu katliamı yapan ve planlayan IŞİD mensuplarına zemin oluşturanların, yol verenlerin, bu katliamın yarattığı kaos ikliminden beslenenlerin kimler olduğunu biliyoruz. Halklarımız da biliyor. Bu katliamın, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en vahşi ve kanlı katliamlardan biri olduğu açık ama başka bir önemi daha var. 10 Ekim Katliamı şimdi içinde bulunduğumuz rejimi kurma girişimlerinin en önemli köşe taşlarındandır. Faşizan rejimler, kan ve katliamla inşa edilir. Şiddet ve savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışır. İşte bu katliam da böyle bir hedefe göre planlanmış, yol verilmiş ve gerçekleştirilmiştir. Sonrasını düşünürsek aşama aşama bu faşizan rejimin nasıl kan ve katliam üzerine kurulduğunu görebiliriz. Ardından başka katliamlar da yaşandı, saldırılar devam etti. Toplumu esir alan bir korku iklimi yaratmaya çalıştılar.

 'TOPLUMU SİNDİRMEK İÇİN KATLEDİYORLAR'

Halkın iradesini sindirerek, halkın sesini keserek yol alabileceklerini planlıyorlardı. Bunu unutmayalım, unutturmayalım. Katliamların ve kanın, toplumu sindirmek için bir politikanın ürünü olduğunu bilelim. 10 Ekim; emek, demokrasi ve barış şiarıyla gerçekleşmiş bir kitlesel buluşmaydı, en temel talep barıştı. Bazıları ve bazı kesimler barış kelimesinden çok hoşlanmıyor. Bu iktidarın barış kelimesinden hiç hoşlanmadığını, hatta büyük nefret duyduğunu biliyoruz. Sanki -başka kesimler için söylüyorum- barış talebi bir zayıflık, barış mücadelesi kolaycılık gibi algılanabiliyor. Aslında barış talebi ve mücadelesi, kan ve katliamla kurulmak istenen rejimlere karşı en etkili yoldur. Çünkü barış mücadelesi aynı zamanda katliam ve kan politikalarına karşı cesur bir ayağa kalkıştır, itirazdır, güçlü bir direniştir. O nedenle barış derken kastettiğimizin ne olduğunu herkes iyi anlamalı. Biz barış talebini dile getirirken, barış mücadelesi için buluşmayı ve büyütmeyi hedeflerken tam da bu kan ve katliam faşizan rejimine karşı mücadeleyi esas alıyoruz. O nedenle barış talebimiz kana, katliama, zulme, zorbalığa ve faşizme karşı güçlü bir direnişin sembolüdür, adresidir.
Hafızayı yok ederek tarihi kendilerinden başlatmak istiyorlar.
Yaratmak istedikleri hafıza, savaş ve şiddet hafızasıdır.

'FAŞİZMİ ENGELLİYORUZ DİYE BİZE SALDIRIYORLAR'

Katliama giden yolu açmak serbest, yargılamalarda hakikatin üstünü örtmek serbest ama anma ve yas yasak. İşte bunların hepsinin temelinde çok daha derin hedefler yatıyor. Toplumu şiddet savaş politikalarıyla terbiye ederek bu faşizan rejimin yerleşmesini hedefliyorlar. Ama karşılarında vazgeçmeyen, geleceği inşa konusunda kararlığından zerre taviz vermeyen bizler varız. Bizler burada durdukça ve kararlılığımızı sürdürdükçe halkların desteği artıyor. Halklar destek verdikçe HDP fikriyatı ve HDP örgütlülüğü büyüyor. Alternatifin mümkün ve gerçek olduğu duygusu yayılıyor. Bize kızgınlıkları, düşmanlıkları da asıl buradan kaynaklanıyor. Bunca kuşatmaya, saldırıya rağmen dimdik ayakta duran büyük bir kitle var, güçlü bir irade var. Köklü bir fikriyat var.
O nedenle korkuyorlar saldırılarına yenilerini ekliyorlar. Halka saldırdılar, halkın temsilcilerine saldırdılar. Vekilleri darp ettiler. Habip Eksik arkadaşımızın ayağını 3 yerden kırdılar. Tanıklar ve az sayıdaki elimizdeki görüntü bunun planlı olduğunun kanıtıdır. Bilinçli bir saldırıdır. Keşke bütün görüntüler ortaya çıksa da tek kelime edemeyecekleri gerçekleri bütün topluma gösterme imkanımız olsa. Buna gerek yok, her şey apaçık ortada. Düşmanlık politikaları ve savaşa karşı direniş iradesi ürkütüyor, korkutuyor, öfkelendiriyor, hırçınlaştırıyor. Bu düşmanlıkların içinde bir tanesi var ki onlar için ayakta durma sütunudur. Böyle görüyorlar. Nedir o düşmanlık, Kürt düşmanlığı. Habip Eksik ve diğer arkadaşımıza hunharca saldırmanın ve bu ağır yaralamanın temelinde Kürt halkının iradesine saygısızlık, Kürt halkının mücadelesinden duyulan korku var.  
İktidar bir şiddet toplumu yarattı ama sesimizi kısamazlar.

'BİZ MİLYONLARIN GERÇEK UMUDUYUZ'

Değerli sanatçı kardeşimiz Onur Şener katledilmesi bir tesadüf, bir münferit olay değildir. Her gün onlarca kadının şiddete uğraması, yıllar içinde binlerce kadının kıyımı, bu şiddet toplumunun en açık göstergesidir. Bizler böyle bir toplum içinde yaşamak istemeyen milyonların gerçek umuduyuz. Bizler, gençleri şiddet dolu bir gelecek için bugünden rehin tutan, aciz bırakmaya, umutsuz kılmaya uğraşan bu iktidara ve zihniyete karşı gerçek alternatifiz. Bizlerin hedefi sömürülen, dışlanan, ötekileştirilenlerle birlikte büyük barışı kurmaktır.
Tıpkı 10 Ekim mitinginde kullanılan şiar gibi, 'Büyük barış aynı zamanda emek mücadelesidir.' Savaşa karşı çıkmak aynı zamanda sömürüye ve talana karşı çıkmaktır. Büyük barış mücadelesi aynı zamanda bu ülkede yaşayan herkesin eşit yurttaşlık haklarıyla yaşayacağı bir toplum inşa etmektir. Biz bunların hepsinin iç içe olduğunu biliyoruz. Burada Kürt sorununun özel bir yeri olduğunu da biliyoruz ve söylüyoruz. Çözümsüzlük politikalarının bu ülkede savaş politikalarını derinleştirmeyi sağladığını da biliyoruz. Savaş politikaları derinleştikçe soygunun, çeteleşmenin, sömürünün, yoksulluğun, açlığın yaygınlaştığını da biliyoruz. O nedenle 10 Ekim’de 7 yıl önce olduğu gibi aynı şiarla haykırıyoruz; barış, emek ve demokrasi! Bunlar ekmek gibi, su gibi ihtiyaç duyduklarımızdır. Bunları gerçekleştirecek hakiki alternatif de HDP fikriyatıdır, halkların ortak mücadelesidir.

 NAGİHAN AKARSEL'İN KATLEDİLMESİ

Şiddet politikasını sınır içinde ve dışında her türlü araçla sürdürerek ayakta kalmayı hesaplıyor bu iktidar. Bunu görmemiz gerekiyor. Toplumun bütün kesimlerinin görmesi gerekiyor. Sınır ötesinde suikastleri kendine hak sayan ve bunu itiraf etmekten çekinmeyen anlayışı görelim. Nagihan Akarsel’in katledilmesi de Deniz Poyraz’in vahşice öldürülmesi de aynı zihniyetin, aynı politikaların sonucudur. Bu ülkede bugün yoksulluk ve açlık bu kadar yaygınlaşmışsa tam da bu politikalarda ısrarın sonucudur. O yüzden diyoruz ki savaş ve sömürüye hayır. Taviz yok, hiçbir şekilde geri adım atmak yok. Kürt meselesinde çözümsüzlüğün yol açtığı sonuçları bıkmadan usanmadan anlatıyoruz. Kürt düşmanlığının bu iktidarın en önemli özelliği olduğunu, belki de varoluş niteliği olduğunu hep söylemeye devam edeceğiz. AKP Genel Başkanı geçen gün bizzat kendisi söyledi. “Kürt meselesi diye bir şey yoktur, Kürt meselesi gibi üzerimize giydirilmeye çalışılan deli gömleği vardır” dedi. Bu ülkeye deli gömleğini asıl giydiren çözümsüzlüğü dayatan zihniyettir.

'ÇÖZÜMSÜZLÜK ÜLKEYİ ÇELİK KAFESE HAPSETTİ'

Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatan zihniyet bu ülkeyi çelik bir kafesle, tekçi bir anlayışla yönetmeyi kendi varlık sebebi olarak gören iktidarın kendisidir. Her alanda aynı anlayışı görüyoruz, her alanda aynı anlayışa karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. Bunda kararlılığımızı da her fırsatta ortaya koyuyoruz. Tekrar tekrar söylüyoruz; Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur, mutabakattır, siyaset zeminidir. Bunun dışında hiçbir yol bizi emeğin hakkının gerçekleştiği, demokrasinin inşa edildiği ve büyük barışın kurulduğu bir ülkeye ve geleceğe götürmez. O nedenle bir an önce bu savaş politikalarına, toplumu şiddet sarmalına mahkum eden bu iktidara karşı güçlü bir barış iradesini, demokrasi ve emek mücadelesini örme mecburiyetimiz var. Bu bizim bu ülkenin halklarına karşı sorumluluğumuzdur. Çağrımız da bu ülkenin bu düzenden huzursuz olan, mağdur olan, mazlum olan bütün insanlarınadır. Biz çağrımızı doğrudan vicdanlara, halkımızın kalbine yapıyoruz. Gelin bu yolda birlikte yürüyelim ve bu düzeni durduralım, bu iktidarı durduralım, bu düzeni değiştirelim. Bu iktidarı değiştirecek güç var bizde.

'AKP'YE OY VERENLER DE RAHATSIZ'

Habip Eksik arkadaşımıza saldırı basit bir olay değildir. Bunu savunmaya kalkan Suç İşleri Bakanı var. En son konuşması gereken kişi, fırsat buldukça hemen suçlarını örtecek manevralara başvuruyor. İzin verirseniz AKP’ye destek sunan sevgili kardeşlerime seslenmek istiyorum. Bu kadar kirlilik, pislik, her türlü suçla irtibat iltisak ve çeteleşme zihniyeti İçişleri Bakanlığına hakim iken sizlerin vicdanı sızlamıyor mu? Sizler bunu kendinize hak ve reva görüyor musunuz? Biliyorum AKP’ye destek veren sevgili kardeşlerimizde de bu rahatsızlık var. Çekinmeyin. Alternatifsiz değilsiniz. Hiçbir insan bu ülkede seçeneksiz değildir. Alternatif var. Alternatif HDP’dir, HDP’nin kurduğu ittifaklar, büyüttüğü ortak mücadeledir. Bu i̇ktidarın ayakta kalabilmek için kurduğu manevraların artık neler olabileceğine ilişkin tecrübemiz ve ödediğimiz bedellerle biliyoruz. Bunları boşa çıkarmak da hepimizin ortak görevidir.

 ALEVİLERİN KURUMLARI GASP EDİLMEK İSTENİYOR

Şimdi bir Alevi programı açıklıyorlar. Evet, bir proje hazırlıyorlar. Bütün Alevi kurumlarını, cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir birim tarafından yönetmeyi planlıyorlar. Bu iktidar, Alevilerin eşit yurttaşlık talebini hiçbir şekilde dikkate almıyor. Sadaka inayet politikasıyla bir yere varmaya çalıştı. Şimdi de Alevilerin binbir emekle ve binbir çabayla oluşturdukları öz kurumlarına kayyum atamaya çalışıyor. Ama biz biliyoruz ki Alevi halkı da toplumu da bu oyunları görüyor. Bunları boşa çıkaracak iradeye sahiptir. Alevilerin tek talebi var, eşit yurttaşlık. Bunu kabul et gerisi boş. Cemevlerini ibadethane olarak kabul edeceksin. Kayyımla yönetmek değil kendi kendini yönetme hakkını tanıyacaksın. Kendi kurumlarını kendi iradeleriyle düzenleme tanıyacaksın. Bunun dışında başvuracağınız her yol bizzat kendi kontrolünüzde bir Alevilik yaratma hesabı olacaktır. Bu hesap da Alevi canlarımızın iradesinden, birikiminden ve mücadelesinden dönecektir. Tek bir söz yeter; gelin canlar bir olalım, bu zulme karşı hileci, oyuncu, kurnaz iktidara karşı bir olalım. Gelin canlar bir olalım, hilekarlığa ve kurnazlığa karşı duralım diyoruz.

'BU ŞARTLARDA YAPILACAK ANAYASA DARBE ANAYASASINDAN BETER OLUR'

İktidar şimdi yeni manevralar peşinde dedik. Seçime hazırlanıyor bir yanda baskı ve şiddet politikaları, öbür yanda kurnazca manevralar. Bir tanesi de anayasa tartışması. Bizim tutumumuz açık; darbe anayasalarından kurtulmamız gerekiyor. Bunu en çok söyleyen, bu konuda en çok çalışan, hazırlığı olan biziz. Eğer gerçekten bu ülkeye sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa kazandırmak gibi bir istek varsa ön şartı sivil, özgürlükçü demokratik bir ortam yaratmaktır. Halkın oylarıyla seçilmiş vekilleri meydanlarda darp edeceksin, ağzını açana soruşturma açacaksın, halkın vekilleri konuştuğunda bile fezlekeleri sıraya koyacaksın sonra gelin yeni bir anayasa tartışalım. İyi ne güzel. Hepimizin ağzını bağlayın ondan sonra da gelin anayasa yaptık deyin. Bu şartlarda yapılacak anayasa, açık söylüyorum, darbe anayasasından beter olacaktır. Darbe anayasasından kurtulmak istiyorsak toplumun en geniş kesimini kapsayacak, en büyük toplumsal mutabakatı hedefleyecek demokratik, sivil ve özgür bir yol açmak lazım. Eğer yolu temizlemeden anayasa tartışmalarının içine girerseniz ilk adımda mayına basarsanız. Bizde de o göz yok kusura bakmayın. Samimi bir anayasa tartışmasına varız ama önce yol temizliği yapalım, önce mayınları temizleyelim.

MUHALEFETE ÇAĞRI

Bütün topluma ve muhalefete söylüyorum. Gelin yol temizliği üzerinde bizler uzlaşalım. Bu gündemi de toplumsal ve siyasal muhalefet sahiplensin. İktidarın boş manevra alanı bulmasına izin vermeyelim. Öyle tepinip kendince hegemonyasını artıracağı hamlelerini baştan boşa çıkaralım. Bizim gücümüz var, önerilerimiz var, samimiyetimiz var. Bu iktidara değil halka, bu ülkenin toplumuna, toplumsal ve siyasal muhalefete sesleniyorum. Bizler birlikte demokrasi, barış ve emek için bir araya gelip temel konuları konuşursak işte iktidarın bu manevraları da duman olup gider.
Demokratik bir sistemin inşa edildiği anayasayı HDP mutlaka yapacaktır.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

İktidar ekonomide de benzer hamleler yapıyor. İşte göz boyayan ama kendince varlığını sürdürmesini sağlayacak adımlar, paketler ilan ediyor. Esnafa ucuz kredi vereceklermiş. Esnafı düşünüyorsanız krediyi ucuz faizle değil faizsiz verin. Esnafı bu duruma siz düşürdünüz. Hani faiz haramdı? Milyonlarca esnaf kan ağlıyor, sizler bankalara sürümden kazandıracak hileli kurnaz yöntemleri çözüm olarak sunuyorsunuz. Bunu kimse yutmaz. Ülkenin kaynaklarını şimdi istediğimiz kadar çarçur edelim, kesenin ağzını açalım, eğer seçimi kazanabilirsek acı reçetelerle bunun bedelini topluma ödetiriz, kazanamazsak da sonraki iktidara enkaz devredelim diye düşünüyor olabilirler. Yok, öyle yağma. Bunun farkındayız. Bu manevralarınızı boşa çıkaracak güce ve birikime sahibiz. Boşuna uğraşmayın gideceksiniz. AKP Genel Başkanı geçen bir konuşmasında ilginç bir itirafta bulundu. Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmadığı bir Türkiye’yi yapacaklarını söyledi. Hay Allah ne diyeyim buna. Sanki 21 yıldır biz yönetiyoruz. Özür dileriz (!) bu ülkeyi yolsuzluğa ve rüşvete batırdık, şimdi alternatif geliyor sizi kurtaracak.
Bari halkın aklıyla alay etmeyin! Demek ki bir yolsuzluk düzeni kurmuşsunuz, rüşveti çok olağan bir olay haline getirmişsiniz, yoksulluğu derinleştirmişsiniz. Şimdi Türkiye’yi bu hale getiren siz değilmişsiniz gibi buradan siz çıkaracaksınız öyle mi? Hayır. Siz yolsuzlukla, yoksullukla ve rüşvet çarkıyla, çeteleşme düzeniyle varlığınızı sürdürmeyi hedefliyorsunuz. Düzeni de bunun üzerine kurdunuz. Bunun dışında bir yolda yürüme imkanınız kalmamıştır. Çünkü batmışsınız bu batağa. Ama toplumu da kendinizle birlikte bu bataklığa çekmenize izin vermeyeceğiz.

 'YALAN, TALAN VE KAN REJİMİ'

Çok kullandığım bir söz; bu iktidar yalan, talan ve kan rejimi yaratmıştır. Bizler de bu rejimi mutlaka değiştirecek alternatifi yaratmaya azmettik. Yalan bunların var oluş sebebi. İşte sansür yasası. Zaten baskılar almış gidiyor, zaten medyayı tekellerine almışlar, kalan birkaç mecrayı da susturup böylece hiçbir itirazın duyulmayacağı bir toplum düzeni yaratmak istiyorlar. Dezenformasyon yasası diye bir şey getirdiler. Valla dezenformasyonla mücadele etmek istiyorsanız yapacağınız ilk iş Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığını kapatmak olmalıdır. İletişim Başkanlığını lağvedin, toplumu yalan ve çarpıtılmış her türlü bilgiden korumanın adımını atmış olacaksınız. İstediğiniz yasayı getirin hakikat inatçıdır, mücadele güçlüdür. Kararlılık ve irade varsa, hakikat kendi ifade edecek yolları yaratır. O kararlılık bizde var, hakikat de o yollardan çıkacak ve sizin yalan düzeninizi mutlaka bozacak ve sona erdirecektir.
Değişim isteyen, bu kirli düzenden, bu şiddet sarmalından çıkmak isteyen en başta gençlerimiz, kadınlar, emekçiler, inançlarından dolayı baskı altına alınan en başta Aleviler ve on yıllardır inkar ve imha politikalarına hedef olan Kürtler; hepimiz gücümüzü birleştireceğiz, gücümüzü birleştirerek bu iktidarı gönderecek ve bu rejimi değiştireceğiz. İktidarın topluma dayattığı esarete karşı halkların cesaretini daha fazla örgütleyecek ve daha fazla büyüteceğiz. HDP fikriyatı bu ülkenin ihtiyaç duyduğu gerçek alternatiftir. Hakiki umuttur. HDP fikriyatı ve mücadelesi bu toplum için ekmektir, sudur, havadır. Mutlaka kazanacağız."