Yeşil Sol’dan yeni dönemin yol haritası için 800 delege ile konferans

Yeşil Sol Parti, Ankara’da 800 delegenin katılımı ile “Büyük Konferansı”nı topladı. Konferans öncesi 30 bini aşkın kişinin katıldığı halk toplantıları yapan Yeşil Sol Parti, yeni dönemin yol haritasını çıkaracak.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) yeniden yapılanma ve inşa süreci kapsamında “Büyük Konferansı”nı topladı.

Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde organize edilen konfernas, “Rêxistin Azadî ye, (Değişim ile Özgürlüğe)” şiarıyla gerçekleşti.

Konferansa Türkiye ve Kurdistan’dan 800 delege katılırken, sık sık “Biji Serok Apo” ve “Biji Berxwedana Kobanê” sloganları duyuldu.

İki gün sürecek konferansta, seçim sonrası partinin halkla yaptığı toplantılarda öne çıkan öneriler tartışılarak, karar haline getirilecek.

Konferans divan seçimi ve saygı duruşuyla başladı. Açılış konuşmasını, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ile Çiğdem Kılıçgün Uçar yaptı.

YOL HARİTASI

İbrahim Akın, cezaevlerinde rehin tutulan siyasetçileri selamlayarak, “Cezaevinde rehin bulunan bütün yoldaşlarımız adına sevgili Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bütün yoldaşlarımızı sevgiyle selamlıyoruz. Onların katkılarıyla daha güçlü bir yol haritası çıkaracağımıza inanıyorum” dedi

Akın, “Uzun bir süredir Türkiye halklarının çoklu bir kriz kıskacında zorluklar yaşadığını tespit etmiş ve bu tespitimizi çeşitli kanallardan kamuoyu ile paylaşmıştık. Toplumsal sorunlarımızdan, çökmekte olan ekonomiye, ırkçı-mezhepçi eğitimden yaşam tarzı dayatmasına, ayrımcı cinsiyet politikalarından ekolojik yıkıma kadar hayatın her alanı AKP-MHP iktidarı eliyle katlanılamaz hale getirildi” diye ekledi.

Rehin siyasetçiler Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve tüm yoldaşlarının katkıları ile “daha güçlü bir yol haritası çıkaracaklarına inandıklarını” belirten Akın, konuşmasında Türk devletinin kuruluşundan bu yana devam eden inkar ve imha siyasetine de dikkat çekti.

TECRİT

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride vurgu yapan Akın, tecrit meselesinin bir kişiye uygulanan politika olarak anlaşılmaması gerektiğini ifade etti.

Akın, “Buradan herekse sesleniyoruz; mesele bir kesime yönelik bir tecrit politikasıyla başlamış ancak bütün Türkiye’nin temel olarak muhatap olduğu anti demokratik hukuksuz, insan haklarına aykırı evrensel normlara aykırı bir politika bu ülkede uygulanıyor. Bu bakımda önümüzdeki dönemde bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, muhalefet edenler bunun farkında olarak siyaset yapmak zorunda. Başka türlü üç maymunu oynayarak bu ülkede siyaset yapamazsınız” şeklinde konuştu.

İKİ KUTUPLU SİYASETE KARŞI ÜÇÜNCÜ YOL

“Önümüzdeki sürecin en önemli sorunlarından biri de bu iktidar karşısında yaşadığımız blok hikayesidir” diyen Akın, içinde bulundukları süreci şöyle değerlendirdi:

“Bu ülkede iki kutuplu siyasetle bizi sıkıştırmaya çalışıyorlar. Biz de diyoruz ki; mevcut otoriter faşizan saray rejimi etrafındaki iktidar yani dinci, milliyetçi, otoriter rejim sadece bir rejim değil aynı zamanda devletin kendisi haline gelmiş durumda. Bu devletin karşısında muhalefet edecekseniz, bu topluma umut vereceksiniz, bu umudun yolu bir başka seçenek yaratmaktır. Bizim seçeneğimiz Üçüncü Yol seçeneğidir. Bu ülkedeki bütün ezilenlerin ortak geleceğinin inşa edileceği seçenek, üçüncü yol seçeneğidir. Deprem meselesini korkunç bir biçimde kullandılar. Deprem inanılmaz bir tahribat yarattı. Deprem doğal bir felaket ama aynı zamanda AKP ve MHP şahsında ikinci bir felaket yaşandı. Burada sesleniyoruz; bu yalancı talancı siyasete karşı artık daha fazla sessiz kalmayın. Herkesin demokratik hakkı buna isyan ve itiraz etmektir. Buradan bütün muhalefete sesleniyorum; bunun karşısında sessiz kalmayın.”

ÖZELEŞTİRİ SÜRECİNE 30 BİNİ AŞKIN KİŞİ KATILDI

Yerel yönetimlere işaret eden Akın, kayyum rejimine karşı duracaklarını kaydederken, dört ay önce başlattıkları seçim sürecini de hatırlattı.

“Tartışmalarımızı açık ve şeffaf yaptık” diyen Akın, “Önce ilçelerimizde, sonra illerimizde toplantılar yaptık.  Halk toplantıları yaptık. Halk toplantılarına 30 binin üzerinden insanımız katıldı. Bunları raporlaştırarak, değerlendirerek önümüzdeki dönemin yol haritasını çıkartmak için çalıştaylar yaptık. Bu fikirlerle bugün sizlerin delege olarak katıldığı bu konferansta; kararlarımızı almış olacağız. Bu kararlarımız kongremizde sonuçlanacak. Bu kararlar yeni dönemin yol haritasını çıkartmak bakımından çok değerli ve kıymetli olacak” şeklinde konuştu.

KÜRT SORUNUNU GÖRMEYEN DEVLET AKLI

Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar,  HDP’nin birikiminin, kazanımının ve paradigmasının özü üzerinden bir arada olduklarını vurgulayarak, “HDP’nin paradigması AKP tarafından yenilememiştir. Yeşil Sol Parti’nin mücadele pusulası emek verdiğimiz HDP paradigmasıdır” dedi.  

Yeni bir yüzyıla girdiklerini kaydeden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “AKP ve MHP iktidarı, yeni yüzyılı anlata anlata bitiremedi. Biz de bunu değiştirme ve halkların yüzyılı yapma konusunda ısrarcıyız” ifadelerini kullandı.

Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları ekledi: “En önemli sorun olarak Kürt sorununu görmeyen bir devlet aklıyla karşı karşıyayız. Kürt sorunu bir inkar ve imha sorunu. Kürt sorununda geldiğimiz aşamayı anlamak için son bir hafta 10 gün içerisinde yaşananlara bakmamız lazım. Halkımızın çocuklarının cenazeleri, kutular içerisinde ailelere verildi. Devletin direksiyonunda oturan AKP ve MHP çok ahlaksız bir kırım savaşı yürütüyor. Cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet Ana’nın kızı Hezni İnan’ın yanmış elbiseleri geçtiğimiz günlerde bir poşet içerisinde ailesine teslim edildi. Buradan şunu söylemek gerekiyor; esas ve gerçek gündemlerimiz bunlar olmalı. Bu kırılmadan ne Kürt halkının ulaşmak istediği hedefe doğru yol alabiliriz, ne de Türkiye halklarının ulaşmak istediği hedeflere ulaşabiliriz.”

“Buradan sorumlulara ve iktidara sesleniyoruz; o mezarlar Kürt halkının tarihidir, o mezarlar bizim tarihimizdir” diyen Çiğdem Kılıçgün Uçar, cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalara da dikkat çekti.

Çiğdem Kılıçgün Uçar, “2022 yılında cezaevlerinde 81 kişi hayatını kaybetti, 561 ağır hasta tutsak var. Bin 500’den fazla hasta tutsak var” dedi.

DÊRAZOR PROVOKASYONU

Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarını hatırlatan Çiğdem Kılıçgün Uçar, şöyle konuştu:

“Türkiye’de Kürt sorununu derinleştiren AKP Dışişleri Bakanı Ortadoğu’da bu savaşı sürdürmenin ittifaklarını yaratmaya çalışıyor. 2015 yılından beri Kürt düşmanlığı için ittifak arayan bir iktidarla karşı karşıyayız. En son Deyrazor’da yaşananlara bütün dünya tanıklık etti. Orada yaşananlar bir provokasyon. Bu devlet kendi içinde kriz yaşıyor ve bunu aşmak için Kürt sorununu derinleştirmeye ve Kürt halkının kazanımlarına müdahale etmeye yöneliyor. Son iki hafta içerisinde İran, Irak, Rusya, Körfez ülkelerine seferler düzenlendi, bu seferlerden Kürt halkının kazanımlarına savaş açma kararı çıkardılar. Deyrazor’da yaşanan provokasyonu bütün dünya seyrediyor. İŞİD çetelerini bize Arap aşiretleri olarak göstermeye çalıştılar. Açıkça ifade edelim, Deyrazor’da yaşanan ikinci bir Kobanê kuşatmasıdır. O gün Kobanê’nin düşmesini bekleyenler, bugün Deyrazor’da yaşananların müsebbibidir, failleridir. Kobanê ve Rojava’da bugün mücadelesini yürüttüğümüz tüm dünyaya örnek olan bir ortak yaşam örneği var. Bugün de Deyrazor’da Kürt-Arap birlikteliği ve ortak yaşama karşı bir saldırı ile karşı karşıyayız. Kobanê’de oluşan bu birlik Suriye’nin kuzeyinde o kadar etkili bir hale geldi ki özgür ve demokratik Suriye’nin gerçekleşmesinde öncü güç olacak Arap Kürt birliğine karşı mevcut iktidar bütün kanallarla saldırmaya devam ediyor.  HDP nasıl ki Kobanê direnişi karşısında halkların ortak direnişini savunduysa Yeşil Sol Parti olarak Arap ve Kürt halkının ortak mücadelesini sahiplenmeye devam edeceğiz.”

ÖNEMLİ BAŞLIKLARDAN BİRİ TECRİT

Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Kürt sorunundan bahsettiğimizde en önemli başlıklardan biri elbette tecrit olmak durumunda. Kürt sorunu bir ‘güvenlik’ sorunu değil. Kürt sorunu bir demokrasi sorunu bir özgürlük ve statü sorunudur” vurgusunda bulundu.

Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları ekledi: “Kürt sorunu aslında inkara dayalı bu inkarın en derinleştiği yer tecrittir. Çünkü tecrit Kürt sorununda inkardır. Bu inkar üzerinden dört bir taraftan savaş devam ediyor. Öyle ki tecrit konuşmak bile tecrit edilir hale getirildi. Yeşil Sol Parti olarak alanlarda vekil arkadaşlarımızı mücadele arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili her söz ciddi saldırıyla karşı karşıya kalıyor. Yaptığımız doğru. Çünkü bize saldıranlar Kürt halkının kimliğini dilini kültürünü tarihini tanımayanlardır. Ne kadar saldırırlarsa saldıranlar biz tecrit var demeye devam edeceğiz bu tecridin kaldırılması için mücadele edeceğiz.

İmralı tecridi sadece Kürtlerin sorunu değildir bütün ülkeye yayılmış bir rejim haline geldi. Özgür ve eşit bir yurttaş olarak yaşamak isteyen Kürt halkının kaderiyle Türkiye halkının kaderi umduğumuzdan daha fazla ortaklaştı. Dolayısıyla ekoloji mücadelesinde, emek, kadın mücadelesinde yan yana gelişlerimizin her biri tecrit mücadelesinde yan yana gelmek durumunda. Bu ülkede yaşanan yozlaşma ve çürümeyi tecrit rejiminden ayrı ele alamayız.  Bunun anlatmak durumundayız. Halkımızı savaş konusunda tecrit konusunda ve bizim yapabileceklerimiz konusunda barışın bir ütopya olmadığı konusunda erkek devlet aklının bize dayattığından öte bir şey olmadığı konusunda ortaklaşma yaratmak durumundayız. Bugüne kadar yaptıklarımızla yol aldık ama güçlü bir sahiplenmeye ihtiyaç vardı. Tecrit bir hukuk katliamı hukukun dışına çıkılması devlette süreklilik esastır denir ya. Demirel’de söylemişti “devlet zaman zaman rutin dışına çıkar.’ AKP rutin bırakmadı, sınır bırakmadı. Adaleti, hukuku katleden bir sisteme boyun eğmemizi istiyor. Cumartesi Annelerinin her hafta gözaltına alınması, öğretmenlerin ters kelepçe ile gözaltına alınması 3-4 insanın en temel demokratik hakkı olarak bir araya gelmesine izin verilmemesi tecrit rejiminden bağımsız değildir.  O yüzden tecrit Türkiye sorunudur, hepimizin mücadele etmesi gereken bir alandır.” 

‘ELEŞTİRİLER GÜÇ KATTI, EKSİKLİKLERİMİZİ GÖRDÜK’

Çiğdem Kılıçgün Uçar, şöyle noktaladı: “Seçim sonrası ciddi toplantılar yaptık. En cesur eleştirilerin olduğu toplantılar oldu. Bu cesur eleştiri bizimle beraber yıl alam mücadele arkadaşlarımızın ve halkımızın bu paradigmayı sahiplendiğinin en büyük göstergesidir. Bize güç kattı. Eksiklerimizi gördük. Nasıl yol alabileceğimizi tartıştık. Ama bugün burası bu kararların somutlaşacağı başlıkların netleşeceği yerlerden biri. Bu çalışmayı yürütürken sadece toplantılardan yapmadık. Önceki dönem eş genel başkanlarımız ve cezaevlerindeki arkadaşlarımızdan, sürgünde olan arkadaşlarımızdan görüş aldık. Selahattin Demirtaş’tan Figen Yüksekdağ’dan Gültan Kışanak’tan, Alp Altınörs’ten, Sebahat Tuncel’den, Leyla Güven’den Mahir Sayın’dan Ertuğrul Kürkçü'den Nasrullah Kuran’dan yeni dönemin inşasında konferansa giderken yapabileceklerimiz konusunda katkılarını istedik. Bir araya getirdiğimiz komisyonumuz arkadaşlarımız gönderdiği bilgi ve belgelerden faydalandı. Buradan sizler aracılığınızla hem sürgünde olan arkadaşlarımızla hem de cezaevlerinde olan arkadaşlarımıza selam olsun. Demokratik uzlaşı özgür bir siyaset ve evrensel hukuk bizim temel ilkelerimiz. Bugün demokratik siyaseti Türkiye’de en büyük güç durumuna getirmek durumundayız. Bu çerçevede devletin her yerden bize saldırdığı yerde bizlerin mücadelemizi büyütmek hepimizin görevi. Özgür insana ve özgür topluma yakışır baharlar yaratmak iddiamız var. Tarih bizi mücadeleye zaman ise başarıyı dört elle sahiplenmeye çağırıyoruz. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum yolumuz açık olsun.”

Konferans, delegelerin yeni döneme dair tartışmalarıyla devam ediyor.