Cumartesi Anneleri: Gazeteci Tepe'nin geleneğine bağlı kalacağız

Cumartesi Anneleri, 24 yıl önce gözaltına alınıp kaybedilen Özgür Gündem çalışanı Ferhat Tepe’nin akıbetini sordu.

Açıklamayı okuyan meslektaşları, “Ferhat Tepe bizim bugün gazeteciliğe başlamamızda en büyük etkenlerdendir. Bu gelenekten geldiğimiz için bundan sonra da bu geleneğe bağlı kalacağız” dedi.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 648'inci kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Eylemde açılan, “Failler belli kayıplar nerede” pankartının üzerine kırmızı karanfiller ve "barışı" simgeleyen beyaz tülbent bırakılarak kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı.

Bu haftaki eylemde, 28 Temmuz 1993 akşamı Bitlis’te gözaltına alınarak kaybedilen 19 yaşındaki Özgür Gündem çalışanı Ferhat Tepe’nin akıbeti soruldu.

‘TORUNLARIMIN TORUNU BU DAVAYI SÜRDÜRECEK’

Gözaltına alınarak 13 Eylül 1980'de kaybedilen Cemil Kırbayır’ın kardeşi Fatma Gülmez, Adalet Bakanlığı’nın Cemil Kırbayır davası ile ilgili AİHM’e verdiği savunmasına değindi. Savunmada varislerin olmaması gerekçesi ile dosyanın kapatılmasının istenmesine ilişkin konuşan Gülmez, “Ben hasta yatağımdan kalkıp geldim. 30 yıldır onu arıyoruz. Yıllarca annemi sırtımda taşıyarak Cemil’in akıbetini sorduk” dedi. Kırbayır’ın akıbetini sormaktan vazgeçmeyeceklerini dile getiren Gülmez, “Ben devlete davacıyım. O gün öldüren hakimlerden tutalım temizlikçisine kadar davacıyım. Sen bana dünyayı versen ben bu kemiklerin davacısıyım. Benim torunumun torunu bu davayı sürdürecek” diye konuştu.

‘KATİLLER DEĞİL, MAĞDURLAR CEZALANDIRILIYOR'

Ferhat Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe ise, “O günden bugüne 24 yıl geçti. İsimler verdik ve soruşturulmasını istedik. Bu isimleri söylemeye devam edeceğiz. Bu isimler sorgulanmadığı sürece bu ülkede onurlu bir gelecek inşa edilmez” dedi. Babası İshak Tepe’nin kardeşini ararken sarf ettiği sözlerden kaynaklı 1 yıl cezaevinde kaldığını kaydeden Tepe, “Bu, ülkede katillerin değil, mağdurların cezalandırıldığının göstergesidir” diye kaydetti.

‘GELENEĞİNE SAHİP ÇIKACAĞIZ’

Çıkarılan KHK ile hukuksuz bir şekilde kapatıldıklarını söyleyen KHK ile kapatılan dihaber muhabiri Yasin Kobulan, “Dihaber'i Kemal Kurkut’tan, Şapatan’dan, Xarabê Bava’dan, Galatasaray Meydanı’nın yükselen sesinden ve daha birçok yerden biliyoruz. Buralarda yaşananları sizlere ve halka aktaran bir ajanstı. Ana akım medya ve havuz medyasının görmediği, duymadığı ve yazmadığı haberleri sizlere duyurdu. Karanlıkta bırakılmak istenen gerçekleri aydınlığa çıkarmaktı amacı. Ondan kaynaklı da sloganı ‘Gerçekler karanlıkta kalmaz’ idi. Dihaber’in bu yayın anlayışı, elbette ki geldiği gelenekten bağımsız ele alınamaz” dedi.

Meslektaşları Ferhat Tepe’nin 24 yıl önce kaybedildiğini ve faillerinin belli olduğunu dile getiren Kobulan, “Ferhat Tepe, gerçeklerin karanlıkta kalmaması için mücadele eden bir arkadaşımız idi. Gerçeklerin peşinden gittiği için kaybedildi. Birçoğumuz onun bıraktığı miras ile büyüdük. Ben de Ferhat Tepe’nin cenazesinin bulunduğu Gölün (Hazar Gölü) kıyısında büyüdüm. Bunun için de Ferhat Tepe’nin geleneği daha bir anlam kazanıyor. Bizim bugün gazeteciliğe başlamamızda en büyük etkenlerdendir. Bu gelenekten geldiğimiz için bundan sonra da bu geleneğe bağlı kalacağız” diye konuştu.

‘TÜM KAYBEDİLMELER İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ SUÇTUR’

Basın açıklamasını KHK ile kapatılan dihaber muhabiri Sadiye Eser okudu. Eser, Tepe’yi katledip kaybedenlerin cezalandırılmasını istedi. İHD verilerine göre; 12 Eylül askeri darbesi döneminde 15 kişinin gözaltında kaybedildiğini ifade ederek, bunlardan birinin de Kars'ta gözaltında işkenceyle öldürülen ve meclis araştırma komisyonu tarafından belgelenen Cemil Kırbayır olduğunu belirtti. AKP’nin Kırbayır dosyası ile ilgili AİHM’de savunma yaptığını dile getiren Eser, “Tüm gözaltında kaybetmeler gibi Cemil Kırbayır'ın gözaltında kaybedilmesi de insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. AKP hükümetinin de bu suçun açığa çıkarılması ve faillerinin yargılanması yükümlülüğü evrensel hukuka göre devam etmektedir” dedi. Hükümetin savunmasında, “Varislerinin davayı onun ölümünden sonra sürdürme niyeti olduğunu gösteren bir bilgi ya da belge yoktur" sözlerini hatırlatan Eser, “AKP hükümetinin gözaltında kayıplar sorununu annelerin ölümüyle kapatma isteği evrensel hukuka ve vicdana aykırıdır. Adalet Bakanlığı'nın yaptığı savunmanın hiçbir hukuki tutarlılığı bulunmamaktadır. AİHM, Evrensel hukuka uygun bir cevap verecekse bu savunmanın hiçbir hükmü yoktur” diye konuştu. Eser, Berfo Kırbayır’ın mücadelesini sürdüreceklerini kaydetti.

‘İNSANLIK SUÇLARINI KAMUOYUNA DUYURUYORDU’

Eser, 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Tepe’ye ilişkin, "Ferhat Tepe'nin gözaltında kaybedilmesiyle ilgili AİHM'de tanıklık yapacak 2 kişiyi dönemin hükümeti baskı ve menfaat sağlama taahhüdüyle yalan beyana sevk etmişti. İşte 22 yıldır iktidarlar değişse de zihniyet değişmiyor dememiz bundandır” dedi. 1974 doğumlu Ferhat Tepe’nin, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiri olduğunu sözlerine ekleyen Eser, “90’lı yılların karanlığında bölgede işlenen ağır insanlık suçlarını haberleriyle kamuoyuna taşıyordu. 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis şehir merkezinde sivil polis olarak bilinen, silahlı telsizli 3 kişi tarafından kaçırıldı. Ferhat'ı kaçıran otomobillerden biri, daha sonra bölgedeki karakolun önünde görüldü. Ferhat'ın kaçırılmasının ardından DEP Bitlis Şube Başkanı olan babası İshak Tepe'yi telefonla arayan bir kişi, oğlunun hayatına karşılık DEP İl Örgütü’nü kapatmasını ve fidye vermesini istedi. İshak Tepe, telefondaki sesin daha önce kendisini tehdit eden Tatvan 6. Zırhlı Tugay komutanı General Korkmaz Tağma'ya ait olduğunu kamuoyuna açıkladı” diye belirtti.

‘TÜRKİYE MAHKUM EDİLDİ’

Baba Tepe’nin birçok yere başvurarak oğlunun bulunmasını istediğini söyleyen Eser, ailenin ve Gündem gazetesinin ısrarlı arayışıyla 9 Ağustos 1993 tarihinde, gözaltına alındığı inkar edilen Ferhat'ın ağır işkence görmüş bedenine, "meçhul kişi" olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldığını dile getirdi. Tepe’yi Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkenceli sorguda gördüğünü açıklayan 14 tanık olduğunu kaydeden Eser, ancak iç hukukta yürütülen soruşturmadan hiçbir sonuç elde edilemediğini kaydetti. Davanın AİHM’e taşındığını ifade eden Eser şöyle devam etti: “Kamu görevlileri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde tanıklık yapacak iki kişinin baskı ve menfaat sağlama taahhüdüyle yalan beyanda bulunmalarını sağladı. Tüm engellemelere rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ferhat Tepe soruşturmasında ‘şaşırtıcı eksiklikler’ olduğu tespitini yaptı. Olayın aydınlanması için Hükümetin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle işbirliği yapmadığı; gerekli bilgi, belge ve tanıklara ulaşımı sağlamadığı ve etkin bir cezai soruşturma yapmadığı için Türkiye’yi mahkûm etti.”

‘TEPE’Yİ KAYBEDENLER CEZALANDIRILSIN

Eser, ailenin son olarak başvurduğu Anayasa Mahkemesi’nin 16 Haziran 2016 tarihli kararında, “Ferhat Tepe dosyasında savcılığın soruşturmayı genişletmek için somut hiçbir talimat vermediğini, olayı aydınlatacak işlem yapmadığını, delillerin toplanması konusunda gerekli özenin gösterilmediğini, rutin yazışmalar dışında hareketsiz kaldığını, soruşturmanın sürüncemede bırakıldığını kaydederek ‘etkili soruşturma yapılmadığı’ gerekçesiyle hak ihlali kararı verdi” dedi.

Eser, dosyayı zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle yeniden açılmadığını kaydederek, Ferhat Tepe’yi katledip kaybedenlerin cezalandırılmasını istedi.