Anneler, devletin katlettiği Süleyman Cihan için buluştu

Cumartesi Anneleri, 1981’de gözaltına alındıktan sonra katledildiği ortaya çıkan Süleyman Cihan için buluştu.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 644'üncü kez Galatasaray Meydan’ında bir araya geldi.

Bu haftaki eylemde, 29 Temmuz 1981'de Edirne’den İstanbul’a gelirken İstanbul yakınlarında sivil polisler tarafından gözaltına alındıktan 85 gün sonra cenazesi kimsesizler mezarlığında çıkan 31 yaşındaki öğretmen Süleyman Cihan için adalet istendi.

ANNE YILDIZ: ERDOĞAN'DAN KORKMUYORUM

Gözaltında 23 Şubat 1995'te kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, 24 Temmuz'da oğlunun doğum günü nedeni ile konuştuğu için Beyoğlu Savcılığı tarafından “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesi ile hakkında soruşturma başlattığını anlattı. Anne Yıldız, "Sözde kaybolan oğlu, denildi. Ben o savcıya diyorum; sözde kaybolmadı, gözaltında kaybedildi" dedi. Devletin kendisinden özür dilemesi gerektiğini kaydeden Yıldız, hakkında soruşturma açan savcıya seslenerek, "Savcı Bey sen hiç oğlunu kaybettin mi? Oğlun var mı? Sen nasıl 'sözde oturan' dersin. Asıl ben senden şikayetçiyim. İnsan biraz Allah’tan korkar. Sizin tek korktuğunuz kişi var, Erdoğan. Ama ben ne sizden ne de sizin korktuğunuz Erdoğan'dan korkmuyorum. Kaybedeceğim bir şeyim yok" diye konuştu. Yıldız, ölünceye kadar mücadele edeceğini kaydetti.

Gözaltında 8 Ekim 1980’de kaybedilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır ise, Kırbayır dosyasındaki hukuki sürece değindi. Kırbayır, “Adaletsiz devlet, devletsiz adalet olmaz. Devleti zan altında bırakmayın, adaleti işletin” diyerek, yetkililere seslendi.

Yine 21 Mart 1995’te gözaltına alınan ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak da, Yıldız’ın gözaltına alınmasına ilişkin konuşarak, “Yıllardır buradayız sesimizi duymadılar. Ama Hanife Yıldız’ın sesini duyarak soruşturma açtılar. Bu vicdansızlıktır. Bunu kabul etmiyoruz” dedi.

AĞABEY CİHAN: DEVLET ÖZÜR DİLEMELİ

Süleyman Cihan’ın ağabeyi Ahmet Cihan ise, “Ateş düştüğü yeri yakar” diyerek, kaybedilmenin ayrı bir travma yaşattığını ve normal ölümün ötesinde işkenceyle öldürülüp, ailesinden gizlenerek defnedilmesinin aileye çok farklı şeyler yaşattığını söyledi. Cihan, “Devletin devlet adına suç işleyen mensuplarının suç işledikleri için yargı önüne çıkarılması ve devletin ailelerden özür dilemesi acıları hafifletecektir. Cihan dosyasına bakan savcının daha önce ‘Devlet yetkileri canavarca hisle öldürülmesi’ diyerek bunun kabul ediyor ama mahkeme bunu görmezden geliyor. Biz delil aradık. Ama yargı ve devlet üç maymunu oynuyor bizi duymuyor, görmüyor ve konuşmuyor” şeklinde konuştu.

Cihan son olarak, kayıpların onların onuru olduğunu ifade ederek, yaşadıkları sürece hakikat ve adalet aramaya devam edeceklerini söyledi.

SÜLEYMAN CİHAN'IN HİKAYESİ

Bu haftaki basın açıklamasını Cumartesi İnsanları'ndan Mine Nazari yaptı. Gözaltında kaybetmenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu söyleyen Nazari, "Uluslararası hukuka göre bu suçun etkili bir biçimde soruşturulması ve cezalandırılması devletlerin yükümlülüğüdür. Devlet bu yükümlülüğünü yerine getirsin!” dedi. Savcıları göreve çağıran Nazari, "Bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez şikâyet beklemeksizin derhal harekete geçmekle yükümlü olan savcılar 644 haftadır anlattığımız gerçekler karşısında bu yükümlülüklerini yerine getirmediler” diye konuştu. Gözaltına alınan Yıldız’ın durumuna dikkat çeken Nazari savcılara seslenerek, "Taleplerimizi ve iktidara karşı eleştirilerimizi kamuoyuna duyurduğumuz için bizi suçlamanızı ve yargı yoluyla tehdit etmenizi reddediyoruz. Bir kez daha sizleri evrensel meslek ilkelerinize uygun olarak tarafsız ve adil bir biçimde yükümlülüklerinizi yerine getirmeye çağırıyoruz" diye belirtti.

Süleyman Cihan’ın 2 çocuk babası olduğunu ve 12 Eylül karanlığında sol bir örgütün yöneticisi olduğu iddiasıyla arandığını kaydeden Nazari, Cihan’ın Edirne’den İstanbul’a gelirken İstanbul yakınlarında durdurularak gözaltına alındığını ifade etti. Cihan’ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğünü dile getiren Nazari, Cihan Ailesi ve avukatlarının hemen, İstanbul Emniyeti 1. Şube, 2. Şube ve Askeri Savcılık nezdinde girişimlerde bulunduğunu ve ancak ailenin tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını söyledi. Nazari, gözaltı kararını veren İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı ve gözaltı işlemini gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün Cihan'ın gözaltına alındığını reddettiğini ifade etti. Cihan’ın cenazesinin 85 gün sonra Zindanarkası Mezarlığı’na "meçhul kişi" olarak defnedildiğinin ortaya çıktığını kaydeden Nazari, “Bu gerçek karşısında İstanbul Emniyeti Süleyman Cihan’ın öldürülmesi ile ilgili Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan sahte bir belge düzenledi. Belgede o güne kadar gözaltına alındığı reddedilen Süleyman Cihan’ın yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6. Katından atlayarak intihar ettiği yazıldı. Gerçek ise işkenceyle öldürülen Süleyman Cihan’ın cansız bedeninin uzun zamandır kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden atıldığıydı. Otopsi bulguları da bunu gösteriyordu” dedi. Nazari, Cihan’ın babası Ağa Cihan ve anne Şahsenem Cihan’ın ömürleri adalete ve hakikate ulaşamaya yetmediğini belirterek, bu mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi.