Hayatını hak mücadelesine adamış bir ana: Celile Özer

Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Barış Annesi Celile Özer'in eşi, onun bir eşten ziyade, baskılara boyun eğmeyen, dirençli bir yoldaş olduğunu söyledi.

Mardin Barış Anneleri İnisiyatifi Üyesi Celile Özer, tedavi gördüğü Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirmişti. Mardin'de toprağa verilen Özer, Barış anneleri tarafından yapılan etkinliklerde aktif rol oynadı. Katıldığı açıklamalarda ve etkinliklerde yerlerde sürüklenen, hakarete uğrayan, baskı gören yüzlerce Barış Annesi'nden biriydi.

Celile Ana'nın cenazesi Amed'den Mardin’e getirilerek Saraçoğlu Mahalle Mezarlığı’nda defnedildi. Ailesinin yanı sara HDP ve DBP il örgütleri ve Mardin Barış Anneleri Meclisi'nin de bulunduğu yoğun bir kitlenin katılımıyla defin töreni gerçekleştirildi. Definin ardından Saraçoğlu Taziye Evi’nde ailesi, yoldaşları ve sevenleri tarafından günlerce taziyeler karşılandı.

‘EVLENDİK, KÖYDE YAŞAMAKTA KARARLIYDIK'

Mardin Barış Anneleri İnisiyatifi Üyesi Celile Ana'nın yaşadıklarını, eşi ANF’ye anlattı. Ömrünü paylaştığı eşini yitiren Ramazan Özer şunları söyledi: "Mardin'in Stewrê (Savur) ilçesinin Dengiza (Serenli) köyünde dünyaya geldim. Biz Celile Ana ile amca çocuklarıyız. Orta gelirli bir ailenin 4. çocuğuyum. Ailem evlenmem için yoğun baskılarda, amcamın kızı Celile ile evlenmekte ısrar ediyordum. Her ne kadar büyüklerim Celile'nin yaşını küçük görseler de, beklerim dedim ve onunla dünya evine girdim. Celile de benim gibi, 1969 yılında Mardin'in ilçesi Stewrê'ye bağlı Dengiza köyünde dünyaya geldi. Evlendikten kısa bir süre sonra İzmir'e yerleştik ve yaklaşık 13 yıl Celile ile İzmir'de yaşadık. 14’üncü yıldan sonra yine eşimle birlikte karar verip, köyümüze geri döndük. Ben henüz gençliğimde iken Kürt Özgürlük Hareketi'ni tanıdım. Zaten duyarlı ve siyasetin yoğun tartışıldığı bir ailede de büyümüştüm. Eşim Celile de bilhassa aynı benim durumumdaydı. 13 yıldan sonra köye döndüğümüzde evimiz devlet tarafından yakılmıştı. Buna rağmen köyümüzde kalmaya ısrar ediyorduk. Lakin devlet baskısı her daim vardı ve ben o dönem gözaltına alındım. Devletin dayatması hep 'korucu' olmamız üzerineydi. 'Ya korucu olursunuz ya da köyde kalamazsınız' gibisinden bir baskı vardı hep. Koruculuğu kabul etmediğimizden dolayı, köyümüz yakıldı ve köy boşaltıldı.’’

'BASKILARLA YILMADI'

Koruculuğu kabul etmediği için yoğun baskılara maruz kalan, köyleri yakılan Özer tutuklanarak cezaevine girdiğine dikkat çekerek, cezaevinden sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: "Ben cezaevinden çıktıktan sonra Mardin merkeze yerleşmek zorunda kaldık. Eşim Celile Ana her daim çocuklarının telaşından beni eleştirir, 'köydeki evimiz yakıldı, burada da mı hayat yok bize' derdi. Bu tedirginliği hep yuvasından kaynaklıydı. Çünkü hep gözaltına alınıyordum ve baskı altındaydım. Bu durumun çocuklara da yansıyacağından çok telaşlanırdı. Beni böyle eleştirir iken, aslında özünde o benden daha çok örgütlü bir duruşu yaşıyordu. Lakin biz Mardin'e taşındıktan sonra partiyi daha çok tanımaya başladı. Siyasi partiye çok sık gidip geliyordu ve en sonunda partinin yönetiminde yer almaya başladı.’’

Bir dönem Meya-Der'de çalıştığını belirten Özer, eşinin bu dönem DTP'de görev aldığına ve yöneticilik yaptığına dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Celile Ana 2010'da Mardin'de parti il yönetiminde görev aldı. Ben her ne kadar küçük genç yaşta parti çalışmalarında yer almış olsam da Celile Ana benden çok sonraları çalışmalara başlamasına rağmen çok etkin, yetenekli bir yoldaştı. Benden daha çok aktif ve daha çok azimliydi. Yönetimde bulunduğu dönem içerisinde elinden geleni yaptı. İl yönetiminden sonra da Barış Anneleri İnisiyatifi'nde yer almaya başladı. Celile Ana, Barış Anneleri İnisiyatifi Üyesi olarak Mardin Sözcüsü görevini üstlendi.’’

'EŞTEN ZİYADE ÇOK İYİ BİR YOLDAŞTI’

Celile Ana'nın Mardin Barış Anneleri İnisiyatifi'nde aktif olarak çalıştığına vurgu yapan Özer, "Neredeyse onu evde görebilmek mümkün değildi. Her yere koşuşturur, barışa dair her alanda, her ortamda, her eylemde ve etkinlikte bulunuyordu. Öyle ki artık çoğu zaman Hakkari, Van, Şırnak, Amed gibi şehirlerdeki programlarından kaynaklı evde bulunamadığından, bu yaşımdan sonra yemek yapmayı, elbise yıkamayı ve ev işlerini nasıl yürüteceğimi öğretti bana. Bir tek yemek değil, bu hayata, bu mücadeleye dair daha birçok şeyi kendisinden öğrendim’’ diye konuştu.

Celile Ana'nın, bir eşten çok iyi bir yoldaş, iyi bir arkadaş olduğunu söyleyen Özer, şunları da anlattı: ‘’Celila Ana bir eş olmaktan öteye iyi bir yoldaştı benim için. Onca yıl birlikte zaman geçirdik, direncine dair bir düşüş görmedim hiçbir zaman” dedi.

'MÜCADELESİNİ YARIDA BIRAKMAYACAĞIM'

Ramazan Özer, Barış Annesi Celile Özer'in arkadaşları ve halk tarafından çok sevildiğine de vurgu yaparak, şöyle dedi: "Celile Ana hem yoldaşları, hem de halk tarafından çok sevilen, sayılan birisiydi. Vefatı ve taziyesinde de halk ve yoldaşları onu yalnız bırakmadı. Bu kadar sevilen bir insanın ölümü çok erken oldu. Her sabah işe giderken onun mezarını ziyaret ediyorum. Onun bıraktığı mücadele çizgisini hiç yarıda bırakmayacağım ve o hep yanımızdaymış, aramızdaymış gibi bir yoldaşı olarak barışa, özgürlüğe dair mücadeleye devam edeceğim."