Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, Defne, Serinyol, Samandağ, Dörtyol ve Hatay merkezinde kadınlarla bir araya geldi.
Samandağ’daki buluşmada konuşan Tülay Hatimoğulları, depremin ardından bölgede yaşanan dayanışma ve mücadeleye vurgu yaptı.
Depremin yıkıntıları arasında birbirlerine destek olmanın güzelliklerini paylaşan Tülay Hatimoğulları, Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanından gelen toplumsal dayanışma ağlarıyla birlikte hareket ederek enkaz altındaki insanların yardımına koştuklarını ifade etti.
Tülay Hatimoğulları, depremin hemen ardından devletin yeterli müdahalede bulunmadığını, ancak toplumsal dayanışma ile birçok destek geldiğini belirtti.
HEDEP Eş Genel Başkanı özellikle yurt dışından gelen yardımların, Türkiye'nin solcuları, devrimcileri, yurtseverleri, sosyalistleri ve Kürt halkının da katkılarıyla enkaz altındakilere ulaştığını söyledi.
Deprem konutları için ayrılan vergilerin çeşitli alanlara harcandığını ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmadığını dile getiren Tülay Hatimoğulları, devletin acil kamulaştırmalar yerine öncelikli olarak okul ve hastane yapması gerektiğini vurguladı.
Ayrıca, Filistin'deki savaşa değinen Tülay Hatimoğulları, AKP iktidarının Filistin'e karşı tutumuna tepki göstererek, gerçek dayanışmanın fiili eylemlerle gösterilmesi gerektiğini belirtti.
Tülay Hatimoğulları, depremzedelerin yaşadığı zorlukları ve özellikle kadınların çadır ve konteyner kentlerde karşılaştığı istismarı vurgulayarak, dayanışmanın sürmesi ve taleplerin haykırılmasının önemine vurgu yaptı. Son olarak, Hataylı kadınların kentinin ve evlerinin sahiplenme direnişini tarih yazacak bir eylem olarak nitelendirdi ve umudu kaybetmemeye çağırdı.
Tülay Hatimoğulları şöyle konuştu: “Biz parti olarak dün olduğu gibi bugün de depremzedelerin her yerde sesi soluğu olmaya devam edeceğiz. Vekilken de tüm konuşmalarımda depremi hiç atlamadım. Diğer vekil arkadaşlarımız da bu konuda duyarlılık gösterdiler. Şimdi de Eş Genel Başkan olarak yaptığım grup toplantılarının hepsinde mutlaka deprem gündemi oluyor. Biz burası unutulsun istemiyoruz. Çünkü burası unutulursa çok şeyimizi kaybederiz. Biz kendimizi unutturmayacağız; bu umutla, bu dayanışmayla yaşayacağız. Bizler umudumuzu Samandağ’ın, Antakya’nın, Defne’nin, İskenderun’un topraklarına gömeceğiz ve oradan hayatlarımızı yeniden yeşerterek yeniden var olacağız. Antakya geçmişte de çok yıkıma uğramış, depremler yaşamış bir kent. Ama insanlık burada ısrar etti. Şimdi de sizin ısrar ettiğiniz gibi. Kentin yerle bir olduğu 600 yıl önceki depremde bile insanlık gitmemiştir. Biz şu an hep birlikte tarih yazıyoruz. 100 yıl sonra insanlar sizin burada kalışınızı görecek; evinizi, bahçenizi, ağacınızı sahiplenişinizi görecek. Mutlaka burada hayatı yeniden yeşerteceğiz.”