Tahliye olan Binici baskıları anlattı, halka seslendi

Urfa'daki T Tipi Kapalı Cezaevi'nden tahliye olan Mehmet Binici, cezaevindeki işkenceci uygulamaları anlattı, halka "tutsakların sesi olunmalı" diye seslendi.

Urfa'da 2 Aralık 2016 tarihinde gözaltına alınarak "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla tutuklanan ve 27 Ocak'ta tahliye olan Mehmet Binici, tutulduğu Urfa'daki 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde yaşanan hak ihlallerini aktardı.

MA'nın haberine göre Binici, 7 Ekim 2021 tarihinden itibaren Urfa Cezaevi'nde yeni bir konseptin devreye konulduğunu söyleyerek, bu konsepti 12 Eylül 1980'de Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlara benzetti. Dışarıda yapılan baskının cezaevlerinde de devreye sokulmaya çalışıldığını aktaran Binici, "Zindanlar kutsal yerlerdir. Oradaki iradeyi kırmak için 7 Ekim'de yeni bir yönelim oldu. 60-70 gardiyan koğuşlarımıza girdiler. Soru sormadan, bir şey demeden bizlere saldırdılar. Fiziki ve psikolojik saldırılar gerçekleşti. 12 Eylül'de nasıl bir saldırı varsa orada da benzer bir girişim vardı. Birçok arkadaşımız ayağından, gözünden, belinden yaralandı. Fiziki açıdan şiddet yoğundu" dedi.

Binici, 12 Eylül'de fiziki işkencenin, bu süreçte ise psikolojik işkencenin yüksek olduğunu belirtti. Binici, "İnfazları yakarak bu saldırılar yapılıyordu. Günde 2 defa odaları aramaya geliyorlardı. Odalarımızı dağıtıyorlardı. Psikolojik açıdan hakaretler ediyorlardı. Hiçbir şeye tahammül etmiyorlardı. Arkadaşlarımızı sürgün ediyorlardı. Sürgünlere tepki gösterdiğimizde ise disiplin cezaları verildi. Her birimize onlarca gün hücre cezası verildi. Bizim koğuşta sadece 5 arkadaşımıza hücre cezaları verildi. Diğerlerine de 10-20 gün aralığında cezalar verildi" şeklinde konuştu.  

'HALAY VE KÜRTÇE ŞARKI İÇİN CEZA VERİLDİ'

Halay çektikleri ve Kürtçe şarkı söyledikleri için idare tarafından baskıya maruz kaldıklarını söyleyen Binici, "Kürtçe şarkı söyledik, hepimiz hakkında soruşturma açılıp hücre cezası verildi. Kimi arkadaşlarımıza görüş yasağı verildi. Bizler ve ailelerimiz cezalandırılmak istendi" diye konuştu. 
Görüş günlerinde sabah saat 09.00'dan öğleden sonra 14.00'e kadar odalarda aramaların bilinçli bir şekilde yapılarak görüşe gelen ailelerin dışarıda saatlerce bekletildiğini söyleyen Binici, "Ailelerimize de dışarıda ceza veriyorlardı. Biz ailelerin bu baskılardan dolayı görüşe gelmesini istemiyorduk" dedi. Kitap yazmak isteyen, kitap için şablon çizen tutuklulara yönelik de 10 günlük hücre cezaları verildiğini ifade eden Binici, şunları söyledi: "Her gün 'Gözümüz üzerinde' mesajı vermek istiyorlardı. 'Biz sizleri bu cezaevinden çıkarmayız, infazlarınızı yakarız'  mesajı vermek istiyorlardı. Biz bunları kabul etmedik ve her gün direndik."

'BASKINDA BİZE SATTIKLARI RADYOLARI ALIYORLARDI'

"Kantinde bizlere sattıkları radyoları koğuş baskınlarında toplayıp, götürüyorlardı" diyen Binici, radyonun götürülmesinden sonra kendilerine açılan soruşturma ile 10 gün hücre cezası verdiklerini söyledi. Yan yana olan koğuşlardaki tutukluların her birini farklı koğuşlara götürdüklerini söyleyen Binici, "Yeğenim ile aynı cezaevindeydik. Ayda 4 kez görüşmemiz gerekirken, görüşmemize izin vermiyorlardı. Gerekçe olarak 'Hakkınız yok' diyorlardı. Kendi yasalarına karşı geliyorlardı. Bu hak ihlallerine ilişkin yazdığımız mektuplar yerlerine ulaşmıyordu. İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi kurumlara yazdığımız mektuplara gerekçesiz bir şekilde el koyuyorlardı. Bunlar hakkında bizlere üstelik disiplin cezaları veriliyordu. İçtüzük ve yönetmeliklere aykırı davranıyorlardı. Yönetmeliği kendilerinin yazmasına rağmen uygulamıyorlardı. Sosyal aktivitelerimiz ortadan kaldırılıyordu" dedi.

KELEPÇELİ MUAYENE İŞKENCESİ

Salgın sürecinde hastaneye giden tutsaklara kelepçeli muayenenin dayatıldığını söyleyen Binici, bu nedenle tutukluların tedavi olmak istemediğini söyledi. Hasta arkadaşlarının çoğunun pandemi sürecinde karantinada tek başına kalmamak için tedaviyi reddettiğini söyleyen Binici, hasta tutukluların durumunun kötüye gittiğini söyledi. Tahliye olmadan hemen önce 2 günlük kar yağışında kaloriferlerin yakılmadığını söyleyen Binici, "Bazo Yılmaz adlı KOAH hastası arkadaşımızın durumu kötüydü. O iki günlük soğukta onun durumu çok kötüye gitti. Çok soğuktu, ne elektrik vardı nede su vardı. Ne de kaloriferler yakılıyordu. Kaderimize resmen terk edilmiştik" diye kaydetti.

'TUTSAKLARIN SESİ OLUNMALI'

KOAH hastası Bazo Yılmaz ve gözlerinin birini kaybeden, diğerini de kaybetme tehlikesi bulunan Bayram Demirhan'ın tedavi olması gerektiğini belirten Binici, hasta arkadaşlarının idarenin, askerlerin yaklaşımından dolayı tedaviye gitmek istemediğini söyledi. Binici, "Çünkü dışarıda insanlık dışı şeyler yapılıyordu. Bu nedenle kimse hastaneye gitmek istemiyordu" dedi. 
Halka seslenen Binici, tutsaklara ses olunması çağrısında bulundu.