Turhallı: Küçük yaşta evlilik cinayettir

CÎK Genel Başkanı Hafız Ahmed Turhallı, reşit olma yaşını geçmeyenlerin ‘evlendirilmesinin’, insanlık suçu olduğunu belirterek, “Zulümdür, tabii hayatın bozulmasıdır, hatta cinayettir” dedi.

Civaka Îslamiya Kurdistan(CÎK) Genel Başkanı Hafız Ahmed Turhallı, erken evliliğin, İslami bir uygulama olmadığını, Saltanat İslam’ın bir anlayışı olduğunu söyledi.

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken cemaat üyesi Kadir İstekli ile ‘evlendirerek’ yıllarca cinsel istismara maruz bırakmasının yankıları sürüyor. Benzeri istismarların yıllardır birçok cemaat-tarikat içinde yaşandığı bilinen bir gerçek. Son yıllarda özelikle AKP iktidarı döneminde cemaat ve tarikatlar sosyal ve siyasal yaşamda daha görünür hale geldi. Özelikle eğitim kurumlarında etkili olan cemaat-tarikatlar, vakıf bünyelerinde açtıkları yurtlarda çocuklara yönelik istismarla gündeme geliyor. Toplumda bu şekilde tartışılan cemaat-tarikat yapıları, özelikle kız çocukların erken yaşlarda evlendirilmesinin dini bir uygulama olduğunu ve bu durumu Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe’nin erken yaşlarda evlendiği iddiası üzerine gerekçelendiriyor. Yıllardır bu uygulamaların birçok dini oluşumun bünyesinde yaşandığını hatırlatan Civaka Îslamîya Kurdistan Başkanı Hafız Ahmed Turhallı, bu oluşumların Hz. Ayşe’nin çocuk yaşta evlendirilmesini iddia edip savunmalarının tarihi bir yalan olduğunu söyledi. Turhallı, kız çocukların erken yaşta evlendirilmesini dini açıdan hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini ve bunun büyük bir zulüm olduğunun altını çizdi.

18 YAŞINDAN BÜYÜKTÜ

Hz. Ayşe’nin çocuk yaşlarda evlenmediğini ve bunun İslami kaynaklarda açık yazıldığını belirten Turhallı, Hz. Ayşe’nin evlenmeden önce Mekkeli Cubeyr b. Mutim isimli birisiyle nişanlı olduğunu; İslam dinin tebliğinden sonra nişanın bozulduğunu söyledi. Ablası Esma’nın yaşı dikkate alındığında gerçek yaşının ortaya çıkacağını örneklerle anlatan Turhallı, “Müslümanlar Medine’ye hicret ettiklerinde Esma 27 yaşındadır. Esma ile Hz. Ayşe arasında 10 yaş fark vardır. Hz. Ayşe annemizin yaşının küçük olduğunu söylemek uydurmadır. Hz. Ayşe’nin yaşının evlilik yaşına gelindiği bütün tarihi verilerle incelendiğinde net ortaya çıkıyor. Hz. Ayşe’nin 18 yaşından büyük olduğu bu bilgiler ışığında ortaya çıkıyor. Çocuk olduğu ve 9 yaşında evlendiği tarihi bir yalandır. İslam’a ve peygamberine iftiradır” dedi.

İSLAM DİNİNDE YERİ YOK

Hz. Ayşe’nin küçük yaşlarda evlendiği yalanını referans alıp kızları çocuk yaşlarda evlendiren ve veya teşvik edenlerin İslam dini ve ahlakıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden Turhallı, ”Bunu dini söylemlerle meşrulaştıranlar, peygamber düşmanlarıdır. Bunu yapan veya meşrulaştıran, ister hoca olsun ister imam olsun, kim olursa olsun peygambere iftira atıyor. Kendi şehvetlerinin köleleri haline gelmişlerdir. Kendi zalimlik ve sapkınlıklarını Peygamber Efendimiz’in ismini kullanarak temizleme telaşındalar” diye konuştu.

DİYANET, SALTANAT İSLAMI’NIN KURUMUDUR

Türk Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan ‘İlmihal’in  ‘Aile Hayatı’ bölümünde evlilik paragrafında kız çocuklar için 9 ve erkek çocuklar için ise 12 evlilik yaşı olarak uygun görülmesini değerlendiren Turhallı, bu anlayışın İslami inanca uygun olmadığını Diyanet gibi kurumların İslam devletlerinde devam eden saltanat dinin temsili kurumları olarak görmek gerektiğini söyledi. Diyanet gibi kurumların doğru İslam’ı ve hakikati tahrip ve tahrif etmek için işlev gördüğünü ve hiçbir şekilde İslam’a hizmet etmediğini aktaran Turhallı, “Kur’anda Firavun, Hâmân, Kârun ve Bel’am; şirkin tüm zamanlardaki temsilcileri olarak tarif edilmiş. Bunlar Allah’ın dinini bağlı bulundukları zümrenin çıkarları doğrultusunda yorumlar, yansıtır ve bu temelde kurumsallaşmasını sağlar. Dini ve Hakkı tahrif eder ve geniş halk yığınların üzerinde etkili olmasını sağlar. Kur’an bu 4 kişiyi şirkin temsilcisi olarak gösterir. Diyanet gibi kurumları da bu şirkin çağımızın temsilcileri olarak görmek gerekir. Yine Mekke müşriklerinden Velid bin Muğire tarafından kurulan ve toplumları din adına aldatan kurumlardan esinlenerek inşa edilmiştir. Bizanslarda İsevilik adı altında kurulan Kilise-Kral ortaklığı bu işlerin tarihi ve diğer dinlerdeki uygulamalarıdır” şeklinde konuştu.

KÜÇÜK YAŞTA EVLENDİRME, ZULÜMDÜR

Diyanet ve paralelindeki tarikat-cemaatlerin kız çocuklarına yönelik evlilik üzerindeki fetva ve söylemlerini din dışı olduğunu ve halkın bu konuda bilgilendirilmesi gerektiğini söyleyen Turhallı, evlilik konusunda Kur’an da geçen ayetlere atıfta bulunarak, şu bilgileri verdi: “Örneğin Kur’an evlilik konusunda net ifadelerle cevap vermektedir. Nisa suresinde yetim kızlardan bahsedilince bu konu açık bir şekilde anlatılmaktadır. Nikah çağına gelinceye kadar der. Bunu maddi, toplumsal ve ailesel sorumluluğu kaldırabilecek yaş olarak açıklar. Yani reşit olma en az 18, hatta daha fazla bir yaş olmaktadır. Bunun aksi uygulama din ve insanlık suçudur. İnsanlık karşıtlığıdır. Dinin sahibi Allah’tır, hayatın sahibi de Allah’tır. Hayatı yaratan Allah, hayat karşıtı bir din gönderebilir mi? Bu nasıl izah edilebilinir? Küçük yaşta kız çocukların evliliği bir zulümdür, tabii bir hayatın bozulmasıdır, haksızlıktır, hatta cinayettir. Kur’an zulme karşı mücadele etmeyi farz kılmıştır. İslam insana dünya ve ahiret saadetini öngörür. Bu konuda çalışmayı cihad olarak adlandırır. Emri bil Maruf ve Nehyi anil Munkeri bir vazife olarak müminin omuzlarına yükler. Maruf, iyi ortak akıl ve doğal yaklaşım demektir. Münker, doğayı, insanı, hayvanı, tabii yapısına karşı geliştirilen saldırıdır. Maruf bu saldırılara karşı savunma ve kötülüğü bertaraf etmedir. Küçük kızları evlendirmek, insan hayatına saldırıdır ve İslam bu saldırıyı bertaraf etmek için mücadele etmeyi Emri bil Maruf olarak isimlendirir.”

DEMOKRATİK İSLAM’I BASTIRMAK İÇİN

Peygamber devri sonrası kurulan iktidarların, İslami esaslar üzerine değil, daha çok saltanat sahiplerin çıkarları çerçevesinde kurumsallaştığına dikkat çeken Turhallı, şu hususlara dikkat çekti: “Bu kurumlar, aynı zamanda dürüst ve imanlı alimlerin ölüm fermanlarını imzaladı. Kur’ani, akli, ahlaki, toplumsal ve Demokratik İslam’ı bastırmak ve başkalaştırmak için Saltanat İslamı kurumsallaştırdılar. Saltanata göre bir alimlik, şeyhülislamlık gibi kurumlar oluşturuldu. Muktedirlerin çıkar ve duygularına göre anlayışlar geliştirilerek, buna göre fetvalar verildi. İslam tarihi diye sunulan, aslında saltanat tarihi olan ve sultanları kutsamak dışında hiçbir ameli olmayan bu dini sınıfın İslam’ı tahrif etmek ve Müslümanları muktedirlerin kölesi ve tebası yapmak dışında hiçbir görev ve ameli olmamıştır. Diyanet dediğimiz kurum ise Kemalist devletin dini tahrif etme kurumudur.”

İSLAM’I ÇIKARLARINA UYARLIYOR

Tarikat ve cemaat yapılarla iltisaklı vakıfların bünyesindeki öğrenci yurtlarında yaşanan istismarların, bir anlayışın ve yaşam biçiminin yansıması olduğunu dile getiren Turhallı, buna karşı toplumsal mücadele ve bilinçlenmenin önemine vurgu yaptı. Turhallı, şu an hükümet ile ortak hareket eden tarikatlarla ilgili şu tespitlerde bulundu: “Bu tarikatlar, Kemalist devletin finanse ettiği, koruduğu ve kolladığı yapılardır. Bu yapılar, Türk-İslam sentezinin toplum içerisinde yerleşmesi ve Türk ırkçılığın yaygınlaştırılması için kurumsallaşmış yapılardır. Diğer milletleri asimile etmek ve diğer mezhepleri ortadan kaldırmak için çalışma yürüten yapılardır. Bu tür uygulamalara Kemalist ve Türk İslam sentezi muktedirlerinin göz yumması, zemin sunması bir planlama dahilindedir. Böylelikle toplumun İslam’dan nefret etmesi ve kendi yönetimlerine sığınmasıdır. Böylesine günaha ve suça bulaştırılan bir dinin ismi toplum içerisinde de kötü olacak ve rejim böylelikle hedefine ulaşmış olacaktır. Dikkat edilirse Türk devlet sistemi önce toplumu karıştırır, sonra karşı karşıya getirir, daha sonra kurtarıcı olarak meydana çıkar. Kemalist sistem ya da diğer adıyla derin devlet, kendi bekasını bu tür kirli uygulamalarla tamamlar. Belki de yeni seçimle vitrin değişecek ve yeni gelenler bu tarikatlardan birkaçını kapatacak, rejim temize çıkarılarak birkaç cemaat mensubu kurban edilerek kendilerince sorunlar çözülmüş olacak. Bu tür olaylarla İslam hakikati bertaraf edilecek.”

KÜRT HALKI İTİBAR ETMESİN

Kurdistan’da köklü toplumsal İslam’ı tahrif ve Kürtleri asimile etmek için Diyanet İşleri Başkanlığının yıllardır çalıştığını hatırlatan Turhallı, Kürt halkının kimlik, hak ve hukuk talebini terörize etme ve bunun karşında durma dışında hiçbir işlevinin ve pratiğinin olmadığının altını çizdi. Turhallı, Diyanet gibi kurumların para ve maaş karşılığında iktidarların günahlarına, hak ve hukuk tanımamazlıklarına, her türlü ahlaksızlıklarına kılıf uydurma gibi bir görevle yetkilendirildiğinin kaydetti.

Kurdistan’da tarikatların Kürt çocuklarına yönelik eğitim faaliyetleri konusunda uyarılarda bulunan Turhallı, şunları ifade etti: “Bu tür yapılar, devletin eliyle ve açıktan Kurdistan’da örgütlendirilmektedir. Kürt çocukları din adı altında devletin bu şirk ve günah bataklığı olan zihniyetiyle zehirlenecektir. Bu zehirlenme ile Kürt dili, kültürü ve dini mefkuresi tersyüz edilecek, ucube bir toplum şekillendirilecek. Bu anlayış ve mefkure, Kur’an ve Muhammedi İslam’a taban tabana zıt olduğu halde İslam adına insanlar manipüle edilerek, din adına dinsizlik, yaygınlaşacaktır. Kürt kızları, çocukları ve gelecek nesiller böylelikle Kemalist sistem tarafından heba ve heder edilmek istenmektedir. Kürt toplumu ve dürüst dindarlar, bu tuzaklara düşmemeli. Hem Kürtler hem de duygu olarak dindar olanlar bu tuzakların içine çekilerek kendilerince toplum kişiliksizleşecek, imandan, akıldan uzaklaşacak ve onlar için kullanılışlı hale gelecektir. Bu sistem, Kürt’ün düşmanı olduğu kadar, dürüst dindarın da düşmanıdır. İnancınız, etnik kimliğiniz ve mezhebiniz ne olursa olsun, Türk-İslam sentezine uyumlu değilse, ya asimile olacak ya da bertaraf edilecektir.”