DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in tutuklanmasına ilişkin yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şunları belirtti: “Milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, yüzlerce HDP yöneticisi ve binlerce demokratik siyasetçi zindanlara atılmış bir durumdadır. Demokrasi güçlerine ve Kürt halkına düşmanlık bugün on binlerce siyasetçinin zindanlara doldurulmasıyla gösterilmektedir. Bu kadar siyasetçi ya askeri faşist darbe dönemlerinde ya da faşist iktidarlar altında zindanlara atılmıştır. Türkiye tarihinde bu kadar siyasetçinin zindana doldurulması ilk defa görülmektedir. Türkiye nüfus oranına göre dünya tarihinde siyasi tutsak rekorunu kırmıştır. Bu bile mevcut Türk devletinin faşist ve soykırımcı karakterini ortaya koymaktadır.
Türkiye'de bir taraftan toplumu ve dünyayı aldatmak için reformdan söz edilirken, diğer taraftan da siyasi nedenlerle tutuklamalar artırılmaktadır. DTK Eşbaşkanı ve Hakkari milletvekili Leyla Güven’in tutuklanması Türkiye'deki iktidar gerçeğini bir daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Reform dedikleri işte bu tutuklamalardır. Reform dedikleri yeni faşist yasaların çıkarılmasıdır. Herhalde daha sonra bazı göz boyama şeyler yaparak bu faşist baskıların üstü örtülmek istenecektir. Herhalde 100 tutuklayıp 5 kişi bırakarak adalet reformu yaptıklarını söyleyeceklerdir. Dünyada adaletsizlikte Türkiye açık ara öndedir. Bu kadar adaletsizliğin sonunun kötü olacağından korkmakta, bu nedenle zaman zaman reform yapacağız diyerek toplumu ve dış dünyayı beklenti içine sokmaktalar.
LEYLA GÜVEN DEMOKRATİK SİYASİ ÇALIŞMALARDA ISRAR ETTİĞİ İÇİN TUTUKLANDI
AKP iktidarı herkese karşı bir özel savaş yürütmektedir. Ya bu iktidara meşruiyet kazandırır, destek verirsiniz, ya da daha fazla baskı yaparım şantajında bulunmaktadır. HDP’ye, demokratik siyasetçilere baskı yapmakta, teslimiyet dayatılmakta, kabul edilmedikçe de tutuklama ve baskılarını artırmaktadır.
Leyla Güven özgür ruhlu olduğu ve demokratik siyasi çalışmada ısrar ettiği için tutuklanmıştır. AKP’nin demokrasi ve Kürt düşmanı politikalarına karşı çıkan herkes bu iktidarın hedefindedir. Herhalde Leyla Güven 2018’de İmralı tecridine karşı süresiz dönüşümsüz açlık grevine, yani ölüm orucuna katıldığı ve bu eylemi kararlıca sürdürdüğü için cezalandırılmak isteniyor. Tam bir intikam alma tutuklamasıdır. Aslında bıraktıkları zaman bile uygun bir zamanda tutuklamak için bırakmışlardır. Milletvekilliğinin düşürülmesi de böyle bir tutuklama için yapılmıştır. Aradan biraz zaman geçince de tutuklama kararı almışlardır ve bugünlerde de pratiğe geçirmişlerdir. Leyla Güven Kürt halk Önderine bağlı olduğu ve özgürlüğü için çalıştığından tutuklanması aslında Önderliğe bağlı olan tüm Kürt kadınlarına ve topluma yönelik bir tehdit olmaktadır.
Türkiye’de adalet ve yargı kurumlarının ölçüleri toplumsal ve evrensel ölçülere göre değildir. Tamamen Tayyip Erdoğan’ın intikam duyguları ve Devlet Bahçeli’nin isteğine göre insanlar tutuklanmakta ve cezalara çarptırılmaktadır… Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın nasıl zindanda tutulduğu bilinmektedir. AİHM daha önce de Selahattin Demirtaş’ın bırakılmasını istediğinde Tayyip Erdoğan açıkça biz de karşı hamlemizi yapar, zindanda tutarız, demiştir. İşte Türkiye'deki tüm siyasi tutuklamaların hikayesi budur. Tayyip Erdoğan evrensel hukuki ölçüler, anayasa ve yasa değil, bizim ölçülerimiz geçerlidir, itirafını yapmıştır.
Leyla Güven’e, sen İmralı’daki tecride karşı çıkar ve bu Önderliği sahiplenirsen biz de sana böyle yaparız demişlerdir. Bu açıdan başta kadınlar olmak üzere tüm demokrasi güçleri ve Kürt halkının Leyla’ya sahip çıkması ve Leyla’nın en önemli mücadele duygusu olan tecridin kırılması için mücadeleyi yükseltmesi gerekmektedir. İmralı’daki tecride karşı mücadele etmeden bu siyasi soykırımların önü alınamaz, bu intikam saldırıları durdurulamaz. Leyla Güven’in tutuklanması tecride karşı mücadelenin yükseltilmesine vesile olmalıdır.
FAŞİZME VE TECRİDE KARŞI MÜCADELE YÜKSELTİLMELİ
Türkiye'de faşizme ve tecride son vermeden ne Kürt halkının ne de tutukluların özgürlüğü sağlanabilir. Bu açıdan faşizme ve tecride karşı mücadeleyi yükselterek özgürlüğü her yerde sağlama zamanıdır. Artık Türkiye'de özgürlük ve demokrasi bütünlüklü sağlanacaktır. Ne tek başına kurtuluş ne de çözüm vardır. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü faşizme ve tecride karşı mücadele temelinde AKP-MHP faşizmini yıkmaktan geçer. Bu iktidar düşürülmeden Türkiye’de hiçbir sorun çözülemez. Bu iktidardan en küçük bir reform beklentisi bile kendini kandırmaktır. Bu iktidardan beklentili olmak da kuyruğuna takılmak da bu iktidarın ömrünü uzatmaktan başka bir sonuç vermez. Bu temelde Türkiye'deki tüm demokrasi güçlerini, gençler ve kadınlar başta olmak üzere tüm Kürt halkını mücadeleyi yükseltmeye, faşizme ve tecride son veremeye çağırıyoruz.”