Agiri: Kadın tarihte hiçbir zaman uyanış ve ret tavrını açığa vurmamıştır

KJK Koordinasyonu Üyesi Leyla Agiri, "Yaşamakta olduğumuz bu durum tarihin üstü örtülü en gizli devlet katliamıdır. Tarihin hiçbir zamanında kadın bu denli bir uyanış ve ret tavrını açığa vurmamıştır” dedi.

KJK Koordinasyonu Üyesi Leyla Agiri, “Egemen erkek kişiliği ve sistemini ret eden, erkek ile eski temelde yaşamayı kabullenmeyen kadını öldürerek, kadın özgürlük arayışını yok etmeye çalışan egemen erkek sistemi, tarihinin kadına karşı en örgütlü saldırı ve katliamını gerçekleştirmektedir. Yaşamakta olduğumuz bu durum tarihin üstü örtülü en gizli devlet katliamıdır. Tarihin hiçbir zamanında kadın bu denli bir uyanış ve ret tavrını açığa vurmamıştır” dedi.

8 Mart 1857’de New York’ta bir fabrikada yakılarak katledilen 129 işçi-direnişçi kadının anısının hafızalardan silinmemesi için 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlandığını söyledi yen Agiri ANF’nin sorularını yanıtladı.

Kadın mücadelesinin tarihsel mirası bugünlere nasıl taşındı?

Kadın özgürlüğü için mücadele eden kadınların mücadelesi tarih de dur-durak tanımadan devam etti. 8 Mart öncesinde de binlerce yıldır hiç durmayan bir kadın direnişi var. Geçen beş bin yıllık süre boyunca kadınlar hiçbir zaman direnmekten vazgeçmediler. Özgürlük uğruna en ağır bedelleri her zaman ve mekânda ödediler. Binlerce yıl önce tanrıça İnanna’nın kurnaz Enki’ye karşı kutsal Me’leri geri alma mücadelesiyle başlayan kadın direnişi farklı renklere, seslere dönüşerek hep devam etti. Tanrılar panteonda tanrıların başkanı olma uğruna, iktidara koşarak kadına, yaşama ilk ihaneti gerçekleştiren Marduk’un Tiamat’a karşı savaşı büyük yenilgi alsa da, Tiamat’ın büyük direnişi saklı olan hakikatimizin bir parçasıdır. Yaşamın, insanlığın, kültürün ve aşkın ilk yeşerdiği bu topraklarda artık ihanetin, zorbalığının, yalancılığın, kurnazlığın, çıkarın tohumları ekilir. Kadın eksenli toplumun yaratıldığı bu yerlerde, ataerkil sistem kendisini kurumlaştırmaya başlar. Kadın Tanrıçalar yaşam tahtlarında edinilirken, erkek tanrılar iktidar tahtlarını kadının sınırsız emeği ve bu temelde geliştirdikleri değerlerini çalarak, gasp ederek elde ettiler. Kadınlar her şeye rağmen direnmeden asla vazgeçmediler. Lilit’in isyanına Meryem’in sessiz çığlığı eklendi. Ninelerinin devamcısı olan Amazonlar direnişi başka bir renge boyadılar.

Ormanın kuytuluklarında küllenen közleri Avrupa’da cadılar aleve verdiler. Cadı avları, kadınlara karşı geliştirilen bir savaştı. Kadınların toplumsal güçlerini ellerinden alarak onları iradesizleştirmeyi amaçlamıştır. Cadı avları yüzlerce yıl sürdü ve egemen erkek zihniyetinin bir vahşeti olarak tarih yer edindi. Kadınlar başkaldırdıkça, egemen sisteme isyan ettikçe yalancı ve zalim erkekliğin her türlü saldırısına maruz kaldılar. Avrupa cadı avları ile cayır cayır yanarken, Ortadoğu’da namus ve mülk haline getirilmeye isyan eden kadınlar da taşlanarak vuruldular. Gecenin karanlığını bölen sessiz çığlıklar oldular. Karanlıkları yaran ses olmak istediler. Sesler seslere karıştı ve bu sesler düşünce olup aktı. Kadınlar özgür düşünceleri ile akmak isterken Olympe de Gouges gibi giyotine gönderildiler. Küçük burjuva cilasıyla maskelenen erkeklik böylelikle deşifre olmuştu. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi sloganlarının erkekler arasında bir çıkar, paylaşım ve ittifak maskesi olduğunu kadınlar giyotine gidince anladılar. Yalancı erkekler çağındaydık. Erkekliğin bu dünyada atılması, kökünün kazılması için daha güçlü mücadeleye, örgütlenmeye gerek vardı. Feministler, ‘insanın kendisini aramasının adı özgürlüktür’ diyerek tarihin kuytuluklarında kaybolan kimliğimizi aramaya koyuldular. Birinci ve ikinci dalga feministleri kadın bilinci ve mücadelesi açısından önemli bir uyanış gerçekleştirdiler. Tüm yetersizliklerine rağmen kadın tarihi açısından direnişe direniş katarak, kadın kimliğine dair yeni değerlerin oluşmasına yol açtılar. Bu direniş halkası bu gün Ortadoğu’da Kürt kadının özgürlük mücadelesiyle tüm görkemiyle farklılaşarak devam etmektedir.

8 Mart’ın tarihsel özü ve bugünü ne gibi anlam aralıklarına sahip sizce?

Kadının emeği insanı toplumsallaştırmış, bu emek egemen erkek sistem tarafından büyük sömürüye tabi tutulmuştur. Kadının mülk haline getirilmesiyle başlayan toplumsal cinsiyetçilik, toplumsal ve kültürel tarihin en köklü temel zihinsel sapma ve yozlaşma ideolojisi olarak inşa edilmiştir. Kadına dayalı toplumsal ve kültürel yaşamın, iktidar, tekel, devlet oluşumuna dönüşmesi açısından önce kadını iktidar altına alınması, güçten düşürülmesi gerekiyordu. Kadın iktidar altına alınmadan toplum iktidar altına alınamazdı. Yalancı erkek denilen gerçekliğin ortaya çıkışı böyle başlamıştır. İktidarcılığın, kurnazlığı, mitolojik zihniyet oluşum yalancılığı, kadın ve toplum karşıtlığı, hilekârlığı olmuştur. Egemen erkek ideolojinin toplumda örgütlenmiş hali olan toplumsal cinsiyetçilik, kurnazlık, yalancılık ve hilekârlık hikâyeleridir. Bu hikâyeleri geçersiz kılmak özgür kadın bilinci ile örgütlenme ve mücadele ile mümkündür. Tarih boyunca kadınlar toplumsallığın sürdürücü olarak çok büyük acıları yaşadılar, büyük zorluklara dayandılar. İlk direnen kadın İnanna’dan günümüzde direnen Sêvêlere kadar, kadınlar erkek egemen zamana mahkûm olmadan, kadınlık adına ve aynı zamanda kadında somutluk kazanan insanlık adına direnmekten vazgeçmediler. Toplumsallık ve özgürlük adına verilen hiçbir mücadele boşa gitmedi. Bizim mücadelemiz açısından önemli bir birikim ve miras yarattı. Kadın özgürlüğü için mücadele eden bir hareket olarak, öncelikle karanlıkta bırakılmak istenen tarihimizi aydınlattığımız ve geleceğe daha da farklılaşarak ilerleme kat ettiğimiz oranda 8 Mart hakikatini daha iyi bilince çıkarır ve gerekli anlamı verebiliriz. 8 Mart öz olarak Tanrıça İnanna’nın kurnaz Enki’ye karşı sahip çıkmaya çalıştığı değerlerin mücadelesini taşımaktadır. Bu direnişin güncelleşmesi, süreklileşmesi kadın tarihine verdiğimiz anlamla bağlantılıdır.

‘ÖNDER APO KADININ GÜÇ KAYNAĞDIR’

“Kadın özgürlüğü, özgürlük mücadelemizin en temel direğidir. Kadınların özgürlüğe kavuşması için bu gün kadar yaptığım çalışmalar biliniyor. Benim Ortadoğu’daki en destansı çalışmam, kadın özgürlüğüne ilişkin olanıdır. Bana göre kadın özgürlüğü, anavatan ve emeğin kurtuluş çalışmalarından çok daha önceliklidir. Çünkü kadın, gericiliğin ve köleciliğin ilk ve köklü ezilen sınıfı, ulusu ve cinsidir. Bu nedenle kadın özgürlüğü çok büyük bir mücadeleyi göze almaktadır” diyen Önder Apo, kadın özgürlüğünü, devrimin ilkesel önceliği olarak geliştirmiştir. Önder Apo, öncelikle biz kadınları eğiterek, özgürlük ve öncülük çizgisine çekti ve güç kazandırdı. Hem mücadeleye katılan kadına hem de toplumsal alanda olan kadına sınırsız emeği ve mücadelesiyle büyük anlamlar kattı. Kadın yoldaşlığını bu anlam ve bağlılık üzerinden geliştirdi. Bu anlam, güven ve bağlılık kadın özgürlük hareketimizi bu günlere taşımıştır. Kadın ve aile sorunundan tutalım, sayısız kadın çözümlemelerine, diyaloglarına ve perspektiflerine kadar Önder Apo, her zaman kadının temel güç kaynağı olmuştur. Kadın ordulaşması, kadın partileşmesi, kadın kurtuluş ideolojisinin geliştirilmesi, kadın kon federalizmi, jineoloji bu değerli çabaların sonucu gelişmiştir. Kadın kurtuluş ideolojisi Önder Apo’nun 8 Mart’da kadınlara en anlamlı, değerli ve yegâne armağanı olmuştur. 8 Martlara en büyük anlamı veren Önder Apo, kadın canlandırarak toplumu canlandırmıştır. Kadının sınırsız katılımı, fedakârlığı özgürlük hareketimizdeki kadın kahramanlıkları, şehitlerimiz bu temelde ortaya çıkmıştır.

‘TARİH SARALAR ÖNCÜLÜĞÜNDE AYAKLANDI’

Tarih bu topraklarda Saralar öncülüğünde ayaklandı. Kadının erkek egemenliği karşısında kendi öz-iradesini, öz -örgütlüğünü ve bilincini kazanması onu bir kadın özgürlük hareketi haline getirmiştir. Bu çok önemli bir özgürlük düzeyidir. Saralar’dan Beritanlar’a, Zilanlar’dan Sema’lara, Viyan’lardan Şirin’lere, Arin’lerden Sêvê’lere kadar var olan bu duruş, büyük bir bilinç, irade ve mücadele ile gelişen özgür kadın duruşudur. Kendi farklılığını, özgünlüğünü bilince çıkarmak, bunu ifade etmek ve örgütlü bir iradeye dönüştürmek kadında yaşam gücünü geliştirmiştir. Otuz beş yıllık Kürdistan’da gelişen kadın özgürlük mücadelesi binlerce kadın şehidiyle ve büyük bedellerle bu düzeye gelmiştir. Tarihin büyük emek yoğunlaşması, birikimin oluşturduğu kadın kimliği ve direnişi söz konusudur. Bu direniş Kürdistan’da önemli bir değişim düzeyi açığa çıkarmış, Ortadoğu’da kadın devriminin gelişmesine yol açmış, dünya kadın devriminin çıkışı için zaman ve mekân oluşturmuştur. 

‘HER GÜN 8 MART RUHUNU YAŞAMALIYIZ’

Toplumsal cinsiyetçiliğe isyan ile başlayan kadın devrimizin gelişim düzeyi her gün ve her an toplumsal cinsiyetçiliğe karşı verdiğimiz mücadele ile devam etmektedir. Bu bağlamda her günü 8 Mart ruhu, bilinci ve direnişi ile karşılıyoruz. Bu direniş üzerinde gelişen özgürlük değerlerimizle bu gün, bu coğrafya da kadın devrimini geliştiriyoruz. Rojava kadın devrimimiz başta kadınlar olmak üzere tüm ezilen halklara, topluluklara büyük güç ve moral vermiş, alternatif bir dünyanın mümkün olduğunu göstermiştir. Rojava ile başlayan Kadın devrimiz Bakur’da kök salmaya başlamış, Rojhılat ve Başur alanlarımızda tohumlanmıştır. Bölgemizde, bir tarafta savaş, kıyım ve insanlık dramları yaşanırken diğer tarafta yaşamın, özgürlüğün, demokrasinin ve aslında çözümün nasılına ilişkin örnek yaşama geçirilmektedir. Kürt kadının büyük uyanışı egemen erkek sistemini ciddi anlamda zorlamaktadır. Artık Ortadoğu’nun değişim denkleminde kadın özgürlük mücadelesi güçlü bir aktör olarak önem çıkmaktadır. Artık vahşi erkek egemen sistem karşısında çözümsüz kadın gerçeği yoktur. Öz bilince, iradeye ve örgütlülüğe dayalı demokratik özgür yaşam inşasına ve savunmasına sahip kadın özgürlük çizgisinde gelişip, güçlenen ve gittikçe de toplumsallaşan kadın hareketimiz, hareketleri vardır. Kadının makûs tarihi değiştirilerek yeni ve özgür kadın tarihi yazılmaya başlanmıştır. Kadınlar olarak egemen erkek faşizmine karşı yaşamın her alanında örgütlenmeye çalışarak, kendi zamanımıza sahip çıkıyoruz. Demokratik ulus perspektifi temelinde tekçi, merkeziyetçi ve iktidarcı zihniyete, sisteme karşı durarak, Demokratik devrimi Rojava ve Bakur’da örerek toplumsallaşıyoruz. Bakurê Kürdistan öz yönetim direnişlerinde şehit düşen Sêvê, Fatma ve Pakizelere adadığımız bu yıl ki 8 Mart’ı büyük direniş ruhu, çizgisi ve örgütlülüğü ile karşılamaktayız. Özgür yaşam duruşunu, iradesini ve örgütlülüğünü büyüterek, tüm faşist yapılanmalardan güçlü hesap soracağız. Yaşamın her alanında egemen erkek faşizminden güçlü hesap sorma tutumu ile tüm 8 Mart alanlarını büyük direniş alanlarına dönüştüreceğiz. Başta Cizre şehitlerimiz olmak üzere tüm demokrasi ve özgürlük şehitlerimize de bağlılığın gereği demokratik devrimizi başarıya ulaştıracağız.

Kadın öz savunmasını nasıl örgütlemeli?

8 Mart gerçekliğine vereceğimiz diğer bir anlam ise, bu günde somutlaşan kadın direnişi ve buna yol açan toplumsal sorunlarımızdır. Ortadoğu’daki çatışmalı ve kaos durumu güçler ve mezhepler savaşına dönüştürdüğü kadar cinsler arası savaşı da onulmaz hale getirmiştir. Dolayısıyla da bu çatışmalı ve kaos durumunda özgürlük mücadelesinin ivme kazandırdığı bir süreçte en fazla kadınlar katledilmiş, tecavüz edilmiş, statüsüzlüğün en diplerine çekilmiştir. Kapitalist modernitenin liberalizm yaklaşımı ile üstünü örttüğü, ancak kadına karşı yürüttüğü savaşı kapsamlı ele almak durumundayız. Kadın katliamı ruhi-fiziki boyutları bu anlamda en fazla açıklanmaya muhtaç konularından biridir. Yaşamakta olduğumuz katliam egemen erkek sisteminin kadın uyanışına karşılık başlattığı savaşın adıdır. Egemen erkek kişiliği ve sistemini ret eden, erkek ile eski temelde yaşamayı kabullenmeyen kadını öldürerek, kadın özgürlük arayışını yok etmeye çalışan egemen erkek sistemi, tarihinin kadına karşı en örgütlü saldırı ve katliamını gerçekleştirmektedir. Yaşamakta olduğumuz bu durum tarihin üstü örtülü en gizli devlet katliamıdır. Tarihin hiçbir zamanında kadın bu denli bir uyanış ve ret tavrını açığa vurmamıştır. Bu uyanış ailecilik ideolojisini, aile kurumunu, meta kadın ve mallaştırılmış kadın gerçeğini yıkmaktadır ve bu kapitalist modernite işleyişini, devletin özünü bozmaktadır. Devlet ve erkeğin hezeyanı bu nokta da başlamaktadır. Bin yıllardır toplumların tepesinde bir katliam celladı gibi duran ve nefes aldırmayan ulus devlet karşısında kadınların, halkların alternatifi demokratik ulus ve özerkliği inşası esas alınarak cevap olunmuştur. Kadın ulusu zihniyet inşası ile kadın topluluğunu oluşturmak, öz savunmayı toplumsallaştırmak özgür kadın çizgisinde özgür yaşamı inşa etmek ve en geniş kadın ortak mücadele örgütleri ile kadın isyancılığının güvenliğini almak kadın 8 Mart gerçeğine verilecek ve olması gereken en anlamlı yanıttır. An kadın açısından tarihe ve topluma devrimci tutum ile değişimi sağlatma anıdır. Bu anlamda zihinsel inşa ile sistem inşasını geliştirmek ve tarih oluşumunu bu temelde sağlamak, kadının temel sorunlarına temel çözümleri olmaktadır. 8 Mart gerçeği, örgütlü kadın mücadelesinin büyük anlamına sahiptir. Aynı zamanda direnişin büyük ruhu, duruşudur. Bu ruh, bilinç ve örgütlülükle her 8 Mart’ı diğerine katarak, çoğaltarak ilerleyelim.