Nejbir Siirt: Saldırılar mücadeleyle durdurulur

PAJK Zindan Komitesi Üyesi Nejbir Siirt, Kurdistan’da ve özelde de zindanlardaki saldırıların ancak mücadeleyle durdurulacağını söyledi.

PAJK Zindan Komitesi Üyesi Nejbir Siirt, Türk cezaevlerindeki tutsakların, teslimiyet dayatmasına karşı bu dönem her zamankinden daha fazla ortak duygu, düşünce ve eylem ruhunu geliştireceğini belirtti. 

Nejbir Siirt, ANF’nin sorularını yanıtladı. 

Uluslararası Komplo’nun 26. yılına girildi. Komployu ve geldiği düzeyi nasıl anlamalı?

“Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla zindanlarda başlatılan eylemlerde ardı ardına bedenlerini ateşe veren ve Önderliğimizin etrafında ateşten bir çember olup şehadet mertebesine ulaşan arkadaşlarımızı minnetle anıyoruz, anılarına bağlı kalacağımızın sözünü veriyoruz. Ateş ile direnişimizin tarihi kökleri vardır ve mücadele tarihimizde ise Dörtler’in eyleminden başlayıp günümüze kadar gelmiştir. Bu bilinçle mücadele yürüten, bu yolda büyük iradeyle yürüyen arkadaşlarımız, dağda ve zindanlarda her gün düşmana karşı savaşarak kahramanca şehadete ulaşıyor. En son Yılmaz Özalp arkadaşımız hastalıklarından dolayı tedavi edilmediği Şakran zindanında şehadete ulaştı. Şehadete ulaşan arkadaşlarımızı da minnetle anıyoruz. 

Önderliğimize dönük gelişen 9 Ekim Uluslararası Komplosu ile halkımızın ve Özgürlük Hareketi’nin varlığı ve iradesi hedeflendi. Önderliğimiz şahsında 25 yıldır bir halkın var olma mücadelesi, iradesi ve kimliği üzerinde kirli bir siyaset yürütülüyor, bunun için de ağır ve sistematik mutlak tecrit üst düzeyde sürdürülüyor. Bir halkın tarihsel hafızasına, diline, kültürüne ve en önemlisi iradesine dönük yok sayma politikası yürütülerek Önderliğimiz 26 yıldır tecrit altında tutuluyor. Kürt halkı, komployla gerçekleştirilmek istenen soykırım politikasını bugün çok daha iyi biliyor ve bu bilinçle amansız bir mücadele yürütüyor. 

TOPLUMLA BAĞINI KOPARMAK İÇİN

Önderliğimiz en zor koşullar altında tutularak başta Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı olmak üzere toplumla bağı koparılmak isteniyor. Bunun için tüm özel ve kirli savaş yöntemlerini devreye koyan sömürgeci bir sistemle karşı karşıyayız. Aslında Önder Apo, İmralı’yı bir soykırım sistemi olarak örgütleyen  güçlerin bu saldırılarını, muazzam öngörüsü, olağanüstü siyasi ve politik duruşuyla boşa çıkardı. İmralı, sistem tarafından soykırımın ve III. Dünya Savaşı’nın merkezi haline getirilirken Önder Apo ise insanlığın, halkların, kadınların ve tüm ezilmişlerin hayal ettikleri özgür yaşam sisteminin doğuş yeri haline getirdi. Dolayısıyla düşman, Önderliği dünyadan koparmak isterken Önder Apo geliştirdiği özgür yaşam ve demokratik modernite perspektifleriyle evrensel bir önderlik konumuna geldi.

Komplo sürecinin ilk anlarından bugüne kadar zindandaki yoldaşlarımız başta olmak üzere halkımız, kadınlar, gençler ile dünya demokratik hareketleri ve dostlarımız, Önderliğimizi büyük bir mücadeleyle sahiplendi ve bu mücadele büyüyerek, yayılarak devam ediyor. Bu temelde yüzlere varan Apocu kadın ve erkek fedailer, ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemleriyle ateşten birer direniş zinciri olup Önderliğin etrafında kenetlendi. PKK ve PAJK’ın direniş çizgisinde Önderliğine sahip çıkarak, komployu boşa çıkarıp düşmana büyük bir ders verdi.

‘Önderliksiz yaşama asla’ şiarıyla direniş içerisinde olundu. Komplonun 26. yılına girerken düşmanın İmralı soykırım sistemini daha da derinleştirdiğini görüyoruz. Bu sistem tüm zindanlarda yayılıyor. Zindanlarda amansız direnen yoldaşlarımıza teslimiyet dayatılıp irade ve direnişleri kırmak isteniyor. Buna kaşı da muazzam bir direniş sergileniyor. Herkes bilmelidir ki; Önderliğimiz kırmızı çizgimizdir, varlığımızdır. Bu tecritte ısrar eden ve derinleştirmek isteyen, bunun içinde yer alan tüm güçlere ve bu hakikati görüp sesiz olanlara da sesleniyoruz; Önderliğimiz üzerindeki o kirli ellerinizi bir an önce çekin.

Hatırlattığınız gibi zindan alanları komploya karşı ilk harekete geçen ve Kürt Halk Önderi’nin sahiplenen alanlar oldu. Komploya karşı 26. direniş yılında zindanların görev ve sorumlulukları nedir?

Mücadele tarihimizin ilk anlarından itibaren zindan alanları, bizim en önemli ve anlamlı direniş kalemizdir. Düşman da bu gerçekliği iyi biliyor, bunun için her tülü baskı, insanlık dışı uygulamaları arkadaşlarımız ve aileleri üzerinde sürdürüyor. Elbette ki zindanlardaki PKK ve PAJK militan kadro ve yurtsever halkımız da düşmanın gerçekliğini iyi biliyor, bu bilinçle tüm baskılara rağmen sonuna kadar mücadele ediyor. Süreci ve Hareketimizi çok iyi takip eden ve sürecin analizini yapan, yorumlayan kuşkusuz zindan alanıdır. Eskisi gibi süreci takip etme imkanları olmayabilir. Bu durumun Önderliğimizin içinde bulunduğu İmralı soykırım sistemiyle bağlantılı olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlamadığımız sürece ne zindandaki tutsaklar ne de Kürt halkı olarak rahat yaşayabiliriz. Hareketimizin “Önderliğin fiziki özgürlüğü, Kurdistan’a statü” temelinde başlattığı hamleye tüm zindanların, her arkadaşımızın zafer ruhuyla katılması gerekiyor. Zindanlar, Önderlik gerçekliği karşısında bu bilince sahiptir. Bu hamle sadece fiziki bir katılım değil, düşünsel, ruhsal ve fiziksel olarak bütünlüklü bir katılımı istiyor. Şu an tüm zindanlara baskı, işkence ve özel savaş dayatılıyor. Zindandaki her bir arkadaşımızın yıllarca yaşayarak edinilmiş tecrübe ve birikimleri vardır. Kendilerini eğiten, geliştiren ve Hareketin gelişebilecek her hamlesine en önde kendini katan arkadaşlardır. 

Türk devletinin bu zindan politikasına karşı tutsakların direnişi hangi düzeydedir?

Önderliğimiz üzerinde uygulanan tecridin sistematik işkence halinin neredeyse tüm zindanlara dayatılıyor. Düşmanın zindanlara yönelik çok ciddi baskı ve işkence durumu söz konudur. En son Patnos’ta üç kadın arkadaşa domuz bağıyla işkence yapıldı. Sessiz kalınması durumunda bu işkence biçiminin Türkiye ve Kurdistan’da uygulanacağı bilinmelidir. Zindanlarda fiziki saldırı kadar özel ve psikolojik savaş daha yoğunluklu yürütülüyor. Mesela sürgün etme politikası bu temelde ele alınmalıdır. Bıktırma, sürekli dağıtarak yorma, tahliyeleri erteleyerek kadınlar öncülüğünde onurumuz olan tutsakların direnişi kırılmak isteniyor.

Yeni bir baskı uygulaması daha var. Bunu savcılar, hakimler, emniyet olmak üzere özel savaş kurumları ortak yürütüyor. Mesela kendi maaşını bile oradaki insanların üzerinden alıyorlar. Tüketimi arttırarak ticari çıkarlarını dahi zindanlar üzerinden sürdürüyorlar. Gözlem Kurulu adı altında teslimiyet politikalarına meşruiyet kazandıran bir kurum yaratılmış. Bu kurul, her bir kişinin durumunu değerlendirdiği toplantı için ayrıca para almaktadır. Siyasi tutsakları teslim alma amacının yanında özgürlük mücadelesi yürüten ve bedel ödemekten gözünü kırpmayan arkadaşlarımız üzerinden rant geliştiriyorlar. Her infaz ertelemesi, teslim alma amacını güderken, aynı zamanda alacakları parayı da çoğaltıyor. 

ZİNDANDAKİ HER ÖLÜM CİNAYETTİR

Diğer bir politika ise teslim alamadıklarına uygulanan hücre cezalarıdır. Bu hücreler, katliam hücrelerine dönüştürülmek isteniyor. İntihar süsü verilmek istense de zindandaki her ölümün bir cinayet olduğu bilinmektedir. Zindanlarda gerçekleşen hiçbir şeyin doğal gelişmediği bilinmelidir.

Her şeye rağmen düşmanın bu politikalarını boşa çıkartan bir duruş söz konusudur. Her anı direnişle geçen zindandaki tutsak yoldaşlarımızın, birlikte hareket ederek bu politikaları bertaraf edeceğini iyi bilmek gerekiyor. Bizim zindan direniş geleneğimiz, tarihimizdir. Zindan direnişini büyük bir özgürlük ruhuyla sürdüren yoldaşların direnişlerini selamlıyoruz. Bu dönem her zamankinden daha fazla ortak duygu, düşünce ve eylem ruhunu geliştirmede üstlerine düşen sorumlulukla yaşayacak ve mücadele edeceklerdir. Direniş kazandırır. Bundan dolayı kendimizi İmralı soykırım sistemini kırmaya kilitleyelim, Önder Apo’nun gerçekleştirdiği zafer tarzı ve temposunu esas alarak örgütlenelim.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ve zindan direnişini doğru temelde sahiplenmenin yolu nedir? 

Örgütlü mücadelemiz ve Hareketimizin perspektifleri dışında bir beklenti içerisinde olmamamız gerekiyor. Biz kendi öz irademiz ve direnişimizle kendi gücümüze dayanarak Önderliğimizi özgürleştirebiliriz. Özel ve psikolojik savaş merkezlerinin direnişin yükseldiği süreçlerde Önderliğe yönelik servis ettiği haberler karşısında dikkatli olmak gerekir. Her şey Önderliğin içinde bulunduğu gerçeklik esas alınarak değerlendirilmelidir. Önder Apo şahsında bir halkı, bir ulusu, bir coğrafyayı sömürüye tabi tutarak yok etmek istemektedirler. Zindanların her dönem düşmanın bu politikalarını boşa çıkartacak hamleleri olmuştur. Bu noktada zindanlar her zamankinden daha fazla rol ve misyonlarına sahip çıkmalı. Arkadaşlarımız kendilerini bu sürece öncülük edecek sağlıklı bir zihin ve ruhla katmalı.

SÜRECİN ÖNCÜLERİ HEPİMİZİZ

Düşman, Kurdistan’ın her yerinde; Rojava, Şengal, Mexmûr ve Medya Savunma Alanları’nda saldırılarını yoğunlaştırıyor. Bunu engelleyecek olan bizim direnişimizdir. Büyüteceğimiz direniş esaslarımız ortadadır. Demokratik, özgür bir toplum yaşamını esas almak, Önder Apo’yu, şehitleri ve tüm Kurdistani değerleri korumakla olacaktır. Başta halkımız olmak üzere tüm tutsak ailelerinin bu sürece aktif katılmaları önemlidir. Halkımıza çağrımızdır; bu sürecin öncüleri hepimiziz, gücümüz birlik olmaktır. Kurdistan’daki saldırıları durdurmak mücadeleyle olacaktır.