Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta sendikalı oldukları için Kod 46 ile tazminatsız işten atılan Tarım-Sen üyesi işçilerin direnişi, tüm gözaltı, baskı ve engellemelere rağmen kararlılıkla sürüyor.
Kadın işçilerin öncülüğünde devam eden direniş, aynı zamanda sermaye, devlet, siyaset, yargının iç içe geçmişliğini gözler önüne sermek açısından önemli bir örnek teşkil ediyor. 30 gündür tek bir muhatap bulamayan işçiler, direnişlerini Agrobay’ın domates ihraç ettiği ülkelerden Almanya ve Rusya Başkonsoloslukları önüne taşıdı.
Peki Avrupa’nın en büyük seracılık şirketi olmakla övünen Agrobay’da işçiler ne koşullarda çalışıyor? Kurdukları sömürü düzeninde hangi siyasi partiler onlara kol kanat geriyor? Kadın istihdamı reklamı vitrininin altında neler yaşanıyor? Direnişteki öncü işçilerden Tarım-Sen Yönetim Kurulu üyesi Ayten Yavuz, bu soruları ANF için yanıtladı.
‘HEM SİGORTASIZDIK HEM DE HAFTALIK TATİLİMİZ YOKTU’
Direnişteki Tarım-Sen üyesi işçisi Ayten Yavuz, Agrobay Seracılık’ta sendikalı olduğu için işten atılan 39 işçiden biri. 9 yaşından beri tarım işçiliği yapan Ayten Yavuz, Agrobay Hasan Şentürk yerleşkesindeki işleyişi iyi tanıyor.
2003-2005 ile 2017-2023 yılları arasında iki dönem buradaki seralarda çalışan AytenYavuz, sömürünün nasıl boyut değiştirerek derinleştiğinin hem tanığı hem mağduru. İki dönemi kıyaslayan Ayten Yavuz, “Agrobay Seracılık’ta ilk 2004 yılında çalıştım. Hasan Şentürk hayattaydı ve hem sigortasızdık hem de haftalık tatilimiz yoktu. O vefat ettikten sonra yönetimin kızı Arzu Şentürk Salık’a geçmesiyle bu durum zorunlu olarak değişti ama sömürü derinleşerek devam etti” diye konuştu.
’60 DERECEYE ÇIKAN SICAKLIKTA ÇALIŞIYORDUK’
Yıllar sonra 2017’de tekrar seracılıkta çalışmaya başlayan Ayten Yavuz, ancak 3 ay sonra sigortalı yapıldığına dikkat çekti.
Serada yapmadığı iş kalmadığını belirten Ayten Yavuz, çalışma koşullarını şöyle anlattı: “İŞKUR üzerinden işe başladım. Başımızdaki ziraat mühendisleri, 3 ay içinde performansımı beğenirlerse beni işe alacaklarını söylediler. Seralarda bitki bakımı, dolama, budama, destek, hasat her işi yapıyordum. 20 dönümlük seralarda 6 kadın işçi, 40 dönümlük seralarda ise 12 kadın işçi çalışıyorduk. Yaz-kış çalışma saatlerimiz değişiyordu. İşlerimiz sıkışık olduğu zaman fazla mesai yapıyorduk. Özellikle yazın şartlar çok ağırdı. 60 dereceye çıkan sıcaklıkta hiç durmadan çalışıyorduk.
Domates çok hızlı büyüyen bir bitki olduğu için ben tek başıma 10 dönüme bakıyordum, dolamasını yapıyordum. Askıda ipler var ve ipleri bitkilere doluyoruz ve 14 metre kadar yüksekliğe askılarla bağlıyoruz. Yüksek olduğu için bunu kültürel işlem araç platformlarıyla yapıyoruz. Ama aracın rayları eski olduğu için sürekli iş kazası oluyordu. Defalarca yönetimi iş güvenliği konusunda uyardık ama dinleyen olmadı.
‘ORGANİK DİYE LANSE ETTİKLERİ DOMATESLERE İLAÇ ATIYORLARDI’
Her ne kadar dışarıya domateslerin organik olduğu lanse edilse de beyaz sineklerden ve robocan hastalığından korumak için bitkilerin üzerine kimyasal ilaç atıyorlardı. Haftada iki, üç kez yapılan bu ilaçlama sırasında işçilerin dışarıya çıkarılması gerekirken biz serada çalışırken yapılıyordu. Bir maske bile dağıtmıyorlardı. Bu yüzden birçok arkadaşımız astım hastası oldu, benim karaciğerimde kitleler oluştu. Hatta bir arkadaşımız bu ilaçlardan çok kötü zehirlendi. Bu uygulamaya karşı gelen iş güvenliği uzmanlarının da işine son verildi. Seralardaki temizliği de biz yapıyorduk. Yasak olmasına rağmen bu temizlik klor ve asit ile yapılıyordu. Plastik eldiven verdikleri için elleri yanan arkadaşlarımız oldu. Asitle boruları siliyorduk. Denetim geldiği zaman ilaçları ve temizlik malzemelerini saklıyorduk.
‘SENDİKALI OLDUĞUMUZ ZAMAN İŞTEN ÇIKARILDIK’
Başımızda duran mühendis ve ziraat teknikerlerinden çok büyük baskı görüyorduk. Daha hızlı olmamız için sürekli mobbing vardı. Geçen sene çok verimsiz geçmişti. Bunun üzerine Arzu Şentürk Alman firmasından bir adam çağırdı. Adam seraları bakımsız buldu ve bu ziyaret sonrası çalışma koşullarımız daha da ağırlaştı. Daha çok baskı görmeye başladık. Bitkilerin üzerinde beyaz sinek oldu mu direkt suçu işçilerin üzerine atıyorlardı. Düşünün ki 40 dönümlük seranın bir tek yönünde 380 bitki var. 700’den fazla bitkinin bakımını yapıyorduk. 40 dakikada ancak çıkabiliyorduk. Erkeklerin işini de bize yaptırıyorlardı. Bu zor koşullara karşı sendikalı olduğumuz zaman da işten çıkarıldık.”
Temmuz-Ağustos aylarında herkesin ücretsiz izine yollanacağına yönelik söylemler başladığını belirten Ayten Yavuz, bunu kabul etmeyen birçok işçinin istifa etmeye zorlandığını söyledi. Bitkilerin virüs kapmaması için artık yemek dahi verilmeyeceğinin duyurulması sonrası sendikalı olmaya karar verdiklerini ifade eden Ayten Yavuz, “Yemek sırasında herkes birbiriyle temas edeceği için bitkilere hastalık bulaştıracağımızı öne sürdüler ve bizi adeta havasız seralara hapsettiler. Yemekleri evden getirip, seralarda yiyeceğimizi söylediler. Yani adeta seralara hapsedilecektik, dışarı çıkılmayacaktı, hiçbir şekilde gün yüzü görmeyecektim bitkiler mikrop kapmasın diye. Biz de toplandık ve sendikalı olmaya karar verdik” dedi.
‘SERMAYE, DEVLET, SİYASET, YARGI İÇ İÇE GEÇMİŞ’
Sendikalı olmasından 5 gün sonra işten atıldığını belirten Ayten Yavuz, bilginin de içerden yönetime sızdırıldığını söyledi. İnsan kaynaklarına çağrıldığında işten atılma gerekçesi olarak utanmadan “performans düşüklüğü”nü gösterdiklerine dikkat çeken Ayten Yavuz, “Bütün yaz kürek salladım. Kasalarla kum taşıdım ama Kod 04 ile ‘performans düşüklüğü’nden işten çıkarıldım. Kendi işim gibi çalıştım orada. Neredeyse mühendisin altı gibiydim. Bu uygulamayı protesto eden işçi arkadaşlarımız ise en ağır iş kodu olan 46’dan, tazminatsız işten atıldı” dedi.
‘NE AKP NE DE CHP BİZİMLE MUHATAP OLDU!’
Direniş sürecinde sermaye, devlet, siyaset, yargının nasıl iç içe geçtiğinin ayyuka çıktığını ifade eden Ayten Yavuz, ne AKP’nin ne de kendine muhalif diyen CHP’nin kendileriyle muhatap olduğunu vurguladı. Agrobay’ın iktidarla zaten iyi ilişkileri olduğunu anlatan Ayten Yavuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitinglerine zorla götürüldüklerine dikkat çekti.
2018 yılında hem Erdoğan’ın hem dönemin başbakanı Binali Yıldırım’ın mitingine zoraki götürüldüğünü dile getiren Ayten Yavuz, şunları kaydetti: “Bayburt Grup şirketlerine bağlı Türkeli’nden ve Agrobay’dan işçileri zorla mitinglere götürüyorlardı. İstemesek de zorla arabalara doluşturuluyorduk. Hatta Binali Yıldırım’ın da burada hisseleri olduğu söyleniyordu” dedi. CHP’nin de Arzu Şentürk Salık ile ilişkisi olduğunu belirten Ayten Yavuz, CHP Milletvekili Tuncay Özkan’ın Şentürk’ün nikah şahitliğini yaptığına işaret etti. CHP’li Dikili Belediye Başkanı Adil Kırgöz’ün yanına da gittiklerini ancak kendileriyle görüşmeyi kabul etmediğini anlatan Yavuz, AKP Bergama Belediye Başkanı Hasan Koştu’yu da aradıklarını ama onun da ilgilenmediğini söyledi. AKP’nin de CHP’nin de yanlarında olmadığını kaydeden Ayten Yavuz, “Bu direnişte kimin kimle olduğunu anladık. Haklarımızı istediğimiz için İki kere darp edilerek gözaltına alındık. Karakolda mevcutlu tutulan ve adli kontrol şartıyla bırakılan biz olduk. Hakkımda yurtdışına çıkış yasağı ve Agrobay’a 500 metre yaklaşmama kararı verildi. Hepsinin Agrobay’ın yanında olduğunu yaşayarak öğrendim.”
‘BU MU KADIN DAYANIŞMASI, KADIN İSTİHDAMI?’
Gözaltındayken Agrobay’ın ağustos ayı maaşını da yatırmadığını öğrenen Ayten Yavuz, gasp edilen hakları verilinceye kadar mücadelenin süreceğini vurguladı. Villa yaptırmaya ve araba almaya gelince parası olan Arzu Şentürk’ün, işçilerin tazminatı ve maaşları söz konusu olunca üç maymunu oynadığını vurgulayan Ayten Yavuz, “Böyle yol kesmekle kimse benden tazminat alamaz diyor Arzu Şentürk. Başka bir işletmede iş bulmamızı engellemek için patronlarla toplantı yapıyor, sonra da kadın hakları, kadın istihdamı diyor. Biz kadın değil miyiz Arzu Hanım? Sendikalı olmak haktır. Domateslerine tenezzül etmeyecek kadın işçileri Kod 46 ile işten çıkardın. Bu mu kadın dayanışması, değeri, istihdamı? Sen hırsızı kendinde, yönetiminde ara, işçilerde değil” diye tepki gösterdi.
‘HEM İŞÇİ HAKLARINI GASP EDİYORLAR HEM DE HALKI ZEHİRLİYORLAR!’’
Agrobay’ın hem işçilerin haklarını gasp ettiğine, hem de ilaçlanmış domatesleri organik diye göstererek halkı zehirlediğine dikkat çeken Ayten Yavuz, “Seralarda çok ağır tarım ilaçları kullanıldığını tüm halk bilmeli. Agrobay domatesleri organik tarımdan gelmiyor. Birebir zehir yiyorsunuz. Bunun şahidi de benim” dedi.
9 yaşından beri tarım işçisi olduğunu ve hep sömürüldüğünü kaydeden Ayten Yavuz, Agrobay direnişinin haklarını arayan bütün tarım işçilerinin direnişi olduğunu vurguladı. Ayten Yavuz, “Biz bütün tarım işçileri için direniyoruz. Mevsimlik tarım işçilerinin bir güvencesi olması lazım. Sadece kendimiz için değil hepsi için direniyoruz ve kazanacağız” vurgusunda bulundu.