Temelli: Çözüm ABD ya da Rusya'da değil, İmralı'da

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, AKP'nin tükenmiş bir iktidar olduğunu vurgulayarak, çözümün ABD ya da Rusya değil İmralı' da olduğunu söyledi. Temelli, "Savaşı finanse etmek için halk aç bırakılıyor" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

'TÜKENMİŞ İKTİDAR'

Temelli'nin konuşmasının satır başları şöyle:

"Seyit Rıza’dan bize miras kalan da ‘baş eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz’ şiarıdır. Baş eğmedik, diz çökmeyeceğiz.

Hukuksuzluğun, adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede yaşıyoruz. Hukuksuzluğun belki de en önemli göstergelerinden biri kayyumlardır. OHAL uygulamalarının başında kayyumlar gelmişti. OHAL’siz yapamayanlar, OHAL’siz bu ülkeyi yönetemeyenler, bu tükenmiş iktidar 31 Mart seçimlerinden sonra yine kayyumlara başvurmaya devam ediyor. Kayyum atanan belediyeler yolsuzluk ve hukuksuzluğun merkezi haline gelmişlerdir. Bu dönem ortaya çıkan Sayıştay raporları yolsuzluğun büyüklüğünü teşhir etti. Sayıştay Başkanı bunu açıkça dile getirdi.

Kayyum raporumuzu toplatan savcı, Sayıştay raporunu da toplatsın.

Şu ana kadar kayyum atanan 16 belediyemiz var. 16 belediyemiz gasp edildi. En son Cuma sabahı İpekyolu Belediyemize de kayyum atanıp, belediye eşbaşkanlarımız Azim Yacan, Şehzade Kurt tutuklandı.

Kürt halkının iradesini kayyım atayarak yok saymak; siyaseten tükenmişliğin, aczin ve Kürt düşmanlığının AKP tarafından itirafından başka bir şey değildir. Kayyumları gönderdik, 31 Mart’ta kayyumları süpürüp atacağız dedik ve süpürüp attık. Ama ders almadılar. O zaman bu kez kayyumlarla birlikte bu iktidarı da süpürüp atacağız.

TECRİT

Hukuksuzluk, adaletsizlik her geçen gün yükseliyor. Bunun nedeni tecrittir. Tecrit, hukuk devletini yok sayan bir uygulamadır. Tecrit demek hukukun askıya alınması yani OHAL'in süreklileşmiş olmasıdır. Yıllardır Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit, Türkiye’de yasaların askıya alınmış olmasındandır. Tecrit hak ihlallerinin, adaletsizliklerin hukuksuzluğun, savaş politikalarının normalleştirilmesinde iktidarın önemli enstrümanı haline gelmiştir. Tecride zemin olan hukuksuzluk sorgulanmadıkça bu ülkede adalet tesis edilemez, toplumsal barış inşa edilemez.

Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı kalmadı, yok. Çünkü tecrit hukukunda ısrar yargıyı bağımlı hale getirmiştir. Talimatlı yargı marifetiyle tecrit olağanlaşmıştır. Yargı demokratik siyaseti tecrit altına almıştır.

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile ilgili son tutuklama kararları tam da tecrit hukukunun yeniden yeniden üretilmesidir. Osman Kavala’nın 742 gündür cezaevinde olması tecrit hukukunun yeniden yeniden üretilmesidir. En son Selçuk Mızraklı’nın Kayseri Cezaevine gönderilmesi tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. Anayasa 127’nci Maddenin ihlali tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. Ülke bir tecrit girdabındadır. Bugün tecrit tüm cezaevlerinde işkence olmuştur. Bütün siyasi tutuklu ve hükümlülere işkence uygulanmaktadır, kötü muamele söz konusudur. Gözaltındaki gençlere çıplak arama bahanesiyle açık bir işkence söz konusudur. Adalet yoksa barış da yok.

'ÇÖZÜM İMRALI'DA'

Türkiye’de barışçıl çözümün gerçekleşmesine dair umutların yükseldiği bir dönemde, bakın Sayın Öcalan ne diyor, hem de yüzlerine söylüyor; yani onunla görüşen devlete, iktidara söylüyor: 'Bu masayı devirirseniz çözümü Washington’da, Moskova’da ararsınız.' Bunu net, açıkça söyledi. Bu uyarı çok önemli bir tarihi belirlemeydi. İktidar şimdi çözümü Amerika’da, Rusya’da arıyor. Biz de diyoruz ki, Amerika’da, Rusya’da arama. Eğer çözüm arayacaksan bunun adresi İmralı’dır.

AKP-MHP iktidarı başarısızlığının içinden çıkmak için Washington yolunda.

Gitmeden önce dinledim, acaba mektubu yanına alacak mı almayacak mı diye. Almadı, alamadı, alamaz. Ama burada Cumhurbaşkanını her eleştirene bir tazminat davası açıyor. Bundan sonra tazminat davalarının da hükmü yok. Bu mektuptaki hakarete ses etmeyenin kimseye tazminat davası açacak hali de yoktur.

ABD'ye kendisini kurtarmaya gidiyor; gündeminde Kürtlerin fermanı, Halkbank ve kişisel mal varlığı var. Peki, Türkiye halklarını bu ekonomik ve siyasi krizden kim kurtaracak? Kuşkunuz olmasın HDP kurtaracak.

'SAVAŞI FİNANSE ETMEK İÇİN HALK AÇ KALIYOR'

Bütçe artık dikiş tutmuyor. Sadece bütçe açığı büyümüyor borçlar da büyüyor. Türkiye giderek daha çok borçlanıyor. Bu Türkiye’de ekonominin nereye sürüklendiğinin en açık göstergesidir. İktidar borçlanarak, açık vererek kendisini ayakta tutmaya çalışıyor. Ama tüm bu yapılanların bedelini de halka ödetiyorlar. Yediden yetmişe herkes borçlandı. Borçlulara şimdi bir de e-haciz başladı. Geçtiğimiz ay 1 buçuk milyon kişiye daha, ondan önceki ay 3 milyon 300 kişiydi, şimdi de 1,5 milyon kişiye e-haciz yoluyla haciz işlemi uygulandı. Bunun içinde öğrenciler, esnaf, işçiler var, geçinemeyenler yoksullar var. Neden saldırıyor halka? O bütçe açığı için, o borçlanma için. Neden saldırıyor, savaşı ve Saray’ı finanse etmek için.

Memleketi betona gömdüler, betona gömenlere milyarlarca lira verdiler. Bu iktidar müteahhitlerin iktidarı.

2020 bütçesi savaş, kayyUm ve tecrit bütçesidir.

'ADETE İÇ SAVAŞ BAKANI!'

Bir İçişleri Bakanı var, HDP olmazsa yapacak işi yok. HDP ile yatıyor, HDP ile kalkıyor. HDP düşmanı. Adeta bir İç Savaş Bakanı. Bakın güvenlik ve savaş harcamaları (grafik gösteriyor). Yani bu şu demek: Bu eğitimden, sağlıktan, sosyal barıştan, barıştan çalınanın grafiği demek. Militarist harcamalar. İşte bu harcamalar yoksulluğun nedenidir. Bu harcamalar bugün içinde bulunduğumuz sorunların nedenidir. Hala bu bakan çıkıyor sabah akşam HDP’ye saldırarak, toplumu ayrıştırarak, düşmanlık yaratarak adeta bu tabloyu meşrulaştırmaya çalışıyor.

'BAKANLAR ACİZ'

Bir başka bakan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar. CNN International’da bir demeç veriyor, soruyorlar, 'Operasyondan önce Bağdadi'nin 5 kilometre sınırın ötesinde olduğunu biliyor muydunuz', bakan yanıt veriyor: 'En azından ben bilmiyordum.' Ona söylememişler. En çoğundan kim biliyordu peki? Bu Savunma Bakanının aczinin fotoğrafıdır.

'DEMOKRASİ İTTİFAKINI GENİŞLETMELİYİZ'

Türkiye halkları aslında çözüme hazırdır. Çözüm demokratik cumhuriyet mücadelesidir, demokratik cumhuriyet kaçınılmaz bir seçenektir. Biz HDP olarak Demokratik Cumhuriyet diyoruz. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve halklarla buluşması artık kaçınılmaz bir ödev olarak önümüzde duruyor. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter demokratik rejim bugün içinde bulunduğumuz krizden çıkışın tek yoludur. Eşit yurttaşlığı esas alan, merkeze karşı yereli güçlendiren, hukukun üstünlüğüyle yaşayan bir ülke için şimdi demokrasi ittifakını güçlendirmeliyiz. Türkiye halkları 7 Haziran’da, 24 Haziran’da, 31 Mart’ta cumhuriyeti halkla buluşturmuştur, alternatifi halkla buluşturmuştur. Alternatifi Türkiye halkları yaratmıştır. HDP bu alternatifi 31 Mart’ta bir seçeneğe dönüştürmüştür. Siyasete düşen görev bu seçeneği hayata geçirmektir. Siyasi çözümde ısrarcıyız. Bu ülkenin demokratik siyasete esas alarak çözemeyeceği sorun yoktur.

Kürtler olmadan, Rojava olmadan Suriye’de çözüm olmaz.

Partimizin kapıları tüm demokrasi güçlerine açıktır. Demokrasi güçlerinin kuracağı her türlü kurumsal, yerel inisiyatifin içinde de seve seve yer almaya hazırız."