8 Mart ve öz yönetim direnişleri...-Selahattin Erdem

Kuşkusuz bu yapılanların hepsi de önemli ve anlamlıdır. Bu yılki 8 Mart etkinliklerinin ölümsüz devrimci Kürt kadınları Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın manevi komutasında yapılması derin bir anlama sahiptir.

Gençlikle birlikte öz yönetim direnişlerinin öncülüğünü yapan kadınlar, bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerini 1 Mart’ta Silopi’den başlattılar. Kadının özgürlük için direniş günü olarak tanımlayıp, Silopi direnişinin kahraman şehitleri Sevê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’a adadılar. Bu yılki 8 Mart etkinliklerini başta Cizre ve Sur olmak üzere Kürdistan’ın tüm kent ve kasabalarında süren demokratik öz yönetim direnişleriyle birleştirerek yeni bir özgürlük ve zafer hamlesinin başlangıcı yaptılar.

Kuşkusuz bu yapılanların hepsi de önemli ve anlamlıdır. Bu yılki 8 Mart etkinliklerinin ölümsüz devrimci Kürt kadınları Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ın manevi komutasında yapılması derin bir anlama sahiptir. Onlar duruşları, çabaları ve son sözleriyle böyle bir öncülüğü fazlasıyla hak etmişlerdir. Bu temelde AKP faşizmine karşı yürütülen demokratik öz yönetim direnişinde kadın etkinliği ve öncülüğü de somutlaşmıştır.

Kürt kadınlarının 8 Mart’ı özgürlük için direniş günü olarak tanımlamaları ve bu temelde etkin bir mücadele günü yapmaları da anlamlıdır. Zaten 8 Mart’ın gerçek tanımı da budur. Erkek egemen sistemin kadın katliamlarına karşı direnişi ve bu mücadelenin şehitlerinin anısına sahip çıkmayı ifade etmektedir. Yoksa bazılarının saptırmaya çalıştıkları gibi bir bayram falan değildir. Böyle yapmak isteyenler kadın özgürlük mücadelesinin içeriğini boşaltmaya çalışan egemenlerdir. 8 Mart hem de fedai çizgisinde kadın özgürlüğü için mücadele etmeyi içermektedir.

Söz konusu bu içeriğiyle tam da PAJK-KJK’de ifadesini bulan Kürt Özgür Kadın Hareketine denk düşmektedir. Çünkü bu hareket Berivan, Beritan ve Zilan’lardan başlayan Nuda, Sara ve Sevê’lere kadar gelen binlerce kahraman şehide sahip bir fedai özgürlük hareketidir. Bugün bu fedai çizgisi DAİŞ faşizmine karşı kahramanca direnen YPJ ve YPJ-Şengal örgütlerinin kahraman savaşçılarında ifadesini bulmaktadır. Bu ölümsüz fedailik çizgisi, AKP faşizmine karşı barikat ve hendekler arkasında direnen YPS-Jin savaşçılarında temsilini bulmaktadır. AKP faşizmine karşı öz yönetim direnişlerinin öncülüğünü büyük bir cesaretle silaha sarılan yiğit Kürt kızları yapmaktadır.

Kürt halkı, Önder Abdullah Öcalan’ın fikirleri ve çabaları öncülüğünde kahraman bir şehitler ordusuna sahip olduğu gibi, yenilmez bir Özgür Kadın Hareketine de kavuşmuştur. Kadınları bu denli özgürlük bilinci ve aşkıyla dolan, bu kadar cesaret ve fedakarlık kazanan, bu düzeyde yiğit ve öncü hale gelen bir toplum asla yenilmezdir ve en büyük güce kavuşmuş demektir. Önder Abdullah Öcalan’ın Kürt halkına kazandırmış olduğu en büyük hazine budur. 

Kuşkusuz Kürt kadını böyle bir noktaya kolay gelmemiştir. Kadınların erkek egemen düzen altında düşürüldükleri nokta genellikle kölenin kölesi olarak tanımlanmaktadır. Kürtler ise, üzerinde hiçbir toplumun asla kabul etmeyeceği kültürel soykırım uygulanan bir toplumdur. Dolayısıyla Kürt kadınlarının yüz yıllık kültürel soykırım rejimi altındaki statüleri kölenin kölesinin kölesi olmaktadır. Acı ama, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan önce Kürt kadınının içine düşürüldüğü durum budur. Önder Abdullah Öcalan işte buradan yola çıkarak bugün dünya kadınlarına öncülük eden özgür kadın savaşçılığını ortaya çıkarmıştır. 

Nereden nereye gelinmiştir. Kat edilen bu mesafe iyi anlaşılmak ve asla küçük görülmemek durumundadır. Bugün faşizme karşı direnişin kahraman fedai çizgisinde öncülüğünü yapan Kürt kadınına işte böyle büyük bir eğitim ve mücadele ile ulaşılmıştır. Hiç kuşkusuz bu gelişmelerde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın düşünceleri ve yoldaşça harcadığı çaba belirleyici rol oynamıştır. İşte bu nedenledir ki, Kürt kadınları mevcut 8 Mart etkinliklerini "Kadınlar Önderlikleri ve Özgürlükleri İçin Eylemde" sloganı altında yürütmektedirler. 

Hiç kuşkusuz bu slogan da çok doğru ve anlamlıdır. Bugün öyle bir durum oluşmuş ki, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ve Kürdistan’ın özgürlüğü adeta kadınların özgürlüğü ile iç içe geçmiş gibidir. Bu da özgürlük mücadelesinin böyle iç içe ve bütünlüklü ele alınıp yürütülmesini gerektirmektedir. Nitekim Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesi bu temelde gelişirken, "Öcalan’a Özgürlük" kampanyasının öncülüğünü de kadınlar yapmaktadır.

Bugün egemen ulus, cins, sınıf, din ve mezhep gerçeğini şahsında birleştirmiş olan faşist AKP ve Tayyip Erdoğan yönetimi altında öyle bir durum ortaya çıkmıştır ki, başta kadınlar olmak üzere tüm halkın direnmekten başka çaresi kalmamıştır. Bu faşist ulus-devlet sisteminin Türkiye’de uyguladığı en vahşi bir toplum kırımdır. Bu Kürt düşmanı zihniyet ve siyasetin Kürdistan’da uyguladığı en vahşi bir soykırımdır. Bu cinsiyetçi egemen erkek zihniyet ve sisteminin kadın üzerinde uyguladığı en vahşi bir katliamdır. 

Dolayısıyla ulus-devletin toplum kırımına, şoven milliyetçiliğin soykırımına ve toplumsal cinsiyetçiliğin katliamına maruz kalan kadınlar için katmerli bir direnişten başka var olma ve özgür yaşama şansı yoktur. O halde kadınlar ne yapsa ve ne kadar mücadele etse de azdır. Bu durum göstermektedir ki, bilinçsiz, örgütsüz ve eylemsiz tek bir kadının bile kalmaması gerekir. Bilinçlenmek için eğitim ve öz savunma dahil her tür örgütlenme kadın için gereklidir. Kadınlar, toplum olma gerçeğine ters düşmeyen her türlü eylemi de geliştirebilmelidir.

Ne var ki, bugün bilinçlenme, örgütlenme ve eylemde yaşanan büyük ölçüde darlıktır. Kuşkusuz bunları belirtirken yaşanan büyük gelişmeyi görmüyor ve dikkate almıyor değiliz. Fakat kadın potansiyelinin büyüklüğü ve kadın özgürlük mücadelesinin ihtiyacı dikkate alınırsa, o zaman mevcut pratikleşmenin yetersiz kaldığı rahatlıkla söylenebilir. Başta özgürlük bilinci olmak üzere her bakımdan kadın eğitimi bir seferberlik düzeyinde yapılabilir. Bazı kadın örgütleri dar grup düzeyinde kalmakta ve bir türlü onu aşamamaktadır. Halbuki bir modernite etkisi olarak yansıyan bürokratik yaklaşım aşılırsa, o zaman en büyük kadın örgütlülüğü ortaya çıkar.

Eylemde ise yaratıcılık ve çok yönlülük kadın mücadelesinin başarısı açısından zorunludur. Çünkü özgürlük kolay elde edilmemektedir. Kadın özgürlüğü ise daha fazla böyledir. Kürt kadınlarının özgürlüğü ise, bundan çok daha fazla böyledir. Çünkü Kürdistan’da kadın özgürlük mücadelesi demek, ulusal özgürlüğe ve toplumsal demokrasiye öncülük etmek demektir. Bu ağır görevin başarısı da herkesten çok bilinçlenmeyi, örgütlenmeyi ve eylemli olmayı gerektirir. 

DAİŞ ve AKP faşizmine karşı öncü mücadelede sınanmış ve başarısı temelinde dünya kadınlarının ve insanlığın umudu haline gelmiş olan Kürdistan Özgür Kadın Hareketinin tüm bu zorlu görevleri başaracak güce sahip olduğu açıktır. Saflarından Berivan, Beritan, Zilan, Nuda, Sara ve Sevê gibi kahraman önderleri çıkarmayı başarmış olan bir hareketin, doğru çizgide yürümeye devam ettiği müddetçe başaramayacağı görev yoktur. Dolayısıyla kış boyu kahramanlık çizgisinde devam eden öz yönetim direnişlerinin böyle bir öncülük temelinde bahar ve yaz sürecinde büyük zaferler kazanmasından daha doğal bir sonuç olamaz. Önderliğin ve şehitlerin emri budur. Kürtlerin varlığı ve özgürlüğü bunu gerektirmektedir. Ortadoğu halklarının ve insanlığın beklentisi ve umudu da bu temeldedir.

Bu esaslar üzerinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor; Sevê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar şahsında tüm kadın özgürlük şehitlerini saygı ve minnetle anıyor; özgürlük ve demokrasi için mücadele eden tüm kadınlara yoldaşça üstün başarılar diliyorum!

Kaynak: Yeni Özgür Politika