Agirî: Tecavüz devlet geleneğidir; toplum ayaklanmalı

PAJK Eğitim Komitesi Üyesi Dr. Evin Devrim Agirî, tecavüzün Kürdistan'da bir devlet politikası olarak uygulandığına dikkat çekerek, toplumun ve kadının iradesinin bu yolla yok edilmesinin hedeflendiğini söyledi.

Bir devlet geleneği olarak tarihin ilk sınıflaşması ve sömürüsü ile başlayan tecavüz, günümüzde yine sömürenlerin elinde bir işkence yöntemi ve tehdit aracı olarak korunuyor.

AKP hükümeti, bir türlü teslim alamadığı Kürt halkına karşı her yolu denerken, tecavüzü de yaygınlaştırmak için elinden geleni yapıyor.

PAJK Eğitim Komitesi Üyesi Dr. Evin Devrim Agirî, tecavüzlerin kaynağı ve amacına ilişkin ANF'ye değerlendirmede bulundu...

Tecavüzlerin bir devlet politikası haline gelmesinin sebebi nedir?

Bu bir devlet politikası haline sonradan gelmiş bir durum söz konusu değil. Başından beri zaten devlet bu olgu üzerinden kendini var kılıyor. Hatta devletin bizatihi tanımı da bunu ispatlar nitelikte. Neydi devletin tanımı? Kadınla geçirilen ilk gece hakkı. Bu kadar sapık temalı bir tanımı olduktan sonra tabii ki ondan masumluk ve ahlaklılık beklenmez. Yani devlet tanım itibarıyla zaten 'ben buyum' diyor.

Bu tanımın kaynağında ne var?

Toplumların toplum olması ile başlayan özgürlük ve birliktelik bilincini, bu bilinçle beraber ellerinde tutukları güçlü olma durumuna yabancılaştırmak, köksüzleştirmek için. Yani kadın üzerinden geliştirdiği tecavüzlerle toplum olma bilincini ve özgür olma gücünü elinden alarak toplum üzerinde kurmak istediği denetime hazır zemin yaratıyor.

Tarihe de dönüp baktığımızda göreceğiz ki, devletleri en çok ayakta tutan da zaten bu durum.

Günümüzde de tüm işgaller ardından geriye tecavüz hikayeleri kalıyor. Şimdi de AKP’nin işgal girişiminin ardından Kürdistan bu hikayelerle doluyor...

Hem etki hem de mesaj var ortada. Mesaj ise 'Senle istediğim gibi oynarım. Seni iradesizleştiririm' biçiminde. Bu mesaj en çok Kürt toplumu gibi kadının hem bir kültürel öge hem bir kod taşıyıcısı, doğurucu ana, koruyucu tanrıça ve şimdi de özgürlük iradesi olduğu bir toplumlara ancak verilebilir. Yani kadının çok değerli ve önemli olduğu bir toplumda. Kürtlerde de bu böyle. Bu nedenle hem işgal etmeye çalıştığı coğrafyanın mücadeleci insanlarının en dinamik yanı olan kadını hedeflerse bunun toplumda en ciddi kırılmayı yaratacağını düşünüyor, hem de inançları, gelenekleri, bakışı ve anlamı ile toplum için özel bir yerde olan kadına yönelimle toplumun iradesi, onuru ve hassasiyetleri ile oynayarak zamanla yıkacağını düşünüyor. Bu Dersim isyanında da TC’nin politikasıymış, Şengal’de DAİŞ'in politikası da bu oldu. Ne tesadüfse şimdi de Bakurê Kurdistan’da AKP gerçekleştiriyor. Amaç aynı.

Bu mümkün mü?

Bu toplumu bitirmek, kadının geldiği bilinç ve mücadele düzeyi ile mümkün değil tabii. Ama bunu engelleyecek olan, toplumsal karşı duruştur. Kadının artık bir partisi var, bir ordusu, mücadelesi var, Kendini kurtarır. Ama toplum bundan kendini kurtarmak için mücadele etmeli, göze almalı bazı şeyleri. Yani mümkün olmaması için tüm şartlar Kürdistan’da mevcut ama mücadele şart.

Peki, neden kadın?

Genel olarak toplumlar için olanı açmıştım fakat bir de özel olarak, Kürtlük bilincine PKK ile kavuşan toplumsal gerçeklik için belirteyim. Kadın kavga demek, mücadele demek, işkenceler altında bile düşmanın yüzüne tükürmek, ihanete karşı zılgıtlarla karşı durmak, teslimiyete karşı kendini kayalıklardan atmak, önderlikle bir olmak için bedenini parça parça feda etmek, en önde savaşmak, karanlığı aydınlatmak, komutanlaşmak, zılgıtlarla şehit düşen evladını karşılamak, zılgıtlarla mevzilerde savaşmak demek. Bundan Kürdistan'da zılgıtlar bile Erdoğan’ın korkulu rüyası olmuş. Bu zılgıtları, bu saydığım kadın duruşundan beslenen duruşları hem ortadan kaldırmak hem de hafızalardan silmek lazım, onun işgali başarılı olsun diye.

Önderlik diyor ya; toplumun özgürlük düzeyi kadının özgürlük düzeyidir. AKP bu düzeyden korkuyor, bunun için tecavüzlerle kadın iradesini kırabilirse teslim alıp toplumsal kurtuluşu engellemeyi hedefliyor.

Ama burada şunu ifade edeyim ki; dünyanın en zor şeyi gelişen bir özgürlük bilincini yok etmektir. Ama bu yetmemeli; bunun karşısında yaşatılmak istenen bu vahşet karşısında başta genç kadınlar ve kadınlar olmak üzere tüm toplum öfkesini kuşanmalı. Bu dağlar, bu ordulaşma, bu mücadele bunun için var.

Tecavüzlere karşı bir sessizlik de hakim gibi. Toplum ne yapmalı?

Çocuk tecavüzleri ile gelecek, kadın tecavüzleri ile geçmiş ve ana el koyuluyor. Ama bir de Kürtler gibi bir halk üzerinden bu yöntem deneniyorsa, bir halkın namusu ve gururu ile oynanıyordur. Bu açıdan bir halkın özgürlük iradesi esir alınmaya çalışılıyor. Tecavüze uğramış bir beden, bir toplum ne ruhen ne bedenen sağlıklı olamaz. Bunu biliyor. Ne kadınlarımız bu kendine karşı yapılanı kabul etsin, ne de çocuklarımıza dönük bu yapılanlar kabul edilmeli.

Ayağa kalkmak, mücadele etmek, toplumsal, insani bir görevdir ve hem dünü hem bugünü, hem de geleceği kurtarır.