PAJK: 25 Kasım direniş ve mücadele günüdür

PAJK: 25 Kasım erkek aklının yarattığı şiddete, baskıya, zulme, tecavüze karşı bir direniş günüdür. 25 Kasım tüm kadınların direniş ve mücadele günüdür. Bu günü tüm kadınlar birlikte örgütlenerek şiddete karşı mücadele ve örgütlenmeye dönüştürmeliyiz.

PAJK Koordinasyonu, “Devrimin direniş ritminde, hakikat mücadelesinde özgürlük bilincine ulaşabilmek. Kadınlar olarak uzun soluklu özgürlük mücadelemizde kendi olma arayışlarımız, erkek egemenlikli sisteme karşı güçlü bir örgütlenme gücüyle açığa çıkmaktadır. Kadın özgürlük hareketi olarak kapitalist modernite güçlerine ve erkek egemen zihniyetine karşı Önder Apo’nun ‘Destansı çalışmam’ olarak ele aldığı kadın mücadelesi, bu destansı çalışma, Önderlik ideolojisi ve felsefesi ışığında gelişti. Bu temelde kadın ordulaşması, kadın partileşmesi, kadın kurtuluş ideolojisiyle örgütlü gücümüz, savaşan ve direnen gerçekliğimizle, kadınlar olarak özgürlük mücadelesini geliştirme ve özgürlük militanlığındaki ısrarımız ve örgütlü gücümüzle, savaşan ve direnen gerçekliğimizi var ettik” dedi.

PAJK Koordinasyonu açıklamasında şunlar belirtildi:

“Erkek aklı toplumdan, doğadan ve insandan koptu ve kendisine yabancılaşarak dehşet saçıyor. Doğaya, topluma ve kadına karşı baskı ve sömürü geliştirmektedir. Erkek aklın yaratmış olduğu bu sistem, günümüzde sorunlara çözüm üretemediği için tüm hıncını kadınlardan ve kadın sisteminden almak istiyor. Kapitalizm de doğayı talan ederek, kadınları baskı altında tutarak kendisine yaşam alanları açmaktadır. Kapitalist modernite kendi sistemini ayakta tutabilmek için cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve bilimciliği her zaman geliştirmiş ve güçlendirmiştir. Bu ideolojiler kapitalist modernitenin sınıflaşma ve iktidarlaşma araçlarının temelini oluşturmaktadır. İktidar ideolojisi toplumsal varoluş ve toplumların ürettikleri tüm değerleri gasp ederek kendisini yaşatmaktadır.  Erkek egemen sistemi, genel anlamda kadın düşmanı olarak tanımlayabiliriz. Bu erkek aklı hem kendisine düşman hem de kadına düşmandır.  Kendi dışında var olan halkları kendi özünden uzaklaştırıp ve asimile ederken, kadın bedeni ve emeği üzerinden kendisini yaşatmaktadır. Ulus devletler direnen topluluklara karşı fuhuş ve uyuşturucu, ajanlaştırma, tecavüz kültürünü dayatarak çeşitli yöntemlerle toplumu genel anlamda iradesiz kılarak kendi denetimine alır. Bu temelde aile kurumu erkeğin aile içerisindeki konumunu daha fazla güçlendirmek ve kadın üzerindeki baskı ve sömürüyü artırmak açısından kadın kırımını geliştirmektedir. Kadın, evde baba, ağabey tarafından namus örtüsü altında ya da dışarıda sevdiği erkek tarafından aşk adı altında tuzağa düşürülmekte, daha da kötüsü bu tuzak bir altın kafes olarak sunulmaktadır. Kadınlar bu büyük tehlikenin farkında olmadan bu tuzağa düşmektedir. Aile veya aşk çerçevesinde kadına örülen bu ağ, aslında kadının hapsedilmesidir.

Bu yüzden kadının düşürülme tarihi, toplumun ve aynı zamanda erkeğin de düşürülme tarihidir. Kadını düşüren sistem kadınla birlikte tüm insanlık değerlerine saldırmış ve insanlığa dair tüm değerleri ele geçirmiştir. Cinsiyetçilik maskesi altında kadın iradesizleştirilmeye çalışılmış, tüm bilim de dahil yaşamın tüm alanlarından dışlanarak cehalete mahkûm bırakılmıştır. Din maskesi altında feodal değerler çerçevesinde yaşamaya ve örtünmeye mahkûm edilmiştir. Dayak, işkence, kadın katliamları dünyanın her bir yanında yaşanmakta ve kadınlar olarak bu yaşanan duruma karşı var olan erkek egemen sistemi aşacak düzeyde bir mücadele ve örgütlülük geliştirilememektedir. Kadın cephesinden erkek egemen sistemin geliştirmiş olduğu cinsiyetçi ideolojiye karşı hep bir direniş ve mücadele gerekmektedir. Mücadele gerekçeleri, kadının var oluş gerekçesidir. Kadınlar olarak sistemin tecavüzcü zihniyetine karşı ahlaki ve politik anlamda savaşmak ve bu savaşı her alanda derinleştirmek gerekiyor. Erkek egemenlikli sistem hiçbir zaman kadınla yaşamın eşit ve özgür bir şekilde paylaşımını kabul etmemektedir.

ÖZ SAVUNMA ESASTIR

Kadınlara yönelik saldırılar her geçen gün daha fazlalaşıyor. Bu saldırılar devlet denetiminde ve devlet destekli bir şekilde gerçekleştiriliyor. Erkek sevgi ve aşk adına kadını vuruyor ve öldürüyor. Dünyanın her yerinde kadınlar fuhuşa sürükleniyorlar. Binlerce kadın ve kız çocuğu kaçırılıp tecavüze uğruyor ve dayak yiyorlar. Kadınların kendilerini koruması ve örgütlü hale gelebilmeleri açısından öz savunma esastır. Öz savunma, kadının tüm değerlerinin korunmasıdır. Kadına karşı gerçekleştirilebilecek her türlü saldırıya karşı kendisini korumayı ifade eder. Kadınların kendilerini şiddet ve saldırılara karşı bilinçlendirmesi ve eğitmesi gerekmektedir.

Düşman her cepheden hem genel olarak özgürlük hareketine hem de özgür kadın hareketine saldırmakta ve öncü kadroları hedef almaktadır. Özgürlük militanlarını kendileri açısından tehlike olarak gördükleri için saldırmaktadırlar. Erkek aklı kadın hareketinin gelişimi ve örgütlü gücünden korktuğu için böyle bir saldırıyı gerçekleştirmektedir. Devlet aklı ilk olarak ‘Kadınları vurun’ diyor, Önder APO da ‘önce kadınları kurtarın’ diyordu. Önder Apo’nun yarattığı savaşan halk gerçekliği, özgür militan ve kadın özgürlük mücadelesi, üç önemli stratejik çalışmayı ifade etmektedir. Özellikle de özgür kadın iradesi, PKK ve PAJK ideolojisi temelinde gelişen fedai militanlığıdır. Bu fedai militanlık, büyük bedeller ödenerek büyük bir mücadele ile açığa çıkmıştır, kadın şehitlerimiz bu anlamda özgürlük hareketimizin öncüleridir ve kimliğimizi yaratanlardır. Devletin terörist olarak dile getirdiği bu devrimci kadınlar, toplumsallığın oluşturulması ve yeni yaşamın kuruluşunda canlarını bile feda etmekten geri çekilmeyecek fedai militanlardır. Yaşamlarını özgürlük mücadelesine adayan fedailerdir. Paris şehitleri Ş. Sara, Ronahi ve Rojbin yoldaşlar; ikinci Paris şehidi olan Evin Guyi arkadaş; Rojava’da Jiyan Tolhildan, Roj ve Barin, Reyhan ve Yusra, Şervin Dirbesiye ve Roşna Amed arkadaşlar; Medya Savunma Alanları ve Kuzey’de Leyla Amed, Leyla Van, Gülçiya Gabar, Axin Muş, Raperin Amed, Berivan Zilan, Rojda Kotol, Delal Başur ve Berfin Başur, kimyasal silahlarla şehit düşen Helbestler; Güney’de Nagehan Akarsel arkadaş ve daha binlerce kadın arkadaş, hayatlarını bu mücadeleye adamışlardır. 

ÖNDER APO İDEOLOJİSİNİ DÜNYAYA ANLATABİLMEK EN ÖNEMLİ GÖREVDİR

Demokratik ulus ve inşa çalışmalarını tüm parçalarda geliştirebilmek,  kadın kırımı, tecavüz, taciz, kadın ölümlerinin önüne geçebilmek açısından öz savunmayı örgütlemek, ortaya çıkan tüm değerlerimizi savunmak, Önder APO ideolojisini tüm dünyaya anlatabilmek bizler açısından en önemli görevdir.

Jin jiyan azadî sihirli formülüyle tüm dünyada özelde Rojhilat’ta ortaya çıkan kadın direniş gerçekliği bir kez daha bizlere ve herkese gösterdi ki kadının özgürleşmesi ve direnişi önünde hiçbir egemen güç duramaz. Kadın özgürlük hareketi olarak ortaya çıkan değerler ve mücadele ışığında mücadelemizi daha da büyütmeyi esas bir görev olarak ele alıyoruz. Bu açıdan hem Kurdistan, hem Ortadoğu ve hem de genel dünya çapında kadın hareketleriyle birlikte mücadele etme, ortaklaşma açısından önemli bir mücadele zemini gelişmiştir. Nitekim farklı kadın hareketleriyle çeşitli vesilelerle konferans, eğitim, yürüyüş ve çeşitli eylem ve etkinlikler geliştirilmektedir. Bunlar kadın kurtuluş ideolojisinin ve demokratik kadın konfederal nitelikte gelişen kadın devriminin yolunu açan pratikler ve örgütlenmelerdir. Bunu daha da büyütmek ve erkek egemenlikli sistemi ve onun faşizm düzeyindeki şiddetini, militarizmini aşma düzeyine ulaştırmak, kadın hareketi olarak temel görevimizdir.

Özgürlük hareketi olarak yaşanan şehadetler, verilen büyük bedeller sonucunda ortaya çıkan kadın mücadelesi ve kadın direnişi, hareketimizin yarattığı tüm değerler, kadın direnişini daha geliştirecek ve dönüştürecek önemli bir aşamadadır. Kadının mücadelesini zafere ulaştırabilecek en önemli nokta, kadınların örgütlülüğü, öz savunması ve kadın dayanışması olacaktır. 

25 Kasım erkek aklının yarattığı şiddete, baskıya, zulme, tecavüze karşı bir direniş günüdür. 25 Kasım tüm kadınların direniş ve mücadele günüdür. Bu günü tüm kadınlar birlikte örgütlenerek şiddete karşı mücadele ve örgütlenmeye dönüştürmeliyiz.”