Hendeklerin ardından bir Türk

Nusaybin’deki öz yönetim direnişinde yer alan YPS JİN üyesi Nurhak Irmak, “Ben Kürt olmayabilirim ama her şeyden önce bir insanım. Tüm dünyanın gözü önünde Kürtlerin çocukları bombalanarak katlediliyor ve herkes buna seyirci kalıyor" dedi.

Nusaybin’deki öz yönetim direnişinde yer alan YPS JİN üyesi Nurhak Irmak, “Ben Kürt olmayabilirim ama her şeyden önce bir insanım. Tüm dünyanın gözü önünde Kürtlerin çocukları bombalanarak katlediliyor ve herkes buna seyirci kalıyor. Kapitalist sistemin derdi hiçbir zaman Kürt veya Türk olmamıştır” diye konuştu.

Nusaybin’de öz yönetim ilanından sonra gelişen saldırılara karşı halk, öz savunma direnişine geçerken, yeni kurulan YPS-JIN komutanlığından görüş almak istedik. Tıpkı Kobanê gibi, sistem şiddetinin yanında bir de kadına yönelik toplumsal şiddete karşı en örgütlü kesim yine kadınlar olduğu açığa çıkıyor. Kürt sorununu şiddetle çözüm arayışına geçen hükümetin tavrına karşı ilk direnen örgütlü kadınların saflarına toplum bakış açısıyla ‘evde kalması ve ev işleri yapması gereken genç kadınlar’, üniversite öğrencileri, erkek ve sistem şiddetine maruz kalan her kesimden insanları görmek mümkün. Ancak en ilginç olan da mahallelerde günlük yaşam ihtiyaçları dağıtılırken tüm kadınların gözdesi olan bir YPS-JIN üyesi dikkatimizi çekiyor. Öz yönetimin ilan edildiği mahallede konuşulan dilin yabancısı olan Malatyalı Nurhak Irmak, sosyalist kimliğinin yanı sıra ‘halkların kardeşliği’ için Kürt halkını polis ve askeri ordudan korunması gerektiği için Nusaybin yolunu tuttuğunu söylüyor.

Kendisi ile röportaj yapmak istediğimiz YPS- JIN Üyesi Nurhak Irmak, kameraya konuşmak istemediğini ısrarla tekrarlıyor. Lise yıllarına kadar Kürtlerin ‘terörist ve ölmesi gereken bir halk olarak’ gördüğünü söyleyen Irmak, sosyalist hareketlerle tanıştıktan sonra Kürtlere bakışının değiştiğini kaydediyor. AKP hükümetinin son açıklama ve saldırılarına karşı Nusaybin’in yolunu tuttuğunu belirten Irmak, “Ben Kürt olmayabilirim ama her şeyden önce bir insanım. Tüm dünyanın gözü önünde Kürtlerin çocukları bombalanarak katlediliyor ve herkes buna seyirci kalıyor. Kapitalist sistemin derdi hiçbir zaman Kürt veya Türk olmamıştır. Sadece milliyetçi duyguları körükleyip kendisini bu şekilde sağlama alıyor. Bakınız şimdi AKP ve Erdoğan’ın icraatları Hitler’i de geride bırakmamış mı? Ama Kürtlere yönelik bu vahşet şimdi ülkenin batısında yaşayan çoğu insanın hoşuna gidiyor. Kürtler eğer benim kardeşimse neden bu sistem kendi çıkarları uğruna kardeşlerimi katlediyor? Neden kardeşimin katledilmesine sessiz kalacağım? Şimdiye kadar Kürt toplumunun Türklerin malına, canına ve toprağına göz koyduğu görülmüş mü? Bu halk binlerce yıldır bu topraklarda yaşıyor ve yaşamak istediği gibi yaşayabilir. Bu da Kürtlerin en doğal hakkı değil midir? Devletin bu kirli savaşına karşı Türkler ses çıkartmadığı sürece Türklerde bunun zararını görecektir” diye konuştu.

Batıda her gün ‘sevgili dehşeti’, ‘koca vahşeti’ ile karşı karşıya kalan kadınların olduğuna da dikkat çeken Irmak şunları ekliyor: “Kadını katleden bu insanlara kim cesaret veriyor? AKP’nin milletvekillerini dinlemiyor musunuz? Her biri birer DAİŞ imamı gibi kadının katledilişine fetva çıkartıyor. AKP’nin güdümündeki yargı öldürülen kadınları tahrikçi göstererek toplumda katilleri çoğaltıyor. Bunun bilincinde olan her kadın YPS-JIN saflarında yer alması gerektiği bilinmelidir. YPS-JIN sivil bir örgütlenmedir ve tüm kadınlar, doğasını, kültürünü, dilini ve bedenini korumak için gerekirse gelişecek saldırılara karşı her türlü savunmayı yapabilmelidir. Biz bu temelde olayı ele alıyoruz. Kobanê’de birçok yiğit Türk genci, tecavüzcü DAİŞ çetelerine karşı ölümüsüzleşti. Bundan sonra da zulüm nerdeyse insani duyguyu taşıyan her birey zulme karşı direnmelidir. Şimdi Nusaybin’de Haki, Kemal Pir ismini kendisine uygun gören Kürt gençleri ile birlikte eşit ve savaşsız bir dünya için despot sisteme karşı savaşıyoruz.”

...