KJK Koordinasyonu Üyesi Bese Erzincan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komplonun yıl dönümü vesilesiyle ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.
Erzincan, 15 Şubat'ın Kürt halkının kara günü olduğunu vurgularken, Kürt Halk Önderi'nin dünyanın en zalim ve faşist devletine karşı direndiğini, yeni yaşama öncülük ettiğini söyledi. Erzincan, Gare'ye dönük işgalci ve imhacı saldırılara dikkat çekerek, tüm Kürtleri gerilla direnişini sahiplenmeye çağırdı.
Besê Erzincan'ın değerlendirmeleri şöyle:
"Önderliğimizin 15 Şubat 1999'da uluslararası bir komplo ile yakalanışının ve TC devletine teslim edilişinin 23. yılına girdik. Önderliğimiz İmralı tek kişilik zindanında da büyük bir emek, direniş ve iğneden kuyu kazarcasına bir mücadele duruşu gösterdi. İmkansızlıklar içerisinden insanlığa, kadınlara ve halkımıza yeni bir paradigma ile olağanüstü koşullarda öncülük etti.
Bu anlamıyla öncelikle İmralı zindanlarında 23 yıldır büyük bir direniş ve özgürlük duruşu içinde olan Önderimiz Abdullah Öcalan’ı sevgi, saygı ve minnettarlıkla selamlıyoruz.
Önderliğimize karşı geliştirilen uluslararası komploya: ‘güneşimizi karartamazsınız’ eylemlilikleri ile karşılık veren tüm fedai eylemliliklerini ve şehit olan tüm arkadaşları saygıyla selamlıyoruz. 15 Şubat, Kürt halkının kara günüdür. Kürt katliam günüdür.
Yine başta zindanlarda çok zor koşullarda direnen ve Apocu çizginin özgürlük ve fedai çizgisini temsil eden yoldaşlar olmak üzere Maxmûr, Lavrion, Güney Kıbrıs’taki açlık grev eylemcilerini saygıyla, sevgiyle selamlıyoruz. Önderliğimizin özgürlüğü için Kuzey, Rojhilat, Güney, Rojava, Şengal , Avrupa, Rusya, Ermenistan, Maxmûr alanlarında halkımızın ve dostlarımızın geliştirdikleri eylem ve etkinlikleri selamlıyoruz.
'DÜNYANIN EN ZALİM, FAŞİST DEVLETLERİNDEN'
Türk devleti tarihi itibarıyla da dünyanın en zalim, faşist, ırkçı, ataerkil devletlerinden biridir. Bu yönü ile de kendi milliyetçi, dinci, cinsiyetçi amaçlarına ulaşmak için her türlü katliamı, en komplocu yöntemleri, insanlık onurunu ayaklar altına alarak, en çirkin işkenceleri uygulamaktan hiçbir zaman çekinmemiştir. TC devletinin kitabında vicdan, ahlak, insanlık aramak boşunadır. Böylesi eli kanlı, işkenceci, ırkçı, insanlık dışı soykırım politikalarını, uygulamalarını hayata geçiren Türk devlet gerçeğine yine onun arkasındaki çirkin, iki yüzlü kapitalist sisteme karşı Önderliğimizin direnişinin eşi benzeri insanlık tarihinde bulunmamaktadır. Önderliğimiz hiçbir hukuki, ahlaki, vicdani kurala bağlı kalınmadan çok vahşi bir tecrit sistemi içinde tutulmaktadır. Tecrit bir insana verilebilecek en ağır cezadır. İmralı işkence sistemi sadece Türk devletinin oluşturduğu bir sistem değildir. ABD öncülüğünde oluşturulmuş bir tecrit, izolasyon sistemidir. Dolayısı ile Önderliğimizin en insanlık dışı koşullarda tutulmasının tek sorumlusu TC devleti değil, aynı zamanda TC devletinin Önderliğimize, halkımıza, kadınlara karşı uyguladığı soykırımcı politikalarını destekleyen, buna ön açan ABD, Rusya, Avrupa ülkeleridir. Önderliğimizin tutuklanmasından direkt ABD sorumludur. Bugün eğer Önderliğimiz akıl almaz, en ağır insanlık dışı, vahşice bir tecrit sistemi içinde tutuluyorsa, halkımız, kadınlar soykırım politikalarından acımasızca geçiriliyorsa, bunun sorumlusu da bu vahşi insanlık dışı kapitalist sistemin kurucuları olan bu devletlerdir.
'BAŞKAN APO İNSANLIĞIN KURTULUŞUNU HEDEFLİYOR'
Bu anlamıyla bir kez daha kadın hareketi olarak, 15 Şubat Uluslararası Komplosu'nun içinde yer alan tüm devletleri öfke ve nefretle kınıyoruz. Uluslararası komplo insanlığın, kadınların, halkımızın özgürleşmesine karşı geliştirilmiş bir komplodur. Başkan Apo insanlığın en eski çelişkisi olan cins çelişkisini, kadınların özgürleşme problemlerini çözme yöntemi ile insanlığın kurtuluşunu hedeflemektedir. ‘Özgürleşen kadın, özgürleşen toplumdur’ tezini, bunun yöntemlerini pratikte hayata geçirebilme bilinci, iradesi, ustalığını gösterebilmiş tek devrim lideridir. Özgürlüğe bu denli kilitlenmiş tarihsel bir kişiliktir. Kadınların özgürleşmesi egemen erkekliğin en büyük korkusudur. Kadın özgürlüğü egemen erkekliğin bitişi demektir. Bu nedenle insanlık tarihinde ilk kez bir halkın Önderine karşı bu denli kapsamlı, son derece haksızca, çok sayıda devletin ortaklaşmasıyla, egemen erkekliğin ittifakı temelinde böylesine zalim, kalleşçe bir komplo gerçekleştirilmiştir.
'KAMPANYALAR TECRİDİN KALKMASINI SAĞLAYACAK'
Önderimiz Abdullah Öcalan bugün en fazla da Güney Afrika Lideri Mandela ile benzeştirilerek özgürlüğü isteniyor. Bu çerçevede özgürlük kampanyaları geliştiriliyor. Başta İngiltere’deki sendikalar olmak üzere güney Afrika, İtalya, Mısır’da ve Dünyanın birçok kıtasında ‘şimdi özgürlük zamanı’ kampanyası çerçevesinde çalışmalar yapılmakta, mücadele verilmektedir. Bu çok değerli kampanyaları da saygıyla selamlıyoruz. Tüm bu çalışmaların Önderliğimiz üzerindeki tecridin kalkmasında başarılı olacağına ve bu temelde mücadelemizi daha da yükseltmemiz gerektiğini belirtmek istiyoruz. Ancak herkesin bildiği gibi Önderliğimizin İmralı zindanındaki durumu ile Mandela’nın cezaevindeki durumları birbirinden oldukça farklıdır. Özel olarak da incelenebilir. Önderliğimizin İmralı süreci Mandela’dan katbekat kötüdür. TC devleti, tarihi ve halkımıza karşı geliştirdiği uygulamalar içerik ve biçim olarak, güney Afrika ırkçı devletinin tarihi ve siyahilere karşı uygulamaları karşılaştırıldığı zaman da bu görülmektedir. TC devleti dünyanın en faşist, katliamcı devletidir.
'ÖNDER APO YENİ YAŞAMIN ÖNCÜSÜDÜR'
Önderliğimiz sadece TC devlet sistemine karşı sadece direnmiyor. Aynı zamanda beş bin yıllık egemen erkek sisteme, Kapitalist Modernite güçlerine karşı da büyük bir direniş içindedir. Ulus, sınıf, cins çelişkilerini bütünlüklü, iç içe ele alarak mücadele ediyor. Bu anlamıyla da direnişini insanlığın yaşadığı evrensel krizlerin, yine Ortadoğu krizlerinin çözümünün yaratılması temelinde geliştiriyor. Bu anlamıyla Başkan APO 23. yıla giren İmralı işkence sistemi içinde büyük bir irade ile, çok büyük zorluklar, imkansızlıklar içinde insanlığa, kadınlara, halkımıza kadın özgürlükçü, demokratik, ekolojik paradigması ile öncülük etmeyi başarmıştır. 21. Yüzyıl insanlık krizlerine cevap olacak ideolojik, örgütsel, sistemsel çözümleri, TC devletinin özel savaş ve psikolojik savaş merkezlerinin ortasında geliştirmiştir. İmralı zindanlarından geliştirdiği savunmalar, görüşme notları ile eşit ve özgür yaşamın pratikleşmesinin yollarını açmıştır. Böylesi Önderlik gerçekliği ile karşı karşıyayız. Kadınlara ve gençlere yeni yaşamın kurulmasına öncülük rol ve misyonunu biçmiştir.
Önderliğimizin 15 Şubat 1999 tarihinde yakalanması tesadüfi değildi. Şeyh Sait ayaklanmasının başlangıcına denk düşen bu tarihte, Türk devleti Önderliğimiz Abdullah Öcalan’ı yakalamıştı. Bununla Türk devleti ve arkasındaki kapitalist modernite güçleri halkımıza bir kez daha soykırım mesajları vermişlerdi. Bu nedenle Önderliğimiz ve Hareketimiz 15 Şubat tarihini, ‘Kürtlerin soykırım tarihi’, ‘Kara gün’’ olarak ilan etmiştir.
Günümüzde de bu soykırımlar kapsamlı bir şekilde halen devam etmektedir. En son Gare’de Şubat’ta başlayan operasyon da bu soykırım ve imha politikalarının bir devamı olmaktadır. Türk devleti Gare’ye başlattığı askeri operasyon ile Kürt halkını kökten bir imha sürecinin içine almayı planlamaktadır. Gare operasyonu uluslararası komplonun bir devamıdır. Gerilla tasfiye edilerek, halkımızın üzerindeki baskı ve işkenceler arttırılarak sonuç alabileceklerini, Kürt soykırımını, kadınların köleleştirilmesini, Türkiye ve Ortadoğu’daki özgürlük ve demokrasi güçlerinin bastırılıp bitirileceğini sanmaktadırlar. Günümüzde Kürt gerillası sadece Kürdistan için savaşmıyor. İnsanlık değerleri, kadın değerleri için savaşıyor. Özgürlük, demokrasi ve ekolojik değerlerinin öz savunması yapılıyor. Türk devleti ise insanlık değerlerine, kadın değerlerine halkımızın ve Ortadoğu’da yaşayan tüm halkların değerlerine düşmanlık etmektedir. Gare’de karşı karşıya gelen sadece Türk devleti ve Kürt gerillası değildir. Kürt gerillası evrensel insanlık değerlerinin temsilciliğini, Ortadoğu halklarının, Kadınların özgür geleceğini temsil etmektedir. Gare operasyonu ile gerillaya köklü bir darbe vurma amacı peşindedirler. KDP, Türk devletine her türlü yardımı yaparak hiçbir halkın tarihinde görülmeyecek bir işbirlikçi pozisyon içindedir. Türk devletinin bu kadar yaygın bir şekilde askeri, istihbaratı, ajanları ile Güney Kürdistan’a yerleşmesinden KDP sorumludur. Güney halkımızın binbir emekle, bedelle, şehitleri ile yarattığı değerler Türk devletine peşkeş çekilmektedir. PKK’nin yenilgisi ve kaybedişi ile KDP tüm Kürdistan’a hakim olacağını sanmaktadır. Halkımız, kadınlar Kürt Soykırımının uygulayıcısı TC devleti ile birleşen, ona yardım eden bu işbirlikçi yaklaşımları asla unutmayacaktır.
'HALKIMIZ GERİLLAYA GÜÇLÜ SAHİP ÇIKMALI'
Gare’de gerilla büyük bir fedai ruh, örgütlü profesyonel bir duruş ile Türk devletine ve onunla iş birliği içinde olan tüm güçlere gereken dersi verecektir. Başta kadınlar olmak üzere, halkımız içinden geçmekte olduğumuz bu tarihsel sürece güçlü sahip çıkmalıdır. Özgürlük gerillasına güçlü sahip çıkılmalıdır. Şimdi içinde olduğumuz süreçler, bu yıllar farklı yıllardır. Tüm özgürlük ve direniş potansiyelimizi ortaya çıkarama zamanıdır. İnsanca, kimliğimizle, kendi topraklarımızda yaşamak istiyorsak Önderliğimize, gerillaya, zindan direnişçilerine sahip çıkmak, eylemlilik içinde olmalıyız. Kürt halkı ve kadınlar olarak doğru bir tarihsel bilince sahip olmamız, bunu eyleme ve örgütlülüğe dönüştürmemiz çok önemlidir. Doğru bir tarihsel bilinci olmayanlar, tarihin anlamını kavrayamayanlar, örgütlenemeyenler, mücadele etmeyenler insanlık hakikati içinde onurlu ve dürüst bir yaşamı sürdüremezler. Nasıl yaşadıklarını da kavrayamazlar. Böylesi insanların anlamlı yaşamaları, huzur bulmaları da asla mümkün olamaz. Salt biyolojik bir yaşam sürdürmek günümüz itibarı ile, zaten anlamlı bir yaşam olamaz. Kaldı ki Kürdistan’da şu anda biyolojik olarak yaşamak bile ekonomik-siyasi-sosyal bunalımlardan dolayı nerede ise imkansız hale gelmiştir.
Önderliğimizin görüşlerinin, ideolojisinin, yaşam ve duruşunun dünyada bu denli gündemleşmesi, tartışılması, kabul görülmesi, umut olması, sosyalizmi yeniden canlandırması sadece TC devletinin değil, kapitalist modernist sistemin de en fazla korktuğu öfke duyduğu husus olmaktadır. Neticede Önderliğimiz kendisini kapitalist modernist yaşamın tüm aldatıcı ağlarından kurtarmayı başarmış çok nadide bir kişiliktir. Başkan Apo kendi yaşam ve duruşuyla, mücadelesi ile sıfırdan başlayarak nasıl bu erkek egemen sistemle, TC faşizmi ile mücadele edileceğini, başarılacağını kendi yaşamında çok net bir şekilde göstermiştir. Yaşamdaki duruşu, yol ve yöntemleri incelendikçe özgürlüğe giden yol anlaşılmaktadır. Kapitalist modernist sistemi en çok da korkutan budur. Önderliğimiz kapitalist modernist yaşamın kölecil ve egemenlikli kodlarını çözmüştür. Toplumsal ve bireysel özgürlüğü iç içe geçirerek kimlikli, iradeli, eşitliğe, demokrasiye, ekolojiye açık insan tipini yaratmıştır.
Türk devleti Önderliğimizin özgürlüğünün, düşüncelerinin Kürdistan, Ortadoğu ve dünyada bu denli gündemleşmesi, destek bulmasına karşı son derece öfke duymaktadırlar. AKP-MHP-Ergenekon ittifakı-hükümeti kendi varoluşunu, iktidarını Kürtlerin soykırım politikasına bağlamıştır. Ortadoğu’da, Kürtleri kendi yeni Osmanlıcılık hayallerinin önünde en temel engel olarak görmektedirler. Ancak Kürtlerin başta Kuzey olmak üzere her tarafta tüm zorluklara karşı direnmesi onların tüm politikalarını boşa çıkarmaktadır. Türk devleti iç ve dış kamuoyunda aldığı desteği uyguladığı yayılmacı, soykırımcı, politikaları nedeniyle kaybetmiştir. Ne kadar milliyetçi ve dinci, cinsiyetçi politikaları gündeme koyarsa o kadar başaracağını sanıyor. Ancak uyguladığı her şiddet ve sömürü politikası doğalında kendine dönüyor. AKP-MHP her açıdan meşruluğunu kaybetmiştir. En son Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerinin direnişi örnektir. Boğaziçi direnişi içte ve dışta çok büyük destek görmektedir. Dolayısı ile adeta şiddetten, kandan beslenen bir devlet ve iktidardan bahsetmekteyiz. Böyle bir iktidarın ise işbaşında uzun süreli kalması imkansızdır.
Uluslararası komplo karşısında en direngen ve fedai bir ruh ile sürece katılım sağladık. Önderliğimiz Kürt kadınlarına, tüm kadınlara büyük bir değer verdi. Sevgi ve saygı ile yoldaşlık yaptı. Kadınların gelişimi için her türlü fedakarlığı ve ön açıcılığı yaptı. Bu nedenle Kürt kadınları her zaman çalışmaları, direniş duruşları ile Önder APO’nun yanında yer aldılar. Uluslararası komploya karşı kadın hareketini partileştirerek büyük bir hamle ile karşılık verdiler. Bir yanda, ‘güneşimizi karartamazsınız’ eylemlilikleri, diğer yandan ise kadın hareketimizin partileşme kararını 1999 yılında alması çok tarihi ve büyük bir karardı. Partileşme Kürt kadınları açısından örgütlenmenin çok daha güçlü bir şekilde geliştirilmesiydi. Kadın hareketinin kadrolarının geliştirilmesi, yeni kadroların yaratılmasıydı. Bu aynı zamanda Kürt kadın hareketinin 21. Yüzyıla girerken kadınların ve halkımızın, halklarımızı özgürlük mücadelesine öncülük düzeyinde kararlı ve iddialı bir şekilde katılımını, mücadelenin sürekliliğini göstermekteydi. Kadın partileşmesi Önderliğimizin yarım kalan çalışmasını sürdürme iddiasını da güçlü biçimde temsil etmeydi. Günümüze geldiğinde kadın partileşmemiz devasa bir kadın ordulaşmasına, toplumsal örgütlenmelere, kadın sisteminin oluşturulmasına, eş başkanlık ve eşit temsiliyetin demokratik ulusun tüm boyutlardaki inşa çalışmalarına kadar gelmiştir. Bugün Kürt kadınları Önder APO öncülüğünde tüm dünyaya ilham kaynağı olmaktadır. Bu anlamda kadınlar olarak öncülük rolümüzü oynamalıyız. İnsanlığın, halkların ve kendi cinsimizin kurtuluşu için çok daha fazla çalışmalıyız. Önderliğimizin özgürlüğü kadınları ve halkımızı, Ortadoğu halklarını örgütlememiz, öz savunmamızı güçlü örgütlememiz ile mümkün olabilir. TC devletini kadınların öncülüğündeki demokrasi ve özgürlük cepheleri yıkacaktır. Türkiye’de, İran’da, Irak’ta, Suriye’de kadınların öncülüğünde kurulan, halkların ittifakı mutlaka özgür ve demokratik bir Ortadoğu’nun yaratılmasını beraberinde getirecektir.
'İRAN TÜRK DEVLETİNİN HATALARINA DÜŞMEMELİ'
İran da bu Şubat ayı ile birlikte yüzlerce insanı tutukladı. İran’da Kürtler, kadınlar büyük bir baskı altındadır. Her gün kolber ölümleri, idamlar söz konusudur. Zeynep Celaliyan’a ağır zindan koşullarında işkence yapılıyor. Tutuklular itirafçı olmaya zorlanıyor. Rojhilat Kürdistan’ın da halkımız yoksullukla, ajanlaştırma ile terbiye edilip devlete bağlanmak isteniyor. İran işkence, idam, gözaltı, ajanlaştırmalarla, öldürmelerle asla sonuç alamaz. Tam da 15 Şubat’ı yaşadığımız günlerde bu kadar Kürt gencinin kız-erkek yakalanması ile verilen mesajlar Türk devletininki ile uyuşuyor. Türk devletinin düştüğü hatalara İran devleti düşmemelidir. Kaldı ki Türk devleti bölgede güçlendikçe ilk hedefi İran olacaktır. Türk devleti bir NATO üyesi olarak her zaman ABD ile birlikte hareket edecektir. Bunlar bilinmektedir.
DOĞU VE GÜNEY HALKINA ÇAĞRI
Doğu Kürdistan halkımız 1999 yılında Önderliğimiz yakalandığında en büyük serhildanları gerçekleştirdi. Önderliğimizi en fazla anlamak ve katılmak isteyen bir halk gerçekliğimiz bu coğrafyada yaşamaktadır. Tarihsel olarak büyük bir yurtseverlik ve özgürlük duygusuna sahipler. Bu anlamda Rojhilat halkımızı, kadınları mücadeleye güçlü katılım yapmaya, sahiplenmeye çağırıyoruz.
Güney halkımızın bu süreçlere katılması çok önemlidir. Güney halkımız, kadınlar, gençler gerillaya sahiplenmelidir. Gerilla güney halkımızın özgür ve demokratik bir şekilde yaşamasının en büyük güvencesidir. Güney Kürdistan kazanımları ancak gerillanın varlığı ile sağlama alınabilir. PKK-PAJK gerillası halkımızın öz dinamiği ve gücüdür. Gerilla, dürüst-yurtsever peşmergelerle birlikte Kürdistan’ın koruyucusudur. Güney halkımız Gerillayı tanıyor ve güveniyor. Güney Kürdistanlı kadınlar gerillanın desteklenmesinde, sahiplenmesinde öncülük rolü oynamalıdır. Bugün kadın özgürlük çizgisini, halkımızın özgürlüğünü en çok koruyan gerilladır. Kürt kadınlarının ulusal birlik çizgisine büyük fedakarlıkla öncülük yapması gerekir. Güneyli kadın arkadaşlarımızı ulusal birliğin geliştirilmesi çalışmalarına, gerillanın sahiplenilmesi çalışmalarına daha güçlü katılmaları çağrısını yeniliyorum. Güney Kürdistanlı kadınlar bu sürecin hassas ve kritik yanların çok iyi anlamalı ve ortak eylemlilik ve örgütlenmelere katılmalılar. Aksi halde Güney’de TC devletinin hakimiyeti, işgal hareketleri ne kadar gelişirse, Güney Kürdistan o kadar yaşanmaz hale gelecektir.
'ROJAVA'DAKİ KADINLAR ÖNCÜLÜK EDECEK'
Rojava'daki kadınlar da kadın özgürlük çizgisi temelinde tüm Kürdistan’a öncülük edecekler. Bunun için eğitim, örgütlenme, öz savunma çalışmalarına ağırlık vererek önderliğimizin sürekli belirttiği Demokratik konfederalizim, Demokratik ulus perspektifini pratikleştirecekler. Gare’de gerilla direnişini zaten sahiplenmekteler.
'ŞENGAL'DE ÖZERK YÖNETİMİN ESAS ALINMASI İÇİN ÇABALAMALI'
Şengal’daki kadınlar sadece asayişi koruma değil, özerk yönetimin esas alınması ve tanınması için de çaba sarf etmeliler. Kendi kendini yürütemeyen, yönetemeyen, iradesini ortaya çıkaramayanlar kendi öz savunması yapmada da zorlanırlar. Bu yüzden Ezidi kadınlar topluma öncülük etmelidir. Önderliğimizi, gerilla, Şengal toprakları güçlü savunulmalıdır.
'ÖZGÜR YAŞAMI İNŞA EDECEĞİZ'
Kürdistan gerillası yüzlerce, binlerce kez ateşten gömleklerde denendi. Sınandı. Gerilla bu topraklara bir daha asla sökülmemişçesine kök salmıştır. Kadınlar, halkımız, halklarımız Önderliğimizin, gerillanın hep yanında olacaktır. Hep birlikte direneceğiz. Ve sömürgeci, gaspçı, kayyumcu, tecavüzcü Türk devletini kutsal Mezopotamya topraklarından atacağız. Özgür yaşamı bu topraklar üzerinde inşa edeceğiz.
21. Yüzyıl Başkan Apo’nun kadın özgürlük çizgisinin hakim olacağı bir yüzyıl olacaktır. Kürt kadınları olarak 15 Şubat komplosunun boşa çıkartılmasında büyük bir azim ve kararlılıkla öncülük rolünü oynamaya devam edeceğiz. Bu 15 Şubat ve 2021 yılı, önümüzdeki yıllar son derece kritik yıllardır. Önderliğimiz kadınların ve halkımızın, Dünya halklarının, inanç gruplarının özgürlüğü için çok büyük bir öncülük rolü oynadı. Karanlıklarda olan insanlık alemini düşünce ve görüşleri ile aydınlattı. Kadınların en içten yoldaşı olmasını bildi. Bu temelde 15 Şubat 1999 Uluslararası komployu bir kez daha kınıyoruz.
Devrimciliğimizin her mücadele anını Önderliğimizin fiziki özgürlüğünü sağlayabilme temelinde yaşadığımız ve bunun savaşımını verdiğimiz halde Önderliğimizi şimdiye kadar özgürleştirememiz oluşumuz hareket olarak istenilen düzeyde öncülük yapamadığımızı gösteriyor. Bu konuda da özeleştirimizi Önderliğimize, halkımıza, kadınlara, Ortadoğu halklarına veriyoruz. Önümüzdeki mücadele süreçlerinde eksiklerimizi tamamlayarak, yanlışlıklarımızı düzelterek daha güçlü bir kadın öncülüğünü geliştireceğimizin sözünü veriyoruz. 21. yüzyıl mutlaka bir kadın yüzyılı, Önderliğimizin kadın özgürlük çizgisinin etkili ve hakim olduğu bir yüzyıl olacaktır. Gerilla, kadınlar, gençler buna öncülük edecektir. Önümüzdeki 8 Mart'ları bu temelde şimdiden güçlü ve iddialı karşılıyoruz. Mutlaka kazanacağız. Özgürlük mücadele ve direnişle mutlak kazanılacaktır."