Kadınların Kürdistan ve Türkiye’de barış süreci mücadelesi

Kürdistan'da ve Türkiye’de kadınlar, savaşların son bulması bulunması, faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılması, kadınlara ve çocuklara yönelik saldırı ve katliamların araştırılarak hesap verilmesi için mücadele ediyor.

Dünyada 1990 ile 2012 yılları arasında yürüyen 102 barış sürecine aktif olarak katılanların sadece yüzde 8’ini kadınlar oluşturuyor. İmzacıların yüzde 3’ü, arabulucuların yüzde 3,2’si, görüşmelere tanık olarak katılanların ise sadece yüzde 5,5’i kadın. Birleşmiş Milletler’in 2000 yılında aldığı 1325 No’lu karara göre, kadınlar barış görüşmeleri de dahil olmak üzere barış inşasının her evresine katılmalı. Buna göre tüm barış anlaşmaları kadınlar ve kız çocuklarının güvenliğini sağlamak zorunda ve barış süreçleri toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamalı.

Savaşın muhatabının erkekler olarak görüldüğü bir noktada, Kürdistan’da ve Türkiye’de hakikat, adalet, geçmişle yüzleşme ve barış sürecinde kadınlar nerede duruyor?

KADINLAR SAVAŞI EN ÇIPLAK HALİYLE YAŞADI

Kadınlar sadece savaştan en çok etkilenenler olsa da toplumun tüm alanlarında olduğu gibi barış sürecinin demokratik ve katılımcı inşası için de temel noktalarından biri. Müzakere süreçlerine bizzat tanıklık eden ve müdahil olan Barış İçin Kadın Girişimi’nin 2013 yılındaki ‘Çözüm Süreci Raporu’na göre, çatışmalar ve savaş toplumun her kesimini ağır bir şekilde etkiledi, ancak kadınları daha çok etkiledi.

Kadınlar, zorunlu göç sonucu köylerinden, kentlerinden koparılarak büyük kentlerde yoksulluk içinde yaşamaya mahkum edildi. Şiddeti en çıplak haliyle yaşayan kadınlar, cinsel işkenceye maruz bırakılanlar oldu. Çocuklarını, eşlerini çatışmalarda veya faili meçhullerde yitirdiler ancak bütün bunlara rağmen 30 yıldır barış mücadelesinde aktif bir şekilde yer aldılar.

ERKEKLERİN EGEMENLİK HISRI, KADINLARIN TOPLUMSAL MÜCADELESİ

Rapora göre, erkekler barış sürecini egemenliğin yeniden paylaşılması olarak algılıyor. Oysa kadınlar için önemli olan noktaların başında savaşın toplumsal dokularda yarattığı zararın onarılması, tazmin ve telafisi geliyor. Türkiye’de başta Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri olmak üzere kadınlar, savaş sırasında zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetlerin ortaya çıkarılması, savaşın son bulması, ölümlerin durması, kadınlara ve çocuklara yönelik saldırı ve katliamların araştırılarak hesap verilmesi ile ilgili mücadele içinde yer alıyor.

KADINLAR BARIŞIN TOPLUMSALLAŞMASINI SAĞLIYOR

Kadınların bu mücadelelerini hesaba katmayan ve taleplerini içermeyen bir barış, “güven vermez, kalıcı olmaz” deniyor: “Eğer barış müzakerelerine kadınlar katılmazsa; barış toplumsallaşmaz, sürdürülebilir olamaz, yerelleşemez. Barış, savaş sırasında uğranmış kayıpları dikkate almaz ve telafi edemez. Barış süreci şeffaf ve cinsiyete duyarlı olamaz.”

ÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYONUNDA KADINLAR

2009 yılında kurulan Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG), Türkiye’de başlayan barış için çözüm sürecine kadınların katılımını sağlamak için çeşitli eylemler yapmıştı. Dönemin Meclis çatısında kurulmuş olan ve çözüm sürecinin ikinci resmi mekanizması olarak tasarlanan 11 kişilik ‘Çözüm Süreci Komisyonu’nda ise sadece bir kadın milletvekili görev yapıyordu. Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi tarafından davet edilen Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri ve BİKG de bu görüşmelerde yer almıştı.

‘KADINLAR BARIŞ SÜRECİNDE AKTİF ROL ALIYOR’

Yine 4 Mayıs 2013’te BİKG’in düzenlediği Kadınlar ‘Barış Sürecinde Aktif Rol Alıyor’ başlıklı konferansta ise kadınlar, Birleşmiş Milletler’in 1325 sayılı kararı çerçevesinde Türkiye’nin bir ulusal plan yaparak, anayasal dönüşümü sağlamasını, demokratik katılım yollarını açmasını, kadınlara ve Kürtlere yönelik ayrımcı siyasetlere son vermesini talep ettiler:

“* Bu amaçla özellikle anadilde eğitim ve öğretim ile kamusal alanda anadilde hizmetin yasal güvence altına alınması, kadınların mağduriyetlerini giderici ve toplumsal cinsiyet merkezli sosyal politikaların benimsenmesi, devletin her alanda kadın erkek eşitliğini sağlama görevinin anayasal güvence altına alınması ve tüm siyasi alanlarda kadınlar ve erkeklerin eşit temsilinin sağlanması gerekiyor.

* Öte yandan kadınlar geçmişte işlenen suçların ortaya çıkmadığı bir barışı güven verici bulmuyor. Savaşta, cezaevinde ya da gözaltında taciz ve tecavüz suçlarının af ya da zaman aşımı dışında tutularak faillerin bulunması ve yargılanması kadınların temel taleplerinden biri olarak ortaya çıktı.

* Köye dönüşün şartlarının sağlanması, köy boşaltmalardan kaynaklı zararların hakkaniyetli tazmin ve telafisi, tüm faili meçhul cinayetlerin, kayıpların ve çocuk cinayetlerinin faillerinin bulunması, yargılanması ve toplu mezarların uluslararası anlaşmalara uygun şekilde saptanması ve kimlik belirlemelerinin yapılması da kadınların hayata devam etmelerini sağlayacak şartlardan görülüyor.

KÜRT KADINLARINA KAYIPLARINA YÖNELİK DEĞERSİZLEŞTİRKME POLİTİKASI

* Kürt kadınlara, kayıplarına yönelik değersizleştirme politikası nedeniyle yaşadıkları psikolojik baskının sona erdirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı.

* BİKG bünyesindeki toplantılarda kadınlar tüm şehir ve köylerde toplumsal cinsiyet ve çocuk odaklı güvenlik sektörü reformları talep ettiler. Bu amaçla tüm mülki amirliklerde toplumsal cinsiyet eğitimleri verilmesi, kalekolların yapımının hemen durdurularak karşılıklı güven sağlayacak adımların atılması, koruculuğun kaldırılması, askerlerin yaşam alanlarından çekilmesi, mayınların temizlenmesi, kadınların ve diğer tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekiyor.

* BİKG diğer ülkelerin deneyimlerinden yola çıkarak bu taleplerin ancak, barışla ilgili kurulan ve kurulacak tüm heyetlerde kadınların yarı yarıya temsilinin sağlanması, bu heyetlerin kadın örgütleriyle işbirliğinin sağlanması ve barış görüşmelerinde söz konusu edilecek tüm konularda toplumsal cinsiyet boyutunu gündeme getirecek heyetlerin oluşması ile mümkün olduğunu iddia ediyor.”

TOPLUMSAL BARIŞ İÇİN KADINLARIN TALEPLERİ SAĞLANMALI

Türkiye’de barış süreci henüz “ikinci aşamaya” yani sorunun çözümü için somut adımların atılması aşamasına gelmedi. İkinci aşamada; kadınların taleplerinin ve katılımlarının sağlanmaması, 1325’in öngördüğü gibi bunu mümkün kılacak mekanizmaların yaratılmaması, toplumsal barışın inşa edilmesine büyük engel teşkil edecek. Çünkü toplumsal barış ancak kadınların ve diğer toplumsal kesimlerin katılımıyla gerçekleşecek.

BARIŞ ÖRGÜTLERİ VE OLUŞUMLAR

Türkiye’de 1990’lardan 2000’lere kadar birçok kurum barış için mücadele verdi. 1993 yılında oluşan ırkçılığa ve gözaltılara karşı oluşum Arkadaşıma Dokunma’nın ardından 1995 yılında Cumartesi Anneleri/İnsanları bir araya geldi. 1996 yılında ise Barış Annelerin mücadeleye başladı. Barış İçin Kadın Girişimi ilk olarak 1996 yılında, ikinci olarak da 2009 yılında kuruldu. 2004 yılında Barış İçin Kadın Buluşmaları gerçekleştirildi.

PLAZA DE MAYO’DAN GALATASARAY’A: CUMARTESİ ANNELERİ/İNSANLARI

Ayşe Günaysu bianet’teki bir yazısında o günleri şöyle anlatıyor: “Arkadaşıma Dokunma kampanyası devam ederken, toplantılarımızdan birine Nadire Mater gözyaşları içinde geldi. Hasan Ocak’ın işkence edilmiş cesedi bulunmuş ve ailesi basın toplantısı düzenlemişti. ‘Bir şey yapmalıyız!’ dedi. ‘Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray meydanında sessizce oturalım’ dedik. Bir diğeri, ‘her hafta’ dedi, bir diğeri “sessiz olsun.”

Cumarteri Anneleri/İnsanları 27 Mayıs 1995'ten bu yana her Cumartesi günü Galatasaray Meydanında oturma eylemleri düzenleyerek zorla kaybettirilen, gözaltında kaybolan ve faili meçhul cinayetlerde öldürülen yakınlarının faillerini arıyor. 13 Mart 1999'da polis saldırısıyla oturma eylemlerine ara veren Cumartesi İnsanları, 31 Ocak 2009'da yeniden bir araya gelmeye başladı.

Cumartesi Anneleri/İnsanları kayıpların devlet arşivlerinde kayıtlı akıbetlerinin açıklanması, faillerin yargılanması, Türk Ceza Kanunu'nda zorla kaybetme suçunun insanlığa karşı suç kapsamında zaman aşımına uğramayacak şekilde düzenlenmesi ve Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Gözaltında Kayıplar Sözleşmesi'ni imzalamasını talep ediyor. Tıpkı, Arjantin’deki cunta yönetimi tarafından öldürülen çocuklarının hesabını sormak için Plaza del Mayo meydanında toplanan anneler gibi.

Cumartesi Anneleri 2001 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a talepleri içeren dosya ileterek kayıp yakınlarının bulunması için komisyon kurulmasını talep etti. Gelinen süreçte hiçbir yol alınamadığı gibi JİTEM davaları bir bir aklandı.

BARIŞ ANNELERİ: BU ÜLKENİN BARIŞA İHTİYACI VAR

Barış Anneleri, Kürt sorununun barışçıl çözümü için 1996’da bir araya geldi. 1999’da beyaz başörtüleri ve gülleriyle Ankara’ya yürüyüşleri büyük ses getirdi. Savaşı bitirmek için yola çıkan Barış Anneleri içinde gerilla ve asker anneleri de yer alıyor ve ulusal ve uluslararası arenada barış taleplerine meşruiyet kazandırmayı hedefliyor.

1999’da örgütledikleri Ankara ziyareti en çok ses getiren eylemlerinden biri. 40 kadın Amed’den Ankara’ya “Geride kalanlar aşkına”, “Biz anayız barıştan yanayız” sloganlarıyla gitti. Fakat Ankara’ya girişleri polis tarafından engellendi. 2004’te İstanbul, Amed, Batman, Urfa, Kızıltepe, Siirt, Nusaybin ve Antep’ten gelen 120 kadın o dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile görüşmek istedi. Bu sene 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Ankara'da toplanan “Barış Anneleri” adlı grup, ‘Savaşa Hayır Barış hemen şimdi’, ‘Bu ülkenin barışa ihtiyacı var!’ pankartıyla Meclis’e yürüdü.

2005’te Barış Anneleri’nden Müyesser Güneş “Barış İçin 1000 Kadın” eylemi kapsamında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi. Ankara’daki katliamında yaşamını yitirenlerden biri de ‘Barış Annesi’ Meryem Bulut’tu. Meryem, YPG’ye katılan torunu Onur Polat’ı Şengal’de DAİŞ’e karşı savaşırken kaybetmişti.

BARIŞ İÇİN KADIN GİRİŞİMİ

'Barış için Kadın Girişimi', İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) çatısı altında 1996 Mart’ta bir araya geldi 20-21 Nisan’da Taksim Keban Oteli’nde yapılan ‘Barış için Kadın Çalışma Günleri’ toplantısı, o yıllarda neredeyse bir ilk olarak Kürtçe ve Türkçe çeviri yapıldı. Türkiyeli kadınların ‘savaşı durdurmak için birlikte neler yapabiliriz’ bu amacıyla bir araya geldiği ilk toplantılardandı. Bölgeden Kürt kadınlar gelerek tanıklıklarını anlatmıştı.

2009’da yeniden bir araya geldiler. KESK’li, DÖKH’lü kadınların tutuklanmasının ardından onların serbest kalmaları da dahil olmak üzere, barış talebini yükseltmek için birlikte politikalar yürütme kararı aldılar. 2013 yılının Ocak ayından itibaren Türkiye'de girilen barış ‘çözüm süreci’nde aktif rol almaya çalıştılar ve raporlar hazırlayarak komisyonlara sundular.

Barış İçin Kadın Girişimi’nin çağrısıyla 150'ye yakın kadın 20 Eylül Eylül 2015 tarihleri arasında Cizreli kadınlarla bir araya geldi. Barış İçin Kadın Girişimi’yle birlikte kadınlar Cizre'ye 20 Eylül günü ulaşmıştı. 2 gün boyunca Cizreli kadınlarla bir araya geldiler.

Kürdistan’da ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında barışın sözünü kurmak isteyen Barış İçin Kadın Girişimi üyeleri Türkiye’nin pek çok yerinde eş zamanlı ses çıkarma eylemi yaptı. Kadınlar Cizre’de de ses çıkarma eylemlerini Cudi mahallesine yürürken gerçekleştirdi.

10 Ekim Ankara katliamından sonra ise İstanbul'da, “Bombalar hayatımıza düşüyor. Yastayız, öfkeliyiz, isyandayız” pankartıyla sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdiler.