‘Öz savunmanın en büyüğü örgütlülüktür’
Erkek şiddetine karşı kendileri koruyan iki kadının durumunu değerlendiren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, örgütlü kadın mücadelesine dikkat çekiyor.
Erkek şiddetine karşı kendileri koruyan iki kadının durumunu değerlendiren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, örgütlü kadın mücadelesine dikkat çekiyor.
Son bir hafta içerisinde eşlerinden şiddet gören iki kadın, kendilerini savunmak için eşlerini öz savunma ile öldürdü. Antalya’da hem fiziki hem de cinsel şiddete maruz kalan Melek İpek tutuklanırken Ankara’da da Nimet Akgün kendisine ve kızına şiddet uygulayan Ali Akgün’ü bıçakladı. İki kadın hakkında henüz nefsi müdafaa uygulanmadı. Bunlar olurken İstanbul’da Alev Ş., hakkında uzaklaştırma kararı aldığı Emre Yurtsever tarafından elleri ve ayakları koli bandı ile bağlanıp evi ateşe verildi, genç kadın yaralı kurtarıldı. Emre Yurtsever, olaydan sonra gözaltına alınsa da daha sonra serbest bırakıldı. Yine Aleyna Çakır ölümünde baş şüpheli Ümitcan Uygun ise kamuoyunun baskısına rağmen kendisinden DNA örneği bile alınmazken daha sonra narkotik şube tarafında ‘uyuşturucu kullanımını sosyal medyada özendirmekten’ gözaltına alınıp tutulandı. Yargının erkeklere uyguladığı bu ayrımcı tutumu, 2021’de kadınların hem bu tutuma hem de şiddette karşı verecekleri mücadeleyi HDP Kadın Meclisi Sözcüsü ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’a sorduk.
YARGI, ERKEĞİ KORUMA ÜZERİNE BİR MEKANİZMAYA DÖNÜŞTÜ
Başaran, Türkiye’de uzun zamandır yargının ve anayasanın işletilmediğini belirterek şunları söylüyor: “Kadınlara, muhaliflere ayrı işleyen, bazı kesimlere ise bambaşka yürütülen bir adalet sistemi var ama aslında adalet sistemi de denemez buna. Kişinin cinsiyetine ve politik görüşüne göre tavır alan bir mekanizma bu. Bunun en önemli göstergelerinden bir tanesi de erkeklerden yana tavır alınması, elbette yeni değil. Kadını korumaya yönelik getirilen düzenlemeler, uluslararası sözleşmelere rağmen Türkiye'de yargı kendisini sürekli erkeği koruma üzerinden var eden bir mekanizmaya dönüşmüş durumda. Üstelik kadını yaşadığı mağduriyetin üzerine bir de cezalandıran bir mekanizma bu. Kadınların yaşamını koruyan bir sistem olmadığı kesin. Bir kadın öldürüldüğünde, tecavüze uğradığını ya da bir çocuk istismar ortaya çıktığında hemen erkekler lehine birtakım söylemler, teamüller ortaya çıkarılıyor. Kadının gece evden çıkış saatinden giydiği kıyafete, yaşam biçiminden söylediği söze kadar; işi, sosyal yaşamı ya da politik görüşü araştırılarak kadını suçlu gibi gösterme çabası oluşuyor. Erkekler adliyeye giderken takım elbise giymesiyle ya da herhangi bir şey yapmaksızın iyi halden faydalanırken kadınlar söz konusu olduğunda en yüksek ceza ile cezalandırılıyorlar.”
KENDİNİ SAVUNAN BİR KADIN ŞU AN TUTUKLU
Ayşe Acar Başaran son iki olayda yaşana özsavunmanın yasalarda tam olarak kadına yönelik bir içerikte yer almasa da nefsi müdafaa şekline olabileceğinin altını çiziyor: “Tabii ki kadınların kendini savunmasına yönelik bir düzenleme yok; ama genel yasal düzenlemeleri bile aslında bu tür durumlarda uygulanabilir. Nefsi müdafaa meselesi burada uygulanabilir örneğin en son Melek İpek örneği var. Şiddet geçmişi araştırılmaksızın zaten basına yansıyan fotoğraflarda bunun bir kendini savunma olduğu açıkça görülüyor. Melek İpek’in yüzü gördüğü işkence izlerini hala taşıyor. Bu Nahide Opuz davasını da hatırlatıyor, biliyorsunuz ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuş ve koruma kararının uygulanmadığını kanıtlayıp Türkiye’ye de bu konuda ceza aldırmıştı o dava. Hem fiziki hem cinsel şiddete uğrayan bir kadın şu an bir tutuklu. Ama örneğin Aleyna Çakır'ın ölümünden sonra tüm okların şüpheli olarak gösterdiği Ümitcan Uygun tutuklanmadı uzun süre. En son tutuklandı fakat başka bir dosyadan. Haliyle böyle bir mekanizmanın kadınlara çözüm üretmesi mümkün değil. Zaten bütün bir zihniyetin yargıdaki görüntüsüdür bu. Yani iktidarın politik tavrının yargıdaki yansıması. Yargı iktidarın bir komisyon olarak işlev görmekte.”
2020’DE KADINLAR MÜCADELEDEN VAZGEÇMEDİ
Erkeklerin yargının tüm bu avantajlarıyla daha da şiddete teşvik edildiğini, kadının ise daha suçlu ilan edildiğinin altını çizen Başaran tüm bunlara rağmen 2020’nin kadınların bunlarla mücadele etmekten vazgeçmediği bir yıl olduğunu hatırlatıyor: “Kadınlar 2020'de mücadele etmekten vazgeçmedi. Neredeyse kadın kırımına varacak bir noktaya getirilen şiddete rağmen vazgeçmediler hem de. Belki binlerce kadın sokaklarda yan yana gelemedi hem faşizmin bu kadar yükseltilmesi hem de pandemi koşullarından dolayı; ama kadınlar evlerinde de olsa, sosyal medya kampanyaları ile sesini duyurdu. Çünkü artık kadınlar açısından büyük bir tehlike olduğunun tespiti çok net yapılabiliyor. Bu bütün kadınlar için geçerli, bir kadının politik kimliği ne yazık ki onu erkek şiddetinden kurtarmıyor. AKP’li kadınlar da bu şiddetin hedefi halinde muhalif kadınlar da. Belki farklı olarak muhalif kadınlar aynı zamanda devlet şiddetinin de hedefinde. Ama bunun dışında hepimiz, toplum içindeki kışkırtılmış erkek şiddetinin hedefiyiz.”
KADIN MÜCADELESİ 2021’DE DE AYAKTA OLACAK
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, 2021’de kadın mücadelesi açısından umutlu olduğunu söylerken umutsuzluğun ise iktidarın istediği şey olduğunu belirtiyor: “Bizler de gerçekten bugüne kadar mücadele etmiyor ya da örgütlü bir mücadele içerisinde yer almıyor olsaydık, bir erkek tarafından katledilmiş ya da onu saldırısına uğramıştık zaten. Çünkü andığımız bu olaylar tek tek yaşanmış şeyler değil, iktidar bunu sürekli spesifik örneklermiş gibi göstermeye çalışsa da bu gayet politik ve çok ince işlenen bir süreç. Kadının kazanımlarına, yaşamına, geleceğine saldırı, nefessiz bırakma ve yoksullaştırma... İşte bu yüzden kadına yönelik şiddeti tanımlarken politiktir diyoruz. Kadınlar 2020'de bir kez daha bunu teyit etmiş oldu, örgütlü mücadeleden başka çaremiz yok. Öz savunmanın en büyüğü örgütlülüktür. Bugün erkek yargının bütün politikalarına karşı eğer bazı erkekler ceza alabiliyorsa bu kadınların ortak mücadelesi sonucunda oldu. Kadınlar sokağa çıktı, sosyal medyadan kampanyalar yürüttü, bir şiddeti protesto etmek için bile şiddete uğradı ama en nihayetinde sonuca ulaştı. 2021 bence bu mücadelelerin sonuçlanacağı ve başarıya ulaşacağı bir yıl olacak. Ben karamsar değilim açıkçası zaten karamsar olmamız ve mücadeleden vazgeçmemiz için bu kadar saldırı gerçekleştiriliyor. 2021'de erkek egemen yaklaşımın bir kez daha yenileceğini düşünüyorum. Kadın mücadelesinin bütün saldırılara karşı ayakta duracağı, haklarını korurken yaşamı da yeniden inşa edeceği bir yıl olacak.”