Kadınlar 2020’de sokakları da mücadeleyi de bırakmadı

2020’de dünya geneline yayılan Covid-19 salgını için ev içi şiddet ve yoksullaşmayı artırsa da, kadınlar sokaklardan ve haklarından vazgeçmedi.

Covid-19 salgını ile birlikte kadınlardan daha çok evi içi şiddet ve artan ekonomik kriz bağlamında yoksullaşma ile söz edildi. Kadınlar, pandemide yaşanan tüm eşitsizliğe, ev içi şiddete ve virüs tedbiri bahanesiyle yapılan hak gasplarına rağmen sokaklarda olmaya devam etti. Dünya 2020’de birçok protestoya sahne oldu ama bunların çoğunluğunda kadınlar alanlardaydı.

LAS TESİS 2020’NİN BAŞINA DAMGA VURDU

Kadın hareketi 2019’un son ayında yükselen bir dalganın etkisini 2020 Mart ayına kadar yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Şili’de 2019’da başlayan protesto eylemleri sırasında pandomim sanatçısı Daniela Carrasco, 19 Ekim 2019’da polis tarafından gözaltına alındı. Carrasco’nun cansız bedeni 20 Ekim günü, Santiago’nun güneyindeki belediye binasının demirlerine asılı halde bulundu. Kadınlar da bu olay üzerine “Las Tesis/Yolunda Bir Tecavüzcü” adlı dans performansı ile 25 Kasım 2019’da Şili’de kitlesel bir eylem gerçekleşti. İşte bu eylemin yankıları dünyaya dalga dalga yayıldı. Kadınların “Las Tesis” performansı Fransa’dan İspanya’ya, ABD’den Türkiye’ye, Lübnan’a kadar ortak ses haline geldi. Protesto şarkısı ülkelerin kendi diline çevrildi. 8 Mart 2020 de dahil olmak üzere Türkiye’de eylemlere damgasına vuran şarkı sözleri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedefindeydi. Eylemin niyeti başka dedi Soylu, şarkı söylenmeye başladığında polis saldırdı, kadınlar yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı. Bunun üzerine eylem meclise de taşındı. Soylu’yu ve devleti rahatsız eden şey ise sözlerde devlete tecavüzcü denmesiydi: “Baskıcı devlet eril bir tecavüzcüdür. Ataerkillik bir yargıçtır.”

MEKSİKA’DA ANAYASA MAHKEMESİ KADINLAR TARAFINDAN ATEŞE VERİLDİ

Meksika’da 9 Şubat 2020’de, 25 yaşındaki Ingrid Escamilla’nın öldürülmesiyle başlayan eylemler, 20 Şubat'ta yedi yaşındaki bir kız çocuğunun okul çıkışı annesini beklerken kaçırılarak öldürülmesinin ardından kitleselleşti. Kadınlar protestolarında, cesedi parçalara ayırılmış Ingird Escamilla’nın fotoğraflarını sansürsüz yayınlayan La Prensa gazetesine ait bir aracı ateşe verdi. Hükümetin kadın cinayetleri ve kadına karşı şiddet politikalarını eleştiren kadınlar, Sonora eyaletinde de Anayasa mahkemesi binasını yaktı.

SALGINDA KISA SÜREDE EV İÇİ ŞİDDET ARTTI

Mart başında ise dünya uzun süreli ve o süreçte belirsiz bir karantina girmeye başladı. Kadınlar için ise 2020’nin temel sorunu ortaya çıktı: Ev içi şiddetin artışı ve yoksullaşma…

Birleşmiş Milletler Kadın Komisyonu’nun Nisan 2020’de hazırladığı ve dünya genelinde Koronavirüs sürecinin kadına yönelik şiddete etkisine ilişkin ilk rapor, gidişatın özeti niteliğinde oldu.

BM’nin salgının kısa dönem raporundaki veriler şöyleydi: Fransa’da 17 Mart’tan itibaren başlayan karantina ile beraber ev içi şiddetin oranı %30 arttı. Arjantin’de de yine acil çağrı merkezlerine ev içi şiddetten kaynaklı olarak 20 Mart’tan itibaren %25 artış oldu. Kıbrıs ve Singapur’da acil yardım hatlarında %30-33 arası artış yaşandı. Rapordaki diğer verilere göre Kanada, Almanya, İspanya, Birleşik Krallık ve Amerika gibi ülkelerde de ev içi şiddetten kaynaklı yardım merkezlerinin arama oranı eskiye nazaran arttı.

ASYA’DA ‘GÖLGE PANDEMİ’

BM Kadın Birimi Direktörü, Koronavirüs karantinaları sonucunda kadına yönelik şiddette kaydedilen küresel ve ani artışı “gölge pandemi” olarak tanımladı. Asya ülkelerinde de şiddet vakalarının artışı devam etti. Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine göre Japonya’da yalnızca Nisan ayında 13 binin üzerinde kadın ev içi şiddete maruz kaldığını bildirdi. Bu sayı, 2019 kayıtlarına göre 1,3 kat daha fazlaydı. BM Kadın Birimi Direktörü, Çin’in Hong Kong kentinde salgının ilk aylarında (Ocak’tan Mart’a kadar), kadınlara yönelik acil destek hattına ortalamanın iki katı ev içi şiddet şikâyeti ulaştığını, bunun %70’inden fazlasının fiziksel şiddet, geriye kalan kısmının ise duygusal ve sözlü şiddet şikayetleri olduğunu kaydetti. Salgın ilerledikçe bu rakamlar daha da artmaya başladı.

KADIN YOKSULLUĞU DERİNLEŞTİ VE DEVAM EDECEK

Son olarak Eylül 2020’de Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) yayınladığı bir rapora göre ise işin yoksullaşma tarafı yine kadınlar için acı bir tablo ortaya çıkardı. Kadınlar için yoksulluk oranının 2019 ve 2021 yılları arasında %2,7 oranında düşmesi bekleniyordu. Ancak bu tahminler salgın ve etkileri sebebiyle %9,1 oranında artış öngörüsü ile güncellendi. Denver Üniversitesi Pardee Uluslararası Gelecekler Merkezi (Pardee Centre for International Futures) tarafından gerçekleştirilen çalışma, 2021 yılında 25-34 yaş arasında aşırı yoksulluk içinde yaşayan her 100 erkeğe karşılık, 118 kadın olacağını kaydetti. 2030 yılında bu rakamın 121’e çıkması bekleniyor.

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi “Covid-19 Salgını Bağlamında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” raporuna göre ise salgının 96 milyon insanı 2021 yılına kadar aşırı yoksulluğa sürükleyecek. 96 milyonun 47 milyonunu kadınlar ve kız çocukları oluşturuyor. Bu da aşırı yoksulluk içinde yaşayan kadınların ve kız çocuklarının sayısının 435 milyona çıkması demek oluyor. Öte yandan bu veriler ışığındaki tahminler bu rakamın 2030 yılına kadar salgın öncesi seviyelere geri dönemeyeceğini de ortaya koyuyor.

SUDAN’DA KADIN SÜNNETİ YASAKLANDI

Ev içi şiddet, kadın yoksullaşması artarken bir yandan da kadınlar önceki yıllarda verdikleri mücadelelerinin kazanımlarını da yaşadı 2020’de. Sudan’da 2019’da başlayan ve diktatör El-Beşir’in istifası için düzenlenen eylemlerde kadınlar mücadelenin sembolü oldu. 22 yaşındaki Alaa Salah’ın bir arabanın üstünde, halka seslenişi direnişin simgesi haline gelmişti. Salah’ın, “Kadının yeri evidir” deyiminin karşı “Kadının yeri devrimdir” sloganı ise eylemin önemli sözlerinden biriydi. Eyleme katılanların yüzde 70’ine yakınını ise kadınlar ve gençler oluşturuyordu. Sudan’daki bu eylemler sadece El-Beşir’in 30 yıllık iktidarını sonlandırmadı. Kadınlar için de eşitliğe dair önemli adımların kapısını araladı. Kadınlara uygulanan zina sonucunda kırbaç, sünnet, seyahat etmek için izin alması zorunluluğu, din değiştirmenin yasak olması gibi yasalar da tıpkı El-Beşir gibi tarihin tozlu raflarında yerini aldı.

Birleşmiş Milletler Sudan'da 14 ile 49 yaş arası kadınların %87’sine sünnet yapıldığını belirtiyor. 2020’de yapılan değişiklikle birlikte Sudan’da kadın sünneti yasaklandı ve bu suçu işleyenlere üç yıla kadar hapis cezası öngören yasa değişikliği getirildi. Sudan, kadın sünnetini yasaklayan yasayı 22 Nisan 2020’de onayladı. Ayrıca kadınlara ilişkin seyahat yasağı ile LGBTİ+’lara yönelik uygulanan idam ve kırbaç cezası da yürürlükten kaldırıldı.

200 MİLYON KADIN VE KIZ ÇOCUĞU…

Sudan bu anlamda zafer kazansa da 2019 verilerine göre BM, Afrika ve Orta Doğu'daki 30 ülkede yoğunlaşan kadın sünnetinin, Asya ve Latin Amerika'daki bazı ülkelerde de uygulandığını belirtiyor. Ayrıca Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yaşayan göçmen nüfus içinde de bu uygulamaya rastlanıyor.

UNICEF'in Afrika ve Orta Doğu'da 29 ülkeyi kapsayan raporunda ise bu ülkelerin 24'ünde kadın sünnetine karşı yasal düzenlemeler olmasına rağmen hala yaygın olarak uygulanıyor. Şu an yaşayan ve sünneti olmuş 200 milyon kadın ve kız çocuğu bulunuyor.

TÜRKİYE’DE KADINLAR İSTANBUL SÖZLEŞMESİNE SAHİP ÇIKTI

Dünyada bunlar yaşanırken Türkiye’de de koranavirüs salgını ile birlikte kadına şiddet ve kadın yoksulluğu artmaya devam etti. Türkiyeli kadınların 2020’deki mücadelesi, yazının başında da andığımız Las Tesis protestosu ile başladı. Eylemler tüm dünyada olduğu gibi burada yayılınca başta Süleyman Soylu olmak üzere kadınlar, polis saldırılarının hedefi oldu. Öte yandan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre bir kısmı şüpheli olmak üzere 2020’de (bu bilançoya Aralık ayı dahil değil) 365 kadın cinayeti işlendi. Bu, her güne bir kadın cinayeti anlamı geliyor. 2020 yılında Muğla’da işlenen Pınar Gültekin cinayeti ise çok fazla yankı uyandırdı. Türkiyeli kadınların başlattığı “Challenge Accepted” yani meydan okuma hareketi dünyaya yayıldı. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmesine yönelik tartışmalar, kadın katliamları, taciz, tecavüze karşı sosyal medyada siyah–beyaz fotoğraflarını paylaştı. Öte yandan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılacağına dair tartışma ve gündem kadınların mücadelesi ile geri çekildi. Çıkılmasını savunan gruplar tartışmadan çekildiğini açıkladı. 2020’de kadın mücadelesinin en büyük kazanımlarından biri bu oldu. Fakat devlet buna karşılık özellikle Kürt kadınlarının mücadelesine darbeler vurmaya çalıştı. TJA aktivistlerinin yanı sıra Rosa Kadın Derneği üyeleri toplu şekilde gözaltına alındı. Tevgera Jinên Azad (TJA) üyesi Sevil Rojbin Çetin, üç saat boyunca işkence gördü. Kadınlara Gülistan Doku’yu niye dile getirdikleri, kadın mücadelesi gibi sorular suçlama olarak yöneltildi.

İpek Er’in intiharı ile Uzman Çavuş Musa Orhan’ın devlet tarafından korunması ve serbest bırakılması ise 2020’de de AKP-MHP iktidarının kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün arkasında olduğunun kanıtı niteliğindeydi. Kadınlar tüm bunlara rağmen son olarak HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun kamuoyuna taşıması ile hapishanelerde çıplak aramaya maruz bırakıldıklarını çektikleri videolarla anlattı. Öte yandan yine sosyal medyada kadınlar kendilerine tacizde ve cinsel saldırıda bulunan birçoğu ünlü, yazar, sinemacı, akademisyen erkeği ifşa etti. Kadınlar 25 Kasım’da ve buna benzer birçok hak arayışında salgına rağmen sokağı da tartışmayı da bırakmayacaklarının altını çizdi.

POLONYA’DA KÜRTAJ YASASI GERİ ÇEKİLDİ

Polonyalı kadınlar, 2020’de ülkede son derece zor olan kürtajın tamamen kaldırılmasına dair çeşitli eylemler düzenledi. Kadınlar 2016 yılında da yine kürtajın meclis gündemine geldiği bir dönemde benzer kitlesel eylemler yapmışlardı. Polonya'da yılda ortalama 1000 yasal kürtaj yapılıyor fakat kadın grupları gizlice ya da yurt dışında yapılan kürtaj sayısının 100 binden fazla olduğu tahmin ediliyor. Kadınların Polonya’da kürtajda kullandıkları en riskli yöntemlerden biri ise elbise askısı. Zira bundan dolayı birçok kadın hayati risk yaşarken elbise askıları eylemlerin de sembolü haline geldi. Binlerce kadının katıldığı eylemler sonuç verdi ve yeni yasa tasarısı 58'e karşı 352 oyla reddedildi. Kadınlar şimdi var olan kürtaj olanaklarını genişletilmesi için mücadelelerine devam ediyor.

IRAKLI KADINLAR YASA BEKLİYOR

Kadına yönelik şiddetin son 10 yılın en yüksek rakamlara ulaştığı Irak’ta, mahkemelerde son bir yılda 16 bin 861 erkek şiddeti davası görüldü. Irak Meclisi ise 2020 ağustos ayında hazırlanan erkek şiddetine karşı yasa tasarısını askıya aldı. Temsilciler Meclisi Aile ve Çocukluk Komitesi yasanın askıya alınmasının en büyük sebebinin meclisteki partilerin yasa tasarısına itirazı olduğunu duyurdu.

‘HEPSİNİ YAK!’

Meksika’nın Cancun kentinde, 10 Kasım günü binlerce kadın hafta sonu Quintana Roo eyaletinde iki kadının öldürülmesini protesto etmek için sokağa çıktı. Bianca Alejandrina Lorenzana Alvarado, Amber Viridiana Uicab adlı kadınların katledilmesi ardından gerçekleşen eylemlerde kızı katledilen annelerden birinin “Hepsini yak, çünkü Alexis bunu senin için yapardı” deyince kadınlar, savcılık ve belediye binalarının camları kırdı. Polis ise eylemcilere gerçek mermilerle ateş açtı ve saldırıda en az dört kişi yaralandı. Yerel polis daha sonra mermilerin plastik olduğunu açıklasa da vali gerçek mermi kullanıldığını kabul etti ve emniyet müdürü görevden alındı.

20 Aralık’ta Arjantin’in Mendoza kentinde 14 yaşında katledilen Florencia Romano’nun ölümü büyük öfkeye neden oldu. Kadınlar protesto eylemi sırasında adalet sarayını ateşe verdi.

CİNSİYETSİZ BERLİNALE, BİDEN’IN KADIN EKİBİ VE TERF TARTIŞMASI

Berlin Film Festivali 2020’de ödül kategorisinde bir yeniliğe giderek En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu ödülleri yerine, “En İyi Performans için Gümüş Ayı” ve “En İyi Yardımcı Performans için Gümüş Ayı” ödülü vereceğini açıkladı. Festival yönetimi konuya dair yaptığı açıklamada, “Oyunculuk alanındaki ödülleri cinsiyete göre ayırmamanın, film endüstrisinde toplumsal cinsiyet duyarlılığı için bir sinyal oluşturduğuna inanıyoruz” vurgusunu yaptı. Berlinale cinsiyet kavramında duyarlılık hamleleri atarken kadınlar ve translar arasında 2020’nin öncesinde başlayan; fakat bu yıl ünlü isimlerin de tartışmaya girmesiyle büyüyen başka bir mesele daha vuku buldu. Bir kısım feminist ve trans tarafından TERF (Trans dışlayıcı Feminstler) olarak adlandırılan düşünceye Harry Potter serisinin yazarı J. K. Rowling de destek verdi. Düşünce, transların sonradan kadın olabileceğini fakat dişi olamayacaklarını veya kadın kimliği ile kadın tuvaleti/soyunma odası kullanmasına karşı çıkan bir argüman ortaya atıyor. Rowling de bu kimliğin istismar için kullanılacağını ifade ederek bu yönlü bir kitap kaleme aldığını duyurdu. Yazarın kitabına göre kadın kılığına giren bir adam kadınları öldürüyor. Birçok trans kadın ve diğer feministler ise bu yaftalamanın mağduriyet yarattığını ve transların bu alanlardan dışlanmasının ise insan hakları ihlali olduğunu savunuyor. Rowling’in bu çıkışına Harry Potter oyuncularından ünlü yazar Stephen King’e kadar “trans kadınlar kadındır” cevaplı tepkiler geldi.

Bunlar olurken ABD seçimlerini kazanan Joe Biden’ın partisi Demokratlar, Birleşik Devletler tarihinde bir ilke imza attı. ABD'de ilk kez bir trans kadın senatör olarak seçildi. Demokratların adayı Sarah McBride, Delaware Eyaleti Senatosu adaylığını kazandı. Vermont eyaletinde de 26 yaşındaki trans Taylor Small ise eyalet milletvekili olarak seçildi. Bunu yanı sıra Biden ekibinde ağırlıklı olarak kadınlara yer verdi: Kamala Harris’ten Neera Tanden’a, Janet Yellen’dan Cecilia Rouse’a birçok kritik göreve hem kadın hem de farklı etnik gruplardan kişiler aday gösterildi.