Kürdistan'da gerçeği yazan gazeteciler hedefte!

TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu'nun Kürdistan'da çalışan 10 kadın gazeteci ile görüşerek hazırladığı rapor, can güvenliğinden yoksun bir şekilde haber takibi yapan gazetecilerin, gerçeği duyurdukları için hedef haline geldiğini ortaya serdi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu, "Namlunun ucundaki gazeteciler. Savaş bölgelerinde görev yapan kadın gazeteciler anlatıyor" başlıklı raporunu yayınladı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlenen basın toplantısına, komisyondan Şafak Timur, TGS Örgütlenme Sekreteri Arzu Demir, TGS İstanbul Şube Başkanı Sevgim Denizaltı, Haber Nöbeti'nden Tuba Tekerek ile TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş katıldı. 
Şafak Timur tarafından açıklanan raporda, Şırnak'ın Cizre, Silopi, Beytüşşebap, Mardin'in Nusaybin, Derik, Dargeçit; Muş'un Varto; Diyarbakır'ın Sur ve Bismil, Hakkari'nin Yüksekova ilçeleri ile Van'da yaşanan çatışma, abluka ve sokağa çıkma yasaklarını takip eden 10 kadın gazetecinin tanıklığı yer alıyor. 
Gazetecilerin can güvenlikleri nedeniyle, kimlikleri saklı tutuluyor. 
Haber takibi sırasında Van'da gözaltına alınıp tutuklanan JİNHA muhabiri Vildan Atmaca ile serbest bırakıldıktan sonra yapılan görüşme ile hala tutuklu olan JİNHA muhabiri Beritan Canözer ile avukatları aracılığıyla yazılı olarak yapılan görüşmede de rapora yer alıyor.

CAN GÜVENLİĞİ YOK

Kadın gazetecilerin tamamı, görevlerini can güvenliği olmadan, ölümle burun buruna yerine getirdiklerini belirtiyor.
Kadın gazeteciler bu konudaki tanıklıklarını şöyle anlatıyor:
"Namlunun ucunda baro başkanları, doktorlar, öğretmenler var. Sen denamlunun ucundasın. Bu işi yapmaya çalışıyorsun, bir şeyleri koparıp dünyaya duyurmaya çalışıyorsun."
"En basitinden bir caddede elinizde fotoğraf makinesi veya kamera yürürken, zırhlı bir araç görürseniz, endişe topuna kapılıyorsunuz. Her an alınıp götürülme 'korkusuyla' yaşamak durumunda kalıyorsunuz."
"Abluka alanlarını takip ettiğim sırada darp edildim. Silahlar eşliğinde ölüm ile tehdit edildim. Gözaltına alındığımda sözlü ve fiziki şiddete maruz kaldım."
"Çatışmaların yoğun olduğu mahallelerde defalarca tarandık, bulunduğumuz evler hedef alındı. O nedenle sık sık kaldığımız evleri değiştirmek zorunda kaldık."
"Anons yaptığım yere ateş açıldı. Buna benzer durumlar çok yaşıyorsun. Kamerayı da göstermiyorsun, mikrofonu da göstermiyorsun."
Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı bölgelerden haber vermeye çalışan gazetecilerin bir kısmı, hendeklerin arkasında, ablukaların sürdüğü mahallelerde halkla beraber kalıyor. Bu meslektaşlar, oradan haber verebilmenin tek koşulunun bu olduğunu ifade ediyor. Bu bölgelerde görev yapan gazeteciler, halkın yaşadığı tüm sorunları yaşıyor, elektrik, su bulamıyor, sağlıklı beslenemiyor. 

'GAZETECİ OLDUĞUMUZ İÇİN DE HEDEFİZ'

Bölgedeki gerçekleri aktardıkları için daha çok hedef olduklarının altını çizen kadın gazeteciler, sınırlı sayıda gazeteci olarak görev yaptıkları için üzerlerindeki yükün her geçen gün arttığını anlatıyor. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde kalan kadın gazeteciler, güvenlik nedeniyle kaldıkları evleri sürekli değiştirmek zorunda kaldıklarını belirtiyor. 
Kadın gazeteciler bu durumu raporda şöyle anlatıyor: 
"Sadece bizler yansıttığımız için hedef haline geliyoruz."
"En büyük zorluğumuz bu haberleri sadece bizim yapmak zorunda kalmamız. Yükümüz çok ağır oluyor. Ve birkaç gün önce konuştuğumuz insanların gözlerimizin önünde katledilmesi, onu bir daha görememek çok kötü bir duygu."
Mesai ve hafta sonu gibi çalışma biçimlerinin tamamen ortadan kalktığını, savaş koşullarına göre çalıştıklarını anlatan kadın gazetecilerden biri bu durumu şöyle anlatıyor: "Tanıdık arkadaşların varsa onlarda kalmaya çalışıyorsun, steril ortam bulmaya çalışıyorsun. Enfeksiyon kapma riskin çok. Günlerce banyo yapma durumun olmuyor. Buradaki koşula göre ihtiyacını temin edebiliyorsan ediyorsun. 4-5'e kadar çatışmalar oluyor; bir düzen, bir rutin yok. Çatışma seni şekillendiriyor. Dışarı da çıkamıyorsun. Koşullarına göre yaşıyorsun."
'BİZİ AYAKLI GAZETE GÖRÜYORLAR'

TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu'nun raporuna göre, gazeteciler, aynı zamanda kaldıkları mahallelere haber verme görevi de üstlenmek durumunda kalıyor. Bu trajikomik durumu gazetecilerden biri şöyle anlatıyor: 
"Elektrikler olmadığı için bizi ayaklı gazete olarak görüyorlar. Bombardımanın en yoğun yaşandığı dönemlerde yanımıza gelip kendilerini güvende hissediyorlar. Oysa biz de onların yanındayken bir nebze olsun korkulardan kurtulabiliyoruz. Tuhaf bir psikoloji, umutların tükendiği anda televizyona bağlanıp buradaki durumu aktardığımızda telefonu  kapattıktan sonra alkışlanıyoruz. 'Helal olsun, bizim gençler artık çok şey biliyor' deyip alkışlıyorlar. Bu durumlar aslında çok eğlenceli. Bazen kendimi Vizontele'de yaşıyorum gibi hissediyorum. Televizyonlar olmadığında kendimi kurmaca bir sunucu gibi hissediyorum. Sürekli haber aktarıyoruz onlara, karşımızda bizi dinleyen yediden yetmişe bir halk olunca biz de kendimizi daha da ciddi yapıp haber aktarıyoruz. Haberleri de (haber merkezinden) aradıklarında 'Bize bugün neler oldu, aktarın' diyoruz, onlar da haber başlıklarını söylüyor, biz de not alıp onlara anlatıyoruz. Böylece kulaktan kulağa bir saatte tüm mahalleye yayılıyor haberler. Her şey aslında acısıyla, tatlısıyla güzel bir his yaratan film gibi."

ÖNERİLER

Raporun sonunda, komisyonun önerileri de yer aldı. TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu'nun önerileri şöyle:
"1-Çatışma bölgesinde görev yapan meslektaşlarımızın can güvenliğini tehdit eden, devlet görevlilerinden kaynaklanan her tür davranış ve eylemin son bulması,
2-Bugüne kadar meslektaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen tüm şiddet olaylarının faillerinin bulunması ve yargılanması,
3- Ve hapiste tutulan tüm tutuklu gazetecilerin hemen salıverilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz."
TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu ayrıca, gazetecilerin yaşadığı yalnızlık duygusunun son bulması ve gazetecilik mesleğinin temel gereği olarak çatışma bölgelerinde yaşananların tarihe not düşülmesi için, tüm gazetecileri, mesleklerinin ve gerçeğin peşine düşmeye ve çatışma bölgelerindeki meslektaşlarıyla dayanışma içinde olmaya çağırdı.