TÜM BEL-SEN’in olmadığı belediyeler isteniyor

TÜM BEL-SEN Genel Sekreteri Yılmaz Yıldırımcı, iktidarın emek ve demokrasi mücadelesi veren sendikaları engellemeye çalıştığını, buna en çok maruz kalanlardan birinin de TÜM BEL-SEN olduğunu söyledi.

TÜM BEL-SEN Genel Sekreteri Yılmaz Yıldırımcı, iktidar yanlısı sendikaların kayyum atamalarından sonra güçlendirildiğini, büyükşehirlerde de yönetimler değişmesine rağmen bürokrasinin kaldığını söyledi.

ANF’ye konuşan Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetler Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) Genel Sekreteri Yılmaz Yıldırımcı, 81 ilde örgütlü ve birçok ilde yetkili bir sendika olduklarını hatırlatarak, emek, demokrasi ve barıştan yana olduklarını hatırlattı.

Emeğin hakkının verildiği, belediye ve kamu emekçilerin ekonomik demokratik haklarını grevli toplu sözleşmeyle yasal güvence altına alındığı bir sendika yasası çıkarılması ve kamu emekçilerinin hakkının savunulması için 1990’dan beri mücadele verdiklerini anımsatan Yıldırımcı, şunları söyledi: “Emekten, halktan, barıştan ve demokrasiden yana bir çizgimiz olduğundan genel anlamda belediyeler el değiştirdiğinde gelen belediye başkanını ve oluşan belediye yönetimleri bize bu temelde yaklaşıyor. Muhafazakar, milliyetçi, savaştan yana, buradan nemalanan rantçı belediyeler genelde bizim mücadelemizden haz etmiyor. Bizim örgütlülüğümüz üzerinde baskı kurarlar ve bu baskı sonucunda kendisine daha yakın iş birliği yapabilecek, emek ve demokrasi mücadelesinde yer almayacak sendikal örgütlenmelerle bizim örgütlülüğümüzü zayıflatmak için her türlü adımı atarlar.”

BELEDİYELER DİKEY YÖNETİLİYOR

Belediye yönetimlerinin, belediye başkanı, meclis üyeleri ve belediye emekçileri olmak üzere üç sac ayaktan oluştuğunu ifade eden Yıldırımcı, şöyle devam etti: “Belediye başkanı ve belediye meclisi, alacağı her kararı, belediye çalışanlarının eliyle hayata geçirebilirler. Dolayısıyla belediye çalışanlarının ekonomik, demokratik, sosyal haklarının verilmediği bir belediyede halktan yana bir politikanın izlenmesi söz konusu olamaz. Olsa da eksik olur, yandaş olur. Daha önce idari olarak biz İçişler Bakanlığına bağlıydık, belediyeler teknik olarak kendi içinde özerkti. Bu ortadan kaldırıldı. Tek adam rejimi çerçevesinde Türkiye’nin merkezden tamamının dikey olarak yönetilmesi anlayışıyla oluşturulan bu sistem, yereldeki halkın iradesini de tamamen merkeze bağladı. Hangi teknik, alt yapı ya da sosyal projeleri hazırlarsanız hazırlayın Saray’da oluşturulan komisyondan onay almadığınız sürece hayata geçirme şansınız yoktur. Keza belediyenin kendisine oluşturduğu bütçeyi kendi özgür iradesiyle harcadığı söylenemez.”

BELEDİYELERDE AKP BÜROKRASİSİ

Metropol belediyelerinde de bürokrasinin AKP döneminde olduğu gibi işletildiğini dile getiren Yıldırımcı, şöyle konuştu: “Her ne kadar 31 Mart 2019’da el değiştirdiyse de ne yazık ki bürokrasisi, yönetim şekli, daire başkanları, müdürleri olduğu gibi eski yönetim kadrolarından oluşmaktadır. Tamamen muhafazakar, milliyetçi, emek ve demokrasi mücadelesine şaşı bakan; emek ve demokrasi mücadelesi veren sendikal örgütleri istemeyen, mobbing uygulayan, hatta sürgün eden bir belediye bürokrasisi ile karşı karşıyayız. İsim olarak değişmiş olsa da mevcut belediyelerde halktan, emekçiden, emekten, eşitlikten, adaletten yana kadrolar yok. 30 yıldır bize karşı özellikle yerel yönetimlerde örgütlü sendika olarak yaptığımız çalışmalara karşı engel teşkil eden bir belediye bürokrasisi ile karşı karşıyayız. Özellikle İstanbul ve Ankara belediyelerinde zabıtalara, itfaiye emekçilerinin hak, hukuk, özlük haklarına ilişkin korkunç baskılarla, sürgünlerle, mobbinglerle karşı karşıya kaldığımızı söyleyebilirim. Biz de buna karşı mücadelemizi sürdürüyoruz.”

KAYYUMLARLA HALKIN İRADESİ GASP EDİLDİ

Yıldırımcı, Kürt kentlerindeki belediyelere atanan  kayyum sürecini ve devam eden etkilerini de şöyle anlattı: “Bölge belediyelerinin tamamında örgütlüydük, yetkiliydik ve mevcut belediye yetkilileriyle sözleşme yaptığımız bir durum vardı. O sözleşmeler Türkiye’de örnek teşkil edecek sözleşmelerdi. 4688 sayılı yasanın 32. Maddesi’ne göre yerel yönetimlerde çalışan belediye emekçilerinin yetkili sendikası olarak biz bölgede ekonomik, demokratik, sosyal haklarla ilgili çok ilerici sözleşmeler yaptık. Örneğin; 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda tüm çalışanlara birer ikramiye verilmesi noktasında sözleşmeler yaptık. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, kadın emekçilere ücretsiz izin ve bir ikramiye. Newroz’a gitmek isteyen tüm kamu emekçilerine ücretli izin sayılması için sözleşmeler yaptık. Eğitim, sağlık yardımı gibi sosyal hakların güvence altına alındığı bir toplu sözleşme imzaladık. Kayyumun gelmesiyle birlikte bütün bunlar rafa kaldırıldı. Halkın iradesinin gasp edilmesiyle başlayan süreci, bir darbe, gasp ve halkın iradesinin hiçe sayılması olarak tarif ediyoruz. Halkın ekonomik, toplumsal ve sosyal sorunlarının çözülmediği sürece emekçilerin hakkını alamayacağını, gerçek bir toplu sözleşme yapılamayacağını, hakkını hukukunu tam olarak alamayacağını biliyoruz. Dolayısıyla emekçilerin sorunlarının, ötekileştirilmiş toplumsal kesimlerin sorunlarıyla birlikte çözülebileceğine inanıyoruz.”

BASKI VE SİNDİRME POLİTİKASI UYGULANDI

“Halkın iradesinin gasp edildiği bir ortamda belediye emekçilerinin de hakkını hukukunu alamayacağını pratikte çok acı bir şekilde yaşadık” diyen Yıldırımcı, şunları ifade etti: “Özellikle eşbaşkanlık sistemine büyük bir düşmanlık ve şiddetle karşılık verilen bir yerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını, güvence altına alınmasını bırakın; kadın mekanlarının tamamen kapatılması, kadın kooperatiflerinin kapatılması, eşbaşkanlık sisteminin ağır ceza davası konusu haline getirilmesi, kadın politikalarıyla ilgili daire başkanlıklarının lağvedilmesi ve yerine erkeklerin getirilmesi, kadın sığınma evlerinin deşifre edilmesi gibi durumlar yaşandı. Bu süreçte sendika olarak biz, kayyumlar sürecinde Memur-Sen’e bağlı Belediyeler ve Özel İdare Çalışanlar Birliği Sendikası (Bem Bir-Sen) bölgelerde bizim sendikamıza yönelik korkunç bir baskı ve sindirme politikası uyguladı. Bin 543 arkadaşımız ihraç edildi ve bu ihraçların bin 400’ü bölge belediyelerindendi. İkinci kayyum döneminde, OHAL dönemi süresince TÜM BEL-SEN üyelerinin listelerinin çıktısı alınıp altına imza atıp tamamının ihracına neden oldu. Van Büyükşehir Belediyesi’nde 470 üye, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde 380, Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde 230, Siirt Belediyesi’nde 70 ihracımız var. İhraç edilmeyeler emekliliğe zorlandı. Baskılar, mobbingler uygulandı ve sendikamızın yetkisi bu şekilde devlet gücü kullanılarak düşürüldü. Yerine yandaş, hükümet ne derse altına imza atan Bem Bir-Sen yetkili hale getirildi.

ÖRGÜTLÜLÜK BİTİRİLMEK İSTENİYOR

TÜM BEL-SEN Genel Sekreteri Yılmaz Yıldırımcı, iktidarın emek ve demokrasi mücadelesi veren sendikaları engellemek istediğinin altını çizerek, şunları ekledi: “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne İstanbul’dan yöneticiler getirilmiş. Personel daire başkanları dışarıdan getirilen kişiler. Bunlara şöyle görevler veriliyor; TÜM BEL-SEN örgütlülüğünü bitireceksiniz. Şube yürütmesinde bulunan kadın arkadaşlarımızı kilometrelerce ötede hava yolu üzerindeki barınaklara ya da başka yerlere, yani kitleden uzaklaştırma şeklinde sürgün ediyorlar. Sendikamızın bitirilmesi noktasında talimat alınmış.”