Tülay Çal: Tencere CHP içinde kaynayan AKP

İBB iştirak şirketi İSPER tarafından Kod 46 ile atılan direnişteki işçi Tülay Çal, “Görünüşte tencere CHP ama içinde kaynayan AKP. Yönetimde değişen bir şey yok. Yönetim aynı, kadro aynı ama yine ezilen emekçi” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki (İBB) işçi düşmanlığına her dönem bir yenisi ekleniyor. CHP yönetimindeki İBB’de İYİ Parti ve AKP kadrolarının ağırlıkta olduğu iştirak şirketlerinde işçi düşmanlığında adeta yarışılıyor. Bu işçi düşmanlığının son örneği, İBB’nin iştiraki İstanbul Personel Yönetim Anonim Şirketi’nde (İSPER A.Ş.) yaşandı. AKP eski kadrolarının ağırlıkta olduğu İSPER’in bünyesindeki sosyal tesislerde kadrolu temizlik işçisi olarak çalışan Tülay Çal, hakkında tutulan yalan tutanaklarla hukuksuz bir biçimde Kod 46 ile işten atıldı. İBB önünde direnişe başlayan ve işe iadesi konusunda İBB yönetimi tarafından oyalanan Tülay Çal, ANF’ye konuştu.

‘AKP’LİLER İBB TESİSLERİNİ KENDİ AİLE ŞİRKETLERİ GİBİ KULLANIYOR’

İBB iştirak şirketi İSPER’e bağlı Lojistik Destek Hizmetleri Müdürlüğü’nün Sultanbeyli Gölet sosyal tesislerinde 2021 yılında kadrolu temizlik işçisi olarak çalışmaya başladığını anlatan Tülay Çal, yemek ve molalar haricinde hiç ara vermeden çay ocağından depolara, mescitlerin temizliğine kadar 8 saat çalıştığını belirtti. Sosyal tesislerin hemen hepsinde AKP’nin eski kadrolarının çalıştığına dikkat çeken Tülay Çal, “Benim bulunduğum tesiste aynı aileden 18 kişi çalışıyordu. İBB tesislerini adeta aile şirketi gibi kullanıyorlar” dedi.

‘CHP’Lİ VE ALEVİ OLDUĞUM İÇİN DIŞLANDIM’

CHP’li ve Alevi olduğu için çok dışlandığını belirten Tülay Çal, “Özellikle bir kadın çalışan çok üzerime geliyordu. Tesislerde çalıştığımız için başımızın kapalı olması gerekiyordu. Benim başım açıktı. Dayatmalardan ötürü önce bone taktım, çalışırken rahatsız oluyordum, o yüzden bu defa da evden yazmamı getirerek taktım. Yazmamı arkadan bağladığım için sürekli kadrolu çalışan bir kadın personel, ‘Sen Alevi misin?‘, ‘ Yazmanı arkadan değil, çeneni kapatacak şeklinde bağla’, ‘Yazma sana yakıştı artık sana namaz öğretiriz’ gibi baskılara ve mobbinge ve baskıya uğradım, 14 ay sonra da ansızın lojistik destek hizmetlerinden gelen listede ismim olmamasına rağmen tesis amiri Yalçın Şahin tarafından emri vaki bir biçimde Kent Lokantaları’nda çalışmaya mecbur edildim” diye konuştu.

‘SÜRGÜNDEN SÜRGÜNE’

Kent Lokantaları’na personel olarak eklenince bütün düzeninin altüst olduğunu anlatan Tülay Çal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kız olduğum için ailem beni okutmadı. 16 yaşında evlendim. Sosyal tesislerde iki vardiya çalıştığım için kendime bir eğitim programı planlamıştım. Kurslara yazılmıştım, açık öğretim okuyordum. Ancak Kent Lokantası çalışma saatleri bütün bu olanakları elimden aldığı için Kent Lokantaları’na personel olarak gönderilmeme itiraz ettim. Ama tabii ki itirazım kabul edilmedi ve apar topar Sultanbeyli Gölet sosyal tesislerinden alınarak Kent Lokantası’nda çalışmak üzere eğitim için Bağcılar’a gönderildim. Normalde Kent Lokantası’nın personel sayısı 9 olmasına rağmen o eğitime 11 kişi katıldık. O gün rahatsızlandım, baygınlık geçirdim. Eğitim sonrası akşam eve döndüğümde bu defa da Kent Lokantası’na değil Safa Tepesi Sosyal Tesisi’ne gönderildim. Orada bir gün çalıştıktan sonra bu kez Çamlıca Sosyal Tesisleri’ne sürgün edildim.”

‘RAPORLU OLMAMA RAĞMEN YALAN TUTANAK TUTTULAR’

Çamlıca Sosyal Tesisleri’nde sabah servis sorunu çıktığı için sabahın köründe kalkıp karanlıkta 45 dakika yürümek zorunda kalan ve bu durumu müdüre aktaran Tülay Çal, tekrar Safa Tepesi sosyal tesislerine gönderildiğini söyledi. Safa Tepesi’nde sürekli AKP kadrolarının mobbingine maruz kaldığına dikkat çeken Tülay Çal, “Ramazan ayında oruç tutmadığım için oruç tutan diğer personelden farklı bir menü yemek zorunda kaldım. Oruçlu personelin ailesine yapılan yüzde 50 indirimden beni yararlandırmadılar. Vardiyalarım keyfi olarak değiştirildi. Temizlikten çay ocağına, en son kaygan zeminin olduğu bulaşıkhane bölümüne alındım. Trafik kazası geçirdiğim için sol bacağımda platin var ve belim ameliyatlı. Ben de şefime bulaşıkhanede çalışamayacağımı, en ufak bir kazada büyük zarar göreceğimi söyledim. Sırf bu yüzden hakkımda tutanak tutup bir yevmiyemi kestiler. Savunmamı yaptım ve durumumu anlatmama rağmen yine de bulaşıkhaneye alındım. Günde en az 300 kişinin uğradığı tesisin bulaşıklarını tek başıma yıkıyordum ve işi yetiştiremediğim için sürekli aşçıların baskısına uğruyordum. Zaten o bölümde sadece 1 hafta çalışabildim çünkü korktuğum başıma geldi. İşe başladığımda amir yardımcısının beni çağırdığını söylediler. Acele ederken yerler kaygan olduğu için düştüm ve kaburgalarım kırıldı. Onları daha önce uyarmama ve raporlu olmama rağmen burada da suçlanan ben oldum. Raporluyken, evde yatakta ağrıdan kıvranırken Lojistik Hizmet Bölümü’ne çağrıldım ve hakkımda ‘Verilen işi yapmadı, iş arkadaşlarıyla kavga etti’ diye yalan bir tutanak tutulduğunu ve 4 yevmiyemin kesildiğini öğrendim.

‘HEM EŞYALARIM KAYBOLDU HEM KOD 46 İLE İŞTEN ATILDIM!’

Savunmamı verdikten sonra müdürün yanına gidip çok baskı gördüğümü, 9 aydır yediğim ekmeği burnumdan çıkardıklarını, artık Safa Tepe Tesisleri’nde çalışmak istemediğimi söyledim. Ertesi gün telefonla çalışma yerimin değiştirildiği, Çamlıca Sosyal Tesisleri’ne gönderileceğim haberi geldi. Çok sevindim. Çamlıca’ya gitmeden önce Safa Tepe Sosyal Tesisleri’ne gidip eşyalarımı almaya gittiğimde, benden habersiz kilitli dolabımın açılıp eşyalarımın çöp torbası içinde yere atıldığını gördüm. Dolaptan alınıp yere fırlatılan çöp torbasında bulduğum pantolonuma bıraktığım evlilik yüzüğüm ve 480 TL param yoktu. Param ve alyansımın kayıp olduğunu söylediğimde güvenlik tutanak tuttu. Amiri de aradım ama hiçbir şekilde kaale almadılar. Konu hakkında Lojistik Destek Hizmetleri Müdür Yardımcısı Hüseyin Sağır Bey’i aradım ve kamera kayıtlarını istedim. O da bana savcı veya polis kararı olamadan kamera kayıtlarını veremeyeceğini söyleyerek karakola gitmemi söyledi. Ama karakola gittiğim için ‘İş arkadaşlarına iftira atmak ve iş ortamını bozmak’tan hakkımda tutanak tutuldu ve Kod 25/2’den (46) işten atılan ben oldum.”

‘SENDİKA ARKAMDA DURMADI’

Yıllık izin dönüşünde 29 Eylül 2023 tarihinde çağrıldığı Çamlıca Tesisleri İdari Bölümü’nde işten atıldığını öğrenen Tülay Çal, önüne konulan evrakları imzalamadığını, İSPER Müdürlüğü’ne gidip itiraz ettiğini söyledi. Üye olduğu Hak-İş Sendikası’na gidip durumu anlattığını belirten Çal, ancak sendikanın avukatının kendisinden dava açmak için para istediğine dikkat çekerek, “Ben avukata zaten her ay sendikaya aidat verdiğimi hatırlattığımda, para vermeden dava açamayacağını söyledi. Yani sendika arkamda durmadı, bir arayıp bile sormadı” dedi.

6 KASIM’DA İBB ÖNÜNDE DİRENİŞE BAŞLADI

Kendi çabalarıyla işe iade davası açan Tülay Çal, İBB Başkanı İmamoğlu’nun özel kaleminden meclis üyelerine, CHP İl Başkanlığı’ndan CHP milletvekillerine kadar yaşadığı haksızlığı anlatmak için çalmadığı kapı kalmadığını, en son Ankara’daki CHP Kurultayı’na gidip “İşimi geri istiyorum” dövizi açtığını söyledi.

6 Kasım’da ise İBB önünde direnişe başladığını anlatan Tülay Çal, “Direnişimin üçüncü gününde İmamoğlu ile karşılaştım ve kendisine bizzat yapılan haksızlığı anlattım. Not aldı, beni meclis başkanvekili avukat Ülkü Sakalar Hanım’a yönlendirdi. Gidip Ülkü Hanım’la görüştüm, 15 Kasım’a randevu verdi. Randevumuzdan bir gün önce not bıraktım ancak dün buraya gelip aradığımda telefonlarıma bakmadı” diye konuştu.

‘EZİLEN YİNE EMEKÇİ’

CHP’nin içinde 26 sene faal olarak çalıştığı için İBB’nin İSPER iştirakindeki AKP’liler tarafından mağdur edildiğini, CHP’li yönetimin ise kendisine sahip çıkmadığını vurgulayan Tülay Çal, “İBB’yi kim yönetiyor anlamadım. CHP mi? Yoksa AKP’nin eski kadrosu mu? Görünüşte tencere CHP ama içinde kaynayan AKP. Yönetimde değişen bir şey yok. Yönetim aynı, kadro aynı ama ezilen yine emekçi. Ben önce canımdan oluyordum, sonra malımdan ve işimden oldum” dedi.

‘BİR KADININ EKMEĞİYLE OYNAMAYI ŞEREF Mİ BİLDİNİZ?’

Kod 46 ile işten çıkarıldığı için işsizlik maaşı da alamadığına işaret eden Tülay Çal, “Ben oyalanmak değil, işimi geri istiyorum ve iade edilinceye kadar da direneceğim. Benim 1 çocuğum üniversiteyi bitirdi. Eşim asgari ücretle çalışıyor, ben de tam 45 gündür çalışmıyorum ve kiradayız. Zaten yaşam standartlarımız belli, çalışırken zam da alamamıştık. Hakkımı bırakmam. Ben kimseyi şikayet etmedim, sadece kayıp olan eşyalarımı istedim. Bu tutanaklar neye göre tutuldu? Hiç çalışmadığım Bağcılar Tesisi’nde de tutanak tutulmuş. Bu düşmanlık, kin nedir? İnsanın ekmeğiyle oynamak nedir? Bir kadının ekmeğiyle oynamayı kendinize şeref mi bildiniz? Benim 45 günlük nasibimi keserek, ekmeğime balta vurarak ne yapmak istediniz? Amacınız neydi?” diye tepki gösterdi.